Bahçeli, partisinin
Ankara 2. Bölge İstişare Toplantısında yaptığı konuşmada,
AK Parti'nin iktidara geldiğinden bugüne kadar geçen süreyi, ''meselelerine çözüm bekleyen millet, huzur, istikrar ve güven arayan
Türkiye için hayati fırsatların kaçtığı, Türkiye'nin geleceğinin ipotek edildiği ve derin açmazlara sürüklendiği'' dönem olarak nitelendirdi.
AK Parti hükümetinin ''umudunu ve meşruiyetini
yurt dışı unsurlarla işbirliğinde, yabancıların dayatmalarına teslimiyette ve
sanal başarı yalanlarında aradığını'' öne süren Bahçeli, ''18
Kasım 2002'den 3
Mart 2007'ye kadar geçen toplam 1.566 gündür iktidarda olan 58. ve 59. AKP hükümetlerinin bu kara dönemi, siyasi tarihimizde bir fetret devri olarak anılacaktır'' dedi.
Türkiye'nin, ''çok yönlü ve boyutlu
ihanet ortaklığının saldırılarıyla karşı karşıya bulunduğunu, etnik tuzaklarla döşeli bir yola itilmeye çalışıldığını'' iddia eden Bahçeli, bunun sonunda da ''yapay milletler''den oluşan ve yeni tanımı ''federal'' olan farklı bir devlet kurulmak istendiğini savundu.
''Bu ihanet fikrinin gerçek sahipleri olan
İmralı canisi ve siyasi uzantılarına verilen
destek her geçen gün artmakta, ihanet ve şer cephesi genişlemektedir'' diyen Bahçeli, ''Bu cepheye takılanlar arasında, eski istihbaratçılar ve kamu görevlilerinin yanı sıra sanayici, sözde
sanatçı ve aydınlar ile son olarak fikri pusulasını kaybettiği anlaşılan, Atatürk'ün Çankaya'sını da bir dönem meşgul etmiş eski bir ihtilal komutanın da yer aldığını'' söyledi.
Bahçeli, şunları kaydetti:
''Hangi mihrakların sözcülüğüne soyunduğu anlaşılamayan bu zat, milli ve üniter Türkiye Cumhuriyeti'ne federalizm önermekle kalmamış, sözde eyalet sisteminin sayısını ve merkezlerini bile tespit edecek kadar ileri gitmiştir.
Üstelik, milli
psikolojik mukavemet dinamiklerini kırmaya yönelik bu sözlerini ise bir
zafer müjdesi gibi 'öncü' olmak maksadıyla ve 'cesaret' adına beyan ettiğini gururla açıklamıştır.
Bunun adı yıkıcılıktır ve suçtur. Bu zırvalarla yıllardır
terör destekli milleti parçalama projesi olan bölücülüğe, devleti de parçalanmaya götürmesi mukadder olan yıkıcılık refakat etmeye başlayacaktır.
Nitekim bu sözler derhal adresini bulmuş,
İstiklal Marşımıza karşı olan ve al bayrağımıza saygı bile duymayan sözde siyasi mihraklar tarafından hararetle desteklenmiştir.''
-''DÜZ OVADA SİYASET''-
Önümüzdeki dönemde Türkiye'yi ''çok ciddi bir terör ve siyasi bölücülük'' gündeminin beklediğini belirten Bahçeli, bu konuda beyanda bulunan herkesi, ''PKK'nin siyasi amaçlarına
hizmet edecek sözlerden sakınmaya'' davet etti. Bahçeli aksi davranışlarla bölücü taleplerin dillendirilmesinin, terörün ve ihanetin ödüllendirilmesi anlamına geleceğini, ''ihanete suç ortaklığı'' sayılacağını söyledi.
Yaklaşan
Nevruz ve sonrasında Türkiye'yi ''zor günlerin'' beklediğini de vurgulayan Bahçeli, ''
Bahar ayları ile birlikte mutat eylemlerin yeni formatlar ile uygulanacağı bölücülük ve ihanet sezonu açılmak üzeredir'' diye konuştu. Bahçeli, şunları kaydetti:
''
Hükümetin kucaklaşmak için can attığı Iraklı aşiret reisleri, hükümete vekaleten
servis yapan Türkiye'deki yandaşları tarafından Nevruz'daki bölücü rezalete onur konuğu olarak davet edilmişlerdir. Bu bölücü jestin karşılığında bir siyasi parti yöneticisi ise 'Kerkük'e müdahaleyi Diyarbakır'a sayarız' diyerek, adeta bir federal temsilci gibi diplomatik mukabelede bulunabilmiştir.
