Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, piyasalarda yaşanan dalgal
anmaların piyasa ekonomisi koşullarında
doğal bir hareketlilik olduğunu kaydederek, ''
Türkiye artık, bu ve benzeri dalgalanmaları aşabilecek, bunlara karşı direnç gösterebilecek bir yapıya kavuşmuştur'' dedi.
Konuşmasında ekonomideki gelişmelere değinen Erdoğan, şunları kaydetti: ''Bütün aksi gayretlere rağmen Türkiye büyük fedakarlıklarla elde ettiği bu aydınlık günleri korumanın mücadelesini veriyor. Ekonomimiz, çok
şükür, artık geçmişle kıyas dahi kabul etmeyecek bir seviyeye gelmiştir. Geçtiğimiz günlerde uluslararası piyasaların tamamında görülen dalgalanma, Türkiye'de de bir miktar kendini hissettirmiştir.
Unutmamalıyız ki bu, piyasa ekonomisi koşullarında tamamen doğal bir hareketliliktir. Türkiye artık, bu ve benzeri dalgalanmaları aşabilecek, bunlara karşı direnç gösterebilecek bir yapıya kavuşmuştur. Ekonomimizin nereden nereye geldiğini lütfen hatırlayınız... Biz iktidara gelmeden önce,
manzara neydi lütfen şöyle bir eskiye giderek gözünüzün önüne getiriniz.
Enflasyon iki haneli, üç haneli oranlarda.
Piyasalarda tam bir belirsizlik havası hakim. Sürekli
politika değişikliği, sürekli güvensizlik...
Yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkmış. İstikrar bir türlü yakalanamıyor. Türkiye
siyasetiyle, ekonomisiyle yaz boz tahtasına dönmüş. Makro
ekonomik göstergelerin neredeyse tamamı bozulmuş.
Borçlanma faizleri yüzde 60'ların üzerinde, vadeler oldukça kısa, borçlar almış başını gidiyor. Doğrudan dış
sermaye varlığından söz etmek mümkün değil.
İhracat düşük, turizm geliri düşük,
özelleştirme neredeyse hiç yok.
Hükümetin çözüm üretmek için attığı her adım siyasi istikrarsızlıkla karşılanıyor ve akamete uğruyor.
Siyaset kurumu çözüm üretemiyor, milletimizin beklentilerini, umutlarını boşa çıkarıyor, sürekli kan kaybediyor... Bu ortamda işsizlik artıyor, esnaf tek tek kepenklerini kapatıyor,
fabrika bacaları sönüyor, çarklar susuyor,
yoksulluk çığ gibi büyüyor. Tam bir umutsuzluk havası. Ne tek tek vatandaşlar, ne yatırımcılar, ne ihracatçılar, ne girişimciler, kimse önünü göremiyor...''
-GÜVEN VE İSTİKRAR-
Hükümetin devraldığı Türkiye manzarasını bu sözlerle anlatan Başbakan Erdoğan, üçbuçuk yıl gibi kısa bir sürede bu tablonun tamamen değiştiğini ve Türkiye ekonomisinin bir atılım dönemine geçtiğini ifade etti. Bugün birçok göstergede
kriz öncesi seviyelerin değil, son on yılların, hatta kimi zaman
Cumhuriyet tarihinin en iyi seviyelerinin yakalanmış durumda olduğunu belirten Erdoğan, ekonomideki başarılardan örnekler vererek şunları söyledi: ''Yüzde 120'lere varan enflasyon dönemlerinden bugün yüzde 8'in altına geldik. Yüzde 60'larda seyreden faizler yüzde 13'lere kadar geriledi. İhracatımız 3 yılda 2 kattan fazla artarak 73 milyar doları aştı.
Kamu Net Borç Stokunun GSMH'ya oranı yüzde 90'lar seviyesindeyken yüzde 55.8'e geriledi.
