Özel, Bahçeli'nin "Türkiye'nin bölünmesi hususunda kapalı devre iş birliği halinde olan CHP ile DEM ateşle oynadığı malumlarınızdır. Tam bugünlerde CHP Genel Başkanı'nın 'Kürtler ben eşit hissetmiyorum diyorsa onlar eşit hissedene kadar devam edeceğiz' açıklaması yakından tanıdığımız bölücü bir ağızdır. DEM'lenen CHP milli güvenliğimize zarar vermektedir. CHP'nin şifreleri PKK'nın elinde, DEM'in kullanımındadır" sözüne ve "Bazı çevreler, 2024 yılı içinde MHP'ye karşı çok büyük haksızlıklar, iftiralar, yalanlar, hakir görmeler, suçlamalarda bulunmuşlardır. Bunların toplamı 154 kişidir. Şu görmüş olduğunuz liste, kimin hangi gün, hangi saatte, hangi programda nasıl ve kimlerle konuştuklarının, MHP'ye hangi hakaretleri yaptıklarının toplamıdır. Bu dosya elimizdedir. Günü geldiğinde bu dosya eyleme de geçecektir. Eylem, hukuki nitelikli olacaktır" sözlerine şu yanıtı verdi:
"Devlet beye bir şey söylemek isterim. O ikisi, bütün örgütün yaka silktiği o ikisi… O ikisinin partideki konumundan duyulan rahatsızlığın fakındayım. O ikisi 154 kişilik isim listesi yazmış. Sayın Bahçeli bir hesaplaşma olacaksa siz önce vicdanınızla hesaplaşın"
CHP Lideri, Erdoğan'ın emekli zammıyla ilgili CHP'yi hedef alan, "Bunların sırtında küfe yok" sözlerine ise "Beyefendiye beşli çete ağır gelmiyor, holdingler ağır gelmiyor, 10 bin TL ile geçinene asgari ücret ver diyorum ‘taşıyamam’ diyor. Bırak, ben taşıyacağım küfeyi" cevabını verdi.
Özgür Özel'in konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
“Biraz önce İstanbul’da bir tören tamamlandı. 2024 Paris Olimpiyatları için ülkemizi temsil edecek 102 sporcumuz İstanbul’dan uğurlanıyordu. O töreninin tüm televizyonlarda eksiksiz yayınlanabilmesi için biz grup toplantımızı o törenin bitişine erteledik. İstedik ki, orada milli formayı taşlayacak, çok kıymetli kafilemizi hep birlikte uğurlayalım.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan'ın değerli annesi, İpek anne hakkın rahmetine kavuştu. Bakırhan ailesine Allah’tan rahmet diliyorum. Cumhuriyet Halk Partisi olarak DEM Parti’ye başsağlığı diliyoruz.
Erzurum Kongresi manda ve himayeyi reddetmiştir. 9. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir'in Mustafa Kemal'in yanında durduğu ve milli mücadelenin seyrini değiştiren bir kongredir. bu. 'Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, parçalanamaz' diyen Mustafa Kemal ile kongre üyeleri, önce kurtuluşu, sonra kuruluşu gerçekleştirdiler. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere o kongreye katılan herkesi ve milli mücadelenin bütün kahramanlarını rahmetle ve minnetle anıyorum. Bugün, aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk'ün 'benim şahsi meselem' dediği Hatay'ın anavatana katılışının 85. yıl dönümü. 1918'den 1939'a kadar 21 yıllık bir mücadelenin sonunda Hatay, 23 Temmuz günü Antakya'daki fransız bayrağını indirerek Türk bayrağını kaldırdı. Bunun için o gün Hatay Millet Meclisi'nde oy kullanan ve Hatay'ı sınırlarımıza katan o günkü tüm Hatay milletvekillerini rahmetle anıyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 'şahsi meselem' dediği Hatay, özellikle 6 Şubat depremi, o sırada yaşananlar, kurtarma çalışamalarındaki aksaklıklar, ardından verilen sözler, seçimdeki şantajlar, tehditler, oy sayımındaki hileler, yapılan itirazların reddedilmesiyle yaşanan mağduriyetler, sakın ama sakın Hatay'ı ümitsizliğe savurmasın. Hatay nasıl bu partinin kurucusunun şahsi meselesi ise tüm CHP'lilerin şahsi meselesidir. Sonuna kadar yanlarındayız, Hatay'ı saygıyla selamlıyoruz.
