Video: Arşiv
17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarının ardından emniyette ve yargı camiasında cadı avı başladı. Binlerce polis sürgün edildi, açığa alındı veya tutuklandı. Darbeye teşebbüs ve terör örgütü suçlamasıyla yargılanan polisler savunmalarıyla tüm iddiaları çürüttü.
17 Aralık'ın rövanşı olarak içeri atılan polisler haksız yere cezaevinde tutuluyor. Tutsak polisler iktidara bağımlı proje mahkemelerde görev yapan hakim ve savcıların ileride yargılanacağını savunuyor.
17 Aralık Soruşturması: TÜRKİYE BIRAKTI, ABD TUTUKLADI
17 Aralık yolsuzluk soruşturmasını yürüten Nazmi Ardıç'ın da aralarında bulunduğu 9'u tutuklu 44 emniyet mensubu yargılanıyor. İran asıllı Reza Zarrab'ın, bürokratların, AKP'li bakanların ve çocuklarının şüphelisi olduğu soruşturma dosyasında “kara para aklama” ‘rüşvet' ve ‘yolsuzluk' suçlarını tespit eden emniyet mensupları hükümete darbe suçlamasına maruz kaldı. Yaklaşık 2 senedir haksız yere tutuklu bulunduklarını savunan polislerin haklılığını ABD'li savcı Preet Bharara ortaya koydu. Bharara, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturma dosyasında da yer alan güçlü delilleri öne sürerek Reza Zarrab'ı tutuklattı. Türkiye'de 70 gün tutuklu kaldıktan sonra siyasi müdahale nedeniyle bakan çocuklarıyla birlikte tahliye edilen Zarrab, ABD'de 21 Mart'tan bu yana yaklaşık 4 aydır tutuklu bulunuyor. Zarrab'ın 70 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Zimmeti gördü, darbecilikle suçlandı
Davada suçlama konularından biri de bir istihbarat polisinin zimmetine para geçirdiğinin tespit edilmesiyle ilgili. İstihbarat Şubede çalışan polisler, kendi şubelerinde PKK'lı muhbirle görüşmüş gibi 20-25 sahte evrak düzenleyerek tutanak başına 300-400 lira haksız harcırah alan polisi üstlerine şikayet etti. Üstlerinin polisin bu suçunu sümen altı etmeye çalışması üzerine savcılığa zimmet suçu nedeniyle suç duyurusunda bulunan istihbaratçı polisler, darbeye teşebbüs suçlamasıyla karşılaştı. İstihbaratçı polisler haksız yere tutuklandıklarını zimmetine para geçiren polisle ilgili açılan soruşturma evraklarını göstererek kanıtladı.
Tüm işlemler mahkeme kararıyla
Organize Şube eski müdürü Nazmi Ardıç, baktıkları 4 adli soruşturma nedeniyle suçlandıklarını ancak bu dosyalarda savcı talimatı ve hakim kararı olmadan tek bir işlem bile yapmadıklarını kanıtladı. Darbe ve casusluk yakıştırmasının akıl dışı olduğunu belirten Ardıç, “Suçlamaların hiçbirisi hükümet ile ilgili değil. Darbe suçlaması ancak hükümete karşı olabilir. Bu dava dosyasının için boş” dedi.
25 Aralık Soruşturması: 100'DEN FAZLA SAHTE DELİL
İstanbul Emniyeti Mali Suçlarla Mücadele eski Müdürü Yakub Saygılı'nın da aralarında bulunduğu 7'si tutuklu 69 sanık 25 Aralık soruşturmasıyla ilgili yargılanıyor. Savcı Muammer Akkaş tarafından yürütülen 25 Aralık yolsuzluk soruşturmasında, AKP iktidarının oluşturduğu havuzdan yandaş iş adamlarının yararlandıkları belgelendi. Dosya kumpas gerekçesiyle kapatıldı. Ancak, Reza Zarrab'ı tutuklatan ABD'li savcı Preet Bharara'nın benzer suçlamaları soruşturma dosyasına koyduğu ortaya çıktı. 25 Aralık soruşturma dosyasına giren delillerin ve tapelerin gerçek olduğu ilerleyen süreçte alınan ihaleler ile doğrulanmış oldu. Yargılanan polisler iddianamede 100'ün üzerinde gerçek dışı bilgi yer aldığını tespit etti.
Kimse bir yere kaçmasın
Yaklaşık 2 yıldır tutuklu bulunan Yakub Saygılı, 25 Aralık davasına bakan mahkemede 7 ayda 2 heyetin ve 1 savcının değiştiğini belirterek 3. heyetin görevlendirildiğini açıkladı. Saygılı, “Dosyanın içeriğini öğrenen heyet kaçıyor. Savunmalar bile başlayamadı halen” dedi. 13. Ağır Ceza Mahhkemesi'ne ‘kayyım' atanması talebinde bulunan Saygılı, “Kimse bir yere kaçmasın. Daha savunma yapacağız ...!”