İlk defa kamu net borç stokumuz nominal bazda 2005'te bir önceki yıla göre geriledi. 50 küsur yıl boyunca 1 milyar dolar seviyesini aşamayan doğrudan uluslararası yatırım, 2005 sonu itibariyle 9.7 milyar dolara çıktı. Bu yıl çok daha yüksek bir seviye bekliyoruz. Özelleştirme uygulamalarında yine tarihi başarılar elde ettik. 2005'te turizm gelirlerimiz 18 milyar doları aşarak
rekor kırdı. Bu ortama nasıl gelinmiştir? Türkiye ekonomide bu atılımı nasıl gerçekleştirmiştir? Dün krizlerle umutları tükenen bir
ülke, bugün nasıl olmuş da dünyanın yükselen yıldızları arasında yerini almıştır? Bu sorunun tartışmasız cevabı, güven ve istikrardır. Türkiye, siyasetiyle, dış politikasıyla, güvenliğiyle,
demokratikleşme ve
insan hakları alanındaki atılımlarıyla,
Avrupa Birliği'ne doğru attığı kararlı adımlarla, hoşgörü ve uzlaşma ortamıyla, diyalogla bu seviyeleri yakalayabilmiştir.''
-''TECRÜBE VE DONANIMA SAHİP KADROLAR YÖNETİMDEDİR''-
Ulusa Sesleniş konuşmasında piyasalarda yaşanan hareketliliğe de değinen Başbakan Erdoğan, faizlerde, döviz kurlarında ve borsada inişler, çıkışlar yaşandığını hatırlatarak, şöyle konuştu: ''Şunu bir kez daha altını çizerek belirtmek isterim ki, bunlar işleyen bir piyasa ekonomisinde tamamen doğal hareketlerdir. Daha da önemlisi bunlar tüm dünyada, bütün gelişmekte olan ekonomilerde yaşanan hareketliliklerdir. Bugün Türkiye'yle birlikte,
Arjantin,
Brezilya,
Meksika,
Güney Kore,
Rusya,
Macaristan,
Polonya gibi gelişmekte olan ülkelerde de az ya da çok aynı hareketlilik yaşanmaktadır. Hatta sadece gelişmekte olan ülkelerde değil, gelişmiş ülkelerde de benzer hareketlilikler görülmektedir.
Tüm ilgili kurumlarımız da bu hareketlilikleri yakından izliyor, gerektiğinde de önlemleri uygulamaya geçirmeye hazır bekliyorlar. Burada şunu belirtmek isterim: Biz yarınlara ilişkin ulaşılabilir güzel hayaller kuruyoruz. Mutlu, müreffeh, kalkınmış bir ülke hedefimiz var. Bundan bir milim bile sapma gösteremeyiz. Onun için, sıkı
bütçe uygulamalarımız, disiplinli para politikalarımız aynen devam edecektir. Yapısal reformlarımızı hız kesmeden sürdüreceğiz. Makroekonomik hedeflere ulaşma konusundaki kararlılığımızdan da asla vazgeçmeyeceğiz. Ülke olarak ekonomik kırılganlığımızı önemli ölçüde aşmış, bu tür küresel dalgalanmalara mukavemet gösterebilecek bir yapıya kavuşmuş durumdayız.
Her esen rüzgarla savrulup giden o eski Türkiye'den bugün artık eser yoktur. Bugün, dalgalı denizde de, durgun denizde de bu gemiyi rotasında tutabilecek tecrübe ve donanıma sahip kadrolar yönetimdedir.
Milletimizin beklentilerini asla hayal kırıklığına dönüştürmeyeceğiz. İnsanımız Türkiye'nin son üçbuçuk yılda elde ettiği siyasi ve ekonomik kazanımları bu türden konjonktürel dalgalanmalara feda edeceğimiz düşüncesine kapılmasın. Bu kazanımlar, bu güven ve istikrar ortamı, bu
büyüme çizgisi mutlaka korunacaktır.'' Başbakan Erdoğan, bu kazanımların geleceğin mutlu ve müreffeh Türkiyesinin temelini ve zeminini oluşturacak kazanımlar olduğunu da vurguladı.
