Arınç,
İzmir Vakıflar Bölge Müdürlüğünü ziyaret ederek, çalışmalar hakkında Bölge Müdürü Kenan İba'dan bilgi aldı.
Vakıflar Genel Müdürülüğünün kendisine doğrudan bağlı bir kuruluş olduğunu,
bakan olduktan sonra çalışmaları incelediğini anlatan Arınç, bu konuda bilgi almak amacıyla ziyaret gerçekleştirdiğini söyledi.
Hisar
Camisi'nin
restorasyon çalışmalarının, kurulla ilgili bazı pürüzler nedeniyle aksadığını, kuruldan gerekli onayların alındığını ve çalışmaların süratle devam edeceğini belirten Arınç,
bölgeye bağlı illerde pek çok tarihi ve kültür varlığıyla
vakıf eserinin
restore edildiğini, onarıldığını dile getirdi.
Şu anda yapılması gereken çok az sayıda restorasyon olduğunu, bunları da süratle gerçekleştireceklerini ifade eden Arınç, İzmir'de birçok vakfın bulunduğunu,
Musevi,
Hristiyan grupların da vakıfları bulunduğunu hatırlattı. Arınç, şöyle konuştu:
''Biz, vakıf medeniyetinin çocuklarıyız. Musevilerin, Hristiyan grupların, farklı
inanç gruplarının da kiliseleri, gayrimenkulleri var. Biz, sadece Müslümanların dini ihtiyaçlarını karşılayan cami, medrese,
külliye gibi eserleri değil, farklı inanç mensuplarının da vakıf eserlerini restore ve
tamir ediyoruz. Bunlar da elimizde çok sayıda var.''
-YARGI ÜYELERİNİN SES KAYITLARI-
Bir gazetecinin, bazı
yüksek yargı üyelerinin internete düşen
ses kayıtlarıyla ilgili sorusu üzerine Arınç, son zamanlarda
Yargıtay üyelerine ilişkin olduğu söylenen pek çok ses kaydının bulunduğunu, bunlardan birisinde bir daire başkanının avukatlık yapan bir profesörle konuşarak, nasıl dilekçe yazması, hangi konuların dilekçesinde yer alması konusunda tavsiyeler aldığını, bir başkasında da gündeme oturan çok önemli sayılan konuşmaların yer aldığını anlattı. Bakan Arınç, şöyle devam etti:
''Bunlar yeni değil. Geçmişte de yine aynı şahısların, başka şahısların da
Yargıtay üyesi daire başkanı olmasına rağmen, Silivri'de yargılaması devam eden
Erzincan Başsavcısıyla ilgili veya bir başka şahısla ilgili
soruşturma ve kovuşturmalarda
yol haritası çizdikleri, ne yapmaları gerektiği konularında mutabakat halinde olduğu ve bu yol haritasının da harfiyen uygulandığı gibi kamuoyuna yansıyan, ve sahipleri tarafından da reddedilmeyen konuşmalar da var. Yargı adına fevkalade üzülüyoruz. Esasen bu konuşmalar, bunları konuşanların kimlikleri, Türkiye'de yüksek yargıda ciddi sorunlar olduğunu göstermektedir. Sayın
Yargıtay Başkanı zaman zaman bu konularda, 'Olayı soruşturuyoruz, gerekenler yapılacaktır' demesine rağmen, bir seneden bu yana bu soruşturmalar varsa eğer, bunun sonucunda neler yapıldığını hepimiz merak ediyoruz. Kurumların yıpranmasına elbette bu tür olaylar sebebiyle oluyor.
Biz, kurumlarımızın itibarlı ve güçlü olmasını istiyoruz. Bunu Silahlı Kuvvetler için de isteriz, yargı için de isteriz,
bürokrasi için de isteriz. Çünkü, bu kurumları itibarlı yapan şey, şeffaf olmalarıdır, dürüst ve denetlenebilir olmalarıdır ve bu tür olaylar çıktığında, süratle gereğini yerine getirmeleridir. Eğer, bir kurum kendisini bunların dışında görüyor, ne yaparlarsa 'Bizim buna hakkımız var' diye düşünüyorsa, kamuoyunun eleştirileri ve denetlemesi karşısında kurumların ayakta kalması mümkün değildir. Bugün yargıda bir sorun varsa ve bu artık dışarıya vuruluyorsa ve herkes artık bunlardan bahseder hale gelmişse, yüksek yargının kendi içerisinde mutlaka gerekeni yapması düşünülür.''
-''ŞAHSEN ÇOK ÜZÜLÜRÜM''-
Arınç, bir yurttaş olarak da hükümette bir bakan olarak da bir
hukukçu olarak da her şeyden önce bu ülkede yaşayan ve yargıya güvenmek isteyen bir vatandaş olarak da yargının itibarlı, güçlü tarafsız ve bağımsız olmasını istediklerini belirterek, ''Yüksek yargı sadece bağımsızlığı arzu ediyor, 'Biz ne yaparsak doğrudur, kendi içimizde yanlış yapanlar da olsa onları biz bağışlarız' diye düşünüyorsa, ben şahsen çok üzülürüm. Böyle bir yüksek yargının ayakta kalması ilelebet mümkün olmaz. Süratle kendilerini temizlemeli, yenilemeli, denetlenebilir olmalı ve suç teşkil eden bu tür eylemler karşısında gereğini süratle yapmalıdırlar. Hepimiz bunu bekliyoruz'' diye konuştu.