Geçtiğimiz hafta KKTC'deydik. 3 gün boyunca orada temaslarda bulunduk. Önceki genel başkanlarımız Altan Öymen, Hikmet Çetin, Murat Karayalçın vardı. Çetin ve Karayalçın, ayrıca dışişleri bakanlığı görevlerinde bulunmuş, Sayın Çetin TBMM Başkanlığı görevinde bulunmuş. Hepimizin gurur duyduğumuz siyasi geçmişleri, partimize ve Türkiye'ye katkılarıyla bizimle birlikteydiler. Konu Türkiye’nin ve dostlarının çıkarları ise tek yumruğuz, tem yumruk olmaya devam edeceğiz.
Geçtiğimiz hafta gölge Milli Eğitim Bakanımız Sayın Suat Özçağdaş ve eğitimcilerin katkılarıyla Anıtpark'ta 24 saat süren bir eğitim maratonu gerçekleştirdik. Tam 92 konuşmacı katıldı. İlk konuşmayı benden istediler. 92 konuşmacı sabah 10'dan diğer sabah 10'a kadar, ara vermeden, 21 ana başlıkta, 100 alt başlıkta Türkiye'de eğitimi konuştular. Öğretmenlik Meslek Kanunu'nu konuştular. Öğretmenlere yapılan haksızlıkları, 'atanamayan' diyerek masumlaştırıp atanmayan 1 milyon öğretmeni konuştular. Atatürk'süz, bilim dışı, hurafelerle dolu müfredatı konuştular. Kendi başına hurafenin cisimleşmiş hali, bu Milli Eğitim Bakanı'nın yaptıkları. Enine boyuna konuştular. Sadece eleştirmediler. Kitabı yapılacak, belgeseli yapılacak. Ama şöyle bir baktığınızda, yüzde 20 eleştiri ise yüzde 80 öneri sundular. Biz gelince ne yapacağız? Genel Başkan Yardımcılarımız, gölge bakanlarımız anlattılar.
Burada bir müjde, bir açık çağrı. Sayın Meclis Başkanı'na Kıbrıs'ta anlattım. Aslında bu eğitim maratonu, hemen Meclis'in yanındaki Ulusal Egemenlik Parkı'nda yapılacaktı. Süleyman Soylu zamanında iki kişi parka girse üzerine su sıkıyordu, gaz atıyordu. Son dönemde Sayın Ali Yerlikaya basın açıklamalarına izin veriyordu. Ama bu maratonu orada yapmak isteyince kapattılar. Sorunun düğümlendiği yeri söylediler. Dediler ki; burası, gösteri ve toplantı yapmaya, yürüyüş yapmaya uygun görülen alanlardan değil. O yüzden izin veremeyiz. Sorun çözülsün diye temas halinde olduğumuz Sayın Numan Kurtulmuş da arkadaşlarımız gidip anlatınca, aman ne güzel demiş. Keşke bu Milli Egemenlik Parkı böyle bir özgürlük kürsüsü olsa, Meclis'e sesini duyurmak isteyen gelip burada konuşsa demiş. E biz sabit kürsüyü koymaya kalkıyoruz, Soylu deviriyordu, Sayın Yerlikaya da etrafını çeviriyor. Baktık Meclis Başkanı özgürlük kürsüsünden yana. Çankaya Belediye Başkanı üzerinde çalışıyor. Çok isteyip de açamayan Yerlikaya'ya ve bu fikrin sahibi Meclis Başkanı'na şunu söylemek istiyoruz; Çankaya Belediyesi, o parkı özgürlük parkı olarak ve Meclis'e sesini duyurabilmesi şartıyla Meclis sınırlarına alacağız. Sayın Yerlikaya üzülmesin, yetkisinden çıkaracağız. Sayın Meclis Başkanı da üzülmeyecek, 'Ben yaptırırım ama Yerlikaya yaptırmıyor' demeyecek. Oradaki özgürlük kürsüsünden Türkiye'de bu meclise sesini duyurmak isteyen kim varsa, oradan seslenecek. Bir iki yıl AKP'ye seslenecekler, ondan sonra özgürce CHP iktidarına seslenecekler.
