Prof. Dr. Suat YILDIRIM | Samanyoluhaber.com
Yüz otuz sekiz İslam âlimi Papa XVI. Benedikt başta olarak Hıristiyan âleminin başta gelen bütün dinî liderlerine 13 Ekim 2007 tarihinde 1428 Ramazan bayramı münasebetiyle "Aramızdaki Ortak Kelime" başlıklı bir açık mektup gönderdiler (Mektubun metni için bkz. www.acommonword.com Web sitesi).
Özetle şöyle dediler: Müslümanlar ve Hıristiyanlar dünya nüfusunun yarısından fazlasını oluşturuyorlar. Bu iki ümmet arasında barış ve adalet olmaksızın dünyada kayda değer bir barış mümkün değildir. Şu halde insanlığın geleceği Müslümanlarla Hristiyanlar arasında barışa bağlıdır. Bu barışın ve karşılıklı anlayışın temeli esasen mevcuttur. Bu iki dinin temeli olan prensiplerde zaten bulunmaktadır. Onlar da Tek Allah'ı ve beraber yaşadığı insan kardeşini sevmek esastır. Bu prensipler İslam'ın ve Hristiyanlığın kutsal metinlerinde defalarca ifade edilmiştir. Allah'ın birliği ve O'nu sevmenin gerekli olduğu, keza komşusunu sevmenin gerekliliği, İslam ile Hristiyanlığın ortak zeminini teşkil etmektedir. Mektup bundan sonra, ayet ve hadislerden, keza İncil metinlerinden bu konudaki metinleri iktibas eder.
Bu mektubun arka planında tam bir yıl önce 13 Ekim 2006'da Papa XVI. Benedikt'e 38 Müslümanın gönderdiği açık mektup bulunmaktadır. Papa 12 Eylül 2006'da Almanya'da Regensburg Üniversitesinde "İman, Akıl ve Üniversite" başlıklı konferansında, Bizans imparatoru Manuel II. Palailogos'un Hz. Peygamber (aleyhisselam) hakkında çok olumsuz ve yanlış bir cümlesini naklettikten sonra onu destekler mahiyette konuşmasına devam etmişti. Bunun üzerine dünyanın çeşitli yerlerinde Müslümanlar Papa'yı protesto etmiş, Müslümanlarla Hristiyanlar arasında gerginlikler ortaya çıkmıştı. Devrin Türkiye Diyanet Başkanı Muhterem Ali Bardakoğlu onun konuşmasını "düşmanca ve ön yargılı" bularak kınayan bir demeç vermişti. Bir dönem Papalık İslam İlahiyat Fakültesinde akademisyen olan Arif Ali Nayid de ciddi bir beyanda bulunmuştu.Tüm Arap ülkelerinin toplam nüfusundan daha fazla olan Endonezya ve Malezya'da İslam'ın yayılmasında hiçbir Müslüman ordunun girmediğini, Müslüman ülkelerin hemen hepsinde günümüze kadar Hristiyan azınlıkların devam ettiğini ve fakat Katolik hakimiyetinden sonra İspanya'da Müslümanlara ve Yahudilere soykırım uygulandığını dile getirmişti. Mezkûr mektupta ılımlı ve nazik bir dil kullanılmasına rağmen Papa'dan özür beklentisi sonuçsuz kalmıştı.
"Aramızdaki Ortak Kelime" metni, Katolik Hristiyanlığın lideri aynı Papa Cenapları ile, baş tarafında adlarını ve ünvanlarını saydığı tüm Hristiyan din liderlerinin şahsında bütün ıristiyanlara nazik ve anlayışlı bir üslup ile hitap etmektedir. Kapsamlı bir değerlendirme yapacak olursak bu metin hakkında şunu ifade etmemiz daha isabetli olacaktır: Her ne kadar Papa XVI. Benedikt Cenaplarının bir yıl önceki olumsuz ve yanlış beyanı üzerine hazırlanmış olsa da, âdeta böyle bir şey söz konusu olmaksızın , şu ayet-i kerimeden yola çıkarak Hristiyan âlemine nazikâne ve anlayışlı bir davetiye durumundadır: "De ki : "Ey Ehl-i Kitap! Gelin, bizimle sizin aramızdaki şu ortak kelimede (kelimet-in sevâ-in) karar kılalım: "Allah'tan başkasına ibadet etmeyelim. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Kimimiz kimimizi Allah'tan başka rab edinmesin. Eğer bu daveti kabul etmezlerse 'Bizim, Allah'a itaat eden müminler olduğumuza şahit olun!' deyin" (Âli İmran sûresi, 64). Bazı müfessirler bu ayeti açıklarken teolojik bir tartışmaya geçmişlerdir. Fakat bu mektubun gayesi polemik yapmak veya teolojik farklılıklar üzerinde durmak olmayıp onun yerine, daha büyük bir iyiliği gerçekleştirmek amacıyla ortak noktalar üzerinde durmaya gayret etmektir . (Metnin yazarları Hristiyanlığa reddiye tarzındaki yorumlara yer vermemişlerdir. Kendisi de Aramızdaki Ortak Kelime'nin etkin isimlerden biri olan Joseph Lumbard’a göre her ne kadar tarihte reddiyeci yaklaşım baskın olmuş olsa da bu yegâne değildir ve “Kur’an’ın çoğu ayetinde olduğu gibi bu ayeti anlamanın da pek çok yolu vardır.” Lumbard bu görüşünü teyit amacıyla işârî müfessirlerden Âlusi’nin (ö. 1854) ve Faslı Şazeli şeyhi İbn AcÎbe’nin (ö. 1809) mezkûr ayet yorumuna yer verir).
