HDP Ankara Milletvekili ve İmralı Heyeti Üyesi Sırrı Süreyya Önder, yeni anayasanın çözüm sürecinin bir ardılı olduğunu söyledi. Müzakerenin esas olduğunu ve Anayasa'nın da bu müzakere sürecinde oluşacak mutabakatların pratiğe geçirilme zemini olacağını belirten Önder, "Şöyle bir tatlı su kurnazlığına hiç gerek yok. 'Biz bu meseleyi yeni anayasa ile birlikte ele alacağız'. Bu, karşının zekasını aşağılamak, dalga geçmek ve bu meseleyi bilinmez bir geleceği ötelemek anlamına gelir. Müzakere esastır çünkü bundan daha önemli bir derdimiz yoktur. Oradan varılacak uzlaşmalarda yeni anayasanın temel taşıyıcı kolonları olmalıdır." dedi.
İmralı heyetini oluşturan Halkların Demokratik Partisi grup başkanvekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken ile Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, HDP Meclis Grubu Toplantı Salonu'nda basın toplantısı gerçekleştirdi. Heyet adına Sırrı Süreyya Önder açıklamalarda bulundu. Önder, açıklamaların ardından basın mensuplarının sorularını cevapladı.
Bir gazetecinin, "Avrupa Birliği ilerleme raporu yeni açıklandı. Raporda 'tırmanan şiddet son bulsun, Kürt sorununda çözüm için görüşmelere geri dönülsünT ifadesi yer alıyor. Geri dönülsün derken siz muhataplık noktasında kendinizi mi algılıyorsunuz? Bir de hükümet açısından çözüm sürecinin ismi değişti hem de dini kanaat önderleri referans alınıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna Önder, şu cevabı verdi: "Avrupa Birliği'nin ilerleme raporlarındaki şerhlere ihtiyacımız yok, gerçekten ihtiyacımız yok. Bu ülke kendi olanakları içerisinde kendi yapılarıyla kendi muhataplıklarıyla bu meseleyi çözebilir. Bu defalarca taraflarca deklare edilmiş bir şeydi. Uluslararası kamuoyu ve kurumlarının bu konudaki işaretleri bir gerçekliğe tekabül ediyor. Ama gerçekten imkan kendi ellerimizdedir ve bunun mütabakatı sağlanmış durumdaydı inkar edilene kadar. Muhataplık meselesine gelince. Öncelikle isimler bazında yapılan bu Ertürk Yöndem haberciliğine bir atıfla söyleyeyim. Biz İmralı heyeti, defalarca değişen isimlerle süren bir ihtiva taşıyordur. Bizim açımızdan biz hiçbir zaman bu heyetin isimlerini tartışma konusu yapmadık. Belirleyici olan bu konuda Öcalan'ın belirlemeleridir. Biz dolayısıyla isimler üzerinden yapılacak spekülasyonlar üzerinde olmak istemiyoruz. Bunu bir engel olarak da görmüyoruz. Ama HDP kurumsal bir kimlik olarak bu sürecin mutlaka içerisinde yer almak durumundadır. Gerçeklik de bunu gerektirir. İçinde yaşadığımız duruma gelene kadar, içinden geçtiğimiz süreçte hükümet yetkililerinin her türlü psikolojik algı operasyonlarına rağmen HDP heyetlerinin yaptığı olumlu katkı da bunu gerektirir. Bu bütün taraflarca bilinen hakkı teslim edilen bir şeydir. Bakmayın piyasadaki tezviratlara. Bu savaşa başka bir mazeret bulamadıkları için bu tür temelsiz ve ciddiyetsiz isim tartışmalarını gündemleştirmek istiyorlar. Biz gerçekliğe duyduğumuz saygı ve sorumluluk anlayışımızla bu meseleyi isimler üzerinden tartışmaktan vazgeçmemiz gerektiği noktasındayız."
