Hakan Fidan, AKP’den milletvekili seçilmek için MİT müsteşarlığından istifa ettiğinde, hele de istifasını yorgunluğuyla gerekçelendirdiğinde tanımadığım bu insan üzerine de düşünmüştüm: Bu karara nasıl, neden vardığını, gerçekten yorgun olup olmadığını, kendisiyle hesaplaşıp hesaplaşmadığını… Son dört yılın kasırgaları arasında, (Kürt sorunu, çözüm süreci, Suriye ve Ortadoğu bataklığı, Cemaat yapılanması, 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları, daha bilmediğimiz neler neler) MİT gibi bir kuruluşun başında, Erdoğan gibi birinin emrinde çalışmak -yorulmak ne kelime- insanı tüketir, hayatından bezdirir.
Fidan AKP’ye alkışlarla katılırken, Başbakan Davutoğlu’ndan gülücüklü iltifatlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan kaşı kalkık teessüfler alırken yorgunluğun, bezginliğin, attığı adımı sürdürüp sürdüremeyeceği ikirciminin bütün izleri okunuyordu yüzünde ve vücut dilinde. Bir yandan, “Oh kurtuldum! Şimdi bakanlığa kadar gidebilecek parlak bir siyasî kariyerin başındayım” ferahlaması, öte yandan belirgin bir tedirginlik…
Erdoğan’ın, Fidan üzerinden Davutoğlu’na haddini bildirme oyunu
Hakan Fidan’ı kendi yolunda gitmeye bırakmadılar; gün gelip devran döndüğünde (burası Türkiye!) herbiri kapsamlı soruşturma kovuşturma konusu olabilecek çeşitli MİT operasyonlarından sıyrılmasına, yenilerinin sorumluluğundan kaçmasına Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Yağma yok!” dedi. Erdoğan’ın, “Fidan’a kırgınım, görevinden bana rağmen ayrılmıştır, kırgınlığım sürüyor” mealinde kamuoyunun önünde söylenmiş sözleri; daha önceki “Ona güveniyordum, sırdaşımdı” sözleriyle birleştirildiğinde aslında duygusal bir açıklama değil, örtük bir tehditti. Kendi amaç ve iktidarı uğruna herkesi, her şeyi harcamaktan çekinmeyen, aşırı özgüvene sahip bir karakterin, MİT’in başında bile olsa bir devlet memurunun istifasını böylesine sorun yapması, işin alınganlıktan ibaret olmadığını gösteriyordu.
Tayyip Erdoğan, Hakan Fidan’a diz çöktürme hamlesiyle bir taşla iki kuş vurdu: Davutoğlu’nun; son günlerde atmayı denediği ürkek kişilik gösterme adımlarını Başbakan’ı küçük düşürme pahasına baştan engelledi: “Çizmeyi aşma, burada otorite benim, sen sadece memurumsun, bir daha benim istemediğim hiçbir işe yeltenme” dedi. Bunu da, kendi tabiriyle çok açık ve net olarak, yani kabaca yaptı. Mesaj aslında bütün topluma, hepimizeydi: “Kimi patron olduğunu görün, şaşırmayın!” mesajı. İkinci ve daha önemli kuş, Hakan Fidan üzerindeki otoritesini göstermesiydi. Fidan’ın kanatlarını kırdı, ortak sırlarıyla birlikte uçmasını, daha ilk havalanma denemesinde engelledi.