AKP içinden MHP'ye, 'aman sesinizi yükseltin' diyenler var

Eski AKP'li bakan, şu an MHP'den milletvekili Murat Başesgioğlu, çözüm sürecinden muhafazakarlığa kadar pek çok konuda önemli açıklamalar yaptı

AKP içinden MHP'ye, 'aman sesinizi yükseltin' diyenler var

7 dönemdir kesintisiz olarak mecliste olan tek siyasetçi olan MHP İstanbul Milletvekili Murat Başesgioğlu, Türkiye’de merkez sağın durumunu ve muhafazakârlık algısını Hürriyet Gazetesi'ne değerlendirdi. Başesgioğlu, röportajında ilginç konulara temas ederken Mavi Marmara saldırısının Türkiye’de muhafazakârlaşma adına bir dönüm noktası olduğunu savundu.  Başesgioğlu, “Muhafazakarlık bugün Sayın Cumhurbaşkanının siyasi ömrüne bağlıdır. Sayın Cumhurbaşkanı siyasetten çekildiği zaman Türkiye’de muhafazakarlık nereye koşacağını bilemez” ifadelerini kullandı. Çözüm süreci politikaları nedeniyle hükümeti eleştiren Başesgioğlu,”AK Parti milletvekillerinden bizim arkadaşlarımıza “Aman bu süreç kötüye gidiyor, sesinizi yükseltin” diyenler var” şeklinde konuştu.

İşte o röportajdan ilgili bölümler...

(...)

MUHAFAZAKARLIĞIN GEN DEĞİŞİMİNDE MAVİ MARMARA MİLAT

- ‘Muhafazakarlığın geni değiştirildi’ ne demek?

Bizim geleneksel muhafazakarlık anlayışımız sadece dine dayalı değil, kültürümüzden de beslenen bir muhafazakarlık. İslamiyet’in Türkiye’deki yorumu farklıdır. Anadolu İslam’ı tasavvufla beslenir. Son zamanlardaki muhafazakârlık anlayışı bütün bunlardan koptu. İslam’ın siyasallaştığı bir sürece doğru gidiyoruz. Geçenlerde Dışişleri Bakanı açıkladı ‘IŞİD içinde 700 tane Türk militan var’ dedi. Bu muhafazakârlık havzasının siyasallaştırılmasından ve geleneksel muhafazakarlığımızdan kopartıldığımızdan dolayı olan bir durum. Radikalleşme var. Mavi Marmara olayı muhafazakârlığımızın genlerinin değiştirilmesinde bir milat oldu. Türkiye’de muhafazakârlık artık öksüzdür ve geleceği tek bir kişiye bağlıdır.

- Kimi kastediyorsunuz?

Muhafazakarlık bugün Sayın Cumhurbaşkanının siyasi ömrüne bağlıdır. Sayın Cumhurbaşkanı siyasetten çekildiği zaman Türkiye’de muhafazakarlık nereye koşacağını bilemez. Çünkü muhafazakarlığın genleri değiştirildi ve geri dönülmez bir sürece sokulmak üzere. Mesela Mısır’da olduğu gibi 1 milyon kişi Taksim Meydanı’nda toplansın beklentisi var muhafazakarlarda. Bu bizim geleneksel muhafazakarlık anlayışımızla bağdaşmaz.

MHP merkezin yeniden inşasına talip

- Burada sorun sadece AK Parti’nin muhafazakarlığın genetiğini değiştirmesinde mi? Neden başka hiçbir siyasi parti bahsettiğiniz geleneksel muhafazakarlığın temsilinde başarılı olamadı?

MHP bu alana taliptir. Zaten MHP kuruluşundan bu yana milliyetçilik ve muhafazakarlığı etle tırnak gibi görmüştür.

- Ama MHP ana akım bir merkez partisi olarak değerlendirilecek bir noktaya gelmedi.

