Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "İfade özgürlüğünün hakaret özgürlüğü olarak kullanılıp anlaşılması üzerinde ciddiyetle yeniden düşünmeliyiz. Hakaretle eleştiriyi birbirine karıştırmamalıyız. Eleştiriye evet ama hakarete hayır." dedi.
Erdoğan, 11 Eylül sonrasındaki gelişmelerin, özellikle batı ile İslam dünyası arasında giderek derinleşme eğilimi gösteren fay hattının bulunduğunu gösterdiğini söyledi. Aşırı uçların, her iki tarafta da bu durumu sorumsuzca istismar ettiğinin açıkça ortaya konulduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:
''Şuna hep birlikte inanmamız gerekir. Aşırılıklar her zaman zarar verecektir. Zarar vermeye devam edecektir. Aslolan orta yolu bulabilmektir. Yani merkeze yakın olabilmek bana göre insanlığın mutluluğu için insanlığın huzuru için çok çok önem arz etmektedir.
Bir yanda dini veya kültürel değerleri maske olarak kullanan terörist eylemler, diğer yanda kendisi gibi düşünüp yaşamayanları ötekileştirerek, farklılıklarımızı düşmanlık sebebi gibi gösterenler durumu bir krize dönüştürmeye çalışmaktadırlar. Sonuçta batıda her geçen gün güçlendiğini gördüğümüz İslam karşıtlığı ve buna bağlı olarak gelişen yabancı düşmanlığı, İslam dünyasında ise 'Kendi değerlerine yönelik bir saldırı altında olduğu algılaması' bizi tehlikeli bir çatışma ortamına sürmektedir. Bu, kin ve nefret duygularını tahrik etmektedir.
Bütün bu olaylar karşısında, gerek değerli meslektaşım Zapatero, gerekse şahsım olarak birlikte yayımladığımız bildiride aslında tüm olayları soğukkanlılıkla izleme, takip etme ama bir gerçeği de ortaya da koymaktan hareketle şunu ifade ediyorum. O da her toplumun kutsalları vardır. Dolayısıyla bu zaman olur din, zaman olur kültürel değerler, zaman olur gelenek. Bu değerlere, bu kutsallara saldırma hakkına kimsenin hakkı yoktur. Çünkü özgürlüğün de bir sınırı vardır. Sınırsız özgürlük asla olamaz. Bu teori bazında olabilir ama pratikte, bunun pratiği hayat boyunca, tarih boyunca olmamıştır. Aynen bu bir başkasının özgürlük sınırına tecavüz etmektir. Eğer bir başkasının özgürlük sınırına tecavüz ettiğinizde en azından bu kin ve nefreti, kin ve nefreti aştığı zaman da bireysel terörü doğurur. Bu toplumlar arasında olduğunda toplumsal terörü doğurur. Tahrik eder, teşvik eder.''
KIYAMET HABERCİLERİ
Bu aşamada herkese tarihi bir sorumluluk düştüğünü vurgulayan Erdoğan, gelinen noktada ''Medeniyetler çatışması'' türü senaryoların güçlenmesine yol açan bu eğilimlerin dünya barışına katkı yapmadığını ve herkesi sonu olmayan karanlık bir dehlize doğru çektiğinin görüldüğünü ifade etti. Bu sorumlulukla, insanlığın ortak geleceğini kıyamet habercilerine teslim etmemesi gerektiğini belirten Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''İnanıyorum ki çatışma senaryolarının insanlık için önü alınamaz bir yazgı olmadığı konusunda herhalde benimle aynı görüşü paylaşırsınız.
Kültürel farklılıklarımızı ve kimliklerimizi koruyarak barış içinde bir arada yaşamanın yollarını arayıp bulmak zorundayız. Geçmiş dönemin parametreleri, soğuk savaş döneminin kavramları içinde bulunduğumuz durumu açıklamakta sadece yetersiz kalmamakta, bizi yanlış sonuçlara götürebilmektedir. Onun için diyorum ki hepimiz ezberimizi bozmak mecburiyetindeyiz. Çünkü gelecek korkular üzerine asla bina edilemez. Zaman umutlarımızın peşinden gitme, zaman ortak aklın ve sağduyunun sesini yükseltme zamanıdır.
Bu itibarla, işe birbirimizi daha iyi anlamaya, hassasiyetlerimize saygı gösterebilmeye, hak ve hukukumuzu kullanırken birbirimizin hukukunu çiğnememeye, güvensizlik yaratacak ve çatışmaya yol açacak tutumlardan uzak durmaya ve en önemlisi bize karşı 'Onlar' veya 'Ötekiler' türünden zihniyetler yaratmaktan özenle bir defa çalışmakta kararlı olmayıyız ve çalışmayı da başlatmalıyız.