Bölgedeki muhataplığın çeşitlendirilmesi konusunda yaklaşımlarla ilgili olarak Önder şunları söyledi: "Bizzat sarayda ve Başbakanlık ve bağlı kurumlarındaki toplantılarda ikili bir karakter ihtiva ediyor. Çağrılanların yarısı korucu, yarısı bölgede belli bir saygı, kanaat odağı anlamında saygı sahibi şahsiyetler. Bu toplantıların gündemi hiç değişmiyor. O saygı sahibi şahsiyetler kalkıp Cumhurbaşkanı dahil herkesi uyarıyorlar. Bizi bunlarla niye çağırdınız diye. Savaşa hazırlanarak savaş enstrümanları ile barışı getiremezsiniz. Bu dünyada görülmüş bir şey değildir. Onun için eğer bölgede muhataplık yaratılacaksa bunun korucular üzerinden olması çok talihsiz bir ironidir diyebiliriz. Bütün bunların acı verici yanı bizzat sizlerin ve kamuoyunun tanıklığında muhatapların çoğaltılması gereği, başta Meclis olmak üzere bütün sivil toplumun bu meseleye müdahil edilmesi, katkılarının alınması, öneri ve eleştirilerinin dinlenmesi konusunda İmralı heyeti de Öcalan da Kandil de ısrarlı bir çaba içerisinde oldu. Bizim bu çabalarımız ve bu taleplerimiz bu ısrarlarımız o gün aynen şöyle değerlendiriliyordu; bu kadar kalabalıklaştırmaya gerek yok. Devletin ve hükümetin en yetkili ağızlarının yaklaşımı buydu. Bugün koruculardan ibaret ki bu müzakerelerde lağvedilmesini öngördüğümüz, bunda mutabık kaldığımız kamu güvenlik kurumunun müsteşarlığının bununla ilgili çeşitli alan araştırmaları yaparak buradan doğacak boşluğu bugüne kadar istihdam edilenlerin sorunlarına varana değin geniş bir yelpazede ele alınan bir müessesenin suçla özdeşleşmiş bir kurumun tekrar ihya edilmeye çalışılması barış konusundaki niyetin en açık göstergesidir. Evet muhataplar çoğaltılmalıdır. Toplumun bütün katmanları bu konuda gerek görüş ve önerilerin alınması gerek bu barışın toplumsal tabanının genişletilmesi konusunda devreye girmelidir ama bunu yapacak en son kesim sınırım koruculuk müessesesidir."
"MÜZAKERE ESASTIR, ANAYASA BU MÜZAKERE SÜRECİNDE OLUŞACAK MUTABAKATLARIN PRATİĞE GEÇİRİLME ZEMİNİ OLACAKTIR"
Başka bir gazetecinin, "Yeni anayasa çalışmaları ile çözüm süreci arasında nasıl bir bağ görüyorsunuz?" sorusuna Önder, "Yeni anayasa çözüm sürecinin bir ardılıdır, öyle olmak durumundaydı. Çözüm süreci yeni anayasanın bir parçası değildir. Biz bugüne kadar yürütülen süreç, bir diyalog süreciydi. Yer yer derinlikli bir diyalog süreciydi. Müzakere hüviyetini kazanması için, malumunuz izleme heyeti ile birlikte yürüyecek müzakerelerle kaim olacaktı. Fakat bu, Cumhurbaşkanı tarafından itibarsızlaştırıldı ve doğru bulmadığı, doğru görmediği, haberinin de olmadığı gibi bir değerlendirmeye tabi tutuldu. Buna en açık tepki yine hükümetin kendi içerisinden geldi. Haberiniz de vardı bilgilendirdik sizi dediler, muhataplarımıza verdiğimiz sözler var dediler. Onun için müzakere esastır, anayasa bu müzakere sürecinde oluşacak mutabakatların pratiğe geçirilme zemini olacaktır. Şöyle bir tatlı su kurnazlığına hiç gerek yok. Biz bu meseleyi yeni anayasa ile birlikte ele alacağız, bu karşının zekasını aşağılamak, dalga geçmek ve bu meseleyi bilinmez bir geleceği ötelemek anlamına gelir. Müzakere esastır çünkü bundan daha önemli bir derdimiz yoktur. Oradan varılacak uzlaşmalarda yeni anayasanın temel taşıyıcı kolonları olmalıdır." cevabını verdi.
"Önceliğiniz çözüm süreci yani" sorusuna Önder, "Tabi ki. Yani bizim önceliğimiz anlamında değil rasyonalite bunu gerektirir. Üç dakika tefekkürden meseleye bilimsel ve ciddi yaklaşan herkes bunun böyle bir sıra izlemesini ya da bu şarta bağlanmaması gerektiğini fehmedebilir." dedi.
CİHAN