138 âlimin hazırladığı ortak metin Hristiyanlık dünyasının 42 yıl önce İslam alemine gönderdiği mesaja gecikmiş bir cevap durumundadır. Dünyanın her tarafından gelen iki binden fazla din yetkilisinin katıldığı II.Vatikan konsili 1965 yılında, tarihinde ilk defa Müslümanlık hakkında resmen bir açıklama yapmıştı. Asırlarca süren olumsuz tavırdan sonra, ihtiyatlı bir üslupla kaleme alınmakla beraber, İslamî değerleri takdir eden, netice itibariyle olumlu, bir el uzatma mesajı vermişti. Çeşitli etkenlerin tesiri altındaki İslam dünyası bu mesaja yetkili bir cevap vermemişti. Bu tesirleri tahlil etmek başlı başına bir konudur. Biz “Kiliseyi Müslümanlarla Diyaloğa Sevk eden Sebebler” başlıklı tebliğimizde bunları ele almıştık (İstanbul, Marmara Üniv.İF II. İslâm İlimleri Kongresi, 18-20 Eylül 1981).
Onun içindir ki konuyu yakından takip eden John Esposito, Thomas Michel gibi uzmanlar, bu metni 42 yıl önceki mesaja verilen ilk cevap olarak değerlendirmişlerdir. Daniel Madigan: "Bu metin Müslümanların teolojik diyaloga girmede âciz olduğu görüşünü yıkmıştır. Ayrıca bu, Müslümanların görüş birliğinin sağlandığı önemli bir belge olmuştur. Zira metin sadece Müslümanlarla Hristiyanları değil, Müslümanları kendi içinde de birleştirmiştir. Dört Sünnî mezhep, keza Şîa, Zeydiyye, İbadiye ve tasavvuf temsilcilerinden oluşan, icma denebilecek bir yapı bu metne imza atmıştır. Mısır Diyanet Başkanı Ali Cum'a, M. Said Ramazan el-Bûtî, Seyyid Hüseyin Nasr, Bosna'dan Mustafa Ceriç, İngiltere'den Tim Winter (Abdülhakim Murad) bunlar arasındadır. İmza sahipleri ülkelerinde önemli dinî, sosyal ve ilmî statüde ön safta yer almaktadırlar.
Bu metin Müslümanlarla Hristiyanlar arasında dinî inanç farklılıklarını inkâr etmeksizin çok sayıdaki ortak taraflar üzerinde buluşmayı, böylece dünya barışına hizmet etmeyi amaçlar. Allah'ın birliği, Allah sevgisi ve birlikte yaşadığımız insanları sevme gibi üç müşterek temel konu etrafında birleşmeye çağırır. Önce Kur'an-ı Hakim'den tevhid hakkında bazı ayetler zikr edilir. Peşinden Kitab-ı Mukaddes'ten tek İlah inancı konusunda cümlelere yer verilir. Her iki Kitaptan ibadetin yalnız tek İlaha yapılmasına dair ayetler vurgulanır. Allah'ı sevmenin gereği hakkında dînî metinler nakledilir. Üçüncü bölümde de birlikte yaşadığımız insanları sevmenin gerektiğine dair metinlere yer verilir. Sonuç olarak ise her iki kutsal kitabın da Allah'ın birliğine, yalnız tek İlaha ibadete ve birlikte yaşadığımız insanları da sevip iyi davranmaya çağırır. İnsan sevgisinden maksat "adalet" ve "inanç özgürlüğü"dür. Kendisi için istediğini, başkası için de istemektir. Diğer taraftan İslam ve Hristiyanlık arasındaki farklı tarafları da vurguladıktan sonra, Hristiyanları ortak söylemler etrafında bir araya gelmeye davet eder. Şöylece sona erer: "Farklılıklarımızın aramızda nefret ve çekişme çıkarmasına izin vermeyelim. Birbirimizle ancak doğruluk ve iyi işlerde yarışalım. Bir birimize karşı saygılı, dürüst, adaletli ve şefkatli olalım. Gerçek barış, uyum ve karşılıklı iyi niyet içinde yaşayalım".
