Babacan,
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda,
Dışişleri Bakanlığı ile AB Genel Sekreterliğinin 2008 yılı
bütçelerinin sunumunu yaptı.
Kıtaların, dinlerin ve kültürlerin hem
birleşme hem de geçiş noktasında yer alan
Türkiye'nin dünyadaki gelişmelerden yakın etkilendiğini belirten Babacan, Türkiye'nin, özellikle yakın çevresindeki barış ve istikrarla ilgili sorunların çözümüne yönelik çabalarda, hem ulusal çıkarlarının hem de tarihi sorumluluğunun gerektirdiği etkin rolü oynamaya devam ettiğini söyledi.
Türkiye'yi dünyayla daha iyi entegre etmeye yönelik çabalar çerçevesinde, içe kapanmacı ve izolasyonist değil, dışa açılımcı ve katılımcı bir yaklaşımı benimsediklerini vurgulayan
Ali Babacan, ''Böylesine değişken ve belirsizliklerle dolu bir konjonktürde, sadece gelişmelere tepki vermekle yetinen edilgen bir dış
politika izlememiz de mümkün değildir. Hükümetimiz, 21. yüzyılın gereklerine uygun,
gündem belirleyen, inisiyatif alan, proje geliştiren, dinamik, çok boyutlu, tutarlı ve ulusal vizyonumuz doğrultusunda adım adım ilerleyen bir dış politika çizgisine sahiptir'' diye konuştu.
Bakan Babacan, sözde ''medeniyetler çatışması'' bağlamındaki tartışmaların, daha çok 3 kutsal dinin doğuş yeri olan
Ortadoğu ekseninde ve özellikle de İslam'la Batı dünyasının değerleri arasında uzlaşmaz çelişkiler bulunduğu şeklindeki hatalı varsayıma dayalı olarak yürütüldüğüne dikkat çekti.
AB ile müzakere sürecinin Türkiye'yi uluslararası yatırımlar için bir cazibe merkezi haline getirdiğini kaydeden Babacan, 2006 yılından itibaren Türkiye'ye giren doğrudan
sermaye miktarının yıllık 20 milyar doların üzerinde olduğunu vurguladı.
''İÇ HUZUR, HER TÜRLÜ MÜLAHAZANIN ÜZERİNDEDİR''-
Dışişleri Bakanı Babacan, son zamanlarda yaşanan
terör olayları ve
Irak'a ilişkin konulara da değinerek, şöyle devam etti:
''Terör örgütü
PKK'nın, sınırlarımızın hemen ötesinde, Irak'ın kuzeyinden haince saldırılarında daha da cüretkar hale gelmiş olmasının gösterdiği gibi, Türkiye, güney sınırlarında hala ciddi güvenlik sorunlarıyla karşı karşıyadır. Türkiye'ye uzun yıllardır musallat olan bu sorunun üzerine gitme ve Irak'ın kuzeyini bir terör yuvası olmaktan çıkarma konusunda kararlıyız. İnsanlarımızın can güvenliği ve
ülkemizin iç huzuru her türlü mülahazanın üzerindedir.
Türkiye, kendisini bu tehdide karşı koruyacak güce de iradeye de sahiptir. Bu konuda uluslararası hukuk da bizden yanadır. Hükümetimiz, sorunun çözümüne yönelik tüm önlemleri bütün boyutlarıyla değerlendirmekte ve gereken adımları da atmaktadır.''
Terörizmi yenme konusundaki kararlılık kadar, Irak içinde oldu bitti yaratma girişimlerine de karşı olduklarını anlatan Babacan, bu çerçevede, Kerkük'de yapılması öngörülen referandumun Irak Meclisince gelecek yıla ertelenmiş olmasının doğru yönde bir adım olarak değerlendirdiklerini bildirdi.
