Vatandaşla bire bir temas kurmayı
tercih eden
Başbakan Tayyip Erdoğan, bugüne kadar pek alışık olmadığımız bir
siyasetçi portresi çiziyor. Yeni Aktüel'in ulaştığı ilginç bir bilgiye göre, Erdoğan boş zamanlarında illerin
telefon rehberlerinden rastgele seçtiği numaraları arayıp bir sıkıntıları olup olmadığını soruyor; bazı geceler tebdil-i kıyafetle önceden belirlediği
yoksul evlerin kapısını çalıyor. "Bu Erdoğan'ın hakikati" diyen sosyolog-yazar Fatma Karabıyık Barbarosoğlu dikkat
çekici bir tesbitte de bulunuyor: "Ancak çevresindekiler bu hakikati fark etti ve imaja dönüştürmeye çalışıyor. İşte bu tehlikeli!"
"Dün, gecenin saat birinde telefonum çaldı. Baktım, arayan Sayın Başbakan. Kendisiyle epeyce bir süre telefonda sohbet ettik" Bilhassa Turgut Özal'ın başbakanlığı döneminde, merhumun hayli yakın olduğu bazı gazetecilerin köşe yazılarında neredeyse gün aşırı rastladığımız bir cümleydi bu. Elbette sohbetin ayrıntıları ve başbakandan gece vakti esirgenmeyen tavsiyeler de yazılırdı ama 'Başbakan tarafından uykudan uyandırılan çok özel gazeteci' olmanın gururu da satır aralarında hissedilirdi. Bu gece telefonları önceleri çok eleştirildi, zamanla sıradan bir vaka haline geldi. Bugünse köşelerde yazılsa bile, öyle çok dikkat çekmiyor. Peki ya dilinden bu cümleler dökülenler artık sadece anlı şanlı gazeteciler değil, Şanlıurfalı bir
tuvalet bekçisi ya da Kahramanmaraşlı bir köylüyse?..
Kim ne derse desin, AKP'nin yüzde 47 oy almasında büyük 'kişisel payı' bulunan Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, Türk siyasi tarihinin en fenomen figürlerinden biri haline geldi. "Erdoğan fenomeni"ne belki onlarca sebep sayılabilir. Ama bir tanesi var ki, bugüne kadar siyaset sahnesinde pek alışık değiliz: Bazı çevrelerce "vatandaşı azarlar gibi" konuşmakla eleştirilen Erdoğan'ın, öte yandan vatandaşla aracısız, bire bir
iletişim kuran ve sorunlarını not alarak 'bizzat' çözen bir portre çizmesiÖyle ki, sıradan bir vatandaş Erdoğan'ın 'cebini' arayabiliyor; daha da ilginci Erdoğan, ekibine sorununu not bırakan bir yurttaşı ya da medyada gördüğü bir vatandaşı gündüz-gece fark etmeksizin kendisi arayabiliyor! Bu konudaki örnekler sıkça medyaya da yansıyor: Bir sabah programına canlı telefon bağlantısıyla katılarak
karaciğer hastası İzmirli Ali Yılmaz'a
yardım etmesi, kendisini 'cebinden' arayan ve mezralarına su getirilmemesinden yakınan Kahramanmaraşlı bir köylüyle telefonda yarım saat konuşması, çocuğuna Tayyip Erdoğan adını veren Şanlıurfalı tuvalet işçisi Eshat Güzel'i bizzat arayıp
tebrik etmesi, 'savaş yaraları' bir türlü iyileşmeyen sekiz yaşındaki Iraklı Şahzat'ı bir haber kanalında görüp tüm
tedavisini üstlenmesi gibi
Erdoğan'ın halka özel ajandası
Peki Başbakan'ın bire bir iletişim yöntemi nasıl işliyor? Sorumuzu öncelikle,
Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki'ye sorduk ve ayrıntıları ondan öğrendik. Erdoğan, siyasete girdiği ilk dönemlerden itibaren, şahsi telefon numaralarını saklama gereği duymuyor. 2004'te kendinin ve bazı bakanlarının cep telefonlarını kameralar önünde açıklaması hâlâ hatırda. Erdoğan, arayan vatandaşların sorunlarını ya kendi not alıyor ya da o an çevresinde ekibinden kim varsa ona not aldırıyor. Bu kadarla da kalmayıp; televizyonlarda, gazetelerde vatandaşlara dair gözüne takılan öyküleri de not ediyor. Mitinglerde ve yurtiçi gezilerde korumaların arkasından kendisine derdini anlatmaya çalışanları yanına çağırıyor ve onların sıkıntıları da Erdoğan'ın halka özel ajandasında yerini alıyor.