Dahası bölücü mihraklar, bağımsız
aday olarak seçime girerek, 'düz ovada
siyaset' yapmak üzere TBMM'ye ulaşmayı yandaşlarına müjdelemişlerdir.''
-''KURUMSAL MI, KİŞİSEL Mİ?''-
''
Kürt devleti fikrine alışmalılar'' diyen
Barzani'nin, Türkiye'nin güvenliğine yönelik ''açıkça tehditte'' bulunabildiğini belirten Bahçeli, ayrıca
Kuzey Irak'taki PKK'nin
Amerikan menşeli silahlarla donatıldığını söyledi.
''Medyada dile getirilen görüşlerin 'kurumsal mı, kişisel mi' olduğu yönündeki tartışmalar meseleye yeni ve farklı bir boyut kazandırmıştır'' diyen Bahçeli, şöyle devam etti:
''Türkiye'nin bekasını çok yakından ilgilendiren bölücülük ve
sınır ötesi uzantılarının imhası konusunda, devletin strateji üreten mekanizmaları ile siyaset kurumu arasında usulden ve esastan bir uyuşmazlığın olduğu ortaya çıkmıştır. Bu olay ile Başbakanın, devletin en önemli ve güvenilir güvenlik kurumunun fikirlerini bu çok kritik süreçte dikkate almadığı izlenimi doğmuştur.''
''Başbakanı, Barzani ile ısrarla kucaklaşmaya iten gerekçe ne olabilir'' diye soran Bahçeli, ''Kandil'de yuvalanmış çete başının geçen yıl, 'bizimle de görüşecekler' sözlerinin icabı için
ilk adım mı atılıyor'' dedi.
Bahçeli, ''Hariciye geleneğini bir kenara iterek, elindeki parti yöneticilerinin işportaya düşmüş girişimleri, TSK'yi göz ardı ederek Başbakanlığı kuşatmış olan sözde danışmanların kılavuzluğu, ülkemizi uçurumların kenarına getirmiş bulunmaktadır'' diye konuştu.
-''SOKAKLARDA DEĞİL, ANKARA'DA OLACAK''-
Türk milletinin sadece AKP'ye emanet olmadığını, Türk milliyetçilerinin bu emelleri besleyenlere geçit vermeyeceğini ifade eden Bahçeli, ''Bu bakımdan kimse hayal peşinde koşmamalı ve Türk milletinin gücü üzerinde yanlış
hesap yapmamalıdır. Bu aziz vatan sokakta bulunmamıştır, sahipsiz değildir. Emanetin bekçisi Türk milleti ve Türk milliyetçileridir'' dedi.
Bahçeli, ülkücülere, sağduyu ve soğukkanlılıklarını korumaları ve etnik tuzaklara düşmemeleri için dikkatli olmaları çağrısında bulunarak, ''
Milliyetçi hareket sokaklarda değil, Ankara'da olacak'' dedi.
-''YA TESLİMİYETÇİLİK, YA MİLLİYETÇİLİK''-
Bahçeli, Türkiye'nin bir yol ayrımına doğru yaklaştığını, herkesin tarafını belirlemesi gerektiğini kaydederek, tereddütle, özürle ve pişmanlıklarla oyalanacak zamanın çok geride kaldığını söyledi. Bahçeli, şunları kaydetti:
''Bunun arası ve orta noktası artık yoktur. Ya onurlu ve huzurlu bağımsız bir millet olarak yaşayacağız ya da küresel oyunlara
boyun eğerek, her türlü zillete katlanacağız. Karar anı yaklaşmıştır. Tercihinizi yapınız, kararınızı veriniz. Ya teslimiyetçilik ya milliyetçilik.''
Bahçeli, konuşmasını, ''60. hükümet milliyetçi hareket'' ve ''Ne mutlu Türkün diyene'' sözleriyle tamamladı.