AK Parti'ye PKK tuzağı mı?

AKP hükümeti, tüm dünyanın demokratik ve şeffaf bir şekilde gerçekleştiğini kabul ettiği genel seçimlerle iktidarı tekrar ele almasının üzerinden daha birkaç ay geçmişken yeni bir sınavla karşı karşıya kaldı.

AK Parti'ye PKK tuzağı mı?

Kürt tuzağı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı, üzerine kapanmakla tehdit ediyor. Parlamento, ezici bir çoğunlukla, hükümete, Türk ordusunun komşu Irak'a muhtemel müdahalesi için gerekli emri vermesine izin veren tezkereyi kabul etti. PKK, ilk Körfez savaşından beri (1990-1992) ancak Saddam'ın iktidardan düşmesinden sonra daha da artan bir oranda, Amerikan himayesinde geniş bir özerklikten faydalanan Irak'ın kuzeyini bir sığınma üssü olarak kullanıyor. İki ülke sınırında kırk kadar kişinin ölmesine neden olan son çatışmalar, Meclis'in tezkere kararına tehlikeli bir güncellik kazandırmaktadır. Iraklılar gibi Türklerin de müttefiki olan Amerikalılar, Türkiye'nin AB'ye muhtemel girişini görüşen Avrupalılar, Türkiye'ye ihtiyat çağrısında bulundular. Erdoğan kesinlikle ılımlılık tavsiyelerine karşı duyarlı biridir. Komşu ülkelerle gerilimi tırmandırmak Erdoğan'ın çıkarına uygun değil; ama sivil iktidarın zayıflatılmasını sağlayan her türlü fırsatı kollayan Türk ordusu hiyerarşisinin hedefi olmamak kaygısıyla, zaaf anlamına gelecek hiçbir işaret veremez. Sebep olacağı diplomatik sıkıntıların yanı sıra, Türk [ordu] güçlerinin Irak'ın kuzeyine, Ankara hükümetinin burada sığınak bulduğundan kuşkulandığı 3500 PKK'lı silahlı militanın yok edilmesini sağlayacağı kesin olmayan kitlesel müdahalesi, içlerinde Türklerin de yer alacağı, yüksek sayıda kurban verilmesine neden olacaktır. Ancak tuzak, iç siyasette de, Erdoğan'ın kaçınamayacağı bir bileşene sahip. AKP'nin lideri son yıllarda neredeyse hatasız bir güzergâh izledi. AB ile üyelik görüşmelerinin başlatılması kararını elde etti. Ekonomiyi büyük oranda liberalleştirerek, hem Türkiye'nin kronik hastalığı olan enflasyonun kontrol altında tutulmasını hem de ülkesinin yüksek bir ekonomik gelişim yaşamasını sağladı. Erdoğan, Kopenhag Kriterleri'nin gereklerini tam olarak karşılamasa da, insan hakları mücadelesinin kazanımlarını ilerleten kurumsal reformlara girişti. Yine Erdoğan, askerlerin siyasete müdahale gücünü azalttı, bir güç gösterisi olmaktan çok zaafın itirafı olan bir "e-darbe" deneyen Genelkurmay'ın muhalefetine rağmen, sağ kolu Abdullah Gül'ü cumhurbaşkanlığına taşıdı. Askerler, artık yitirdikleri iktidarın bir kısmını tekrar kazanmak için, son aylarda birçok gösteri yapan ama seçimlerde kendilerini göstermekte yetersiz kalan, sivil ve laik Kemalistlere güvenemezler. Dışarıda, Irak'ta girişilecek bir macera, onlara son zamanlara kadar ellerinde tuttukları yeri geri verecek bir fırsat olacaktır. Öncelikle her türlü çatışma ordunun gücünü artırır. Ayrıca ordu, her türlü demokratik tartışmaya karşıt olan, Türkiye içinde bir kutsal birliğe çağrıda bulunarak, müdahalenin kapsamı ve süresi konusunda karar verici konumda olacaktır. Son olarak da, bu girişimle AB ile görüşmelere sert bir darbe vurulmuş olacak; çünkü Türkiye'nin üyeliğine karşı olanlar, askerlerin dönüşü ve Türkiye'nin etrafındaki istikrarsızlığı öne sürerek avantaj kazanmış olacaklar. Kemalist Türkiye'yi daha modern bir ülke haline getirmek için Avrupa'nın desteğine güvenen Erdoğan, müdahale ettiğinde de, hiçbir şey yapmaması durumundaki kadar yitirecekleri olduğunun bilinciyle, ancak son çare olarak askerî müdahaleye başvuracaktır. Le Monde, 23 Ekim 2007 DANIEL VERNET
<< Önceki Haber AK Parti'ye PKK tuzağı mı? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER