Özgürlük ve Demokrasi Platformu Genel Başkanı Vedat Öztürk, insan hakları ve demokrasinin, süslü laflarla kutlanmakla yetinilecek kavramlar olmadığını belirterek, bu kavramların insanlık için vazgeçilmez, temel ve evrensel değerler olduğunu vurguladı.
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü nedeniyle yazılı açıklama yapan Vedat Öztürk, binlerce yıllık acı tecrübelerle ortaya çıkmış olan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin kabul edilişinin 67. yıldönümünde, başta Türkiye olmak üzere, yeryüzünün hemen her bölgesinde bu iki temel değerin de yokluğunun sancılarının yaşandığını aktardı. Öztürk, bu sancıların dinmesinin ancak ve ancak insan hakları ve demokrasinin kağıt üzerinde kalmayıp yeryüzünde herkesi içine alacak şekilde hayat bulmasıyla mümkün olacağına işaret ederek, "Oysa günümüz dünyasında, başta hayat hakkı olmak üzere, 30 maddelik Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi'nin neredeyse ihlal edilmeyen maddesi yoktur." hatırlatmasında bulundu.
Öztürk şunları ifade etti: "Bildirge hazırlanırken bu durum öngörülmüş olmalı ki, son maddede aynen şöyle denilmiştir; 'Bu bildirinin hiç bir maddesinin, devlet, toplum ya da kişiler tarafından yok edilmesi için çalışma yapılamaz.' Ne yazık ki bildirgenin altında imzası olan ülkelerden hemen hiçbiri, bugün başta Suriye olmak üzere, yeryüzünün dört bir yanında insanların en temel haklarından mahrum edilmeleri karşısında iyi sınav verememektedir. Bildirge'nin 19. Maddesi, 'Herkes işkence karşısında yabancı bir ülkeye kaçabilir. Kaçtığı ülkede kendisine 'Sığınmış İnsan' muamelesi yapılmalıdır.' derken; hayatta kalmak için sığınacak yer arayan 3 yaşındaki Suriyeli Aylan Kurdi bebeğin cesedi sahillere vurmakta, dahası, buna benzer sayısız dramlar tekrarlanıp durmaktadır. Kendisini demokrasi beşiği olarak gören AB ülkeleri, Suriyeli milyonlarca göçmene tüm kapıları kapattığı gibi, bu konudaki mesuliyeti üç-beş kuruş karşılığı Türkiye'ye havale etmiş, Türk hükümeti de kucak açmakla övündüğü savaş mağduru Suriye halkının haklarını görmezden gelmek için 3 milyar Avro karşılığı işbirliği yapmıştır."
TÜRKİYE EVRENSEL İNSAN HAKLARI VE DEMOKRATİK DEĞERLERİN ÇOK UZAĞINDA
Türkiye'nin de de evrensel insan hakları ve demokratik değerlerin çok uzağında olduğunu belirten Vedat Öztürk, " Bugün Türkiye, Müslüman halkın oylarıyla yönetime gelmiş olmasına rağmen, ondört asır önce bizzat İslam Peygamberi Hz. Muhammed (SAV)'in sözleriyle tespit edilmiş insan hakları bildirgesi sayılan Veda Hutbesi ve 10 Aralık 1948'de, BM Genel Kurulu'nda kabul edilmiş İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi adeta yokmuş gibi davranan bir iktidar tarafından yönetilmektedir. Başta Soma ve Ermenek olmak üzere, yüzlerce emekçi çalıştığı işyerlerinde kaza görünümlü iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiştir. Resmi rakamlara göre, 2015 yılının ilk 11 ayında hayatını kaybeden işçi sayısı 1.593'tür. Resmi kayıtlara girmeyen ölümlerle birlikte bu sayı çok daha yüksektir." bilgisini aktardı.
