"Hedefimizi tutturamadık" diyen Buldan, şunları kaydetti:
"Önemli bir seçim süreci yaşadık. Türkiye açısından önemli bir seçim süreç. Hep tarihi bir seçim olarak değerlendirdik. Türkiye’nin kaderini değiştirecek bir seçim dönemiydi.
Değerlendirmelerimizi yapmaya başladık. Aldığımız oy oranını, ittifakımızın aldığı oy oranını, seçim sonrası yöneltilen eleştirileri ve analizleri de seçimin hemen ertesinde bir toplantı serisiyle masaya yatırmaya başladık. HDP açısından bir yenilgi söz konusu değil ama hedefimize ulaşamadık. Bunda birçok faktörün ve etkenin olduğunu söylemek gerekiyor. Cumhur İttifakının HDP’yi bir kıskaca alması, Kapatma Davası başta olmak üzere yönetilen bütün hukuksuzlukları ifade etmek gerekiyor.
"Bizim dışımızdaki çevrelere gidemedik"
Bir buçuk ayda Yeşil Sol Partiyi seçmenimize tanıtmak önemli bir faktördü. Hedefimizi tutturamadık, bunu ifade etmek isteriz. Kampanya sürecini iyi yönetemedik. Bizim dışımızdaki çevrelere gidemedik. Genişleyemedik, büyümedik. HDP fikriyatını bütün kesimlere ulaştıramadık. Ermeni, Ezidi ve engelli temsiliyetinin olmaması bizim için büyük bir eksikliktir. Bir de şunu yapamadık; il ve ilçe örgütlerimizin aday belirleme sürecine dahil olmasını engelledik. İl ve ilçe örgütlerimiz öneri sunmak zorundalar, ancak Aday Belirleme Komisyonumuz bunu çok dikkate almadı."
"Toplumda bir değişim isteği var"
Sancar, "Toplumda bir değişim isteği var" dedi ve sözlerini şu şekilde sürdürdü:
"Bütün bu şartlara rağmen toplumun yarısı değişim isteğini ortaya koymuştur. Hem manipülasyonlar, yalan propagandalar işledi hem de sandığa gitmeyen seçmen durumu söz konusu. Çaresizlik duygusu sandığa gitmelerini engellemiş olabilir. Ancak toplumun yarısından fazlası bu rejimin değişmesini istiyor.
"Aldığımız oy oranı istediğimiz oranda değil ama bir yenilgi yok"
İkincisi; bizler Yeşil Sol Parti çatısı altında seçime girdik. Hedeflediğimiz oy oranına ulaşamadık. Bunun sebepleri var ama bütün sorumluluğu bu sebeplere yüklemek doğru olmaz. Kendi sorumluluğumuz da var. Bir bütün olarak sorumluluğumuz var. Hedeflerimize ulaşmak açısından başarısız sayıyoruz kendimizi. Demokratik siyasetin tasfiye edilmesi için her şey yapıldı. Bizi seçime sokmamak üzerine bir senaryo vardı. Aldığımız oy oranı istediğimiz oranda değil ama bir yenilgi yok.
Devam eden bir eleştiri-özeleştiri süreci var. Çok uzun zamandır toplumsal alanda çalışanlarımızın zayıf olduğunu gördük. Genel Merkez dahil teşkilatlarımızın toplumla doğrudan ve sürekli ilişki kurmakta yetersiz kaldığını gördük. Merkezi mekanizmalarımızın işleyişinde eksiklikler olduğunu gördük. Toplumsal mücadele ile parlamento ilişkisini fikriyata uygun bir dengeye oturtmakta zorluklar yaşıyoruz."
"Biz de çok büyük umutlarla seçim çalışması yaptık"
"Aday çıkarma meselesinin bizim tabanımızda ne kadar moral ve motivasyona sebep olduğunu gördük" diyen Buldan, şunları kaydetti:
"Biz o zaman cezaevindeki arkadaşlarımızla görüş alışverişinde bulunmaya başladık. Son aşamasına geldiğimizde deprem meydana geldi. 6 Şubat ile beraber tamamen deprem sürecini yaşadık. O zaman Erdoğan’ın gitmesi gerektiğini söyledik. Üç gün boyunca deprem bölgesine devlet gitmedi. AKP gitmedi. Biz tam o süreçte tek adam üzerinde uzlaşma mı yoksa aday çıkarmak mı diye tartışmaya başladık. Demokratik güç birliği ve stratejik bir yaklaşımın bu değişim ve dönüşümü gerçekleştirebileceği kararını aldık. Bu kararın alınmasında deprem sürecinde yaşananlar etkili oldu.
