Yurdagül Şahin Demir, Olağanüstü Hal'de Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen 40 binden fazla öğretmenden, çalışma hakkı keyfi bir şekilde gaspedilen yaklaşık 132 bin kişiden biri. Adı KHK bir listesinde yayınlanıp da ihraç edildiğinde, bu hatadan bir gün dönüleceğini düşünen, ama yıllar geçtikçe ümidini kaybedenlerden. Şahin Demir'in geçen hafta Twitter'da beni de etiketleyerek yazdığı bu satırlar, KHK'lıların uğradığı, artık neredeyse kanıksanmış haksızlığı özetliyordu.
Bu insanlar yıllar boyunca, olağanüstü hâl dönemindeki işlemlerini incelemek için kurulan ve kısaca OHAL Komisyonu olarak anılan komisyonun haklarında vereceği kararı bekledi. Çoğunun başvurusu reddedildi, bazılarının haksız şekilde ihraç edildiği belirlendi. Bazılarıysa, suç işlemedikleri yargı tarafından tescillenmiş olsa da OHAL Komisyonu'nun gözünde, ihraç edilmesi gereken kişilerdi. 2016 yılındaki yedek çatışmaları sırasında "Bu suça ortak olmayacağız” başlığıyla bir bildiriye imza atan barış akademisyenleri gibi.
Anayasa Mahkemesi'nin, barış bildirisi nedeniyle yargılanan, haklarında idari soruşturmalar açılan ve ihraç edilen akademisyenlerin fikir özgürlüğünün ihlal edildiğine dair kararına rağmen, OHAL Komisyonu bugüne kadar 81 barış akademisyeninin göreve dönmek için yaptığı başvuruları reddetti. Yıllar süren davaların sonunda beraat eden, Anayasa Mahkemesi'nce de hak ihlaline uğradığı tescillenen akademisyenler, haklarındaki keyfi ihraç kararlarının OHAL Komisyonu tarafından düzeltilmesini bekliyorlardı. Ama yıllar süren bu bekleyiş, hukuka da mantığa da sığmayan bir şekilde olumsuz sonuçlandı.
OHAL Komisyonu'nun işlevselliğine ve güvenilirliğine dair fikir verecek birkaç bilgi aktarayım: 22 Aralık 2017'de kurulan, görev süresi bir kez uzatılan komisyonun 7 üyesi var. Komisyon bünyesindeyse toplam 75'i hâkim, raportör ve müfettişlerden oluşan 240 kişilik bir ekip çalışıyor. Ekim 2021 sonu itibariyle OHAL Komisyonu'na yapılan başvuru sayısı ise 126 bin 758. Uzun süre atıl kalan komisyon neden sonra hızlandı ve Ekim 2021 sonu itibariyle, başvurulardan 118 bin 415'ini karara bağlandı. Karardan kastedilense, 103 bin 365 redde karşılık sadece 15 bin 50 işe iade kararı. İncelemesi devam eden başvuru sayısı ise Ekim sonunda 8 bin 343 olarak belirtiliyordu.
Şeffaf olmayan karar süreci
İşinden ve aşından edilip komisyona başvuranların sayısı 126 bin küsür dedik. Bu insanların ailelerini de hesaba katacak olursak, yüzbinlerce kişinin hayatından, aşından söz ediyoruz. Bu noktada komisyonun kurulmasına Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) verdiği desteği hatırlatmak lazım. AİHM 2017'de önüne yığılan ihraç dosyalarından kurtulmak için OHAL Komisyonu'nu işaret etmiş, böylece adaletin yerini bulması yerine askıya alınmasında bizzat rol oynamıştı. O AİHM hatasını anlamış olacak ki Barış Akademisyenleri dosyalarına yıllar sonra bakmaya başladı. OHAL Komisyonu'nun hızlanmasının nedeni de belli ki AİHM'nin bu adımı. Zamanında pilot kararlar almak yerine, insanların yıllarca boşuna beklemesine neden olan AİHM şimdi ne yapacak? Bir hata daha yapıp, şeffaf olmayan ve güven vermeyen bir komisyonun kararlarını beklemeyi mi seçecek, yoksa varlık sebebini hatırlayıp hızla hatasını telafi etmeye mi çalışacak? Göreceğiz.