Gökçer Tahincioğlu - t24.com
Yargıda hedef süre uygulaması, yeni yılla birlikte başladı. Buna göre artık insanlar, davalarının ne kadar bir sürede karara bağlanacağını önceden görecek, bu sürede davayı karara bağlayamayan mahkemeler, hâkimler hesap verecek. Kararların kalitesi, doğruluğu, adaleti ne kadar sağladığı başlıklarında ise eski usülde devam ediliyor.
Yargıda bunlar olurken, kararları milyonları ilgilendiren ve bir yargı organı olarak konumlandırılmamasına ve yapısındaki sıkıntılara rağmen Avrupa Birliği'nden (AB) de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden (AİHM) de onay alan OHAL Komisyonu’nun resmi bir hedef süresi yok. Komisyon, kararları kılı kırk yararak verdiğini açıklasa da hakkında delil olmamasına rağmen başvuruları reddedilenlerle ilgili en önemli gerekçe hâlâ nasıl ve kimler tarafından oluşturulduğu belirsiz 'kurum kanaati.'
Hedef süre başladı
Yeni isimlerin hâkim-savcı olabilmesi için kaldırılan sınav barajı, verilen kararların niteliği, sulh ceza hakimliklerinden çıkan garip tutuklama kararları, basın ve ifade özgürlüğüne yönelik alınan tutum gibi radikal sorunlar içinde bulunan yargı, bir başka yapısal sorununu çözmeye çalışacak.
Yıllarca Türkiye’nin AİHM’de mahkum olmasına yol açan uzun yargılamaların önüne geçilebilmesi için 'hedef' süre uygulaması başladı. 3 Eylül 2018’ten itibaren açılmış davalar için bir hedef süre konacak ve bu sürede davayı bitiremeyen mahkeme ya da hâkim hesap verecek. Hedef sürenin ne kadar olduğu UYAP’ta yazacak ve davanın taraflarına da bildirilecek. Savcılıklar, her yıl için, hedef sürelerin gerçekleşmesinde yaşanan sorunları, çözüm önerileri ile birlikte bakanlığa sunacak.
Cinsel suçlarda 120 gün, hırsızlık suçlarında 60 gün hedef süre konuldu. Cinayetlerde 150 gün, dolandırıcılıkta 360 gün hedef süre belirlendi. Her suç turuna göre ayrı kategorizasyon yapıldı.
Süreler tutturulabilecek mi, bu çaba karar kalitesine ya da kovuşturmanın eksiksiz yapılıp yapılmamasına nasıl yansıyacak, uygulamada görülecek.
OHAL Komisyonu muaf
Hedef süre uygulaması milyonları ilgilendiriyor. Ancak şimdilik çok bilindiği söylenemez.
Uygulamadan muaf olan, kararları merakla beklenen asıl odak ise OHAL Komisyonu. Komisyon, AİHM ve AB tarafından 'meşru' sayılsa da bir yargı organı değil. Kararları idari ve idare mahkemesine taşınabilir nitelikte.
Komisyon, bugüne kadarki çalışmalarını açıklarken, “bir yıllık görev süresinde” ifadesini kullanıyor. Ancak bu, komisyonun etkin olarak çalışmaya başladığı dönemi ifade ediyor. Aslında kuruluşu daha eskiye, 23 Ocak 2017 tarihli KHK’ya dayanıyor. Komisyona başvurular ise ancak aynı yılın temmuz ayında yapılabildi, kurulduktan 7 ay sonra. İlk kararlar ise ancak Aralık 2017’de verilebildi. Bugüne kadar yaklaşık 2 yıl geçti.
Yarısından çoğu duruyor
Görev süresinde, komisyon, 125 bin 600 başvurudan 50 bin 300’ünü karara bağladı. Dosyalardan 46 bin 600’i reddedildi.
Beraate göre karar yok
Geçtiğimiz hafta Hürriyet’e konuşan OHAL İnceleme Komisyonu Başkanı Salih Tanrıkulu, ret kararlarının yüzde 94’ünün adli soruşturma/kovuşturma bilgisi nedeniyle alındığını söyledi.
Bu bilgi doğru ancak eksik. Zira bu dosyaların sonu soruşturma ve kovuşturmaların sonucu beklenmeden verilmiş kararlar. Beraat eden, hakkında takipsizlik kararı verilen çok sayıda kişi, buna rağmen görevine dönemedi. Hakkında açılan soruşturma ya da dava ihraç için yeterli görüldü. “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi unutuldu, sadece şüphe yeterli denilerek, beraat kararına göre çok az işlem yapıldı.