Bu konuyu iyice inceleyen ve bu metnin çeşitli ülkelerdeki uzmanlar üzerinde bıraktığı etkileri inceleyen bir akademisyen şu hükme varmaktadır: "Aramızdaki Ortak Kelime" metninin üslubuna baktığımızda sade, kolay anlaşılan ve özenli bir dil kullandığı görülür. Hristiyanlara üstten bakmayan bir dille kaleme alınması, çok yankı bulmasının başlıca sebeplerinden biridir. Mesela, metin içerisinde birkaç yerde "muhtemelen (perhaps)" tabirinin geçmesi , Hristiyan tarafa karşı açık olma, birlikte düşünmeye davet etme anlamına gelir. Ayrıca metinde geçen "En iyisini Allah bilir" ifadesi, insan aklı ve bilgisinin sınırlılığını, Allah'ın önünde saygı ile eğilmeyi, O'na sormayı ve O'ndan yardım dilemeyi ifade eder" .
Bu bildirinin Hristiyanlık âleminde dikkate alındığını söyleyebiliriz. Rowan Williams, diğer Ortodoks ve Doğu Ortodoks kiliselerinin patrikleri, Lutheran, Presbiteryen, Baptist, Metodist ve diğer pek çok kilise temsilcisi ile içlerinde Christian W. Troll, Daniel Madigan, Thomas Michel, John Esposito, Karen Armstrong gibi öne çıkan din adamı ve akademisyenlerin olduğu pek çok isim cevap verdi. Joseph Lumbard’a göre Vatikan, başta Aramızdaki Ortak Kelime'ye olumlu cevap vermeye pek yanaşır görünmemişse de “Yale Cevabı”nın etkisiyle hemen Müslüman-Katolik Forumu’nun kurulmasına öncülük eden girişimlere başlamıştır.
Bu bildiriye gelen cevaplar arasında en çok ilgi görenlerden biri Yale Üniversitesi’ndeki birkaç akademisyen tarafından hazırlanıp imzaya açılan ve 18 Kasım 2007’de New York Times’da yayımlanan “Loving God and Neighbor Together: A Christian Response to A Common Word Between Us and You” adlı karşılık mesajı oldu. Bu mesaj ayrıca “Yale Cevabı” olarak da bilinir. “Yale Cevabı” bu bildiriyi “tarihi” bir belge olarak adlandırır. Zira mektup dünyanın dört bir yanından pek çok Müslüman âlim ve din adamı tarafından imzalanmıştır. “Yale Cevabı” bu bildiriyi Müslümanların Hristiyanlara uzattığı el olarak görmekte, bu eli Hristiyanlar olarak kabul ettiklerini belirtmekte ve karşılığında kendi ellerini uzatmaktadırlar: “Bu cevapta karşılık olarak kendi Hristiyan elimizi uzatıyoruz ki, Tanrı’yı ve komşularımızı sevme peşinde koşarken diğer tüm insanlarla birlikte barış ve adalet içinde yaşayalım.”
“Yale Cevabı” diğer cevap ve yaklaşımların pek çoğundan farklıdır. Zira bu bildirinin içeriğinden ziyade pratik amacı ve sonucuyla ilgilenir. Çünkü bu mektubun Müslüman dünyada yüzyıllardır atılan en önemli diyalog adımı olduğunun farkındadır. Bu sebeple, cevabın tonundaki hüsnü kabul ve coşku dikkatlerden kaçmaz. Buna ilaveten, genel Hristiyan yaklaşımlarından farklı olarak, kendi dindaşlarından eleştiri alma pahasına, Hz. Muhammed (a.s.m) hakkında “peygamber” tabirini kullanıp Müslümanlardan geçmişteki Haçlı savaşları ve hâlihazırdaki “teröre karşı savaş” adı altında yapılanlardan dolayı af diler.