İstihbarat Davası: HAKİM İMZALI BELGE
AKP hükümetine darbe ve casusluk suçundan açılan davada 3'ü tutuklu 143 polis yargılanıyor. Binlerce insanın dinlendiği ve örgüt adına şantaj yapıldığı ileri sürüldü. Casusluk kapsamında hükümet üyelerinin dinlendiği iddia edildi. Oysa suçlama konusu dinleme sayısının 100 olduğu ve hiç birinin sızdırılmadığı ortaya çıktı. Tamamen yönetmelik kapsamında ve TİB'in bilgisi dahilindeki dinlemelerin Narkotik ve terör suçlarının önlenmesine yönelik olduğu ortaya çıktı. Duruşmalar sırasında teknik takip yapılan bazı isimlerle ilgili talimatın ise bizzat yargılamayı yapan mahkemenin başkanı tarafından verildiği ortaya çıktı. Polisler “Siz emir verdiniz takip yapmasam suç olurdu” diye savunma yaptı.
Hayati Başdağ, 22 Temmuz ‘Sahur Operasyonu'nun simge isimlerinden biri oldu.
Yapılan zulüm bitsin artık
Son duruşmada eski Emniyet Müdürü Hayati Başdağ, “Ey menfaatleri için, makam için, suçlarını örtmek için sahte tanrılar peşinden giden güruh. Tanrılarınız çıkmaz sokağa girdi! Deniz bitti, yol bitti, çıkmaz sokak bitti. Tanrılarınızın(!) oyunları bitti. Bu zulüm de bitsin artık yoksa Türk tarihine hesap veremezsiniz” ifadelerini kullandı.
Okyanus Davası: GÖREVLERİ SUÇ OLDU
1990'lı yıllarda simitçilik yapan Nusret Argun, 2000'li yıllarda ‘kasamda 300 milyon TL var' diyebilecek bir ekonomik büyüklüğe ulaştı. Kamu ihalelerinde rakiplerini geride bırakan Argun, bir süre sonra Konya Emniyet Müdürlüğü ile Cumhuriyet Başsavcılığı'na ulaşan çok sayıda şikayet dilekçesine konu oldu.
170 Yıl ceza aldı
Konya Emniyeti, yasal çerçevede yürüttüğü teknik ve fiziki takiple yeterli delillerin toplanmasının ardından 2008 yılında Nusret Argun başta olmak üzere Okyanus Şirketler Gurubu ile bağlantılı çok sayıda ismi gözaltına aldı. “Haksız kazanç elde etmek için suç örgütü kurmak, suç örgütüne liderliK, ihaleye fesat karıştırmak suretiyle haksız kazanç temin etmek” gibi suçlamalarla mahkemeye sevk edilen zanlılar, değişik hapis cezalarına çarptırıldı. Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi Argun'a 170 yıl hapis cezası verdi.
74 Kişi yargılanıyor
Ancak bu dava 17-25 Aralık sürecinde polislere yönelik intikam operasyonlarına gerekçe oldu. 2014'te hapisten çıkan Argun'un şikayetiyle aralarında emniyet müdürü Anadolu Atayün'ün olduğu polisler tutuklandı. Anadolu Atayün, “Hırsızları da yakaladığımız için bizi şikayet ettiler” dedi. Yargılama sırasında operasyonun ve teknik takiplerinin tamamen yargı kararları ve savcılık talimatları üzerinden yapıldığı ortaya çıktı. 7'si tutuklu 74 kişinin yargılanmasına devam ediliyor.
Selam Tevhid: İSTİHBARATI MİT VERDİ POLİSLER TUTUKLANDI
Selam Tevhid-Kudüs Ordusu soruşturmasını yürüten polislerle ilgili davada 22'si tutuklu 81 kişi yargılanıyor. Emniyet müdürlerinin ‘darbe' ve ‘silahlı terör örgütü üyeliği' iddiasıyla tutuklanmasına neden olan terör örgütü Selam Tevhid soruşturmasının ilk istihbarat bilgisini MİT'in verdiği ortaya çıktı. Havuz medyasının ‘MOSSAD'dan aldıkları raporla soruşturma yürüttüler' iddiasının da yalan olduğu belgelendi.
Belgeler gizlendi
Yapılan takiplerde Selam Tevhid üyelerinin eylem ve keşif planlarına ulaşıldı. Ancak polisler ‘darbe teşebbüsü' ve ‘terör örgütü üyeliği' ile suçlanıp tutuklanırken MİT'le ilgili hiçbir işlem yapılmadı. .
