Kültür ve
Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay, 1995 yılında kuşatma altındaki
Saraybosna'ya "umut tüneli" kullanarak girdikten sonra, o dönem savaş mağdurlarıyla birlikte çekilen resimlerinden oluşan serginin açılışında duygulu anlar yaşadı.
Kültürel ve
doğal zenginlikleriyle adeta
cennet gibi bir
ülke olan
Bosna-
Hersek ve "ruhu" olduğuna inanılan bir zamanların kültür ve sanat kenti Saraybosna, 1992-1995 yılları arasındaki savaşta acılar çekti.
Avrupa'nın ortasında insanlar katledilirken, kültürel
miras yok edilirken, başkent Saraybosna kuşatma altındayken, havaalanları uçuşlara kapalıyken,
Türkiye'nin aydınları o yıllarda "Bosna İçin İnsanlık Girişimi" başlattı.
O dönemde siyasi unvanı olmayan ve bu insanlık girişimine öncülük eden
Ertuğrul Günay, daha savaşın başı olan 1992 yılında geldiği
Bosna-Hersek'e 1995 yılında 100'e yakın aydınla birlikte geliyordu. Bu ziyaret, o dönemde kuşatma altındaki Saraybosna için büyük anlam ifade ediyordu. Her gün onlarca insanın keskin nişancılar tarafından vurulduğu, halkın sokağa çıkmaya korktuğu,
Birleşmiş Milletler askerlerinin savaşı önlemede yetersiz kaldığı bir dönemde Günay, ODTÜ'de öğrenim gören 21 yaşındaki oğlu İnanç ve yaklaşık 100 aydınla birlikte ölümü göze alarak Saraybosna'ya ulaşmayı başardı.
Avrupa Parlamentosunun ve BM'nin soykırım olarak kabul ettiği
Srebrenitsa olayının üzerinden henüz bir ay geçmemişken Günay ve beraberindekiler, yaklaşık 10 gün boyunca Saraybosna,
Tuzla, Travnik, Konjic gibi kentleri ziyaret etti. Bu ziyaret, savaşın en acımasız günlerinin yaşandığı bir zamanda masum halka yalnız olmadıkları yönünde verilen en iyi
mesaj olarak halen Bosna-Hersek'te hatırlanıyor.
Günay ve beraberindekilerin bu ziyareti, kendileriyle birlikte Bosna-Hersek'e gelen
Hürriyet gazetesinin eski foto muhabiri Hayrettin Karateke tarafından ölümsüzleştirildi. Bir zamanlar Bosna-Hersek'e "
gönüllü" ve "aktivist" olarak gelen Günay, bu resimlerden oluşan serginin açılışını bu defa Kültür ve
Turizm Bakanı olarak yine oğlu İnanç Günay'ın da bulunduğu bir ortamda yaptı.
-DUYGULU ANLAR-
Merhum Aliya İzzetbegoviç'le, yaralı insanlarla, yıkılmış evler arasında hüzünle yürürken, Türkiye'den getirilen
gıda paketlerini muhtaç insanlara dağıtırken çekilen 30'a yakın resminin bulunduğu kareleri yakından inceleyen Günay, duygulu anlar yaşadı. Resimleri yanındakilere anlatırken zaman zaman kelimeler boğazında düğümlenen Günay, bir ara gözyaşlarına hakim olamadı.
Günay, resimler karşısında ne hissettiği sorusunu, "Ben biraz duyguları yoğun bir insanım, bunları anlatmaya kalkarsam gözlerim yaşarır" diye yanıtladı.
-"İNSANLIĞIN YÜZ KARASI SAVAŞ BU TOPRAKLARDA YAŞANDI"-
Bu toprakların geçmişte hak etmediği kadar kötü günler yaşadığını ve şu anda gelinen noktada şükredilmesi gerektiğini ifade eden Günay şöyle konuştu:
"Sadece Boşnaklar değil, Hırvatlar, Sırplar, burada yaşayan öteki milliyetlerin mensupları bir
vahşet yaşadı. 20. yüzyıl, kötü bir yüzyıldı, hep söylüyorum. 20. yüzyılın başındaki büyük savaş da burada çıkmıştı. Sonunda insanlığın yüz karası savaş da bu topraklarda yaşandı. Bütün o acıları geride bırakmış olmak, bugün buraya Türkiye Cumhuriyeti'nin bir
bakanı olarak dönmek, barış için, turizm için kültür için gelebilmek, gerçekten benim için şu anda
tarif edilemez bir duygu yoğunluğu yaratıyor. Ben beş kez gelmiştim, üçünde kar yağıyordu Saraybosna'ya. Ama bugün bana bayram gibi geliyor. Bugün buraya bir barış ortamı içinde, yatırım yapmak için,
yardım yapmak için, kardeşlik ve dostluk için,
dayanışma için gelebiliyoruz. Bugünler devam etsin istiyorum, bundan sonra da hep böyle geçsin. Onun için şu anda tarifsiz, geçmişteki hüzünleri bir yandan hatırlıyorum, ama aynı zamanda tarifsiz bir sevinç içindeyim. Bu güzel merkezde benim için çok özel hatıra anlamı taşıyan bu fotoğrafların da bugün burada sergileniyor olması, gerçekten benim için çok özel, çok önemli bir davranış, gerçekten minnetle teşekkür ediyorum."
Saraybosna'nın çok eski bir kültür merkezi olduğuna dikkati çeken Günay, kentin şu anda yeniden eski ruhuyla ön plana çıkmasını sevindirici bir gelişme olarak değerlendirdi.