MHP, merkezin yeniden inşasına büyük önem veriyor. Bu aslında yeni bir şey değil ama pratikte ne kadar gerçekleştiği sorgulanır. Ama en azından 2011 ve 2015 seçimlerinde MHP’nin ana hedefi merkezin yeniden inşasına yöneliktir. Toplumsal merkez aslında birbiriyle hoşgörü içinde geçinen, anayasanın en azından ilk 3 maddesiyle problemi olmayan makul bir kesim. Merkezin siyasal temsilcisi olmaya şu anda en güçlü aday MHP’dir. MHP bugün siyaset sahnesinde olan partilere göre ‘öteki’si en az olan partidir. Hem AK Parti’ye hem de CHP’ye oy veren seçmenlerin ikinci tercihi MHP’dir.

(...)
GÜNEYDOĞU’DA HERKES SİLAHLANIYOR, AĞIR SİLAHLAR DA DAHİL

- MHP yarın iktidara gelse Kürt sorununun çözümü için önerisi ne?

Bir kere HDP/PKK eşittir bütün Kürt vatandaşları değil. İkincisi de AK Parti eşittir Türkiye değil. Türkiye AK Parti’den büyük, Kürt kökenli vatandaşlarımızın potansiyeli de HDP/PKK’dan kat kat büyük. Bu sözde açılım sürecini yürütenlerin en büyük yanlışı Güneydoğu’daki bütün vatandaşlarımızı Arap, Kürt, Alevi, Zaza, Süryani, Ermeni…hepsini PKK’nın insiyatifine terkedip buradan bir terkip yapın demek olmuştur. Orada korucu aileleri, aşiret aileleri var, Arap aileleri var. Bunlarla birebir konuştuğunuz vakit, özgür bir ortamda sandık konsa sözde açılım sürecini çok güçlü bir şekilde ret edecekler. KCK’nın önerdiği demokratik özerklik sistemi oradaki vatandaşları özgürleştirmeyecek. İnşallah olmaz ama böyle bir şey olursa en büyük göç o bölgeden olacak. Hükümetin yanlışı; devlet otoritesini o bölgeden çekip bu şekilde bir oluşuma fırsat tanıması. Şu anda maalesef Güneydoğu’da devlet otoritesi yok. Allah korusun iş çok ciddi bir kader anına geldiği zaman en büyük çatışma Güneydoğu’da olacak. Saydığım gruplar böyle bir tahakküme razı olmayacaklar. Muazzam bir silahlanma var şimdi orada. Herkes ağır silahlar da dahil olmak üzere silahlanıyor kendi içindeki bir çatışmaya karşı.

- MHP nasıl çözer, somut bir öneriniz var mı?

Biz şöyle düşünüyoruz; bu mesele bir silahlı kalkışma suretiyle etnik bölücülüğü devlete dayatma meselesidir. Ve devlet bu hükümetle beraber bu dayatmaya boyun eğmiş gözüküyor. Bir terör örgütünün en büyük hedefi meşru sayılmaktır, muhatap alınmaktır ve devleti müzakere masasına oturtmaktır. Bunların hepsi maalesef bu hükümet zamanında oldu.

(...)

‘YA SEV YA TERK ET’E TESLİM OLMAYIZ

- Diyelim ki MHP iktidar oldu, barış sürecini geri mi döndürecek, her şey sıfırlanacak mı?

Bir kere bunu uluslararası vesayetten kurtarmak lazım. İkincisi de bölge ülkeleriyle bir koordinasyona girmek lazım. Bu meselenin bu kadar alevlenmesi Türkiye’nin yanlış Suriye politikasındandır. Cumhurbaşkanı “Kuzey Suriye’yi ben kabul etmem” diyor. İyi de yanlış Suriye politikanızla Kuzey Suriye’nin oluşmasına siz imkan verdiniz. Ben bir NATO müttefikiyim ama ABD geliyor benim sınırımdaki illegal bir oluşum olan PYD’ye silah desteği veriyor. NATO üyesi olarak benim kıyameti kopartmam lazım.