Polislerin MİT'ten aldığı bilgiler üzerine çalışma yaptığına dair belgelerin savcı İrfan Fidan'ın hazırladığı iddianameye alınmadığı da tespit edildi. Havuz medyasının da MİT'ten gelen rapor üzerine çalışma yapan polis hakkında MOSSAD'dan gelen bilgiyle kumpas yapıldığına dair haberler yapmasının kasıtlı bir algı çalışması olduğu ifade edildi.
7 bin dediler 234 kişi çıktı
Soruşturma kapsamında 7 bin kişinin şantaj ve casusluk amaçlı dinlendiği ileri sürüldü. Başsavcı Hadi Salihoğlu 2 bin 280 kişinin dinlendiğini iddia etti. Oysa İran ajanlarının takip edildiği dosyada 234 kişi dinlenmişti. Selam Tevhid'in terör örgütü olarak tescillendiğine dair üç ayrı Yargıtay kararı olduğu belgelendi.
Şike Davası: BİZZAT BAKANLIK ÇÜRÜTTÜ
Futbolda şike yapıldığına dair yapılan yargılamada Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın da aralarında bulunduğu çok sayıda isim hapis cezalarına çarptırıldı. Dosyayı inceleyen Yargıtay da şike yapıldığına hükmetti. Ancak 13. Ağır Ceza Mahkemesinde yeniden yapılan yargılamada, Aziz Yıldırım'ın telefonlarının usulsüz dinlendiğine karar verildi. “Şike sahaya yansımadı” denilerek de şüpheliler aklandı. Tüm sanıklara beraat kararı verildi ancak şike yok denilmedi.
Bakanlık doğruladı
Ardından ‘Şike' operasyonunu yapan polisler de ‘kumpas' bahanesiyle gözaltına alındı ve tutuklandı. Adalet Bakanlığı'nın Anayasa Mahkemesi'ne gönderdiği 27 Haziran 2014 tarihli görüş yazısında; Aziz Yıldırım hakkındaki telefon dinlemelerinin ‘yasal' şekilde yerine getirildiğini ifade ettiği ortaya çıktı.
Telsiz Davası: HURDA TELSİZLE KUMPAS
17-25 Aralık'tan sonra polise yönelik kumpas iddialarından biri de Ankara Emniyeti'ne ait polis aracı ve içindeki malzemelerin çalınması ile ilgiliydi. Savcı Serdar Coşkun'un iddianamesinde polis memuru Seyit Akşit'in suç örgütü lideri Kadir İnan'a polis aracı, telsiz, çelik yelek sattığı, rüşvet aldığı iddiası yöneltilmişti. İddianamede Akşit'in bu eylemleri sözde ‘paralel yapı' adına gerçekleştirdiği iddiası bulunuyordu. Ankara'da görülen davada, polis telsizinin hurda olduğu ortaya çıktı. Mahkeme, el telsizine ait kayıtların Aselsan'dan sorulmasını istedi. Aselsan, telsizin Jandarma kayıtlarında gözüktüğünü bildirdi. Jandarma ise telsizin hurda gerekçesiyle envanterden çıkarıldığını bildirdi.
Tahşiye Davası: 6 RAPORLA DÜŞTÜ
Terörle mücadele polisleri, El Kaide bağlantılı olduğu iddiasıyla Tahşiye Grubuna operasyon yaptıkları için tutuklandı. Polisin 2009'da SamanyoluTV'de yayımlanan dizide geçen konuşmalardan talimat aldıkları iddia edildi. Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ve 32 uzman polis tutuklandı.
Tanık itiraf etti
Bu iddialar 6 ayrı istihbarat raporuyla çöktü. 2009'dan 2 sene öncesinden Tahşiye Grubu üyeleriyle ilgili çalışma yapan MİT, Genelkurmay, Jandarma ile İstanbul, Muş ve Erzincan Emniyeti'nden gelen raporlar iddianın gerçek olmadığını ortaya koydu. Davasının en önemli delilleri arasında yer alan ‘Tek Türkiye dizisinin senaryosunu Emekli Emniyet Müdürü Bayram Özbek yazdı' polis de operasyon yaptı iddiasını, tanık T.Ş. çürüttü. T.Ş. mahkemede, “İstanbul Emniyet'inden gelen polisler üzerimde baskı kurdu. Benden zorla ifade aldılar” dedi.
Bombaları kim koydu
Tahşiye Grubuna yönelik operasyonda ele geçirilen el bombalarının polis tarafından yerleştirildiği iddiasının da doğru olmadığı ortaya çıktı. Bizzat savcılık polislerin suçlanmasını gerektirecek bir delil olmadığını ifade ederken yargılama sırasında müştekilerin de polisi suçlamadığı belirlendi. Tahşiye Grubu üyeleri kendi içlerine giren Ertan Özdemir isimli şahıstan şüphelendiklerini açıkladı.
