Devlet Bakanı ve Baş
bakan Yardımcısı Bülent Arınç, şu andaki tablonun,
Anayasa değişikliğinin
referandumla
halkın önüne gideceğini gösterdiğini ifade ederek, ''
Türkiye'de büyük bir ekseriyetle Anayasa değişikliğinin gerçekleşeceğini, MHP tabanından en az yüzde 21
destek çıkacağını söyleyebilirim. Bu,
CHP tabanından da yüzde 15'in altında kalmaz. Ben en az yüzde 60 bekliyorum'' dedi.
Bakan Arınç, katıldığı bir televizyon programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Anayasa değişikliği teklifinin
siyasi partiler hakkında
kapatma davası açılmasını düzenleyen 8. maddesinin
TBMM Genel Kurulu'nda görüşüldüğünün hatırlatılması üzerine Arınç, siyasi partilerin demokrasilerin vazgeçilmez unsurları olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
''Eğer biz bugünkü değişikliği yapamazsak veya bu değişiklik kabul edilmezse parlamento tarafından o zaman her parti için başsavcının dava açabileceği ve
Anayasa Mahkemesinin bugünkü profiliyle de bu partilerin çoğu zaman kapatılabileceği ihtimal olarak önümüze gelecek. Dolayısıyla siyasi partiler rejimini güçlendirmemiz lazım.
Siyasi partiler yine de kapatılabilmeli. Tamamen kapatılamaz hükmünü getiremiyoruz. Türkiye'nin gerçekleri, dünyanın gerçekleri var.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği kararlar var, özgürlüklerin belli açılardan sınırlanması gerekebiliyor ama bunu istisnai noktaya getirebilecek, partilerin kolay kapatılmasını mümkünsüz kılabilecek bir
düzenleme yapmamız lazım.''
Daha önceki hükümetler döneminde de bu tür çalışmalar yapıldığını anlatan Arınç, ''Bu
sistemde dava açmayı sabahtan akşama kolaylaştırmıyoruz. Dava açma konusunda yine
Yargıtay Başsavcısının yetkisi ve görevi olmalı ama bir filtre görevi yani bunu kabul edebilecek, buna izin verebilecek bir sistemi getirmek...'' dedi.
Arınç, ''Birçok parti kapatıldı ama
AK Parti kendisine gelene kadar bir inisiyatif sergilemedi'' yönünde eleştiriler olduğunun ifade edilmesi üzerine, bunun yanlış bir değerlendirme olduğunu söyledi. AK Parti'den önce Refah ve Fazilet partilerinde çeşitli görevlerde bulunduğunu kaydeden Arınç, ''Biz her zaman siyasi partileri koruyacak bir sisteme ihtiyaç olduğunu hem söyledik hem de bunu kendi hazırladığımız tekliflerin içine koyduk ama sayımız yeterli değildi, o zamanki konjonktür buna müsait değildi'' diye konuştu.
Bülent Ecevit'in başbakanlığını yaptığı üç partili
koalisyon hükümeti döneminde, partisini temsilen Siyasi Partiler Kanunu üzerinde yapılan çalışmalara katıldığını anlatan Arınç, Ecevit'in kendilerine, 'Siyasi partileri koruyacak bir düzenleme yapmamız lazım' dediğini ve o dönemdeki çalışmaları aktardı. Arınç, ''10 sene öncesinden bu tür çalışmalar yapıyorduk. Sonra da bunların gerekliliği ortaya çıktı ama bugüne kadar maalesef bu mümkün olmadı'' dedi.
CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal'ın, ''altında bir cephanelik bulunsa bile partiler kapatılamayacak'' şeklinde bir eleştirisi olduğunun belirtilmesi üzerine Arınç, şunları kaydetti:
''Sayın Baykal burada sadece polemik yapıyor. Bunların hepsi uç örneklerdir. Şu anda yeni düzenlemede de bir siyasi parti kapatılabilir. Onu yasaklamıyoruz, onun kapısını kapatmıyoruz ancak
Yargıtay Başsavcısının ciddi bir dava açabilmesi için bir filtreye ihtiyaç var. Yoksa savcı diyor ki 'Benim iki dudağımın arasında değil. Ben sadece dava açarım, görevim dava açmak. Mahkeme karar versin' diyor. Komite, dava açılmasına izin vermezse o parti hakkında
kapatma davası açılamayacak ama eğer o partinin işlediği suçlar itibarıyla partinin kapatılmasına yol açacak
eylem yapan üyeleri varsa bunlar, şahsi suçları itibarıyla elbette yargılanacak.''
