Bu şimdi 'röportaj' mı oldu?
Peşinen söyleyeyim de yanlış anlaşılmasın: Kendime, herhangi bir meslektaşıma “röportaj”ın ne olup ne olmadığını öğretmek gibi -boyumu çok aşan- bir görev yükl
emek aklımdan bile geçmez... Hele de bu mesleğin içinde yıllardır emek verenler söz konusu olduğunda... Hele (hele) de halen
Hürriyet'in
Ankara temsilciliği görevini yürüten
Enis Berberoğlu gibi ülkenin gerçekten nitelikli bir
gazetecisi söz konusu olduğunda.
Enis Berberoğlu'nun 19 Haziran tarihli Hürriyet'te yayımlanan Devlet Bahçeli röportajından söz ediyorum.
Benim açımdan gerçekten şaşırtıcı bir “röportaj”dı bu.
MHP Genel Başkanı'na sorular yönelten kişinin Berberoğlu olduğuna inanmak imkansız gibiydi.
Sanırsınız ki, Devlet Bahçeli, bu tecrübeli gazetecinin değil de, parti gazetesinin bir muhabiri karşısındadır. Yani o derece rahat, kendinden o derece emin, karşılaştığı sorular o derece mülayim...
Bu röportajımsı röportajın gazetenin bir köşesine sıkışıp kaldığını düşünmüyorsunuzdur herhalde. Gazete bu “şey”e baş sayfa manşetine taşıyacak kadar önem atfetmiş.
Bunları söylerken, MHP Genel Başkanı ile yapılan bir röportajın baş sayfa manşetini hak etmediğini filan düşündüğüm sanılmasın sakın. MHP gibi bir partinin genel başkanının açıklamaları da sırasında tabii ki benzer yerlere taşınacaktır. Bu “röportaj”da benim son derece yadırgadığım husus, Genel Başkan'ın karşısında bir gazetecinin mi yoksa belli sorular kaydedilmiş bir ses
kayıt cihazının mı bulunduğunun anlaşılamamasıdır.
Şöyle soru-
cevaplar mesela:
“ - Ama partinizi
CHP ile
koalisyon ortağı olarak da yakıştırıyorlar.
- Hedefimiz tek başına
iktidar. Eğer biz bu hedefe sadakat göstermezsek kimseyi inandıramayız. Biz tek başına iktidar için bütün hazırlıkları yapmış bulunuyoruz.”
Şimdi siz söyleyin: Bu soru/cevap burada mı bırakılmalı?
Gazetecinin –hiç değilse- “İyi güzel ama, tek başına iktidar olabilmek sizin bu amaca ulaşmayı çok istemenize bağlı değil ki sadece; ortada bunca anket vs. varken bu iddianız epeyce ölçüsüz kaçmıyor mu?” demesi gerekmez mi?
Ama Berberoğlu, cevaptan ziyadesiyle tatmin olmuş olmalı ki bir sonraki soruya geçiyor hemen.
Mesela şu soru/cevap:
“ - Programdaki her ayrıntıya hâkimsiniz.
- Cenab-ı
Allah izin verirse MHP iktidara çok hazır gelecek.”
Bakın, “röportajın” nasıl yoldan çıktığına bu da iyi bir örnek. Bir kere her şeyden önce, Berberoğlu'nun Bahçeli'ye yönelik dile getirdiği “Programdaki her ayrıntıya hâkimsiniz” değerlendirmesi çok havada kalmamış mı? “Röportaj”da bu konuya girilip Bahçeli'nin programdaki her ayrıntıya hâkim olduğu soru/cevaplarla ortaya konmadığına göre, bu “soru” da nereden çıktı?
Bana göre soruya alınan cevap da orada bırakılmamalı, çünkü Bahçeli'nin cevabı asıl olarak bir istek/niyet beyanından ibaret. Gerisi Hürriyet okurları (ve galiba Berberoğlu için de) meçhul. MHP iktidara nasıl “çok hazır” gelecek, okurların bunu anlayabilmesi imkansız.
Mesela şu soru/cevap:
“- Eğer iktidara gelirseniz,
Kuzey Irak'a askeri
operasyon dahil her seçeneği kullanır mısınız?
- Tabii ki efendim. Bu konuda uluslar arası hukuktan kaynaklanan haklarımız, tereddütsüz kullanılacaktır.”
Bu kadar, “Kuzey Irak'a
askeri operasyon” meselesinin cevabının tamamı bu kadar! Oysa biliyoruz ki, Berberoğlu, bu dosyaya hâkimdir ve meselenin “uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımız” ile çözülemeyeceğinin de çok farkındadır. Ama nedense, bir ikinci soru yok.
Mesela şu soru/cevap:
“TÜSİAD'ın davetine gitmediniz, TOBB'a da. İş dünyasına mesajınızı nasıl vereceksiniz?”
Görüyorsunuz güzel soru doğrusu... “
Ekonomi” konuşmadan tek başına iktidar olunamayacağına göre bakalım cevap nasıl. Şöyle:
“Seçim Beyannamemiz'de, bu konulardaki görüşlerimiz çok açık biçimde ortaya konulmuştur.
Mitingler vasıtasıyla da düşüncelerimizi açıklamayı sürdüreceğiz.”
Bana sorarsanız “yine olmadı” derim. Ama nedense, Berberoğlu gibi ekonomi dosyasına da hâkim bir gazeteci bu cevapla yetinmeyi
tercih ediyor. Bu durumda da genel başkana hiç değilse “Ama Sayın Genel Başkan, Türkiye'de mitinglerdeki kitleyle ekonomi konuşulduğu ne zaman görülmüş?” diye sorulmaz mı?
Sorulmamış.
Sorulmamış ama gazete Bahçeli'nin AKP döneminin “yolsuzluklarının” üzerine nasıl gideceklerine ilişkin şu açıklamasını manşete çıkarmayı
ihmal etmemiş: “O işi Meclis'e bırakmam”.
Benim açımdan yararlı bir röportaj değil bu, çünkü Bahçeli ve MHP hakkında yeni bir şey öğretmiyor. Gazeteci böyle kayıtsız olunca da, hemen her zaman olduğu gibi siyasetçi de hemen miting havasına giriyor.