31.05.2006 - Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, Danıştaya yapılan saldırının Türkiye'nin huzur ve istikrarına, Cumhuriyetin kurumlarına ve değerlerine karşı yapılmış bir saldırı olduğunu kaydederek, ''Bu karanlık saldırı milletimizin vicdanında asla affedilmeyecektir'' dedi. Erdoğan, Hükümetin, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ni bu tür karanlık komplolara karşı savunmak için tam bir kararlılık içinde olduğunu da vurguladı. Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayınlanan Ulusa Sesleniş konuşmasında,
Mayıs ayında
yurtiçi ve yurtdışına yaptığı seyahatlerle ilgili bilgi verdi.
''Mayıs ayını Türkiye'nin ihtiyaçları doğrultusunda gerçekleştirdiğimiz önemli iç ve dış seyahatlerle, yoğun bir çalışma temposuyla geçirdik'' diyen Erdoğan, Türkiye'nin güneyinden güneydoğusuna uzanan bir güzergahta şehirleri dolaşarak hem açılışlar gerçekleştirdiklerini hem de vatandaşların dertlerini ve ihtiyaçlarını bizzat kendilerinden dinleme fırsatı bulduklarını söyledi. Hükümet olarak, toplumsal yaraların sarılmasına, yoksulların ihtiyaçlarının karşılanmasına, tarihi ve kültürel değerlerin yaşatılmasına büyük önem verdiklerini vurgulayan Erdoğan, bu anlayışın bir gereği olarak üçbuçuk yıl içinde 1111
vakıf eserinin onarım ve restorasyonunun tamamlandığını ifade etti.
Yurt gezilerinde Toplu
Konut İdaresi tarafından yapılan konutların temel atma ve anahtar teslim törenlerine katıldığını da hatırlatan Erdoğan, ''Hızımızı hiç kesmeden, bir projeyi tamamlayıp diğerinin temelini atmak suretiyle ülkemizin dört bir yanını çağdaş, konforlu, sağlam konutlarla süslemeye devam ediyoruz, edeceğiz. Sadece üst gelir seviyesindeki insanlarımıza değil, orta gelir gruplarına, alt gelir gruplarına,
evet hepsine varıncaya kadar konut sahibi olmayı aklına bile getirmeyen insanlarımıza en ekonomik şartlarla konut sahibi olma imkanını sağlıyoruz. İnşallah bu çalışmalarımız çeşitlenerek sürecek ve 2007 sonu itibariyle 250 bin konutluk hedefimizi de yakalayacağız'' diye konuştu.
-DUYGU BİRLİĞİ
- Ulusa Sesleniş konuşmasında, Türkiye'nin sahip olduğu insani değerlerle, birlik ve beraberliğiyle,
dayanışma ve kardeşlik kültürüyle zengin bir ülke olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ''7 Mayıs'ta gittiğimiz Diyarbakır'da, insanımızın gücünü, bu ülkeye, bu ülkenin ideallerine bağlılığını bir kere daha müşahede ettik. Bölgede ekonomik ve sosyal sıkıntılar olduğu bir gerçektir. Ama şunu da rahatlıkla söyleyebiliriz ki, o sıkıntıları günden güne hal yoluna koyacak duygu birliğine sahibiz. Elbette elimizde sihirli değnek yok. Ancak bütün bu sıkıntıları çözme sürecine girmiş bulunuyoruz. Hükümetimizin bu konuda sahip olduğu siyasi irade, attığımız adımlar ortadadır. Gezimiz sırasında Diyarbakırlıya iş ve aş sağlayacak 21 fabrikayı faaliyete geçirdik.
