HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan'ın kendisine yönelik sözlerine cevap verdi. "Bu dar kışla mantığıdır. Bu işler kıdem mantığıyla yürümez. Kıdem mantığı, sadece dar kışla mantığında hayat bulur." diyen Önder, "MGK da 40 yıldır uğraşıyor. Onlar da kalkar Yalçın Akdoğan'a derler 'hele destur aslanım, kenara çekil' diye. Onun için bu işler kıdem mantığıyla olmaz." ifadelerini kullandı.
Önder, Meclis'te gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Öcalan'a statü ve uluslarası gözlemci heyeti talepleriyle ilgili hükümetten bir cevap gelip gelmediğine ilişkin bir soruya Önder, "Hükümetten bize doğru herhangi bir diyalog yada diyalog girişimi olmadı." karşılığını verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın masa olmadığına ilişkin Başbakandan bir açıklama gelip gelmediğine ilişkin soruya da Önder, "Bence hükümet Cumhurbaşkanına bu gerçekleri söyleyemiyor. AK Parti yönetimi de buna dahil. Şöyle bir noktada olduklarını düşünüyorum. Biz bekleyelim, Cumhurbaşkanını halk sınırlasın. Çünkü bütün gerçeklerin farkındalar, kamuoyu da izledi. Bizim bu yaklaşımlarımıza ve açıklamalarımıza dönük, bunun esasına dönük herhangi bir itiraz yada yalanlama gelmedi. Onun yerine genel geçer, meselenin etrafında dolaşan değerlendirmeler geldi; gerek Başbakandan gerek sayın Akdoağan'dan. Bu geciştirilecek bir şey değil. An itibariyle ülkemizde seçimin tarafsızlığı, adilliği, güvenliği tartışma konusudur artık. Herangi bir sorumluluğu olmayan bir insanın, devlet imkanlarıyla meydan meydan dolaşıp bir siyasi parti adına ya da üç siyasi parti aleyhine çalışma yürütmesi, hiçbir vicdanın kabul edebileceği birşey değil. Halkta derin bir sessizlik var. Gözlemimiz odur. Bu gelişme halkın adalet duygusunu önemli ölçüde zedeliyor. 7 Haziran birçok beklentiyi bu anlamda boşa çıkaracak." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın PKK ve HDP'ye yönelik açıklamaları ve dinsel söylemleri kullanmasıyla ilgili soruya Önder, "Muhataplarımızın ciddiyetini ve samimiyetini çok sorgulattırıcı birşey ama bizim yabancısı olduğumuz birşey değil. Bu repertuvar çok alışkın olduğumuz bir repertuvar. Başları sıkıştıkça ordan bir kaset alıyorlar, koyuyorlar fix. 30-40 yıldır aynı şeyler söyleniyor. Kenan Evren bunları bildirilere yazıp uçaktan attırıyordu. Tansu Çiller, Doğan Güreş, bunu çok pervasız bir şekilde ve bedeli ağır olabilecek, sonuçları ağır olabilecek şekilde meydanlarda söylüyorlardı. Bu hükümet de bu plağı çalmaya niyetliyse halk bunun yaptırımını 7 Haziran günü uygular diye düşünüyorum, buna inanıyorum." şeklinde konuştu.
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan'ın "Arkadaşım biz bu yola çıktığımızda sen yoktun" şeklindeki açıklamasıyla ilgili ise Önder, "Bu dar kışla mantığıdır. Bu işler kıdem mantığıyla yürümez. Kıdem mantığı, sadece dar kışla mantığında hayat bulur. Öbür türlü bu iş kendinizi ne kadar kattığınız kendinizi ne kadar adadığınız ve nasıl sonuçlar aldığınızla ölçülür. MGK da 40 yıldır uğraşıyor. Onlar da kalkar Yalçın Akdoğan'a derler 'hele destur aslanım, kenara çekil' diye. Onun için bu işler kıdem mantığıyla olmaz. Bu işler samimiyetle olur, kararlılıkla olur. Bu işler gerçekten barışa dönük sağlam irade ortaya koymakla olur. Sayın Yalçın Akdoğan'a tavsiyem şudur: Bana laf yetiştireceğine; yan yana oturup açıkladığımız metin, Cumhurbaşkanı tarafından tekmelendiğinde üzerine birşeyler alınsaydı. Kendinden beklenen budur, onun dışındaki kendi kendini tatmin etmiş olur." dedi.