Böcek Davası: SUÇLANAN MÜDÜRLER BERAAT ETTİ
Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın çalışma ofisine “böcek” adı verilen dinleme cihazı konulmasıyla ilgili TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Hasan Palaz'ın ve polislerin de aralarında olduğu 13 kişi hakkında dava açıldı. Ankara'daki 8. duruşmada verilen kararla kumpas çöktü. Mahkeme sanıklar TÜBİTAK Eski Başkan Yardımcısı Hasan Palaz, Erdoğan'ın yakın koruma müdürü Zeki Bulut, ile Mehmet Yüksel, Ahmet Türer, Seyit Saydam, Harun Yavuz, İbrahim Sarı ve Hurşit Gölbaşı'nın beraatine karar verdi. İki kişi hakkında tutuklama kararı çıkarıldı. Duruşmalar sırasında böcekleri yargının bilgisi dışında arama yapan Erdoğan'ın başdanışmanı Mustafa Varank ve MİT ekibinin bulduğu ortaya çıkmıştı. Yargılanan polisler Erdoğan'ın dinlenmesini sağlayan böceklerin Varank ve MİT'in bilgisi dahilinde ofise yerleştirilmiş olabileceğine dikkat çekmişti.
Tahrifat yapmadı tutuklandı
Tutuklu yargılanan Hasan Palaz, kendisinden Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde çalışma ofisinde ve konutuna ‘Böcek' tabir edilen dinleme cihazı konulmasıyla ilgili raporu tahrif etmesi istendiğini açıklamıştı. Ayrıca Palaz, sahte diplomalı kişilerin işe alınması iddiasıyla ilgili davada yargılandı ve beraat etti.
Meriç Davası: İFTİRAYI İTİRAF ETTİ
Kırklareli'nde 2011 yılında öldürülen emekli öğretmen ve gazeteci Haydar Meriç davasında da polislere kumpas kurulduğu ortaya çıktı. 41 İstihbaratçı polis gözaltına alındı. 9'u tutuklandı. Haydar Meriç'in, Fethullah Gülen Hocaefendi hakkında kitap yazmayı düşündüğü için polisler tarafından öldürüldüğü ileri sürüldü. Ancak kardeşi Hikmet Meriç, ağabeyinin Gülen'le ilgili kitap yazdığından haberinin olmadığını söyledi.
İftira et mesleğe dön
Cinayetle ilgili iddialarda bulunan eski polis İbrahim Güneş, mesleğe geri dönebilmek için amirlerinin Cemaat'e iftira atmasını istediğini bu yüzden ifade verdiğini itiraf etti. Polisleri suçlayan ifadesini baskı altında ve vaatler karşılığında verdiğini itiraf eden Güneş, “Ben ifademi mesleğe geri dönebilme vaadiyle verdim'' dedi. Polislerin avukatı Murat Akkoç aktardığı soruşturma dosyasına göre, dönemin AKP Kırklareli il yöneticileri, aralarının bozuk olduğu Kayıp Trilyon Davası'nın sanığı dönemin AKP Kırklareli Milletvekili Şenol Gürşan aleyhinde belge topluyor. Ve bu kapsamda Meriç ile irtibata geçiyor. Gürşan hakkında Meriç'ten alacakları belgeleri onu yıpratmak için kullanmayı umuyor. Belgeleri alıyorlar ancak aynı belgelerde AKP'nin önde gelen yöneticilerinin adının geçtiğini görünce korkup kullanamıyorlar.
Telefonu 4 gün kapalı
Avukat Murat Akkoç, “31 Mayıs'ta yani Meriç'in kaybolduğu gün Şenol Gürşan'ın oğlu Talha Gürşan'ın üzerine kayıtlı telefon kapanıyor. 4 gün sonra Düzce Akçakoca'da açılıyor. 14 gün sonra Meriç'in cesedi Akçakoca'da bulunuyor” dedi.
Avukat Murat Akkoç, polisler hakkındaki operasyonu yürüten savcı Hasan Yılmaz'ın gerçekten cinayeti aydınlatmak gibi bir derdi olmadığını söyleyerek, “Kafalarında kurdukları bir senaryo ile birilerini suçlamak, gerçek suçluları gizlemek peşindeler. Cinayetin asıl dosyası Kırklareli Asayiş Büro'da. Ancak savcı o dosyayı isteme gereği bile duymuyor. Çünkü asayiş şubedeki dosyayı istese asıl failler ortaya çıkacak. Faillerin ortaya çıkmasından korktukları için o dosyayı getirmiyorlar” diyor.