''ELLE TUTULUR SONUÇ ALINMASI...''-
Türkiye'nin Irak'la ilgili olarak izlediği politika ve ilkelerin açık, samimi ve tutarlı olduğunu ifade eden Ali Babacan, ''Irak'ın
bağımsızlık ve egemenliği ile ulusal birlik ve
toprak bütünlüğünün korunması bizim için vazgeçilmez önemdedir'' dedi.
Irak'ta bir ulusal uzlaşı ve siyasi
diyalog kültürünün geliştirilmesine ihtiyaç olduğuna dikkati çeken Babacan, ''Ayrıca, savaş ve şiddet olaylarının yıkımına uğramış Irak'ın istikrar,
refah ve huzura kavuşmasına komşuları da katkıda bulunmalı, terörizmle mücadele konusunda Irak ve tüm komşuları arasında
işbirliği güçlendirilmelidir'' diye konuştu.
Irak'la ilgili gelişmeler ve özellikle PKK terörü sorununun, ABD ile ilişkilerde öncelikli yerini koruduğuna işaret eden Babacan, şunları söyledi:
''Terörle mücadele alanında, Irak bağlamında ihtiyaç duyulan ortak çalışmanın süratle ve sonuç verici biçimde yapılıp yapılamayacağı hususu, bugüne kadar çeşitli sınavlardan başarıyla geçmiş olan ikili ilişkiler bakımından yeni bir sınama teşkil etmektedir.
Transatlantik bağlarımız içinde özel bir yeri olan ABD ile ikili, bölgesel ve uluslararası konularda stratejik bir işbirliğimiz mevcuttur. Soğuk
Savaş döneminde daha çok güvenlik ve
savunma odaklı olan ilişkilerimiz, daha sonraki yıllarda ekonomi, ticaret, yatırım, enerji, bilimsel ve akademik işbirliği ve
sivil toplum düzeyinde artan temaslarla giderek derinleşmiştir. İkili işbirliğimiz, gerek küresel gerek bölgesel anlamda barış, güvenlik ve istikrara önemli katkılar yapmaktadır. Ortak gündemimizin en öncelikli ve acil maddesini teşkil eden
terörle mücadele konusunda da en kısa zamanda somut ve elle tutulur sonuçlar alınması önem taşımaktadır.''
''ABD ARTIK KAVRAMIŞ DURUMDADIR''
Dışişleri Bakanı ve
Başmüzakereci Babacan, Baş
bakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 5 Kasım'da görüştüğü Başkan Bush'un,
terör örgütü PKK'yı ''Türkiye, ABD ve Irak'ın ortak düşmanı'' olarak tanımlamış olmasının önemine dikkati çekti.
Babacan, şöyle devam etti:''ABD, Türkiye'nin bu konuda somut adımlar atılmasını beklediğini artık kavramış durumdadır. PKK terör örgütüne karşı alınacak askeri, diplomatik ve siyasi önlemler konusunda ilgili makamlarımız arasında doğrudan
iletişim kanallarının ve eşgüdümün güçlendirilmesine başlanmıştır. Ayrıca, iki ülke arasında sağlam, hızlı,
modern teknolojiye dayanan ve eyleme yönelik istihbarat paylaşımının acilen gerçekleştirilmesi konusunda da görüş birliğine varılmıştır.
Türkiye bu süreç içinde Irak'ın kuzeyinden güvenliğine yönelebilecek yeni tehdit ve saldırılar karşısında kendisini koruma hakkını her zaman elinde bulunduracak ve gerektiğinde kullanmakta bir an için dahi tereddüt etmeyecektir.''
1915 olaylarına ilişkin tasarının gösterilen çabalara rağmen Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde kabul edildiğini anımsatan Ali Babacan, ''Genel Kurulda da kabulü halinde Türk-ABD ilişkilerinde onarılması çok zor yaralar açabileceğini ABD yönetimi iyi bilmekte ve bu olasılığı bertaraf etmek için yoğun çaba harcamaktadır. Biz de böyle bir gelişmeyi önlemeye yönelik gayretlerimizi her düzeyde ve her imkanı kullanarak sonuna kadar sürdüreceğiz'' diye konuştu.
AA