Açıklamada, Tahşiyeciler isimli gruba ‘kumpas kurulduğu' iddiasıyla hazırlanan iddianamede yer alan tüm suçlamaların dava dosyasına giren resmi raporlarla çürütüldüğü belirtildi. Polis Avukatları Tahşiye grubunun ilk defa MİT tarafından izlenip hakkında rapor düzenlendiğini aktardı. Ancak MİT'in polislerin yargılandığı davaya gönderdiği cevabi yazıda bu çalışmalarını gizleyerek suç işlediği ifade edildi.
Polislerin avukatlarından Murat Akkoç, “MİT'in Mart 2009 tarihli bir yazısı vardı. Bu yazıda MİT, Mehmet Doğan ve radikal Tahşiye grubuyla ilgili istihbarat değerlendirmeleri yapmakta. Bu değerlendirmeler sonucu grubun El Kaide ile bağlantısı ve bu yöndeki çalışmalarıyla ilgili tutumunu sergileyen önemli tespitler yapmakta.” dedi. Akkoç, “İsminin başında milli geçen bir kurumun, 6 yıl önceki tespitlerini, yeni bir değerlendirme yapmadan, sırf siyasi konjoktürden dolayı tekzip eden bir yazı göndermesi biz hukukçuları şaşırtmıştır.” diye konuştu.
MİT'İN KARARTMASINI TSK DEŞİFRE ETTİ
Genelkurmay Başkanlığı ise davaya bakan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdiği yazıda MİT'in 5 Mart 2009 tarihli Tahşiye raporuna yer vermişti. Avukat Barış Çelik, Genelkurmay'ın bu yazısının, MİT'in mahkemeyi yanıltma çabasını deşifre ettiğini belirtti. Çelik, “Genekurmay bu cevabi yazısında ilk bilginin kendilerine MİT tarafından gönderildiğini, bu yapının El Kaide ile ideolojik bağlantıları ve faaliyetleri hakkında kendilerine bilgi aktarımı yapıldığını mahkemeye bildirdi.” ifadelerini kullandı. Çelik, polislerin yargılandığı davanın 22 Aralık'taki ilk duruşmasından 1 hafta önce Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Tahşiye davası sanıklarının jet hızıyla beraat ettirildiklerini hatırlattı.
MİT, TAHŞİYE'Yİ NEDEN AKLAMAYA ÇALIŞIYOR?
Avukat Barış Çelik, MİT'in istihbarat çalışmalarının Tahşiye grubuna yönelik operasyonun temelini teşkil ettiğini aktardı. Ancak MİT'in gelinen aşamada eski çalışmalarını gizlemeye çalıştığına dikkat çekerek, “İstihbarat teşkilatı, mahkemeye gönderdiği son yazıda, El Kaide/Tahşiye örgütünü masum dini bir grup gibi göstermeye çalışmıştır. Neden aklama çabasına girdiklerini anlamış değiliz. Ulusal ve uluslararası kamuoyunda MİT-IŞİD bağlantısı söylentileri tazeliğini korurken karşılaştığımız bu durum, milliliğine inandığımız kurumun imajını zedelemektedir.” yorumunu yaptı. Ortaya çıkan bu bilgi ve belgelerin davaya konu olan bütün iddiaları çürüttüğünü vurgulayarak, davanın bir an önce sonlandırılmasını ve müvekkilleri hakkında beraat kararı verilmesi talep etti.
Genelkurmay'ın gönderdiği ve MİT tarafından hazırlanan 5 Mart 2009 tarihli yazıda çarpıcı bilgiler yer alıyor. Raporda gruptan, ‘radikal Mehmet Doğan grubu Tahşiyeciler' olarak bahsediliyor. Tahşiyecilerin, El Kaide ile irtibatlı olduğu; Üsame bin Ladin'i, Mehdi'nin komutanı ve Türkiye'yi de ‘kafir' devlet olarak gördükleri belirtiliyor. Bu rapor, Tahşiyecilerin MİT tarafından yıllardır takip edildiğini ortaya koyuyor. İddianameyi yazan Savcı Hasan Yılmaz, raporu görmezden gelerek, ‘Tahşiye' ifadesinin Fethullah Gülen Hocaefendi tarafından 6 Nisan 2009 tarihli sohbetinde kullanıldığını iddia etmişti. Ancak Tahşiye ifadesi, bu sohbetten 1 ay önce MİT raporunda geçiyor.