Özellikle ifade özgürlüğünün hakaret özgürlüğü olarak kullanılıp anlaşılması üzerinde ciddiyetle yeniden düşünmeliyiz. Eleştiri farklıdır. Hakaret farklıdır. Hakaretle eleştiriyi birbirine kesinlikle karıştırmamamız gerekiyor. Eleştiriye evet ama hakarete hayır.
Özellikle ifade özgürlüğünün hakaret özgürlüğü olarak anlaşılıp kullanılması üzerinde ciddiyetle yeniden düşünmeliyiz. Coğrafyanın bir kalkan teşkil etmediği ve dünyanın neresinde olursa olsun insanların ve toplumların giderek artan bir etkileşim içine girdiği günümüzde bunu başarmamız ve başarıyla bir sonuca kavuşturmamız, tarihte daha önce hiç olmadığı kadar zor ve fakat hayati derecede önemli bir sınav olarak karşımızda durmaktadır.''
''DEMOKRASİ ÖZGÜRLÜKLERİN İTTİFAKIDIR''
Erdoğan, demokrasinin bir özgürlük rejimi olduğu kadar bir uzlaşı ve tahammül rejimi olduğunu da vurguladı.
Demokratik toplumların özgür toplumlar olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, özgürlüğün tanımı gereği asla dışlayıcı olamayacağını söyledi. Farklı düşünce ve yaşam biçimlerinin, farklı kültürlerin dışlandığı toplumlarda özgürlüğün zaten bir sorun olmadığını kaydeden Erdoğan, bu nedenle özgürlüğün çoğulcu olması gerektiğini dile getirdi. Kendisinin buna, ''Demokrasi özgürlüklerin ittifakıdır'' dediğini bildiren Başbakan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
''Bunun altını özellikle çiziyorum. Demokrasi özgürlüklerin ittifakıdır. Ancak bu noktada karşımıza önemli bir tehlike çıkmaktadır. O da özgürlüklerin çatışması tehlikesidir. İşte bunu nasıl önleyeceğimiz üzerinde düşünmemiz gerekir. Zira bu, özgür toplumlara kendi içlerinden yükselen en büyük tehlikedir. Özgürlüklerden kaynaklanan ve özgürlüklere yönelen bir tehdittir aslında. Şiddet ve özgürlüğün bir arada yaşayamayacağını hepimiz tarihi tecrübeyle biliyoruz. Öyle ise şiddet üretmeyen bir özgürlük kültürü geliştirmeyi başarmak zorundayız. Özgürlüklerin çatışmasına meydan vermeyecek bir özgürlük ittifakını tesis etmek zorundayız.
Hepimizin birbirimizle çatışmadan özgürce yaşabileceği dünya idealidir bu. Bunu gönüllü birliktelik olarak da ifade edebiliriz. Ancak insani değerlerden veyahut da insanı değerlerinden soyutlayan bir özgürlük anlayışıyla bunu başarmamız kabul edelim ki mümkün değildir.
Bireysel ve toplumsal kimliklerimiz insanın maddi varlığını aşan bir mahiyet taşır. İnsan onuru, insan haysiyeti dediğimiz şeydir bu. Kimliklerimizi şekillendiren şey değerler sistemimizdir. İşte bunları nasıl koruyacağız? Antisemitizm veya İslam karşıtlığı gibi kimlik değerlerimize yönelik saldırı ve aşağılamaları başkalarının özgürlüğü olarak gördüğümüz bir dünyada bir arada yaşama idealini nasıl gerçekleştirebiliriz?
Antisemitizmi nasıl insanlık suçu olarak görüyorsak, görmemiz gerekiyorsa, İslamofobyayı da biz insanlık suçu olarak görme sorumluluğumuz olduğuna inanıyoruz.
Eleştirel düşünce bilimsel ve toplumsal düşüncenin şartıdır. Ama kabul edelim ki hakaret öfke ve şiddeti davet etmektedir. Bundan sonra da davet edecektir. Her toplumun kendi tecrübesi farklıdır. Bu Ortadoğu'da farklıdır. Türkiye'de farklıdır.
Bazı toplumlarda demokrasi bireyin dini baskılardan özgürleşmesi şeklinde tezahür etmiş olabilir. Ama hiçbir kültür kendi tarihi tecrübesini bir üstünlük anlayışıyla başka kültürlere asla dayatmamalıdır. Çünkü ancak farklılıklarımızı kabul ederek sağlıklı bir gönüllü birliktelik tesis edebiliriz.
İspanyol meslektaşım Zapatero ile birlikte eş başkanlığını yürüttüğümüz Medeniyetler İttifakı girişimi işte tamamen bu amaca yönelik bir gayretin, bu amaca yönelik bir anlayışın sonucudur.''