Komisyona yapılan başvuruların yüzde 40’ı hakkında karar verilmiş oldu. Tanrıkulu, bu süreci şöyle anlatıyor söz konusu haberde:
“Kişinin örgüt bağlantısını ortaya koyan verilere göre değerlendirme yapıyoruz. Örneğin ‘ByLock’ program kullanıcılığı ve içerik tespiti, örgüt liderinin talimatı sonrası Bank Asya’daki destek mahiyetindeki hesap hareketleri bu veriler arasında yer alıyor. Komisyon dosyaya giren verinin doğruluğuna direkt olarak itibar etmek yerine veriyi inceler. Örneğin bir dosyanın üst amir kanaati esas gösterilerek hazırlandığı görüldüğünde bu kanaat, ‘Kimse Yok mu’ derneğine SMS ile yardım edilmesini ya da çocuğunu iltisaklı okula göndermesini tek başına ret gerekçesi olarak görmüyoruz. Tek bir bilgi ret kararı için yeterli değil. Diğer ilgili kurumlardan başlangıçta toplu olarak alınan veriler arasında kişi hakkındaki iddianın gerçekliği teyit edilmediği takdirde bu veriyi de kullanmıyoruz. Komisyon üyeleri inceleme sırasında bir kişinin dosyasını her bir iddianın teyidi bakımından bazen 4-5 sefer ele alabilir.”
Kurum kanaati
Tanrıkulu, reddedilen başvuruların yüzde 60’ının hapis cezası alan kişilerle ilgili olduğunu da söylüyor. Buna göre, yüzde 40 hakkında bu yönde bir karar olmaksızın red kararı verildiği anlaşılıyor.
Tanrıkulu, mahkûmiyetlerin ardından en çok ret yanıtının yüzde 63’le ByLock kullanım bilgisi ve örgüt talimatıyla Bank Asya’ya destek amaçlı para yatırma işlemi olduğunu da belirtiyor.
1,5 yıl daha
Tanrıkulu’nun verdiği bilgiye göre komisyonun önünde 75 bin 300 dosya var. 1.5 yıl içinde tüm başvuru dosyalarını karara bağlamayı hedeflediklerini aktarıyor. Elbette bağlayıcı değil bu hedef.
12 kriterin en can alıcısı: Kurum kanaati
Tanrıkulu’nun verdiği oranlar, komisyonun çalışmalara başlarken oluşturduğu 12 temel başlığa dayanıyor. Komisyon, her dosya için şu başlıkları çıkartıyor.
- ByLock kullanıyor mu?
- Bank Asya hesabı var mı?
- (Bu soruların yanıtı evetse) Bağlantılarının seviyesi hangi düzeyde?
- Hangi dershane ve okula gitti?
- Kayyum atanan şirketlerde çalıştı mı?
- Hangi sendikaya üye?
- İsmi medyada geçti mi, sosyal medyada nasıl yer alıyor?
- Hakkında idari soruşturma var mı?
- Adli soruşturması ve davası var mı?
- Hakkındaki kanaat bilgileri neler? (İhraç eden kuruma soruluyor)
- Hakkındaki istihbari bilgiler neler?
- Hakkında bunlar dışında bilgi ve belge var mı?
Komisyon, somut kanıt gerektiren kriterlere dayanmadığında, ret yanıtını kurumdan gelen görüşe göre oluşturuyor.
Zaten o kişiyi ihraç etmiş olan kurum. Bir de bu konudaki kanaatini bildiriyor. O kanaat, soyut ve sübjektif. Ancak çok sayıda kişi bu nedenle komisyondan olumsuz yanıt almış durumda.
Seçilmiş idare mahkemesi
Komisyonun ret yanıtları yargıya taşınabiliyor. Ancak bu konuda da seçilmiş iki idare mahkemesi görevli. KHK ihraçlarının bir de bu mahkemelerde sıra beklemesi gerekecek. Üstelik mahkemeler de komisyon gibi itinayla seçilmiş üyelerden oluşuyor. Hangi konularda nasıl tavır alacakları noktasında beklenti yüksek değil.
Bu aşamadan sonra Anayasa Mahkemesi ve AİHM yolu açık. Tüm bu yolları kullanan bir KHK’lının, bekleme süresinin 5 ila 10 yıl arasında olduğu tahmin ediliyor.
40 yaşında ihraç edilen bir kişi, bu sürenin sonunda 50 yaşında belki haklı bulunacak ve işine iade edilecek. Kayıpları ile ilgili tazminat ise tamamen başka bir yargılama konusu.
Barış akademisyenleri gibi başlıklarda komisyonun bugüne kadar tek bir kişinin başvurusunu bile karara bağlamadığını da anımsamakta yarar var.