Sokak hayvanları konusuna CHP olarak en net yaklaşan, tutumunu en net ifade eden partiyiz. Sorunu doğru tespit edelim. Sorun yok diyenlerden değiliz. Sorun var, çare ölüm diyenlerin, çareyi cinayette görenlerin karşısındayız. Türkiye'de bir sokak hayvanları sorunu var mı? Evet var. Bu sorun maalesef, sınıfsal bir soruna evirilmek gibi de bir toplumsal riski, fay hattını işaret ediyor. Eğer çocuğunuz okula servisle gidiyorsa, sitenizin bahçesinden onu arabanıza bindirip götürüyorsanız, işinize kendi aracınızla gidebiliyorsanız sizin açınızdan belki de sokak hayvanları sorunu yoktur. Ama bir yoksul mahalledeyseniz, çocuk sabah okula yürüyerek kendi gitmek zorundaysa, bir tekstil atölyesinin servisine yetişmek için metrelerce anayola inmek zorundaysanız, evinizin biraz uzağındaki iş yerine yürüyerek gitmek durumundaysanız bir sokak hayvanları sorunu vardır. Bu soruna yok demek, sorunun iki tarafına da yani tehdit altında olanlara da sokaktaki hayvanlara da en büyü kötülüktür. Ama bu sorunu görüp çözmek için, toplayalım, bir ay tutalım, bir ay sonunda sahiplenmiyorsa öldürelim, ötanazi yapalım, imha edelim demek cinayettir, katliamdır, vicdansızlığın dik alasıdır. Bu konuda ben çok kişiye teşekkür etmek gerekir ama hayvanseverlere, hayvan dostlarına, her yaştan, ailesi hangi görüşte olursa olsun küçücük evlatlarımıza, her siyasi görüşten gençlerimize bu konuda gösterdikleri duyarlılık için başta grubum olmak üzere, buna itiraz eden, aylardır itiraz eden, günlerdir komisyonda direnen herkese, bugün komisyonda hiç değilse ötanazi kelimesinin çıkarılmasını sağladıkları için, bu katliama kanun yoluyla talimat veren, muğlak ifadelerle alan açan ifadenin, ötanazi kelimesinin kaldırılması başarısı için hepinize yürekten teşekkür ediyorum.
Ancak, sorun çözülmemiştir. Sorun fiilen katliamlar devam etmektedir ve çok daha riskli bir noktaya evrilebilir. O da şudur; kanun, belediyelere bu konuda görev vermektedir ama para vermemektedir. Aksine belediyelere yolladıkları çeşitli tasarruf genelgeleriyle zaten belediyelerin ellerini kollarını bağlamakta, belediyelerin barınak yapma süresini 2024'ten 28'e ertelemekte, ayrıca belediyelerin yurt dışından buldukları 10 yıl sonra geri ödenecek paralara bile Cumhurbaşkanlığı ve Mehmet Şimşek tarafın dan imza atılmayıp belediyeler her yönden sıkıştırılmaya çalışılmakta. Diğer yandan da çok zor bir görev belediyelere verilip, yapmayan hakkında cezai işlemler, ceza kanununa göre işlemler, para cezaları gibi tehditler ortaya konmaktadır. Karşımızda soruna tepkili milyonlar, anketlerde yasa tasarısının ilk halini destekleyenlerin oranı yüzde 7. AKP'de bile yüzde 15. Tayyip Erdoğan iki kere iki beş eder dese Reis doğru söylüyor diyenler dışında bu kanunu destekleyen kimse yok. Ama sadece ötanazi kelimesini çıkarınca sakın sorun çözüldü sanmayın. Sorunun çözülmesi için belediyelerin, bütün belediyelerin yeteri kadar barınak yapması, personel alması, araç alması, kısırlaştırma yapması, dijital alan başta olmak üzere etkin sahiplendirme kampanyaları yapması, onun lojistiğini sağlaması lazım. Ve para yok. İller Bankası kesintileri yapıyor. Belediyeleri borçla devraldık. Maaş ödeyemeyecek halde belediyeleri devrettiler. Şimdi, haydi bunları yap. Parayı nereden bulacağım? Ben bilmem, sen bul.