"Aramızdaki Ortak Kelime" beyannamesinin bir neticesi olarak, Ürdün Kralı II. Abdullah 'ın teklifi üzerine, her yılın Şubat ayının ilk haftası Birleşmiş Milletler Dünya Dinler Arası Uyum Haftası ilan edilmiştir. Bu gelişmelerin yanı sıra Ortak Kelime'yi konu edinen pek çok kitap, makale ve lisansüstü tez kaleme alınmış, 12 Ekim 2016 tarihi itibarıyla www.acommonword.com sitesi 500,000’den fazla sayıda ziyaret almıştır.
Vatikan bu mesaja gecikmeli bir tepki göstermiş, fakat ilerleyen günlerde Papa XVI. Benedikt, Kasım 2008’de gerçekleştirilen I. Katolik-Müslüman Forumu’nda aşağıdaki sözlerin geçtiği bir konuşma yapmıştır:
"Pek tabii farkındayım ki, Müslümanlarla Hristiyanlar Tek İlah'la ilgili mevzularda farklı yaklaşımlara sahipler. Buna rağmen bizi yaratan ve dünyanın her köşesindeki her bir insanla ilgilenen Tek İlah'a kulluk edebiliriz ve etmeliyiz. Karşılıklı saygı ve dayanışmamızla beraberce göstermeliyiz ki, kendimizi tek bir ailenin üyeleri addediyoruz; Tanrı’nın sevdiği ve dünyanın yaratılışından insanlık tarihinin sonuna kadar bir araya topladığı bir aile".
Yukarıdaki sözlerin yanı sıra Papa’nın aynı konuşmada insanlığın iyiliği için ortaklaşa çalışılması gerektiğini vurgulaması, bu beyannamenin maksadının belli ölçüde hâsıl olduğunu ve Papa’nın Regensburg konuşmasındaki olumsuz yaklaşımdan geri adım attığını gösterir.
“Yale Cevabı” kadar dikkat çekmemiş olsa da Dünya Baptist Birliği’nin (Baptist World Alliance) önemsediğini de belirtmemiz gerekir. Dünya Baptist Birliği bu çağrıya sadece olumlu cevap vermekle ve ileride aktif projelerde yer almayı önermekle kalmaz, cevap metninde dahi "Aramızdaki Ortak Kelime" metninin ortaya koydukları ışığında, kendi Hristiyan geleneğini yeniden okumaya girişir. Bunu yaparken de Müslüman muhataplarına sorular sorar. “Yale Cevabı”nda olduğu gibi bu cevapta da Hz. Muhammed (a.s.m)ın defalarca “peygamber” sıfatıyla anılması dikkat çeker. (Bu makalemde ana kaynağım Betül Avcı'nın "Aramızdaki Ortak Kelime" Müslüman_Hıristiyan İlişkilerinde Güncel Bir Söz" Makalesidir. (Yalova Üniv. Sosyal Bilimler Dergisi, 2017, yıl:7, sayı:12, s. 237-254). Yazar konuyu ülke içinde ve dışında, ezcümle bu beyanname üzerinde özel değerlendirmelerin yapıldığı 6-7 Aralık 2013 Dublin toplantısında incelemiştir. Metinde geçen bilgilerin referansları için de bu makaleye bakılabilir).
Bir kısım Müslümanlar bunları yeterli görmeyebilir. Fakat 1400 sene süren kin ve düşmanlıktan sonra Batı Hristiyanlığının yetkili ağızlarından böyle cevaplar almak son derece önemlidir. Bu temennileri hayata geçirmek, mutluluk veren bir gaye olmalıdır. Bazıları Batı'da bulunan başka olumsuzluklara bakarak, benim gibi bunları önemseyenleri ciddiye almak istemeyebilir. Oysa yazdıklarıma dikkatle bakılırsa, sadece söylemlere değil, pratiğe yansıyan olaylara da işaret ettiğim görülecektir.Bu metne ait internet sitesi incelendiğinde, adını Kur'an'ın verdiği "Aramızdaki Ortak Kelime'nin ("Kelimet-in sevâ-in") çağrısının yankıları duyulacaktır. Bunlar öyle gerçeklerdir ki, sözle ifade edilmesi bile önemlidir. Ben Mevlana gibi düşünüyorum: O, çok sevdiği fakat kayıplara karışan dostu Şems'in hasretiyle yanmakta idi. Bu hissiyatını bilen bir gayr-i müslim bir gün çarşıda ona: "Müjde ya Mevlanâ, Şems geliyor!" deyince elbisesine kadar elinde avucunda ne varsa ona müjdelik verdi. Bunu gören esnaftan bazıları:"O seni aldattı!" deyince Mevlanâ'nın cevabı şu oldu: "Ben bunları bu sözün yalanına verdim. Gerçeği olsaydı canımı verirdim".