Evrensel'de yer alan habere göre CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu, kamuoyunda ‘barış akademisyenleri’ olarak bilinen başvurucuların başvurularıyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu ihlal kararına rağmen, Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun “verdiği iade ve ret kararlarındaki tutarsızlıklar ve bunların yol açtığı mağduriyetlerin belirlenebilmesi ve giderilebilmesi” amacıyla, bir kez daha OHALİİK ile alakalı bir Meclis Araştırma Önergesi vererek, Meclis çatısında bir komisyonun kurulmasını ve OHALİİK’in çalışmalarının ve kararlarının incelenmesini istedi.
OHAL KURALLARI VE KURUMLARI DEVAM EDİYOR
Anayasa’yı hiçe sayan Komisyon’un, hak arama hürriyeti önünde ciddi ve yapısal bir engel oluşturma işlevini sürdürdüğünü ifade eden Kaboğlu, her ne kadar OHAL hukuken sonlanmış görünse de; onun meydana getirdiği kurallar ve kurumların varlıklarının böylece idame ettirildiğini söyledi.
"OHAL KHK’leri, olağan hukuk düzenine ilişkin köklü değişiklikler için araç olarak kullanıldı. OHAL KHK’leri ile; 125.678’i kamu görevinden çıkarma olmak üzere, toplam 131.922 tedbir işlemi gerçekleştirildi. İnsanların pasaportlarına el konuldu, çalışma haklarını kullanmaları engellendi. Mağdurların mahkemeye erişim ve savunma hakları ellerinden alınarak, hak ihlalleri sürekli kılındı. 23/01/2017 tarihli 685 sayılı “Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile, tek başvuru yol olarak oluşturulan Komisyon’un faaliyet süresinin yalnızca bir yılının OHAL dönemine denk gelmekte ve 3,5 yıldır OHAL sonrası dönemde varlığını sürdürmektedir. Kaldı ki Anayasa dışı bu Komisyonu’nun daha ne kadar çalışmaya devam edeceği de bilinmemektedir."
ANAYASAYI SİSTEMATİK ŞEKİLDE İHLAL EDİYORLAR
Anayasa Komisyonu CHP Sözcüsü Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu; hakkında hiçbir soruşturma veya kovuşturma olmayan ya da hakkında takipsizlik veya beraat kararı verilen birçok insanın, doğal hâkim ilkesine aykırı şekilde kurulmuş olan ve kararlarını hangi objektif hukuk ölçütlerine göre aldığı anlaşılamayan Komisyon’dan ret yanıtı aldığını belirtti. Kaboğlu, ayrıca, KHK ek listelerine eklenmelerine sebep olmuş iddialar açısından mahkeme önünde aklanmış olan insanların, bu duruma rağmen hangi gerekçelerle kamu görevine iade edilmediklerinin Komisyon kararlarından anlaşılamadığını; bu kararların, hukuki dayanak, gerekçe ve usul açılarından anayasal hukuk devleti ilkesinin sistematik ve açık ihlalini oluşturduğunu söyledi. KHK’leri dünya hukuk tarihinin en büyük toplu kıyımı olarak niteleyen Kaboğlu, bu haliyle OHALİİK’in sivil ölümleri sürdüren bir gaz odası olduğunu belirtti.
"OHALİİK, MAHKEMEDEN ÜSTÜN DEĞİLDİR. KURUNUN YANINDA YAŞI YAKIYORLAR"
Anayasa hukuku profesörü Kaboğlu, Komisyon’un Anayasa’nın amir hükümlerine aykırı bir şekilde faaliyet gösterdiğine ilişkin en belirgin ve sembolik örnek olarak, OHAL araçsallaştırılarak OHAL KHK’leri ile üniversitelerden uzaklaştırılan “barış akademisyenleri”ni işaret ederek, Anayasa Mahkemesi’nin 25/07/2019 tarihli Füsun Üstel ve diğerleri kararında, “Barış İçin Akademisyenler Bildirisi”nin ifade özgürlüğü kapsamında yer aldığına hükmedildiğini söyledi. Kaboğlu verdiği önergeyle şöyle devam etti; “Bu karardan sonra barış akademisyenleri davaları, ilgili ağır ceza mahkemelerinde beraat kararları ile sonuçlanmıştır. Ancak, OHALİİK’in, anılan AYM kararı ve ilgili ağır ceza mahkemelerinin beraat kararlarının hemen sonrasında, akademisyen başvurucuların başvurularıyla ilgili olarak kabul kararları vermesi gerekirken, kamuoyuna da yansıdığı üzere, OHALİİK, barış akademisyenlerine ilişkin kararlarını, iki yıldan fazla zaman geçtikten sonra, 2021 Ekim itibari ile yine ret yönünde vermiştir. Anayasa Mahkemesi’nin ifade özgürlüğü lehine karar verdiği böyle bir konuda dahi, OHALİİK, gerekçesiz kararlarını, ilgili AYM kararından çok uzun bir süre sonra ve olumsuz yönde açıklayabilmektedir. OHALİİK’in, AYM ve ceza mahkemeleri kararlarına karşın ve çok geç olarak vermiş olduğu ret kararları, muhalif akademisyenlere verilen fiili bir “ceza” olmanın ötesinde, Anayasa 153’üncü maddesinin altıncı fıkrasının da açık ihlalidir. Bu örnek, OHALİİK’in, hak arama özgürlüğünü sağlamadığı gibi, onun, bizzat “kurunun yanında yaşın da yanması” amacına yönelik olarak şuurlu şekilde faaliyet gösterdiğinin de kanıtıdır” dedi.
KOMİSYON KENDİNİ DEVLET-ÜSTÜNDE KONUMLANDIRDI
Kaboğlu: “Barış Akademisyenleri kararlarındaki durumun 103 bin ret kararına yönelikte fikir vermektedir. Ret kararı verilen dosyalara ilişkin yargı yolunun açık olması OHALİİK’i sorumluluktan kurtarmamaktadır. Komisyon, verdiği kararlar ile adeta mahkemeler üstü ve paralel fiili bir yapı gibi hareket etmektedir. OHALİİK’in kendini devlet üstü bir yere konumlandırmış, masumiyet karinesi ve adil yargılanma hakkını sıfırlamıştır. Barış Akademisyenleri’ne karşı yürütülen süreç sadece akademisyenlerin bir kısmı için özgürlüklerinden alıkonularak, ayrımcı bir uygulama ile ve adalete erişimleri engellenerek yürütüldü. Özgürlük – Eşitlik – Adalet üçlüsü, KHK’ler ve OHALİİK eliyle yok edildi. Anayasa 129/1 gereği kamu görevlisinin sadakat yükümlülüğü kişilere değil anayasa ve yasalaradır. Bunun aksi davranış ise “kanunsuz emir” olur. Bu denli keyfi işlemler karşısında araştırma önergesine olumlu oy vermek Anayasa andının gereğidir” dedi.