2019 yılında hayvan haklarının korunması ile ilgili komisyon kurduk. Orada vardınız. Öneriler yapıldı. AKP ve MHP'liler olarak altına imzayı attınız. Dediniz ki, biz komisyonda Tekirdağ Milletvekili Mustafa Yel komisyon başkanı olarak imzayı attı. Altına komisyonun bütün üyeleri dediler ki; hayvan hakları meselesi önemlidir. Çaresi bellidir. Bunun için bir hayvan hakları fonu kurulmalıdır, bu olmadan olmaz. Fonun parayı nereden bulacağını da tarif ettiler. At yarışlarından, şans oyunlarından, Milli Piyango'dan, Spor Toto'dan alınan vergilerin çok küçük bir kısmı kesilmek suretiyle, bu yarışlardan, şans oyunlarından kesintiler yapılmak suretiyle, yetmez, yerel yönetimler için alınan ve genelde alınan vergilerden çok küçük oranlar aktarılırsa devasa bir bütçe oluşuyor, her şeye yeter dediler. AKP ve MHP samimi olsa, bu kanun teklifine kendi imzasını koyan, hayvan hakları fonunu da koyar. Niye koymuyorlar? Her koşulan at yarışından kısırlaştırmaya para kesilse, her şans oyunundan belli miktarda para kesilse de bu iş insani bir şekilde hallolsa ne olur?”
Devlet Bahçeli, ‘Tarihin en ağır ekonomik krizi demek deli saçmasıdır’ demiş. Hiçbir şey demeyeceğim. MHP’ye ve AKP’ye, tarihin en ağır şartlarını yaşamıyorsanız, markette, manavda, pazarda kasapta elinizdeki parayla alışveriş yaparken, keyfiniz yerindeyse Devlet Bey’e hak verin, Cumhur İttifakı’na oy verin. Ama AKP göreve geldiğinden beri 5 çeyrek altın kaybetmişseniz, Devlet Bey’in dediklerini mutfağınızda, cüzdanınızda görmüyorsanız, sizin yeriniz sözde milliyetçilerin yeri değil, bu milletin derdi ile dertlenen Türkiye İttifakı’nın içidir. Buyurun sizi bekliyoruz. Devlet beye bir şey söylemek isterim. O ikisi, bütün örgütün yaka silktiği o ikisi… O ikisinin partideki konumundan duyulan rahatsızlığın fakındayım. O ikisi 154 kişilik isim listesi yazmış. Sayın Bahçeli bir hesaplaşma olacaksa siz önce vicdanınızla hesaplaşın.
Emekli maaşının bir asgari ücret olması gerektiğini söyledik, Tayyip Bey buna dertlenmiş. Demiş ki bunların sırtında küfe yok. Aslında ben de onu söylüyorum. Ben küfeyi istiyorum. CHP olarak küfeyi istiyoruz. Millet sana küfeyi verdi. Küfenin için emekliyi koyuyorsun ağır geliyor. Küfenin içine asgari ücret koyuyorsun ağır geliyor. Tarım, çay üreticisi beyefendiye ağır geliyor. Fındık, üzüm, narenciye, buğday ağır geliyor. Milletin efendisi denilen çiftçiyi taşıyamıyor ağır geliyor. Ama 47 tane firmanın vergi borcunu silelim deyince küfeyi taşıyor. Beyefendiye beşli çete ağır gelmiyor, holdingler ağır gelmiyor, 10 bin TL ile geçinene asgari ücret ver diyorum ‘taşıyamam’ diyor. Bırak, ben taşıyacağım küfeyi."