Seçimin hemen ertesi günü partiyi kongreye götüreceğimizi ilan ettik. Elbette her partide seçim sonuçları o partide yol haritasını belirler. Biz de çok büyük umutlarla seçim çalışması yaptık. Bunlar gerçekleşmeyince de kendi içimizde yaptığımız tartışmalar ve kurullarımızla yapacağımız toplantılardan sonra kongre sürecini başlatacağız.
Ben kendi adıma söyleyeyim kongrede görev almayacağım. Ben kendi adıma bu mücadelenin her aşamasında üzerime düşeni yapmaya hazır olduğumu ifade eden insanım. Bunu da uzun süre kadın ve kayıplar mücadelesinde, Çözüm Sürecinde yer alan ve bedel ödemeye hazır olan bir insan olarak söylemek istiyorum. Bir partinin eş genel başkanı olmak da bedel ödemektir. Eleştirileri göz önünde bulunduruyorum. Bu eleştirilerin bir kısmı kötü niyetli, ama yapıcı ve bana güç katan eleştiriler de var. Kongrede eş genel başkanlık görevini başka bir arkadaşa devretmekten mutluluk duyacağım. Karar alma sürecinde de yer almayacağımı söylemek isterim. Halkımıza hesap vereceğiz, kadınlara hesap vereceğiz, oy verenlere hesap vereceğiz. Kongreye gideceğiz ama şu an hesap verme dönemidir.
Biz Emek ve Özgürlük İttifakına seçim ittifakı olarak yaklaşmadık, mücadele ittifakı olarak baktık. Ama bu süreci yönetemedik. İttifakın lansmanı Türkiye halkına büyük bir moral vermişti. Bu ittifakın doğru bir ittifak olduğunu ve mücadele ittifakı olarak devam etmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Seçim ittifakı meselesinde en büyük eksikliğimiz ise halkımızın sesini yeteri kadar duymamamızdır.
"Demirtaş'ın niyetini sorgulamak doğru bulduğumuz bir şey değil"
"Hiç tereddütsüz biz eleştirileri elbette kabul ederiz" diyen Sancar, şu ifadeleri kullandı:
Demirtaş çok değerli bir arkadaşımız, yoldaşımızdır. Niyetini sorgulamak doğru bulduğumuz bir şey değil. Bütün arkadaşlarımızla uyum içinde partimizi nasıl güçlendirebiliriz kaygısı dışında herhangi bir faktörü esas almadık. Demirtaş’ı ziyaret ettik, hukuki engeli olduğunu söyledi, sonra basına da açıkladı. Ardından Kandıra’ya gidip Figen Yüksekdağ ve Gültan Kışanak’ın da önerilerini aldık. Aday çıkarılacaksa kadın aday olmalıdır önerisinde bulundular. Bu önerileri kurullarımızda tartıştık. Son noktada eğilim kadın aday yönünde oluştu. Bu, Demirtaş'a da iletildi ve kendisi de bu fikri desteklediğini söyledi.
Hemen seçimin ertesi günü çok açık söyledik. Biz kongre ve konferans sürecini başlatıyoruz; bu süreçteki bütün eksikliklerin masaya yatırılacağı bir süreci başlatıyoruz dedik. Ben de aynı karardayım. Hiç tereddütsüz biz eleştirileri elbette kabul ederiz. Seçim süreci başarısız kabul ediliyorsa benim de kişisel sorumluluğum bunu yerine getirmektir. Görevlerimiz var. Bu partiyi bu tartışma sürecinden geçirmek ve kongreye taşımak gibi bir sorumluluğumuz var. Ben de kongrede eş genel başkanlık görevini bırakacağım. Kongre süreci başlamıştır. Eleştiri-özeleştiri muhasebe sürecinin yürümesi için bütün kurulların önünü açmak istiyoruz. Partiyi eş genel başkanlar kilitlesin istemiyoruz. Bunu hemen yaparsak, kurullar işlemez ve yasal olarak 45 gün içinde kongreye gitmek gerekir. Biz isteriz ki il ve ilçelerimizle süreci konuşabilelim. HDP başkanlar partisi değildir; kolektif irade ile yönetilen bir partidir. Yaptıklarım da yapamadıklarım da sorumluluğum. Partiyi daha güçlü bir noktaya getirmek için kongrede görevi bırakacağımı net olarak ifade ediyorum. Amaç partiyi daha ileri bir noktaya götürmektir."