Türkiye’de uzun yıllardır sürdürdüğü sivil toplum girişimleri ile tanınan iş adamı Osman Kavala, cezaevinde bir yılını doldurdu. O günden bu güne geçen süre içinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından henüz bir iddianame hazırlanmazken, Kavala’nın avukatları tarafından AİHM ve Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvurular da şimdilik yanıtsız kalmış durumda. DW Türkçe’ye konuşan Kavala’nın yakınları, Osman Kavala’nın tıpkı Deniz Yücel ve papaz Brunson gibi “iktidarın rehinesi” haline geldiğini dile getiriyorlar.
Türk-Polonya ve Türk-Yunan İş Konseyleri, Güneydoğu Avrupa Demokrasi Merkezi, TESEV, Açık Toplum Enstitüsü, Helsinki Yurttaşlar Derneği, Tarih Vakfı ve Diyarbakır Kültürevi gibi kuruluşların yönetiminde yer alan, son dönemde ise kurucusu olduğu Anadolu Kültür adlı girişimin Yönetim Kurulu Başkanlığını yürüten Osman Kavala, 18 Ekim 2017 tarihinde Goethe Enstitüsü ile birlikte gerçekleştirilmesi planlanan bir projenin toplantısından döndüğü sırada İstanbul Atatürk Havalimanı’nda gözaltına alınmıştı. Kavala, “Gezi eylemlerinin yöneticisi olmak” ve “15 Temmuz darbe girişimine katılmak” suçlamalarıyla 1 Kasım’da tutuklanmıştı.
Osman Kavala’nın yönetim kurulu başkanlığını yürüttüğü Anadolu Kültür Genel Koordinatörü Asena Günal, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, Kavala’nın öncülüğünde mültecilere, azınlıklara, toplumsal barışa yönelik pek çok program yürüttüklerini ve yürütmeye devam ettiklerini söylüyor.
Türkiye’de yargı sisteminin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Osman Kavala’yı bir takım siyasi pazarlıklar için "rehin" tuttuğunu dile getiren Güral, “Bu ülkemiz adına çok utanç verici bir durum. 'Makul sürede iddianame hazırlanır' deniyor. Makul süre nedir? Bir yıldır ağır suçlamalarla cezaevinde tutulan bir kişi için iddianame bile hazırlanmıyor. Osman Kavala içeride tutuluyor çünkü onun sivil toplum alanındaki çalışmaları iktidarı rahatsız ediyor” diye konuşuyor.
Güral, Kavala’nın tutukluluğunun Türkiye’de Erdoğan iktidarına muhalif olan tüm sivil toplum kuruluşları, sanatçılar ve akademisyenlere de bir gözdağı olduğunu vurguluyor.
Daha fazlasını okumak için: Ayşe Buğra: "Gezi'nin organizatörlüğü" suçlaması fantastik
"Hukuksal bir rehine haline geldi”
Osman Kavala’nın yakın arkadaşlarından olan, aynı zamanda Kavala birlikte Barış Girişimi ve Yurttaş Girişimi gibi sivil toplum insiyatiflerinde yer alan gazeteci Aydın Engin’e göre ise, Osman Kavala davası Türkiye hukuk sisteminin yüz karalarından biri haline gelmiş durumda. Engin, “Önümüzdeki dönemde pek çok dava belki hukuk fakültelerinde okutulacak. Ama öncelik Osman Kavala davasında olacak” diyor.
Bir yıldır hala iddianame yazılmamasının arkasında Osman Kavala’yı suçlayacak en ufak bir kanıt bulunamamasının yattığını dile getiren Aydın Engin, “İktidara en yakın savcılar bile iddianame yazmayı beceremeyecek durumda. Aslında Osman hukuksal bir rehin durumunda. Hem bir rehin hem de Erdoğan’ın gözünde intikam alınması gereken bir demokrat” diye konuşuyor.
Deniz Yücel, papaz Brunson’dan sonra son dönemde Osman Kavala’nın da yakında serbest bırakılabileceğine ilişkin ortaya atılan iddialara da değinen Aydın Engin, şunları söylüyor: “Bu dönemde hukuk tartışılmıyor, haksız yere hapis yatan isimlerin piyasalara güven vermek için serbest bırakılması tartışılıyor. Bu bir ayıptır. Bir umutsuzluk aşılamak istemiyorum ama Osman Kavala’yı olsa olsa aleyhinde tek bir delil bulamadıkları için tahliye edecekler. Çünkü ortada daha fazla taşınamayacak bir hukuk suçu var.”