-''AĞIRLIKLI GÖRÜŞ GERİYE YÜRÜMEYECEĞİ ŞEKLİNDE''-
Arınç, ''Değişiklik gerçekleşirse Ahmet Türk'ün Meclis'e dönme ihtimali beliriyor diye bir görüş var. Katılır mısınız?'' sorusunu da şöyle yanıtladı:
''Biz bu hazırlıkları yaparken bu ve buna benzer yani yargılamanın iadesi veya bir başka sebeple, şunlar şunlar da
istifa edilebilirler mi... Diyelim ki
HSYK ile ilgili bir düzenleme yapıyoruz ama geçmişte HSYK'nın bir savcı hakkında meslekten çıkarma kararı verdiğini, bunun bütün kamuoyunda ben de başta olmak üzere üzüntüyle karşılandığını söyleyebilirim. Acaba bu düzenleme onun mesleğe dönüşünü veya yargı yoluna gidişini mümkün kılabilir mi? Genele yakın yani ağırlıklı görüş 'hayır, bunun mümkün olmadığı'' şeklinde oldu. Ancak bir yorum yapılabilir ve buna yargı 'Bunlar da yararlanabilir' derlerse mümkün olabilir.
Ceza hukukunda temel bir prensip var, ceza kanunlarında yapılan sanığın lehinde değişiklikler geçmişe de yürüyebiliyor ama bir anayasal bir madde farklı bir şey. Bir idari farklı bir şey. Buna şüphesiz yargı karar verecek ama şu anda ağırlıklı görüş, geriye yürümeyeceği şeklinde.''
MHP'nin tavrına ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine ise Arınç, avukatlık yaptığı dönemde 12
Eylül sonrası ''
Manisa, Aydın, Denizli ve
İzmir ülkücülerinin davasına baktığını'' belirterek, şunları söyledi:
''O zamandan bu yana ülkücü olduğunu iddia ederek gelen pek çok kişiyle görüşüyorum, bunlardan büyük bir kısmı da geçtiğimiz günlerde bir
deklarasyon yayımladı.
12 Eylül'ün mağduru olarak yıllarca cezaevinde kalmış olan insanlar darbeden
hesap sorulabilecek bir noktaya Meclis'in gelmiş olmasını büyük bir alkışla, büyük bir açık yüreklilikle kutluyorlar ve MHP'li olarak şu anda kendilerini ifade edenler de MHP'nin buna 'Evet' oyu vermesi gerektiğini söylüyorlar ama Sayın Bahçeli bu deklarasyon üzerine bu kişileri ismen de anmak suretiyle 'eskimiş, müsvedde' kelimeleriyle biraz da küçülterek bir konuşma yaptı.
Buna rağmen ben şunu söyleyebilirim: Bir referandumda bu halkın önüne gelecekse -ki tablo onu gösteriyor- Türkiye'de büyük bir ekseriyetle Anayasa değişikliğinin gerçekleşeceğini, MHP tabanından en az yüzde 21 destek çıkacağını söyleyebilirim. Bu, CHP tabanından da yüzde 15'in altında kalmaz. Söylediğim bir sözü tekrar edeceğim; ben en az yüzde 60 bekliyorum.''
Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''Referanduma gideceksiniz, millet 'Evet' diyecek ama siz bunu bile iptal ettirme cüretini gösterebileceksiniz. Bu ne demokrasiyle ne bir başka şeyle bağdaşır'' dedi.
CHP'nin, üç maddenin paketten ayrılması halinde Anayasa değişikliğine destek vereceğine ilişkin önerisi ve bunun kamuoyundan destek gördüğü belirtilerek, ''Neden böyle bir uzlaşma yoluna gitmediniz?'' sorusu üzerine Arınç, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın Anayasa değişikliği konusuna, maddeleri ayırt etmeksizin, cepheden karşı çıktığının ve AK Parti'yi suçladığının bilindiğini kaydetti.
Değişiklik teklifinin Meclis'te görüşülmeye başlanmasıyla Baykal'ın ''kendince bir atak yaptığını'', daha önce de ''referanduma gitme konusunda hukuki ve siyasi ne kadar engel varsa çıkartacağız'' yönünde sözleri olduğunu söyleyen Arınç, şöyle devam etti:
''Şu kanaat bizde hasıl oldu: Demek ki 24'üne Meclis'te bizimle beraber '
evet' verecek ama üç tanesinde halk oylamasına gitmesin diye milletvekillerinden 110 tane
imza bulacak, Anayasa Mahkemesinde referandum sürecini durduracak hatta
referandum sonucu ne olursa olsun onu Anayasa Mahkemesi'nde iptal ettirme yoluna gidecek. O zaman 'iyi niyetli değil ve referanduma gidilmesini istemiyor' diye bir düşünce bizde hasıl oldu.''
CHP'nin, TBMM
Anayasa Komisyonu raporuna muhalefet şerhi koyduğunu ifade eden Arınç, ''Bu ne perhiz bu ne
lahana turşusu? Anayasa Mahkemesine eğer 110 imzayla gidersen, bozma çıkar veya çıkmaz bilmiyorum. Çıkmaması lazım ama çıkarsa TBMM görevini elbette yapacaktır. Böyle bir ihtimali ben çok yakın görmüyorum. Özellikle Anayasa Mahkemesinin oluşumuyla ilgili bir madde de görüşülecek, kendisiyle ilgili bir konuda Anayasa Mahkemesinin nasıl karar vereceğini de düşünmemiz lazım ama Sayın Baykal belki bir
kaosu arzu ediyordur'' diye konuştu.
Arınç, Anayasa değişikliğinin referandumla kabul edilmesi ancak daha sonra Anayasa Mahkemesinin bunu iptal etmesi durumunda Türkiye'de bir kaos bekleyip beklemediği sorusunu ise şöyle yanıtladı:
''(411 el kaosa kalktı) diye bir gazetenin başlığıyla Türkiye'nin içine girdiği süreci hepimiz çok iyi biliyoruz. Bunun arkasından bir kapatma davası, Türkiye'de işlerin durması,
ekonomik önlemler, arkadan global bir
kriz... Türkiye çok
şükür ki bunu çok iyi bir şekilde atlattı. Şimdi referanduma gideceksiniz, millet 'Evet' diyecek ama siz bunu bile iptal ettirme cüretini gösterebileceksiniz. Bu ne demokrasiyle ne bir başka şeyle bağdaşır. Anayasa Mahkemesi elbette bunları dikkate alacaktır ama hala hafızalarımızda 10 ve 42. maddenin iptali, hala hafızalarımızda 367 gibi herkesin gülüp geçtiği ama cumhurbaşkanlığı sürecini tamamen kökten etkileyen bir karar var.''
-''ISKARTA PULLARI TOPLUYORLAR''-
Muhalefetin Anayasa değişiklik teklifinin birinci, ikinci ve üçüncü maddelerinde ''çok haşin bir muhalefet yaptığını'', memurların toplu
sözleşme yapma imkanını getiren bir düzenlemeye geçmişte
sendika başkanlığı yapmış CHP milletvekillerinin bile karşı çıktığını dile getiren Arınç, bu kadar karşı çıkmalarına rağmen CHP'lilerin oylamalara katılmamasını eleştirdi.
Bülent Arınç, ''Ben bir muhalefet partisiysem ve cepheden karşı çıktığım bir konuda eleştiriyorsam, hemen gidip sandığa oyumun rengini de belli etmeliyim ama bütün milletvekillerine 'sandığa gidip oy kullanmayacaksınız' diyorlar. Bir tek korkuları var, içlerinden
fire verme endişesi. Ola ki CHP'li milletvekillerinden bazıları büyük bir yanlışlık yaparak beyaz oy kullanabilirler'' diye konuştu.
Kendi partileri için böyle bir endişelerinin olup olmadığının sorulması üzerine ise Arınç, her partide böyle bir endişe olabileceğini ancak birinci oylamada 333 oy çıkmasıyla bu konuda aklandıklarını dile getirdi.
Oylamalara katılan bir partinin de ''ıskarta pulları'' topladığını anlatan Arınç, ''Bu partiler bu yöntem ve bu tavırlarıyla kaybediyorlar. Buradan çıkacak, referanduma gidecek ve referandumda her partinin tabanı mutlaka oy verecek. O zaman onların temsilcileri burada 'hayır' derken milletin aslı 'evet' derse bu partiler başlarına geleceği düşünsün'' dedi.
-BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞMALARI-
Başkanlık sistemi konusundaki
tartışmaların hatırlatılması ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün görev süresinin ne zaman dolacağının sorulması üzerine Arınç, ''Herhalde ekseriyet 2012, 5 yıl olarak. Günü gelmediği için kesin bir karar verme noktasında olmadık'' dedi.
Arınç, 2012'de ilk kez halk tarafından
cumhurbaşkanı seçileceğini belirterek,
başkanlık sistemi tartışmalarının Türkiye'de yeni olmadığını ifade etti.
''(Başkanlık sistemi çok kötüdür, çok çirkindir, çok yanlıştır) dememek lazım. O iyi bir altyapı gerektiriyor. Anayasal kurumlar, siyasi partiler,
seçim kanunu ve cumhuriyetin kurumlarının işleyişi bakımından da iyi bir alt yapı gerektiriyor'' diyen Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın prensip olarak konuyla ilgili düşüncelerini söylediğini, bugünden yarına böyle bir değişikliğin yapılmasının düşünülemeyeceğini dile getirdi.
Arınç, şunları kaydetti:
''Bu konuşmaya bile tahammülü olmayanlar var Türkiye'de. Mesela Sayın
Özyürek, 'Bu bir diktatörlük özlemidir' diyor. Başkanlık sistemini düşünmek ve tartışmak diktatörlük özlemi değildir ama şeflik dönemine özlem duyanların böyle bir laf etmesini de garipsiyorum doğrusu. Şeflik dönemini, tek parti dönemini yaşadı Türkiye. Eğer
başkanlık sisteminin kötülükleri ona bakarak söyleniyorsa o ayrı bir sistem, o ayrı bir rejim. Başkanlık sistemi bugün demokratik bir yönetme biçimi. Güncel bir tartışma yapmıyoruz, fikir bazında bir konuşma yapıyoruz. 'Türkiye ileride başkanlık sistemine geçebilir' diyen bir insana da 'Söyletmem, vurun' denmemeli. Bunu herkesin rahatlıkla konuşabilme hakkı olmalı.''
-''ŞARTLANDIRILMA ÇOK KÖTÜ''-
Bülent Arınç, ''Her gün bir
yumruk haberi gelmeye başladı. Endişeli misiniz Türkiye'nin gidişatından?'' sorusunu yanıtlarken de bu yöndeki endişesini daha önce dile getirdiğini belirtti.
Siyasetçilerin kullandıkları üsluba dikkati çeken Arınç, ''Mayın yasası görüşülürken biz vatan haini oluyoruz. Demokratik
açılım konuşuluyor, biz bölücü oluyoruz,
PKK ile iş birliği yapan oluyoruz. Bunu siyasi liderler, şunlar, bunlar söylerse bunların milletvekilleri, onların tabanı size vatan haini gözüyle bakmaya başlarsa, '
Şehit cenazesi geldiğinde bunun sorumlusu hükümettir, hükümet demokratik açılım diyerek bunlara yüz veriyor' düşüncesi birilerinin aklına biraz daha fazla yer etmeye başlarsa, bakışlar değişirse, düşmanca tutumlar artarsa sonunda olacağı budur'' diye konuştu.
Toplumun bu konuda duyarlı olduğunu ve yaşananların bireysel olaylar olduğunu ifade eden Arınç, ''Sayın Ahmet Türk'e vuku bulan olay karşısında Türkiye adeta kenetlendi. Şimdi Sayın Bakan'a yapılan bu terbiyesizce tutum karşısında da bütün Türkiye'de, herkes büyük bir üzüntü içerisinde. Daha çok dikkat edeceğiz ama insanlar şartlandırılıyor ama bu şartlandırılma çok kötü. Siyasetçilerin başta biz dahil üsluplarına, söyledikleri sözlere çok daha fazla dikkat etmesi lazım'' diye konuştu.