-"ASLINDA BALKAN HALKLARININ TAMAMI AKRABADIR"-
Türkler dahil olmak üzere aslında
Balkan halklarının hangi
inanç ayrımları olursa olsun tamamının akraba olduğunu vurgulayan Günay, ancak bu toprakların 15-20 yıl önce bir
cinnet yaşadığını belirtti ve sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu topraklarda 20. yüzyılın sonunda inanılmaz bir
akıl tutulması oldu ve çok büyük haksızlıklar, kıyımlar, acılar yaşandı karşılıklı. Sadece Boşnaklar yaşadı demek istemiyorum, karşılıklı yaşandı.
Savaş kötü bir şey zaten. Savaş kardeşi kardeşe, komşuyu komşuya, hele
iç savaş, komşuyu komşuya, akrabayı akrabaya düşman eden bir akıl tutulması. Bir vahşetti bu, topraklar onu yaşadı. Biz o dönemde
Balkanlar dağılmasın, birlik içinde yaşamaya devam etsin umudu taşıdık, olmadı. Sonra savaşın en büyük acıları Bosna-Hersek'te yaşanmaya başladı."
Savaş öncesi, savaş zamanında ve savaş sonrasında çeşitli vesilelerle, siyasi heyetlerle yardım için Bosna'ya geldiğini anlatan Günay, savaş zamanında Bosna için Türkiye'de düzenlenen yardım kampanyalarına da katıldığını kaydetti.
Günay, o dönemde bağımsız olduğuna, siyasi bir partiyle bağlantısı bulunmadığına işaret ederek, "Burada olup bitenlere tanıklık etme imkanım oldu. Büyük acılar yaşadığımız bir dönemdi, ama tarihin önemli bir döneminde de çağımıza karşı sorumluluğumuzu yerine getirmeye çalıştık. Türkiye de zaten burada mümkün olduğu kadar çatışma olmasın istemişti. Türkiye, hiçbir zaman taraflardan birini, inadına, körü körüne tutarak savaşı kışkırtmadı" dedi.
Şu anda Sırbistan'da, Hırvatistan'da, Karadağ'da ve Kosova'da barış içinde
kalkınma çabası gördüğünü ve bundan büyük mutluluk duyduğunu belirten Günay şöyle konuştu:
"Hala zorluklar var, hala bölgede savaşın yarattığı ciddi tahribatlar var. Ekonomik sorunlar, sıkıntılar var. Yönetsel sorunlar, sıkıntılar var. Ama tabii 10-15 yıl öncesine baktığınız zaman, gelinen ortam çok şükredilmesi gereken bir ortam. Biz şimdi Türkiye olarak bölgenin barış içinde kalkınmasına,
ekonomik anlamda siyasi, kültürel anlamda katkı yapmaya çalışıyoruz."
Bosna-Hersek başta olmak üzere Sırbistan'da ve Hırvatistan'da da Türkiye'ye karşı büyük ilgi bulunduğuna dikkati çeken Günay, Türkiye'nin bu topraklarda taraflardan birini özellikle tutarak ötekilere düşmanlık yapmadığını herkesin bildiğini vurguladı.
Türkiye'nin şu anda Avrupa'nın 6'ncı, dünyanın 17'nci büyük ekonomisi, dünya turizminin 7'nci ülkesi olduğuna işaret eden Günay sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim istikrar içinde, barış içinde gelişen Balkanlar'da yapabileceğimiz çok dostça etkiler var, yardımlar ve dayanışma imkanları var. Ben yıllar sonra tabii burada bir kültür merkezinde bulunmanın hazını, sevincini yaşamak istiyorum. Artık hüzün geride kalsın, bundan sonra haz duyalım hayattan ve bu topraklarda yaşayanlar da bu topraklarda yaşamanın bereketini tatmaya başlasınlar istiyorum, çünkü bu topraklar aynı zamanda tarih ve tabiat olarak çok zengin topraklar. Burada turizmin yapabileceği çok şey var."
-"İNSANIN İNSANI ÖLDÜRMEDİĞİ ÇAĞI BU DÜNYA GÖRECEK"-
Günay, bu toprakların büyük evladı olan Büyük
Önder Atatürk'ün "Yurtta barış, dünyada barış" sözünün 20. yüzyılda yeterince içselleştirilmediğini, ancak bu sözün 21. yüzyılın başında ne kadar derin anlam taşıdığının bir kez daha anlaşıldığını söyledi.
"Bir gün insanın insanı öldürmediği bir çağı bu dünya görecek" diyen Günay şunları kaydetti:
"Biz herhalde görmeyeceğiz, ama bu dünya görecek. İnsanın insanı etnik köken yüzünden,
açlık yüzünden, tokluk yüzünden, inancı yüzünden, düşüncesi yüzünden öldürmediği bir dünya mutlaka bir gün olacak. Yani cennete benzeyen bir dünya herhalde bir gün olacak. Ama Balkanlar'dan sonra Ortadoğu'da hala acılar yaşanıyor. İşte Afrika'nın kuzeyine bakın şu anda, kendi halkıyla savaşıyor bazı insanlar, böyle bir şey olabilir mi? Bu acıları yaşadı dünya, bütün bunlardan
ders çıkararak, bugünkü
iletişim çağında, daha iyi bir dünyaya doğru gideceğimizi hayal ediyorum. İnşallah böyle bir dünyayı görmeden gözlerimizi kapamayız."