Kavala’nın avukatları 8 Haziran 2018’de Osman Kavala’nın tutukluluğunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) aykırı olduğu gerekçesiyle AİHM’e başvurmuştu. AİHM başvuruyu “hızlandırılmış prosedürle işleme koyarken, Ankara’dan tutuklama kararının ‘siyasi’ olduğuna dair iddialar hakkında savunma talep etmişti. Ankara’nın savunmasını AİHM’e göndermesi için Ocak ayı ortasına kadar mühleti bulunuyor. Kavala’nın avukatları ayrıca Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) de tutukluluk kararının bozulması için başvurdu. Ancak AYM’den de henüz Kavala’a yönelik herhangi bir karar çıkmış değil.
DW Türkçe’ye konuşan İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı ile Türk Tabipler Birliği’nin eski başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Osman Kavala’nın durumunun bir ‘hukuk skandalı’ olduğunu ve Türkiye’de bu tür ‘hukuk skandalları’nın sayısının her geçen gün arttığını söylüyor.
Kavala’ya ilişkin iktidara yakın medya kurumlarında yayınlanan iddiaların “ipe sapa gelmez ve kanıtlanamayan iddialarla hazırlanmış bir karalama kampanyası” olduğunu savunan Gürsoy, “Osman Kavala’nın bir yıldır cezaevinde tutulması, onu tanıyan herkes için çok büyük bir üzüntü kaynağı” diyor.
Osman Kavala’nın ne zaman tahliye dilebileceğine dair herhangi bir öngörüde bulunamadıklarını söyleyen Prof. Gürsoy, “Türkiye’deki hukuk düzeni, gerçek bir yargılama etiğine ve usulüne dayanmıyor. Dolayısıyla Kavala için nasıl bir mekanizmanın etkili olacağını bilmek mümkün değil” diye konuşuyor.
Gezi ve 15 Temmuz suçlaması
Soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu hazırlanan tutanakta Kavala'ya yönelik suçlamalar şöyle yer almıştı: "Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile hükümetini ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye yönelik bir ayaklanma olan ve tüm terör örgütlerinin aktif katıldığı Gezi olayları eylemlerinin yönetici ve organizatörü olmak" ve "15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili 15-16 Temmuz 2016 tarihinde Büyükada Splendid Otel'de yapılan darbe teşebbüsü sürecinde darbenin organizatörlerinden olan Henri J. Barkey ile yabancı uyruklu kişi ve kişilerle olağanın ötesinde yoğun irtibat kurarak darbe teşebbüsüne katılmak suretiyle anayasal düzeni cebir şiddet yöntemleriyle değiştirmek.”
Erdoğan “Türkiye’nin Soros’u” demişti
Kavala’nın gözaltına alınmasından birkaç gün sonra, 24 Ekim’de AKP Grup Toplantısı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan da, Kavala’ya ilişkin olarak, “STK mensubu dedikleri, Türkiye’nin Soros’u denilen kişinin havası çıktı meydana. Bağlantılar çıktı ortaya. Siz kime neyi yutturuyorsunuz ya? Ve Taksim olaylarının arkasında bakıyorsunuz aynı kişi var. Bakıyorsunuz belli yerlere kaynak aktarımının arkasında bunları görüyorsunuz. Neyi yutturuyorsunuz?” şeklinde konuşmuştu.
İki hafta gözaltında tutulan Osman Kavala, 1 Kasım 2017 tarihinde çıkarıldığı İstanbul Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi tarafından tutuklanmıştı. O günden beri Silivri Cezaevi’nde hakkındaki iddianamenin hazırlanmasını ve davanın başlamasını bekleyen Kavala için Türkiye’de İletişim Yayınları, Tarih Vakfı ve Yurttaşlık Derneği gibi pek çok sivil toplum örgütü açıklama yapmış ve Kavala’nın serbest bırakılmasını istemişti.
Aram Ekin Duran - Deutsche Welle Türkçe