30'UN ÜZERİNDE GAZETECİ, TUTUKLU
Öztürk, "Hukuk adeta rafa kaldırılmış, binlerce insan hukuksuz şekilde ya işini kaybetmiş, ya da görevi değiştirilmiştir." diyerek şunları kaydetti: Bildirge'nin 6. Maddesinde, 'Hiç kimse yasalara aykırı olarak tutuklanamaz, alıkonulamaz, sürülemez.' denilmektedir. Basından emniyete, yargıdan eğitime yüzlerce insan, hiçbir dayanağı olmayan suçlamalarla cezaevine atılmıştır. Özgür medya kuruluşları, başarılı eğitim kurumları, sivil toplum örgütleri, yardım dernekleri, emek örgütleri açıkça iktidar saldırısı altındadır. Bildirge'nin 22. Maddesinde, 'Hiç kimse düşünce ve sözlerinden dolayı sorumlu tutulamaz.' denilmektedir. Ülkemizde ise, düşünce ve ifade özgürlüğü tamamen ortadan kaldırılmış, 20'ye yakın televizyon, radyo ve gazete, ya izleyiciye ulaşması engellenerek ya da kayyım atanarak karartırmış, susturulmuş, yok edilmiştir. 2014'te 40 bin civarında internet sitesi engellenmişken, bu rakam 2015 yılında 105 bini geçmiştir. Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, Taraf Yazarı Mehmet Baransu, Bugün Yazarı Gültekin Avcı ve son olarak geçtiğimiz günlerde tutuklanan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün de aralarında bulunduğu 30'un üzerinde gazeteci, tutuklu bulunmaktadır. Tutuklama, tedbir olmaktan çıkmış adeta bir cezalandırmaya dönüşmüştür. 2002 yılında cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısı sadece 59.429 iken Adalet Bakanlığı'nın verilerine göre 28 Şubat 2015 tarihinde 164.461'e yükselmiştir. Şubat'tan bu yana yapılan yüzlerce tutuklama ile bu sayı çok daha yükselmiş durumdadır."
HAYIRSEVERLER DAHİ MESNETSİZ TERÖR SUÇLAMALARINA MUHATAP OLMAKTA
Bildirge'nin 4. Maddesinde, 'Hiç kimseye işkence, zulüm, onur kırıcı ceza ya da işlem uygulanamaz.' denildiğine de işaret eden Öztürk, Türkiye'de ise, mevcut siyasi iktidara biat etmeyen kurum ve kuruluşların ötesinde, farklı kesimlerden inandığı şekilde yaşamak isteyen sıradan yurttaşlar eziyete, zulme maruz kalmakta, geniş halk kesimlerine yönelik açıkça nefret suçu işlendiğini söyledi.
Öztürk, yoksullara yardım eden, burs veren, kurban kesen hayırseverler dahi mesnetsiz terör suçlamalarına muhatap olmakta, kadın, çocuk demeksizin bileklerine kelepçe takılarak rencide edilmekte, gözaltı ve cezaevlerinde de insanlık dışı muamelelere maruz kaldığına işaret ederek, "Doğu ve güneydoğumuzdaki şehirlerde, yakın tarihimizin antidemokratik OHAL uygulamalarını aratırcasına sokağa çıkma yasakları uygulanmakta, adeta bölge karanlığa hapsedilerek Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi suikastinde olduğu gibi faili meçhul cinayetlerin işlenmesine zemin hazırlanmaktadır. Bağımsız ve tarafsız insan hakları örgütlerinin hazırladığı raporlara göre, ülkemizde hala faili meçhul cinayetler işlenmekte, cezaevlerinde ve gözaltındaki insanlara işkence ve kötü muamele devam etmekte, hatta gözaltında ölümler yaşanmaktadır.
Terör görünümlü mahiyeti meçhul olaylarda ciddi can kayıpları yaşanmakta, Ankara, Diyarbakır ve Şanlıurfa'da 150 insanı katleden canlı bombalar, hala birçok şehrimizde toplumu tehdit etmektedir." değerlendirmesini yaptı.
ÖZGÜRLÜKLERİN HERKES İÇİN HAYATA BULDUĞU BİR DÜNYA DİLEĞİYLE…
Özgürlük ve Demokrasi Platformu Genel Başkanı Vedat Öztürk sözlerini şöyle sürdürdü: "İktidar ise çareyi temel insan haklarına dair ciddi engellemeler içeren İç Güvenlik Yasaları çıkarmakta aramaktadır. Kamu yönetimini, demokrasi ve şeffaflıktan uzaklaştıran bu tür düzenlemeler ülkemizde kaosu derinleştirmek isteyenlere yeni fırsatlar sunmaktadır. Demokrasi ve insan haklarının hayat bulması ancak örgütlü toplum ve iyi işleyen adalet mekanizmasıyla mümkündür. Bu nedenle öncelikle, demokratik örgütlenmelerin önündeki engellerin kaldırılması ve hukukun siyasi iktidarların kontrol, yönlendirme ve güdümünden kurtarılması gerekmektedir. Çünkü hukukun işlemediği yerde, ne demokrasiden he de hiçbir haktan söz edilemez. Biz bini aşkın STK'nın buluştuğu Özgürlük ve Demokrasi Platformu olarak, ülkemizin evrensel demokrasinin ve insan haklarının tüm imkanlarından eksiksiz faydalanabilmesi için bütün gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Bütün STK'lardan ve toplumumuzdan da bu konuda daha fazla duyarlılık bekliyoruz. Her hakkın hak sahibine eksiksiz teslim edildiği, demokrasinin ve özgürlüklerin herkes için hayata bulduğu bir dünya dileğiyle, bütün yurttaşlarımızın 10 Aralık İnsan Hakları Gününü kutluyoruz."
CİHAN