(...)
‘SÜREÇ’TEN RAHATSIZ AK PARTİLİLER BİZE ‘AMAN SESİNİZİ YÜKSELTİN’ DİYOR

- Kürt halkının HDP/PKK siyasetinden büyük olduğu doğru ama 2 senedir birkaç kontrol altına alınamayan olay dışında ölümlerin durmuş olmasının Kürt halkının genelinde önemli bir karşılığı var. Dolayısıyla da MHP nasıl olacak da bunu aşacak bir şey önerecek Kürtlere?

MHP’nin dediği şu; bir kere terör örgütünün aradan çekilmesi lazım. Mesela İspanya örneği var. İspanya’da ETA silah bırakmadan kimse konuşmadı bütün zorluklarına rağmen. Bölge insanın çoğunluğu şu anda uygulanan politikayı tasvip etmiyor ama sessiz.

- Bununla ilgili elinizde somut veri var mı?

Var. Bölgedeki pek çok kesimle konuşuyoruz. Hatta ve hatta AK Parti milletvekillerinden bizim arkadaşlarımıza “Aman bu süreç kötüye gidiyor, sesinizi yükseltin” diyenler var. Maalesef orada öyle katı bir disiplin var. Maalesef AK Parti içinde parti içi muhalefetin yeşermesine imkan vermediler. Kurumsal bir parti içi muhalefet olsaydı daha sağlıklı karar verebilirlerdi. AK Parti hep iktidara göre kurgulanmış bir parti olduğu için, muhalefette kalmayı hiç gündemine almadı. Zorladı. Bir kez muhalefette kalmayı göze almış olsaydı hem partinin kalıcılığı hem de Türk demokrasisi açısından çok mükemmel bir iş yapmış olacaklardı. Ama artık gemileri yaktılar. Durdukları zaman düşeceklerini bildikleri için her gün koşuyorlar, her gün konuşuyorlar.

Biz MHP olarak diyoruz ki o bölge insanının oyunu vicdanının doğrultusunda kullanabilecekleri bir siyasi iklim olsun, iki parti yerine üç parti o bölgede serbest şartlarda seçime girerse, çoğulculuk yaratılabilirse bu meselenin yüzde 50’si hallolur. Geçmişte Mardin’de, Şırnak’ta Anavatan’dan DYP’den DSP’den milletvekili çıkıyordu. Orada seçmene iki taraflı bir dayatma var, seçmenin oyunu serbestçe verememesinden kaynaklanıyor. Hür seçim olabilse vatandaş farklı seçenekler bulabilecek. Ama yarın seçim olacak, çoğu ilçelere ve köylere hükümet partisinin adayları dahi gidemeyecekler.

(...)
YÜCE DİVAN İÇİN AKP ÖZÜR DİLEMELİ

- AK Partili bakanlarla ilgili Yüce Divan oylaması sırasında flashback yaşadınız mı?  Siz Mesut Yılmaz’ın Yüce Divan soruşturmasında ifade vermek durumunda kalmıştınız.

Yaşadım, yaşadım. Bir kere bu hükümetin daha önce Yüce Divan’a gönderilen bütün bakanlardan özür dilemesi lazım. AK Parti’nin yaptığını hem kişisel olarak, hem de parti olarak taşımak çok zor. Bunu tersine çevirmek için çok olağan üstü gayret sarf ediliyor ama bu milletin yolsuzluk konusundaki hassasiyetlerini azaltmaz. Böyle bir iddiaya muhatap olan bir siyasi parti “Ben yargının önünü açıyorum, nereye kadar giderse gitsin demeliydi. Hatta o da yetmez hükümetin istifa edip, yeniden güvenoyu alması gerekirdi. Geçmişte olsa bizim ülkemizde yapılacak olan buydu. Ama hiç yokmuş gibi, toplanan delillerin ve dinlemenin usulsüz olduğu noktasında algı operasyonuna girildi. Yolsuzluklarla mücadele hükümetin değil yargının görevidir. Hukukun, ahlakın boğazlandığı bir süreç. Bunu Türkiye mutlaka bir gün temizlemek zorunda.

<< Önceki Haber AKP içinden MHP'ye, 'aman sesinizi yükseltin' diyenler var Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER