AKP'ye 'Ortalık karışacak, oy kaybınız olur' diyen asker kim
Kastamonu'da
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın konvoyundaki polis aracına yönelik saldırı haliyle gündeme oturdu. Bu saldırının arkasından
PKK militanlarının
telsiz konuşmalarında “
Saldırı AKP'ye yönelik” dedikleri basına yansıdı.
Karadeniz Bölgesi'nde saldırı olacağını bir hafta öncesinden yazmış biri olarak bir adım daha atıp birkaç hususun altını çizmek durumundayım.
Bunlardan ilki şu: PKK AKP'yi yeni
hedef yapmadı. Özellikle 2010 yılından bu yana AKP değişik dönemlerde PKK'nın hedefine konuldu ve kaldırıldı. Örneğin
Cemil Bayık Şubat 2010'da şunları söylemişti: “
Kürt sorununun demokratik siyasi zeminde çözülmesinin önünün açılması için
AK Parti'nin
Güneydoğu'da bitirilmesi gerekiyor. Eğer AK Parti'yi bitirirsek, devletin PKK'yi
tasfiye etmek için elinde kullanabileceği hiçbir siyasi güç kalmayacaktır. AK Parti onların son umududur. AK Parti'yi kapatmamalarının nedeni de budur. AK Parti üzerinden PKK'yi tasfiye etmeyi düşünüyorlar. AK Parti'ye verilen görev budur. Ellerinde başka bir güç yok. Ellerinde başka bir gücün kalmaması devleti çözüme mahkûm edecektir. AK Parti bunun son aşaması olarak ele alınabilir. AK Parti'den umutları olduğu müddetçe sorunun çözümü için adım atmayacaklardır. AK Parti'yi bitirirsek, diğer partiler gibi yaparsak sonuca gidebiliriz.”
Yine PKK'ya yakın
gazete ve dergilerde kıyaslamalı bir çalışma yapıldığında özellikle son beş yıl içerisinde PKK'nın AK Parti'ye yönelttiği eleştirilerin yarısını bile askere yöneltmediği görülür. Oysa PKK medyası eskiden bütün eleştirisini askere yöneltirdi. Dolayısıyla PKK'nın AKP'ye yönelik savaşı yeni bir savaş değil. Kastamonu olayında yeni olan, bu savaşta Başbakan'ın konvoyuna yönelik bir silahlı saldırının yapılmış olması. Buradan da hedefin sadece AKP olduğu sonucunu çıkarmak yanıltıcı olacaktır. Burada kolektif bir hedef grubu var ve AKP bunlardan sadece biri. Bana göre bu hedeflerden birisi de polisin kendisiydi. Zaten PKK açıklamasında da polisin hedef alındığı ifade ediliyor. Burada en önemli hedef ise
seçim sürecidir.
Demokratik bir anayasa yapma vaadiyle yola çıkan hükümet ve muhalefetin seçimlerden sonra kendi
kontrollerinin dışında bir anayasa yapacağından ürken bazı derin birimlerin bu demokratik süreci maniple ederek kendilerinin kontrol edebileceği bir
Meclis aritmetiği istedikleri sır değil. Bu nedenle de toplumda milliyetçi dalgayı yükseltecek bir eylemi kaçınılmaz görüyorlardı. PKK içindeki kontrolde tutukları unsurları devreye sokarak Ilgaz dağlarında büyük bir ateş yaktılar. Ancak bir eylemle seçim sürecinin maniple edilemeyeceğini o eylemi organize eden o aklı veren derin
akıl da biliyor. Bu nedenle kritik süreç bundan sonra başlıyor.
Yapılmaya çalışılan şu: “Ülkede güvenlik zaafı var. Bu zaaf son dönemlerde askerî tutuklamalar nedeniyle oluştu. Bu zaafın yaratılması için devlet içinde bir grup hükümete rağmen hareket etti, tutuklamalarla askerin
operasyon kabiliyeti sınırlandı ve seçim sürecinde bu zaafı oluşturdu” denmesi.