MEDENİYETLER İTTİFAKI GİRİŞİMİ
Medeniyetler İttifakının, uygarlıklar arasında bir hiyerarşi olmadığını, her toplumun tarih boyunca insanlığın gelişimine kendi özgün katkısını getirdiğini içerdiğini kaydeden Erdoğan, bugün gelinen noktada tüm kültürlerin ve dinlerin birbirleriyle sürekli bir etkileşim içinde olduğunu ifade etti.
İnsanlar ve toplumlar arasındaki farklılıkların insanların birbirini öteki olarak görmeye veya bir üstünlük sıralamasına tabi tutmaya mazeret teşkil edemeyeceğini anlatan Erdoğan, Medeniyetler İttifakının tam aksine kültürel üstünlük varsayımlarının bir kenara bırakarak farklılıkları zenginlik sayan gerçekçi bir kültürel çoğulculuk modelini önerdiğini söyledi.
Bu konuda atılacak adımları belirlemek üzere farklı kültür ve dinleri temsil eden 20 saygın kişinin bir araya geldiğini belirten Başbakan Erdoğan, ''Akil Adamlar Grubu'' denilebilecek ekibin bir eylem planı hazırladığını hatırlattı.
Erdoğan, bu eylem planının, okullarda okutulan tarih ve din kitaplarının gözden geçirilmesinden, hoşgörü ve karşılıklı anlayış kültürünün öğretileceği özel müfredatın geliştirilmesine, internetin ve teknolojinin imkanlarının bu amaçla daha etkin bir şekilde kullanılmasından sivil toplumun örgütlenmesine kadar birçok pratik tedbiri içereceğini bildirdi.
Erdoğan, Akil Adamlar Grubunun çalışmaları ile ilgili şunları söyledi:
''Gençlerimizin zihinlerinin önyargı ve karalamalarla kirlenmemesi, bunun için en küçük yaştan itibaren modern bir eğitim anlayışının geliştirilmesi, farklı kültürler arasındaki etkileşimin en ön saflarında yer alan göçmen toplulukların ortak bir geleceğe güvenle bakabilmelerinin sağlanması ve günümüze etkileme kapasitesi diğer tüm güçleri aşan medyanın sorumlu bir iletişim anlayışıyla hareket etmesi fevkalade önem taşımaktadır.
Grubun çalışmalarında aynı zamanda radikalizmin arka planında yer alan siyasi zemine de değinilmekte ve pratik öneriler getirilmese de halklarımızın gönüllerindeki adalet duygusunun güçlendirilmesini sağlayacak somut adımlar atılması istenmektedir. Bu bağlamda, özellikle Arap-İsrail ihtilafı, Irak'taki durum, küresel gelir dağılımındaki eşitsizlik ve dünyanın çeşitli bölgelerinde devam eden bunalımlara dikkat çekilmektedir.
Bence bu yaklaşım, girişimin gerçekçi niteliğini de yansıtmaktadır. Zira ortak değerlerimizi yüceltmek ve görünür kılmak için ne kadar çaba gösterirsek gösterelim, onları halklarımızın en fazla ihtiyaç duyduğu anlarda uygulamaya koyamaz ve çifte standartlara izin verirsek medeniyetler İttifakı yönündeki gayretlerimizin başarıya ulaşamayacağı açıktır.
Sorunun sadece tarifinin değil, ardında yatan temel etkenlerin tahlilini ve alınabilecek somut tedbirlerin belirlenmesini öngörmesi de Medeniyetler İttifakının uygulamaya dönük niteliğini açıkça ortaya koymaktadır. Bence bu alandaki çabalara yapabileceği en önemli katkıda bu olacaktır.
Sonuç olarak şu gerçeği bir kez daha ifade etmek istiyorum. Eğer dünya küresel barışı sağlamakta kararlıysa 'Medeniyetler İttifakının oluşturulması şarttır' diye inanıyorum. Ama yok küresel teröre zemin hazırlanacaksa o zaman da 'Medeniyetler çatışmasının seyircisi olmaya devam edelim' diyorum. Ben Medeniyetler İttifakı çabamızın yalnız kalmayacağımıza ve başta Avrupa Konseyi ile üye ülkeler olmak üzere tüm uluslararası camianın bu amaç etrafında birleşeceğine olan inancımı bir kez daha ifade ediyorum.''
Başbakan Erdoğan'ın AKPM Genel Kuruluna yaptığı konuşmayı eşi Emine Erdoğan da genel kurul sıralarından izledi.
Başbakan Erdoğan, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'ndeki (AKPM) temaslarında AKPM binasına gelişinde AKPM Başkanı Rene Van Der Linden tarafından karşılandı.
Erdoğan Meclis şeref defterini imzaladı.
Fotoğraflar: AA