Bold Medya'da yer alan habere göre 15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan askeri kalkışma sırasında hayatını kaybettiği ileri sürülen 251 kişi ile ilgili herhangi bir kurumun detaylı bir inceleme yapıp yapmadığı kamuoyuna hiç açıklanmadı.
Resmi açıklamalara göre, “Gülenist bazı askerler darbeye kalkıştı ve buna direnen 251 vatandaşımızı şehit etti.”
251 ölümün her birini askere bağlayacak her türlü şüpheden uzak ve yeterli delil olup olmadığı henüz bilinmiyor.
Keskin nişancı ve meçhul timlerin varlığına dair çok güçlü deliller varken bu mesele tüm boyutlarıyla soruşturulmadı yada kamuoyu bilgilendirilmedi.
Daha o gece yaşanan ölümler bile aydınlatılamamışken, toplumun yarısı için baskıya dönüşen sürecin tetikleyicisi olan 15 Temmuz tüm vatandaşlar için de travmaya neden oldu.
Sayısı 3 bini bulan müebbetlik askerin sorumluluğu dahi net ortaya konamazken öğretmen, esnaf, ev hanımı, öğrencilerden oluşan yüzbinlerce insan bu ölümlerin sorumlusu ve katil olarak etiketlendi.
251 Şehit Gerçekleri - Mesut Acu Dosyası- Tıklayın
ÖLÜMLERİ ARAŞTIRAN PLATFORM
15 Temmuz gecesi hayatını kaybeden 251 kişinin ölümünü araştıran ’15 Temmuz Ölümlerini Araştırma Platformu’ koordinatörü Selçuk Adıgüzel, o gece hayatını kaybeden Mesut Acu’nun dosyasını masaya yatırdı.
Bugüne kadar Erol ve Abdullah Olçok dahil 64 ölümü aydınlatan platformun koordinatörü Adıgüzel, Youtube kanalından Acu’nun ölümüne dair çelişkileri anlattı.
56 yaşındaki Mesut Acu’nun ölümünden savcının mesnetsiz ve tek satırlık iddiasına göre, Genelkurmay karargahında bulunan 3 asker sorumluydu.
Bir ölümden 3 askerin sorumlu tutulmasının başlı başına garabet olduğunu söyleyen Adıgüzel: “‘Şu kişinin, şu silahından çıkan şu kurşunla öldü’ denecek bir delil olmadığından ‘önce idam ederim, sonra yargılarım’ hukuku uygulanmış. Algı yönetimini boşa düşürecek tüm delillere bakalım. İlk olarak Adli Tıp Raporunda öldüğü yer ‘Cumhurbaşkanlığı Sarayı Çevresi’ olarak kayıtlara girmiş. Resmi kayıtlar, iddia olunduğu gibi Genelkurmay bölgesinde ölmediğini söylüyor.
Mesut Acu’nun dosyası Genelkurmay Başkanlığı ile ilgili soruşturmaya 9 Ocak 2017’de dahil ediliyor. Yani 15 Temmuz gecesinden neredeyse 6 ay sonra. Yani Genelkurmayda ölmüşse naaşı orada bulunur, ölüm tutanağı tutulur ve bu işlem maksimum 48 saat sonra biter. Aradan 6 ay geçiyor ve bu ölüm Genelkurmayda oldu diyorlar. Tespit edilemeyen ölümleri en bilindik yerlere yazalım diye bir savcılık gayreti olduğunun en büyük delili.
Maktulun nerelerde bulunduğunu tespit etmek için, sanıklarca adeta yalvarırcasına maktulün HTS kaydı isteniyor. Mahkeme bu ısrara rağmen HTS kayıtlarını dosyaya kazandırmıyor. Çünkü tüm iddiaları çökecek.
Elbisenin kriminal incelemesi yapılmamış. Barut izleri çerçevesinde uzak atış mı? Yakın atış mı? Bilinmiyor. Bu olmadan sanıklara suçlama yapılamaz.
Evden çıkışı ile ilgili dünürü saat 05.00, eşi 01.00, oğlu 02.00 diyor. Bir şahıs 3 farklı ifade. Tutarsızlık diz boyu.
‘Vurulma anını gördüm’ diyen kişi yani görgüye dayalı tanık yok.
Vurulma anına ait kamera kaydı yok.
Olay yeri inceleme raporu yok.
Balistik inceleme raporu yok.
Mesut Acunun ölümünü suçlanan askere bağlayacak delili bırakın bir şüphe bile yok. Bu kadar delilsizliklerle, yoklarla onlarca müebbet verildi. İdam cezası kalkmasaydı bu Yargılama(ma) ile insanlara idam cezası vereceklerdi” ifadelerini kullandı.