AK Parti'nin
Anayasa Mahkemesi'ne verdiği 'Esasa İlişkin Cevaplar'da,
Başsavcı'nın iddianamedeki
delillerin büyük bölümünü internet
arama motoro 'google'den derlediği belirtilerek, "Bu nedenle bu
dava adeta bir 'google davası'dır" denildi.
İŞTE AK PARTİ'NİN SAVUNMASI - TIKLAYIN
AK Parti'nin cevabında, "İddianamede
laiklik prensibi değil, laiklik adıyla totaliter bir ideoloji, bir felsefî kanaat ve en tehlikesi diğer dinî
inançlarla
rekabet halinde olan bir inanç sistemi tanımlanmakta ve savunulmaktadır. Bu tanımlamalar bireysel hak ve özgürlüklere yönelik ciddi ve yakın bir tehdit içermektedir. Çünkü bu tanımlarda geçen inançlar, bir '
yaşam biçimi' olarak dayatılmaktadır" deniliyor.
Laikliğin bir yaşam biçimi olamayacağı ve topluma dayatılamayacağı vurgulanan
cevapta, laikliğin bir yaşam biçimi değil, farklı yaşam biçimlerinin bir arada ve barış içinde yaşatan prensibin adı olduğunu kaydedildi. Laikliğin bir 'felsefi inaç' olmadığı ifade edilen cevapta, 'pozitivist laiklik anlayışı'nın çağdığı olduğunu dile getirildi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın din anlayışının, sosyolojik gerçeklerle bağdaşmadığı savunulan cevapta, "Başsavcılığın laiklik anlayışına esas teşkil eden din algısı, gerçek hayattaki sosyolojik din olgusundan uzaktır. İddianamede ve esas hakkındaki görüşte dine, İslâm'a ve
Diyanet İşleri Başkanlığına yönelik perspektif, Türk toplumu ve
Türkiye Cumhuriyetinin hak ve özgürlükler açısından kazanımları, günümüz küresel dünyasının dinî duygu ve olgulara bakışı ve insanlığın inanç ve
ifade özgürlüğü noktasında ulaştığı aşama ile örtüşmeyen, indirgemeci ve dogmatik bir ideolojinin ürünü olarak temayüz etmektedir" denildi.
"Başsavcılığın 'demokratik laiklik' alerjisi anakroniktir" denilen cevapta, davaya delil olarak sunulan delillerin ispat hukuku bakımından delil olma değerinin bulunmadığı ifade edildi. Cevapta, "Partimizin laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu hakkında ikna edici hiçbir delil sunulamamış ve müddei iddiasını ispat edememiştir" denildi.
GOOGLE DAVASI
Davayla ilgili delillerin büyük kısmının, dava açılmasına karar verildikten sonra toplandığı vurgulanan cevapta, delillerden sonuca gidilmediği, tam tersine önce dava açılmasına karar verildiği, ardından delil toplandığı kaydedildi. Başsavcının, delillerin büyük bölümünü internetin önlü arama motoru 'google'dan topladığı dile getirilen cevapta, "İddianameye ek olarak sunulan dosyalarda yer alan
gazete haber ve yorumlarının büyük bir kısmı bunların yayınlanmasından yıllarca sonra internet yoluyla derlenmiştir. Bu nedenle bu dava adeta bir 'google davası'dır. Başsavcı, çok sayıda haber ve yorumu dava açma tarihine yakın bir zamanda anahtar kelime yazarak 'google' arama motorundan arama yapmak suretiyle elde etmiştir" denildi.
Cevapta, iddianamede yer alan delillerin ve konuşmaların, konuşmaların yapıldığı tarihten çok sonra, ilgili gazetelerin internet sayfalarından derlendiği belirtildi. "Davada delil olarak sunulan beyanlar ve haberler hukuken delil değerine sahip değildir" denilen cevapta, gerçeğe aykırı iddiaların delil olarak mahkemeye sunulduğu ifade edildi. Aynı şekilde, tekzip edilen ve aslı olmayan konuşmaların da iddianamede delil olarak kullanıldığı vurgulanan cevapta, yasama dokunulmazlığı kapsamında bulunan sözlerin delil olarak kabul edilemeyeceği kaydedildi.
