AK Parti Grup
Başkanvekili Nihat
Ergün, Türk
Ceza Kanununun (TCK) 301. maddesiyle ilgili olarak, ''Önümüzdeki hafta ele alınabilir. Bir
kanun teklifine dönüşebilir'' dedi.
Ergün,
TBMM'de gazetecilerle yaptığı sohbet toplantısında, TCK'nın 301. maddesinin ne zaman değişeceğine ilişkin soruyu yanıtlarken, şunları söyledi:
''Sayın Başbakanımız da söyledi. 301. maddenin çokça konuşulduğunu biliyoruz. Artık konunun
Meclise gelmesi, Türkiye'nin
gündeminden bu konunun da çıkması lazım. Son zamanlarda tartıştığımız konular gündeme geldiği için 301. maddenin de aynı tartışmaların içerisine gelmesi imkanı olmadı. Ama zannedersem önümüzdeki haftadan itibaren 301. madde de Türkiye'nin gündeminden kalkacak ve yasal çerçevenin içine oturacak bir hale gelmiş olacak.''
Nihat Ergün, bir gazetecinin 301. maddeyle ilgili kovuşturma izninin
Adalet Bakanının mı yoksa Cumhurbaşkanının mı vermesinin planlandığını sorması üzerine, ''(Cumhurbaşkanı versin) diye düşünen arkadaşlar da olabilir, ama genel olarak görüştüğümüz konu Adalet Bakanının olması. Çünkü, 305 ve 306. madde de Adalet Bakanının izni söz konusu. Dolayısıyla sistemin bütününde Adalet Bakanı izninin var olması daha doğru bir yaklaşım gibi görünüyor'' dedi.
-TEKLİFİN SUNULMASI-
AK Parti Grup Başkanvekili Ergün, bir gazetecinin 301. madde ile ilgili değişiklik teklifinin TBMM Başkanlığına ne zaman sunulacağına ilişkin sorusunu da şöyle cevapladı:
''Verilecek tabii... Bugün
Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı var. Muhtemelen konu orada gündeme gelebilir. Bu konular gündeme gelmeden,
Anayasa değişiklikleri gündeme gelmeden önce Merkez Yürütme Kurulunda konu hızlandırılmış bir şekilde 'artık
kanun teklifi olarak verilsin' noktasına gelmişti. Ama bu konular gündeme gelince gündem birdenbire farklı bir noktaya gitti. O zamanda bu konular bir süre geriye kalmış oldu. Öbür gündem maddeleri parlamento gündeminden çıktığına göre, şimdi yeni bir gündemle bunun ele alınması mümkün olabilecektir. Önümüzdeki hafta ele alınabilir. Bir kanun teklifine dönüşebilir.''
AK Parti Grup Başkanvekili Nihat Ergün, devlet organları ya da ilgili kişilerin, hak ve
özgürlükleri kısıtlayan uygulamalara yönelmesiyle ilgili kaygıları giderici bir
kanuni düzenlemeyi, Anayasanın 14. maddesinin 2. fıkrasına dayanarak TBMM'den geçirilebileceğini söyledi.
Ergün, TBMM'de gazetecilerle yaptığı sohbet toplantısında, ''Yükseköğretim Kanununun ek 17. maddesini değiştirecek misiniz?'' sorusu üzerine, ''Değiştirilebilir tabii... Şu anda TBMM Başkanlığında, altında benim de imzam olan bir metin var'' dedi.
Ek 17. maddeyle ilgili Anayasa tartışmaları sırasında ortaya çıkan birtakım yeni görüşlerin, bu maddeyle ilgili yeni bir düzenleme yapılması gereğini de ortaya koyduğunu ifade eden Ergün, ''MHP'li arkadaşların da o gereği gördüğünü düşünüyorum. O konu yeniden birlikte ele alınıp daha iyi formüle edilebilir, daha iyi bir formüle de ihtiyaç var'' diye konuştu.
-''
CHP İLE BİRLİKTE ÇALIŞMA YAPABİLİRİZ''-
Bu tür yasaların; neyin
yasak olduğunu daha somut bir şekilde göstermesi ve ortaya koyması gerektiğini ifade eden Ergün, şunları söyledi:
''Yoksa, uygulayıcılar yarın başka bir kafa karışıklığına gidebilirler. 'Bunun dışında hiç bir şey serbest değil' gibi bir yaklaşıma da gitmek, yöneticiler açısından büyük sorun olabilir. Ama başka endişe giderici düzenlemeler de olabilir. Bunu CHP'nin de ya da başka siyasi partilerin teklif etmesi de mümkün olabilir. Birlikte de bir çalışma yapabiliriz.
Eğer son tartışmalar çerçevesinde, 'kamuoyunda meydana gelen endişeleri gidermemiz lazım, nasıl giderelim' deniliyorsa, bunun mekanizmaları var. Bunun mekanizmaları, Anayasanın 14. maddesinde açıklanmış. 14. madde, bir yandan hak ve özgürlüklerin devlet aleyhine kullanılmasıyla ilgili düzenlemeleri içeriyor. Diyor ki 'hak ve özgürlükleri Cumhuriyetin temel nitelikleri aleyhine kullananlar olursa, onlarla ilgili ceza kanunlarında birtakım müeyyideler var.' 14. maddenin 1. fıkrası bunu düzenliyor.
14. maddenin 2. fıkrası ise şunu düzenliyor: 'Devlet organları ve yetkilileri, devlet gücünü kullananlar, ellerindeki yetkiyi ve gücü, başkalarının hak ve özgürlüğünü kısıtlamak amacıyla kullanırlarsa ve Anayasa maddelerini böyle yorumlarlarsa, onlarla ilgili de bir düzenleme yapılmalıdır.'
Herkesin hak ve özgürlüğü açısından, devlet yetkilileri ve organları tarafından kısıtlayıcı uygulamalara yönelenler için bir düzenleme teklifi de olabilir. Bu, o zaman bütün herkesin endişesini gideren bir düzenleme olabilir. CHP ya da diğer siyasi partilerle önümüzdeki süreçte, Anayasanın 14. maddesinin 2. fıkrasını dikkate alarak bir düzenleme yapmak ve bu düzenlemeyle endişe kaynağı olan unsurların hepsini bu düzenlemede bertaraf etmek imkanı vardır. Böyle bir kapı açmak, icap eder diye düşünüyorum. Yani, böyle bir kapıyı CHP'ye ve diğer siyasi partilere açmakta fayda var. Bunu önümüzdeki dönemde hep beraber düşünebiliriz.''
Başka bir soru üzerine Nihat Ergün, Anayasanın 14. maddesinin 2. fıkrasında, ''devlet organları ya da ilgili kişiler, hak ve özgürlükleri kısıtlayan uygulamalara yönelirlerse, Anayasa maddelerini hak ve özgürlükleri kısıtlayan şekilde yorumlarlarsa ve böyle bir uygulamaya yönelirlerse, bunlarla ilgili müeyyideler olsun'' denildiğini ifade etti.
Bu tür müeyyidelerin olmadığının görüldüğünü, bu konularla ilgili kapsamlı bir çalışmanın şimdiye kadar yapılmadığını kaydeden Ergün, ''
Kaygıların temelinde bu da vardır. Bu kaygıları giderici bir kanuni düzenlemeyi, Anayasanın 14. maddesinin 2. fıkrasına dayanarak yapmak ve endişeleri giderici bir düzenleme olarak bunu
Parlamentodan geçirmek imkanı vardır'' diye konuştu.
-''TÜRKİYE'DE GÜVENCE MEKANİZMALARI BİR HAYLİ VAR''-
AK Parti Grup Başkanvekili Ergün, kamuoyunda kaygılardan söz edildiğini, CHP'nin, ''Bazı kaygılar var, bu kaygıları gidermek lazım. Diğer insanların hak ve özgürlük alanları yavaş yavaş daralacak, daralabilir. Böyle bir
tehlike seziyoruz'' dediğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Böyle bir tehlike olduğundan söz edenler için diyorum ki Türkiye'de aslında bununla ilgili güvence mekanizmaları bir hayli var. Anayasanın 14. maddesinin 2. fıkrası da bu güvenceyi sağlıyor. 2. fıkraya dayanarak, bu güvenceyi pekiştiren, herkesin endişesini gideren bir kanuni düzenleme yapabiliriz. Bu bir
Anayasa değişikliği değil. 14. maddenin 2. fıkrasına dayanan bir düzenlemeyle toplumdaki bu tür endişeleri gidermek imkanımız vardır. Bunun üzerinde, CHP ve diğer siyasi partilerle birlikte çalışmak mümkündür. Endişe gidermek istiyorsanız, bir çok endişe giderici kapı vardır.''
-''KANUN GEÇİNCE, REKTÖRLERİN DÜŞÜNCELERİ NETLEŞİR''-
Ergün, bir gazetecinin, 'Yükseköğretim Kanununun 17. maddesi değişmeden, sadece Anayasa değişikliğiyle, üniversitelerde bir karmaşa olacak gibi görünüyor. Bazı rektörler 'uygularım', bazıları 'uygulamam' diyor. Rektörlere karşı ne yapılabilir?'' sorusunu da yanıtladı.
Nihat Ergün, Anayasa değişikliklerinin, genel özgürlük alanını genişletici değişiklikler olduğunu söyledi. Anayasaların, kişilere hak ve özgürlük lütfeden metinler yerine, doğuştan var olan hak ve özgürlükleri güvence altına alan metinler olduğunu vurgulayan Ergün, şunları kaydetti:
''Bu güvencenin alanı, yapılan metinlerle genişletilmiş. Dar bir yoruma tabi tutulan Anayasa maddeleri, daha geniş bir yoruma tabi tutulması imkanına kavuşmuştur. Yani özgürlük alanını genişleten bir düzenleme yapılmıştır. Buradaki kaygı nedir? 'Bu özgürlük alanı genişledi ama bunun hiç mi sınırı olmasın?' Sınırının ne olacağı da kanunla düzenlenecektir. Bu kanuni düzenleme, o sınırı da getirecektir. Bazı rektörlerin geçmişten kalan uygulamalarla bu konudaki düşünceleri netleşmemiş olabilir. Bir düşünce netleşmesi ortaya çıkana kadar, belki bazı sorunlar yaşanabilir ama kanun süratle Meclis gündeminde çıktığında, o düşünceler de daha hızlı bir şekilde netleşmiş olur.
'Bu konu siyasi istismar konusu yapılıyor...' Artık kimse bu konuyu siyasi istismar konusu yapamaz. 'Oy avcılığı yapanlar, hasat toplayanlar var; şunu, bunu yapanlar var' diye bir sürü laflar ediliyor. Böyle bir sorun var olduğu müddetçe, bu laflar her zaman edilir. Bu sözlerin ortadan kalkması, istismar söylentilerinin, endişelerinin ortadan kalkması için, böyle bir yasağın ortadan kalkması lazımdır. Yasak, bir anlamda
yasakçı siyasetin sembolü haline gelmiştir. Böyle bir şeyin ortadan kalkması, Türkiye'de yasakçı siyasetin de önemli oranda sona ermesi anlamına gelir. Türkiye'nin bir avantajı da budur. Bir avantajı, 'bu konuyu istismar edenler var' konusu tamamen ortadan kalkacaktır. Artık bu konuyu istismar eden de olamayacaktır. İkinci büyük avantajı ise yasakçı bir siyaset anlayışı güdenler açısından da yasakçı siyasetin sembolü haline gelmiş olan bir konu ortadan kalkmış olmaktadır.''
AA