Hemen hemen aynı tarihlerde yapılmalarına rağmen farklı sonuçların çıktığı bu araştırmalar, seçmenlerin işini kolaylaştırmaktan ziyade kafa karışıklığına neden olmaktadır.
Kamuoyu araştırmalarının niteliği, bu araştırmaların sahip olması gereken özellikler ve uyulması gereken etik değerler başka bir yazı konusu olmakla birlikte ortada tartışılması gereken ciddi bir konu olduğu görülmektedir. Seçim kararı alınmasından sonra mayıs ve haziran ayı içerisinde
ANAR,
KONDA,
SONAR gibi bazı araştırma kuruluşları tarafından peş peşe yapılan ve kamuoyu ile paylaşılan anketlerde AKP'nin kararsızlar dağıtıldıktan sonra % 40'ın üzerinde bir oy oranına sahip olduğu görülüyordu. Bu sonuçlar AKP yönetimini memnun ederken muhalefet partilerinde bazı tedirginliklere yol açtı.
Anket sonuçları yayınlandığında
toplumun çeşitli kesimleri tarafından cevabı aranan temel soru şu idi: "AKP oyları neden yükseliyor?"
Basında da dile getirilen (28 Haziran 2007 Salı,
Hürriyet; Mehmet Y. Yılmaz ve 28 Haziran 2007
Çarşamba,
Radikal;
Haluk Şahin) "neden böyle oluyor?" sorusu gerçekten üzerinde tartışılmaya değer bir soru. Her iki yazının da ana fikri "AKP'nin yapılan anketlerde 2002
seçimlerindeki oy oranının üzerinde bir oy oranına sahip gözüktüğü ve bunun kaynağının ne olduğunun açıklanması gerektiğiydi". Yılmaz, açık olarak şunu soruyordu: "... bildiğimiz bir şey daha var:
Türkiye'de bugüne kadar hiçbir genel seçimde
iktidar partisi, bir önceki seçimdeki oyunu koruyamadı. İktidar yıpranması, her partiyi etkiledi ve yüzde 10'lara varan oy kayıpları yaşandı. Bu seçimde, bu eğilimin değişmesi için nasıl bir gerekçe var? Ne oldu ki iktidardaki AKP'nin oyları artabilsin?
İşsizlik sorunu mu çözüldü, gelir dağılımı mı iyileşti,
asayiş eskisinden daha mı iyi, dış politikada büyük başarılar mı var?" Bu sorulara cumhurbaşkanlığı sürecinin yönetilememesi, kurumlar arası koordinasyonun sağlanamaması,
terör olaylarındaki artış, tarım kesiminin yaşadığı sıkıntı vb. gibi gelişmeleri de eklemek mümkündür. Bu görüşler sadece bazı köşe yazarları tarafından değil, aynı zamanda bazı kanaat önderleri tarafından da benimsenmesi bakımından anlamlı ve üzerinde tartışılmaya değer sorulardır.
Madde madde yükseliş nedenleri
Sosyal bilimlerde deterministik bir mantıkla bir olayı neden-sonuç mantığı içerisinde sadece bir nedene indirgeyerek
cevap vermek fazlaca başvurulan bir yöntem değildir. Bu bağlamda "AKP'nin oylarının neden arttığı" sorusunun tek bir cevabı bulunmamaktadır ve muhakkak ki bu yazıda belirtilen nedenler dışında başka nedenler de bulunmaktadır. Bu
gazete yazısının sınırları bu sorunun uzun cevabının hacmini aşmaktadır. Bu bağlamda yazıda
özet olarak "AKP oylarının neden arttığı" sorusuna cevap bulunmaya çalışılacaktır. Bu yazı çerçevesinde nedenler arasında bir derecelendirme yapılmadan sadece AKP'nin oyunun neden arttığı temel başlıklar halinde sunulmaya çalışılacaktır. Bir anlamda son iki ay içinde yaşanan olayların bir bilançosu çıkarılacak ve mevcut durumun kısa bir tahlili yapılacaktır.
Cumhurbaşkanlığı sürecinde yaşananlar ve
halkın AKP'ye haksızlık yapıldığına inanması ve yaşanan "laik-anti laik kutuplaşması", küskün ve kararsız olan seçmenlerin yeniden AKP'ye yönelmesine neden olmuş görünmektedir. Gelinen noktada bugün toplum ortadan ikiye bölünmüş bir görüntü vermektedir. Yaşanan gerilimlere bağlı olarak gözlenen aşırı polarizasyon kitlelerin normal düşünmesine engel olmaktadır. Kutuplaşma, gündelik hayattan,
oy verme davranışına,
laiklik algısından,
sınır ötesi operasyona ve hemen her alana yansımakta ve abluka altına almaktadır.