Alınan notların doğruluğu özel
kalem müdürleri ve ekibi tarafından araştırılıyor, bilgiler Erdoğan'a iletiliyor. Ardından bazen ekibinden biri, çoğunlukla da kendisi bu vatandaşları tek tek arıyor ve sorunlarının çözüleceğini söylüyor. İlgili yerin mülki amiri devreye giriyor. Hatta, Erdoğan aklına eser esmez arayabildiği için, vali ve kaymakamların artık uyurken bile cep telefonlarını kapatamadıkları ve 24 saat açık tuttukları söyleniyor. Sorunun halledilip halledilmediğinin takibini genellikle özel kalemi yapıyor. Edindiğimiz bilgiye göre, Erdoğan bazen ekibinin haberi olmadan da "zorda kalmış insanların hikâyeleri"nin peşine düşüyor. Örneğin, Antalya'da
kaza geçiren ama masrafları
sigorta şirketi tarafından karşılanmayan Danimarkalı anne-oğulun hikâyesini, tatilde olduğu sırada televizyondan duyup not ediyor ve bir
ambulans uçakla Danimarka'ya götürülmelerini sağlıyor.
Erdoğan, bu 'özelliği'ni en yakınından en uzağına çevresindekilere de benimsetmiş! Özel kalemi ve ekibi, cep telefonlarına gelen cevapsız çağrıları numarayı tanımasalar bile mutlaka geri arıyor. Erdoğan'ın, partili milletvekilerine de, cep telefonlarını 24 saat açık tutmaları yönünde talimatı var. Hatta bazı milletvekillerinin sırf telefonunu "vatandaşın yüzüne kapattığı için" yeniden seçilemediği söyleniyor. AKP il ve ilçe örgütleri de vatandaşın
doğum ölüm gibi vaziyetlerini takip etmekle; evlere
kutlama ya da taziyeye gitmekle
mükellef.
"Başbakan tam 15.22'de aradı"
Başbakan Erdoğan tarafından bizzat aranan isimlerden, "İnsan Hak ve Hürriyetleri-İnsani Yardım Vakfı" (İHH)
Basın Danışmanı Adem Demir o anı şöyle anlatıyor: "1991'deki Birinci
Körfez Savaşı'nda ABD'nin kullandığı kimyasal bombalar nedeniyle bedeninde oluşan yaralar bir türlü iyileşmeyen sekiz yaşındaki Iraklı Şahzat Hüseyin'in dramını bir haber kanalında gördük. Kanalı arayıp, Şahzat'ın tedavi masraflarını Vakıf olarak üstlendik ve Vakıf binasına getirdik. Başbakan da Şahzat'ı televizyonda görmüş ve konuyu araştırmış. Bir gün saat 15.22'de bizzat aradı, çocukla ilgili bizden bilgi aldı. 'Uygun görürseniz, çocuğa Başbakanlık olarak sahip çıkmak istiyoruz. Masrafların tamamını üstleneceğiz' dedi. İl sağlık müdürünü arayıp devreye soktu. Görevlilere bir de, 'Babası tek başına Şahzat'a yeterince bakamaz' diyerek Musul'daki anne ve kardeşlerinin de bir şekilde Türkiye'ye getirilmesi talimatını verdi. Sonrasında da her aşamayı takip etti. Şahzat'ın tedavisi, özel bir hastanede sürüyor."
AKTÜEL DERGİSİ