"BUNA KAYITSIZ KALMAMIZ MÜMKÜN DEĞİL"
Kamuoyundan saklanan birşey olup olmadığına ilişkin soruya Önder, "Kamuoyundan gizlediğimiz hiç bir şey yok. Açıklamalarımızda da böyle birşey yok. Bu deklarasyonu kabinenin iki üyesi, AKP'nin Grup Başkanvekilinin refaketinde yaptık. Onlardan başka birşey söylemiyoruz. Yeni olan hükümet artık suskun. Hükümet artık böyle bir karşı çıkış geliştiremiyor. Bunun iki tane yorumu var: Bir sayın Cumhurbaşkanını halk sınırlayacak, bundan eminler, seçim sonuçlarını biliyorlar. Biz şimdiden yüz göz olmayalım, oylarımız daha fazla düşmesin. İki; güçleri yetmiyor. Bu da bir ülkenin kaderini belirleyecek bir şey. Buna kayıtsız kalmamız mümkün değil. Yani açıklanan tüm bu süreçte kamuoyunun bilmediği herhangi bir şey yok." karşılığını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kobani'de HDP'nin yardım yaptığının yalan olduğunu söylediğinin hatırlatılması üzerine Önder, şöyle konuştu:"Sen tank tamirinden ne anlarsın dedi. Arkadaşlar benim ağzımdan tank lafı çıktı mı? Ayrıca zorda kalırsam tank da tamir ederim. Kamyonculuktan geliyorum, nedir ki son tahlilde. Ama ben tank demedim. Benim onu deşifre ettiğimi düşünerek söyledi. Halbuki ben böyle birşey demedim. Ben çok genel bir başlık altında bunun yardımlaşmayla, bir koordinasyonla olduğnu söyledim. Tank işini sayın Cumhurbaşkanı deşifre etti."
"BİZİ LİNÇ EDEN GÜRUHUN DA SÜRÜLEN O GENÇLERİN DE CANINI KENDİ CANIMIZDAN AZİZ BİLİYORUZ"
HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın mitinginden sonra yaşanan gerginliğin hatırlatılması üzerine Önder, "Son saydığımda 38'di, bununla 39 oldu. Bir şey 40 sınırına dayanmışsa kendiliğinden diye yorumlanamaz. Özellikle Emniyetin negatif toleransı ve önceden sosyal medyadan örgütlenen organizasyonlar ırkçı hezeyanlar. Buna da Cumhurbaşkanını çok sevdiği bir dizeyle cevap vereyim, herkes hesabını ona göre yapsın. Onlar vurdukça biz büyüyeceğiz kardeşim. Bizi daşla değnekle korkutamazlar. Bizi linç eden güruhun da sürülen o gençlerin de canını kendi canımızdan aziz biliyoruz. Onların geleceği için uğraşıyoruz. Bir müddet sonra yorulacaklar diye düşünüyoruz. Halk bunlara iştirak etmiyor, yer yer itiraz ediyor. Onun için bu yol, yol değil. Kim fayda etmeyi umuyorsa bu hesabının boş olduğunu kavramalı." diye konuştu.
Öcalan'ın HDP'nin yüzde 12 civarında oy alacağını söylediğinin hatırlatılması üzerine Önder, "Minimun yüzde 12 civarında oy alacaksınız dedi. Tabi elinde kamuoyu araştırmaları yok. Bu değerlendirmeyi bizim oluşturduğumuz bileşenler, ittifaklar, seçime dönük temel sloganlarımız, ilkesel yaklaşımlarımız ve hitap edeceğimiz kesimleri değerlendirerek böyle bir analiz yaptı." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mitinglerde Kur'an-ı Kerim'i kullanmasıyla ilgili soruya da Önder, "Dinsel hiçbir konuyu siyasete malzeme yapmamak gerektiğini noktasındayız. Bizim ilkesel yaklaşımımız bu. Ama artık dini de kullanma teşebbüsüne girmişlerde durum bayağı vahim demektir. Tehlike çanları demek ki kulakları sağır edecek volümde çalıyor ki; keşke gerçekten Kur'an-a iltahak etseler, irtica etseler. Bunu önerebilirim." ifadelerini kullandı.
CİHAN