AK Parti kurulmadan öncesi söz ve eylemlerin partiye mal edilemeyeceği savunulan cevapta, Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül'ün,
kapatma davası açıldığı tarihte AK Parti üyesi olmadığı, bu nedenle Gül'ün söz ve eylemlerinin AK Parti'nin kapatılması için delil olamaacağı belirtildi. Cevapta, "Kapatma davası açılmadan önce Cumhurbaşkanı seçilen kişinin, kapatılması istenen siyasî partiyle hukukî ve fiilî bağı kalmadığından, dolayısıyla siyasi parti mensubu olmasından söz edilemeyeceğinden, iddianamenin sözü edilen bölümleri dayanaktan yoksundur" denildi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet
Fırat, ''
türban savunması''nın kendi söylemleri olmadığını belirterek, ''Savunmada, Anayasa'nın 10 ve 42. maddesinde yapılan değişikliklere ilişkin konulara değinmedik'' dedi.
Fırat, AK Parti Grup başkanvekilleri Bekir
Bozdağ ve
Sadullah Ergin ile
Anayasa Mahkemesine esas hakkındaki savunmayı verdikten sonra çıkışta gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Esas hakkındaki savunmanın 3 ana klasörden oluştuğunu bildiren Fırat, bunun birinci kısmının genel hukuki savunmayı içerdiğini, ikinci klasörün, AK Parti Genel Başkanı ve
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan ile ilgili Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının esas hakkındaki mütalaasındaki iddialara yönelik cevap niteliğinde, üçüncü klasörün ise siyasi
yasak istenen diğer 70 kişi hakkındaki savunmalarla ilgili olduğunu belirtti.
Savunmanın toplam 402 sayfadan oluştuğunu ifade eden Fırat, birinci klasörün 92 sayfa olduğunu, ana savunmayla ilgili kısmın tamamının CD'ler halinde basına dağıtıldığını, partinin sitesinden de savunmaya ulaşılabileceğini kaydetti.
Bir gazetecinin, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ilgili savunmada özel bir bölüm olup olmadığını sorması üzerine Fırat, ''Yok, hayır. Özel bir bölüm yok'' dedi.
Esas hakkındaki savunmalarını sürenin bitimine 13 gün kala verdikleri hatırlatılarak, ''Davanın ne zaman sonuçlanmasını bekliyorsunuz?'' sorusu üzerine Fırat, bunun kendilerine ait bir konu olmadığını söyledi. Fırat, ''Artık bundan sonra tamamen Anayasa Mahkemesinin vereceği takvime göre süreç işleyecektir. Tahmin ediyorum ki yarın, bizim dosyalarımız Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iletilir. Bundan sonra Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı'nın dinlenilmesi safhası var. Anayasa Mahkemesi bu konuda bir gün belirler. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nı dinledikten sonra AK Parti'yi dinlemek için ayrıca bir gün verir. O günde de bizim sözlü savunmamızı yapacak olan bir kişi, savunmayı yapar'' diye konuştu.
Fırat, bir başka soru üzerine, sözlü savunmayı kimin yapacağının belli olmadığını söyledi.
''Anayasa Mahkemesinin türbana ilişkin kararının savunmada yer alıp almadığının'' sorulması üzerine Fırat, ''Türban savunması bizim söylemimiz değil. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın söylemleri arasında yer alan bir şeydir. Anayasa'nın 10 ve 42. maddesi açık. Orada türbanla ilgili bir şey yok. 10. madde eşitlik, 42. madde yüksek
öğretim hakkıyla ilgili düzenlemelerdir ama bunu başkaları, başta Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı türban düzenlemesi olarak algılıyor. O, onun değerlendirmesidir'' dedi.
Dengir Mir Mehmet Fırat, bir başka soruya karşılık da Anayasa'nın 10 ve 42. maddesinde yapılan değişikliklere ilişkin konulara değinmediklerini belirterek, ''Her şeyin ötesinde gerekçeli kararı görmemiz lazım. Kaldı ki bununla da ilgisi yok'' dedi.