Tandoğan Meydanı ile başlayan ve devam eden "
Cumhuriyet mitingleri"nde sessiz kalan muhafazakâr-
dindar kesimlerin içine girdiği
psikolojik yenilmişlik duygusu bu kitle üzerinde bir rövanş alma hissi uyandırmaktadır. Normal şartlarda AKP'ye oy verme konusunda mütereddit bir tavır içinde olacak olan bu kesimler, yaşanan bu kırılmaya bağlı olarak
CHP karşısında AKP'ye yönelmektedirler.
Cumhurbaşkanı seçilmek için daha önce aranmayan 367 oy şartının
Abdullah Gül ismi karşısında aranması ve
Anayasa Mahkemesi'nin bu yönde karar vermesi, geniş toplum kesimlerinde bu kararın Abdullah Gül'ün şahsından çok, dindarlığı ve eşinin başının örtülü olması ile ilgili olduğu yönünde bir havanın oluş(turul)masına neden olmuştur. Bu durum AKP ile arasına mesafe koymaya çalışan kesimlerin yeniden AKP'ye yönelmesine neden olmuştur.
27
Nisan gecesinde
Genelkurmay Başkanlığı tarafından yayınlanan e-
bildiri ve bu bildirinin AKP'ye karşı yapılmış olduğu hissi toplumda "AKP'nin
mağdur olduğuna" dair bir yargının oluşmasına neden olmuştur. AKP'nin bu bildiriye verdiği cevap ve bu cevabın içeriği toplumda AKP'nin kendisine karşı yapılmış bu uyarı karşısında "dik durduğu" kanaatinin oluşmasına neden olmuştur.
Diğer partilerden de oy alıyor mu?
Proje üreten ve geniş toplum kesimlerine umut
vaat eden güçlü bir siyasal ve toplumsal muhalefetin olmaması, "kararsız" ve AKP'den memnun olmayan seçmenlerin yeniden AKP'ye yönelmesine neden olmaktadır. Bu tablo siyasette bir "AKP tekeli" oluşmasına neden olmaktadır. Son yapılan anketlerin ortaya koyduğu üzere bugün için AKP ve CHP'den oluşan ikili bir parti sistemi
egemen olup bu partilerin yanına bağımsızlarla birlikte bir, belki iki parti daha barajı aşıp Meclis'e girebilecektir.
Seçimlerin 22 Temmuz'da yapılamaması, ne kadar yüksek oy alırsa alsın iktidarın yeniden AKP'ye verilmeyebileceği, seçim sonrasında askerî bir müdahale olabileceği gibi üretilen
senaryo ve
komplo teorileri ortalama seçmende AKP'ye karşı haksızlık yapıldığı hissi uyandırmaktadır. Bazı kişisel çıkar hesapları, milletvekili
aday listelerine olan kızgınlıklar, partinin 3
Kasım öncesi verdiği sözleri tutamaması vb. gibi nedenlerle AKP'ye mesafeli duran kitlelerin yaşanan sürece bağlı olarak oylarını yeniden AKP'ye verecekleri görülmektedir.
1994 yerel seçimlerinden başlayarak yürütülen kampanyalardan başarı ile çıkan ve hatta "
muhtar bile olmaz" denilirken Başbakanlığa çıkan Recep Tayyip Erdoğan'ın,
Demirel, Ecevit,
Özal gibi karizmatik liderler ekolünden olması ve geniş kitleleri peşinden sürüklemesi AKP'nin bir diğer avantajıdır. Erdoğan'ın kalabalıkların nabzını iyi tutan başarılı bir hatip olması ve herkese "meydan okuyan, Kasımpaşalı tavrı" onu geniş halk kitleleri nezdinde sevimsiz ve itici kılmaktan çok; daha popüler ve
çekici kılmaktadır. Hem unutulmamalıdır ki siyasal iletişimde sıkça vurgulanan ifadesi ile "oy lidere verilmektedir."
Seçmen eğilimleri araştırmalarında görüldüğü üzere AKP seçmeninin parti sadakati % 70-80 aralığında durmaktadır. 3 Kasım seçimlerinde AKP'ye oy veren ana kütle bugün de bu partiyi desteklemeye devam etmektedir. AKP'nin henüz yeni bir parti olmasına rağmen seçmen tabanı ile kurduğu bu kuvvetli bağ üzerinde düşünülmesi gereken bir durum oluşturmaktadır. Şu an için AKP seçmenin ikinci bir alternatif partisi bulunmamaktadır (TÜSES, Türkiye'de Siyasi Partilerin Yandaş Profili, 2002). AKP diğer partilerden oy almaya devam ederken kendi seçmen tabanını da korumaya devam etmektedir. Bunun yanında AKP'nin seçim coğrafyası incelendiğinde görüldüğü üzere AKP tüm Türkiye coğrafyasından oy alan tek partidir. Bu durum milletvekili sayısında partiye önemli bir avantaj sağlamaktadır. AKP'nin farklı kesimlerin temsil edildiği bir ittifaklar koalisyonu olması bu partinin bir diğer avantajıdır.
DR. HÜSEYİN YAMAN - GAZİ ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ
ZAMAN