Hükümetimizin
teşvik uygulamalarının
bölgeye getirdiği bu ekonomik kazanımları, bu hareketliliği gurur ve mutlulukla yaşıyoruz. İnşallah önümüzdeki dönemde çok daha güzel gelişmeler, çok daha önemli yatırımlarla bölge ekonomileri adım adım canlanacaktır. Böylece şehir şehir, bölge bölge ayağa kalkarak güçleneceğiz. Sadece Diyarbakır'da değil, sadece Adıyaman'da, Şanlıurfa'da, Adana'da, Siirt'te değil, yurdun her köşesinde, hemen her gün fabrikalar açılıyor, yollar,
hizmet binaları, okullar hastaneler inşa ediliyor, konut projeleri gerçekleştiriliyor. Bu ülkeyi bir uçtan bir uca aydınlık geleceğine taşıyacak olan bir imar seferberliği içindeyiz. Ama asıl hedefimiz Antalya'da olanın Diyarbakır'da, Adana'da olanın Adıyaman'da eksik kalmayacağı bir Türkiye'ye doğru koşar adım ilerlemektir.
Bölgesel gelişmişlik farklarını, gelir adaletsizliklerini, fırsat eşitsizliklerini ortadan kaldırıncaya kadar gereken neyse aşkla, şevkle, fedakarlıkla yapacağız. Türkiye adaletle kalkınan, sevgiyle kenetlenen, bilgiyle ilerleyen bir ülke olarak bir gün mutlaka ama mutlaka hepimizin göğsünü kabartacak bir
medeniyet seviyesine yükselecektir. Bu güzel günlerin çok uzakta olmadığına samimiyetle inanıyorum, o heyecanı kalbimde hissediyorum.''
-TÜRKİYE'NİN ÖNCÜ ROLÜ-
Mayıs ayının dış seyahatler bakımından da oldukça yoğun geçtiğini belirten Erdoğan, Mayıs ayının bir zirveden diğerine koşulan bereketli bir ay olduğunu dile getirdi. Çeşitli uluslararası toplantılarda, Türkiye'nin tezlerini en güçlü şekilde dile getirdiklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, ''Çeşitli alanlarda uluslararası
işbirliği imkanlarımızı geliştirmenin gayreti içinde olduk'' dedi.
Erdoğan, şöyle konuştu: ''Bütün bu yoğun dış
trafik sırasında, Türkiye'nin son üç buçuk yıl içinde bölgesinin ve dünyanın önemli merkezlerinden biri olma yolunda attığı diplomatik adımların karşılık bulduğunu da bir kere daha müşahede ettik. Şunu sevinerek ifade edebilirim ki, dünya barışının, insan hakları ve özgürlüklerin, eksiksiz demokrasinin tesisi konusunda Türkiye'nin öncü rolü her geçen gün biraz daha pekişmektedir.
Dünya ülkeleriyle daha yakın ilişkiler kurma, gerek ekonomik, gerek siyasi, gerekse kültürel anlamda Türkiye'nin küresel ağırlığını arttırma yolundaki yoğun çabalarımız bundan sonra da devam edecektir. Türkiye'nin içine kapanamayacak kadar büyük ve önemli bir ülke olduğunu hiç aklımızdan çıkarmadan çağdaş dünyadaki yerimizi almanın gayreti içinde olacağız.''
-HAİN PLANLAR-
Mayıs ayında, Türk Milleti için tarihi anlamı büyük olan
19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor
Bayramı'nın bir kere daha coşkuyla kutlanıldığını belirten Erdoğan, bu yıl 19 Mayıs'ın, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün doğumunun 125. yıldönümü nedeniyle daha da anlamlı hale geldiğini ifade etti. Bu güzel bayram ve anlamlı yıldönümünde
gençlerle bir araya gelerek 100. yılını kutlamaya hazırlanan Cumhuriyetin gelecek ufkunu konuştuğunu anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Gördük ki gençlerimiz, Cumhuriyet değerlerini, Türkiye'yi çağdaş uygarlık seviyesinin ötelerine taşıyacak bir ruhla sahiplenmektedirler. Yine gördük ki barışa ve demokrasiye sonuna kadar inanan, bilgi çağının gereklerine uygun biçimde kendini yetiştiren, düşünen, değerlendiren, üreten genç zihinler Türkiye'nin aydınlık geleceğinin mimarları olmaya hazırdırlar. Bu ülkenin huzur ve istikrarına yönelik
hain planlar, bu berrak genç zihinlere çarparak mutlaka akim kalacaktır. Türkiye demokrasiyle zenginleşerek, adaletle kalkınarak, özgürlüklerle güçlenerek yeni ve tertemiz bir sayfa açmıştır. İnanıyorum ki bundan böyle her 19 Mayıs'ı biraz da bu tazelenmenin, bu dinamizmin, bu değişim ruhunun bayramı olarak kutlayacağız.''
29 Mayıs'ta İstanbul'un fethinin de kutlandığını hatırlatan Başbakan Erdoğan, İstanbul'un fethinin, özellikle gençliğin bir fetih ruhuyla geçmişten geleceğe nasıl yürümesi gerektiği, bir çağın nasıl kapanıp yeni bir çağın nasıl açıldığı ve bunun içinin nasıl doldurulduğunun görülmesi bakımından çok anlamlı olduğunu bildirdi. Erdoğan, ''Bu bakımdan, özellikle İstanbul'umuzun bu fethi yaşadığı anlamlı günlerde tüm İstanbulluları bu manada da tekrar kutluyorum, tekrar
tebrik ediyorum. Ama tabii sadece İstanbul'la sınırlı kalmayan, ülkemizin genelini kapsayan bu ruhun gelecek nesillere de çok şeyler kazandıracağına inanıyorum'' dedi.
-DANIŞTAYA SALDIRI-
Başbakan Erdoğan, Ulusa Sesleniş konuşmasında, Danıştaya yapılan silahlı saldırıya da değinerek şunları kaydetti: ''Bildiğiniz gibi, Mayıs ayı içinde bütün bunların yanında hepimizi derinden sarsan elim bir hadise yaşadık. Bu menfur olay Türkiye'nin huzur ve istikrarına, Cumhuriyetimizin kurumlarına, değerlerine karşı yapılmış bir saldırıdır. Bu karanlık saldırı milletimizin vicdanında asla affedilmeyecektir. Olayın faili saldırıdan hemen sonra yakalanmıştır.
Hükümet olarak, olayın meydana geldiği 17 Mayıs'tan bugüne kadar suçluları bütün bağlantılarıyla birlikte adalete teslim etmek için yoğun bir gayret içindeyiz. Ancak şunu da ifade etmeliyim ki; Türkiye'nin huzur ve istikrarına, değişim iradesine ve gelişme azmine yönelik benzer provokatif eylemlerle başa çıkabilmek için, millet olarak sağduyunun sesini yükseltmek durumundayız.
Hükümetimiz, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ni bu tür karanlık komplolara karşı savunmak için tam bir kararlılık içindedir. Türkiye'yi mutlaka ama mutlaka Cumhuriyetimiz için de, demokrasimiz için de güvenli bir ülke haline getireceğiz. Bu yolda güvenlik güçlerimize ve yargı teşkilatımıza güvendiğimizi de bir kere daha üstüne basarak vurgulamak istiyorum.
Anayasal kurumlarımızın dayanışmasıyla, toplumsal uzlaşma ve ortak akılla bu işin üstesinden de geleceğiz. Milletimizle birlikte şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da demokrasinin, adaletin, değişim ruhunun, hak ve özgürlüklerin arkasında dimdik durmaya devam edeceğiz.'' Başbakan Erdoğan, Ulusa Sesleniş konuşmasını ''Çok daha güzel, çok daha aydınlık, çok daha parlak günler'' dilekleriyle tamamladı.