Nobel Edebiyat ödüllü yazar Orhan Pamuk, "Ne yazık ki devletin en tepesindeki kişiler de köşe yazarları da kutuplaşmadan medet umuyor. Ben bundan memnun değilim. İşte seçimi kazanıyorsun, yüzde 50 aldın, daha ne istiyorsun, daha kimi döveceksin!.. Bilakis bu kadar baskıcılıkla artık yavaş yavaş oy kaybedersin. Biraz daha gülümser olsan, yumuşak olsan oyun düşmez. Ama bunu da artık ben mi söyleyeceğim." dedi.
Okurlarına sürpriz yaparak 14 ay gibi kısa bir zamanda yeni kitabı Kırmızı Saçlı Kadın'ı yayımlayan Orhan Pamuk, Zaman gazetesinden Zehra Onat'a verdiği röportajda, yeni kitabı ve gündemdeki konularla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Yurt dışındaki dostlarının demokrasi ve düşence özgürlüğü konusunda Türkiye'ye dair en çok neyi sorduğu ve bu sorulara cevap vermekte zorlanıp zorlanmadığıyla ilgili bir soruya Orhan Pamuk, "Mesleki olarak çeşit çeşit dostlarım var. Sorular değişiyor. Yavaş yavaş diyelim, iktidar partisinin otoriterliği unutuluyor, daha çok göçmen sorunu... Yazdan beri, göçmen ve IŞİD sorunu konuşuluyor. Demokrasimizle benim istediğim kadar ilgilenmiyorlar. Ben 'yahu gazeteciler hapse giriyor' filan deyince kulak arkası ediyorlar. Batı Türkiye'nin dostluğunu istiyor, ki IŞİD'le savaşında yardım etsin. İstenmeyen göçmenlere de kapıyı tutsun. 'Zaten ne kadar olur Türk'ün demokrasisi' diyorlar. Demokrasinin daha iyi olduğu dönem de vardı, onlar bu farklarla fazla ilgili değiller. Onun için Can Dündar gibi arkadaşlarımızın işi de zor. O akademisyenler dayanışması içerisinde oldu zannediyorum. Ama son altı aydır batıda, 'Türkiye'de düşünce özgürlüğü şöyle gerilemiştir' diye büyük bir cümle, ifade yok. Her zaman işleri düşünce özgürlüğü olan insan hakları kurumları, demokrasi kurumları, akademik kurumlar bunlar konuşuyor ama o düzeyde kalıyor. Çünkü en sonunda burada belirleyici olan siyasetçilerin sözleri, gazetelerin Ortadoğu, Türkiye, dünya sayfalarında ise göçmen ve IŞİD krizi ele alınıyor. Batının IŞİD'in terör eylemlerinden korkusu Türkiye'deki demokrasiden çok daha önemli. " ifadelerini kullandı.
"GAZETELER GİTTİKÇE DANDİKLEŞİYOR"
"Türkiye'de git gide bağımsız aydınların, entelektüellerin konuşabileceği medya kalmıyor. Bu nasıl bir sonuç doğuracak?" şeklindeki başka bir soruya ise Pamuk, şöyle cevap veriyor: "Azalıyor ne yazık ki, yalnız bu konuda çok kötümser değilim, en sonunda web siteleri var. Gazeteler gittikçe mantarlaşıyor, dandikleşiyor. Gazete okuyorum, gazete almayı severim. Ama satışları düşüyor. Herkes kendi gazetesini, kendi köşe yazarını okuyor. Düşünce özgürlüğüne iki türlü saldırı var. Bir açıkça Ahmet Hakan'a olduğu gibi, adam dövmek, tehdit etmek, mahkemeye çağırıp ifadesini almak, dava açmak sonra da hapse atmak gibi, bir de kontrol ederek, gazete sahiplerinin başka işleri var, o işler üzerinden, vergi üzerinden kontrol etmek... Olumlu görmemiz gereken bir gelişme de var. Onlar da web siteleri. Ne kadar Hasan Cemal'i işten atarsanız atın, Hasan Cemal yine de bir şekilde yazıyor. Ve merak ediyor, okuyorsun."
İnternet sitelerinin sadece toplumun bir kesimine hitap ettiği ve iktidara yakın kanalların yayınlarındaki öfke ve nefret dili kullanıldığının hatırlatılması üzerine Orhan Pamuk, "Ama onların o kadar da gücü yok. Hükümetin kontrol ettiği haberleri insanlar oturup çok da izlemiyorlar diye düşünüyorum. Evet, cumhurbaşkanına ne desen hakaret oluyor. Adını vermeden de söylersin aynı şeyi. Yasak olan yerde edilen sözün de kıymetli oluyor. Sen de bahsetme, resmini basma, söyleyeceğini yine söyle. Utanç verici bir baskı var ama karamsar değilim." dedi.
"KUTUPLAŞMADAN MEDET UMUYORLAR"
"Artık sokakta insanlar ölmüyor' dediniz ama Güneydoğuda kahvaltı sofralarında hayatını kaybedebiliyor insanlar. Türkiye'nin buradan görünmeyen başka bir gerçeği de yok mu?" şeklindeki başka bir soruya ise Pamuk şu cevabı verdi: "Aynı şey değil. Orada bir savaş var. Orada iki tane ordu oluşmuş durumda. Hem Türk askerleri, hem de oradaki yerel savaşçılar ölüyor. Bunlar için üzülüyoruz, barış gelmesini istiyoruz. Bu konu ayrı, 70'lerde sokakta adam öldürülmesinden kastım, bugün PKK ile savaşırken ya da Güneydoğudaki ölümler gibi ölümler değil, bilmediğin sebepten dan dun seni öldürüveriyorlar işte. O başka bir şey."
"Şu anda aslında iki Türkiye var. Bu nasıl bir yarılmaya yol açar? Ve yarın bunu nasıl çözeceğiz; teavisi mümkün mü?" sorusuna da ünlü yazar, "Eskiden İngiltere'de meşhur bir İngiliz düşünürün söylediği bir şey var, 'iki millet vardır İngiltere'de, yukarı sınıf, aşağı sınıf.' Bizde de şimdi kutuplaşma var. Ne yazık ki devletin en tepesindeki kişiler de, köşe yazarları da kutuplaşmadan medet umuyor. Ben bundan memnun değilim. Türkiye'nin çok yüksek potansiyeli var. Kutuplaşmayla değil, bir ütopyayla, inançla… Zenginleşme önemli bir şey ama tek bir ideal de olamaz bu. Zenginleşmenin yanında özgürleşme, kültürel çeşitlilik, birey haklarına saygı, düşünce özgürlüğü bunlar da önemli." cevabını verdi. CİHAN