Bu arada gözden kaçırılan konu şu: Ilgaz dağları
Özel Kuvvetler'in eğitim alanı. Altı aylık eğitimler nisan sonu mayıs başı itibariyle başlamış durumda. Yani çok büyük olasılıkla PKK militanları o dağlarda dolaşırken Özel Kuvvetler mensupları da aynı zamanda o dağlarda eğitim alıyor. Doğrusu zamanlama manidar...
Seçim sürecinde
manipülasyon yapılacağına ilişkin 3 mart tarihli “Güneydoğu sınırlarında konuşlu Jandarma birlikleri Kara birlikleriyle değiştiriliyor mu” başlıklı yazımda çok kritik bir bilgiyi paylaşmıştım. Şimdi yeniden hatırlamakta yarar var: “Bir yandan sınırlarda bu ilginç hareketlenme artarak devam ederken Ankara'da da ilginç “bilgilendirmeler” olduğu iddia ediliyor. İddialara göre AKP'li ve AKP'lilere yakın çevrenin kulağına kar suyu kaçırılmak isteniyor. Bu hesaba göre hükümet panikletilmek isteniyor.
Plan şu şekilde işliyor: Önümüzdeki günlerde Güneydoğu karışacak. Bu karışıklık çerçevesinde “birileri çıkıp bir şeyler söylerse çok oy kaybı olur” deniyor. Bu birilerinin kim olduğu belli değil. Son günlerde muhalefet kanadından ve tabii ki AKP içinden çıkarılıp “bir şeyler söyleyecek” birilerinin üzerinden devlet terörize edilebilir. Böylece AKP “oy kaybedeceğim” diyerek panikletilip bir kumpasın içine çekilebilir.”
Bir kaynağım “O uyarı etkili olduğu için AKP Güneydoğu'da düşük profilli
adaylar çıkardı. Sırf, Güneydoğu siyasal çekişme gerekçesiyle karışmasın diye. Ama AKP'nin aday listesinde hesaplamadığı şey ‘Güneydoğu karışacak' diyenle karıştıran aynı eldi” değerlendirmesini yaptı.
Nihayet 3 martta yazdığım gibi işliyor
senaryo. Dün o birileri –
Aysel Tuğluk- çıktı ve çok sert açıklamalar yaptı. DTK da seçimi boykot etmekten, Güneydoğu'yu cehenneme çevirmekten söz ediyor. Sanırım plan adım adım işliyor. 3 mart tarihli yazımda bu planın nasıl işleyeceğini de yazmıştım: “AKP'den kurtulup
CHP-MHP koalisyonu kurabilmek için DP, SP, BBP, YP ve diğer tüm
küçük partilerin bir blok oluşturarak seçime sokulmak istendiği ifade ediliyor (Bu denendi ama olmadı). Bu sağlanırsa Güneydoğu'da yaşanacak karışıklıklar karşısında hükümetin aciz kaldığı mesajı verilecek.
Hükümete de ‘bakın ortalık karışır aciz kalırsınız' mesajı verilerek daha milliyetçi ve sert söylemler benimsemesi gerektiği telkin ediliyor olabilir. Bu karmaşık akıl oyunları içinde en kritik sürecin PKK'nın başlatacağı gerginlik stratejisine bağlanmış olduğu muhakkak. Bu sürece
destek için sınırlardaki hareketlenmenin oldukça anlamlı hale geldiğini de not etmek gerekiyor.”
Şimdi kritik soru şu: Şubat ayında ortalık sakin bembeyaz ve umut doluyken hükümete “Önümüzdeki günlerde Güneydoğu karışacak. Bu karışıklık çerçevesinde birileri çıkıp bir şeyler söylerse çok oy kaybı olur” diyen asker kim ve bu karışıklıkta dahli var mı? Daha da önemlisi AKP'liler bu kirli tezgâhı görüyorlar mı?
EMRE USLU - TARAF