Başbakan'ın hastalığının perde arkası

Başbakan, camları balyozla kırılarak makam aracından çıkarıldığı gün yaşadığı sağlık sorununa açıklık getirdi. Erdoğan, o gün 'ilk ve son defa' şekerinin yükseldiğini söyledi

Başbakan'ın hastalığının perde arkası

CNN Türk'te Ahmet Hakan'ın "Liderler Zirvesi" programındayız, biraz sonra yayın başlayacak. Ve Başbakan geliyor; neşesi yerinde. Kilo vermiş gibi gözüküyor. "Evet, 6 kilo verdim" diyor. Belli oluyor. Bir arkadaşımız yoğun temposunu soruyor; "Evet bu iş böyle, ama artık uykuma dikkat ediyorum." Günde altı saat uyumaya özen gösteriyormuş. "Buna da az diyenler var ama yetiyor, sağlığım çok iyi hamdolsun..." Hak geldi... Canlı yayın dışında, "Hak geldi, batıl zail oldu" şeklindeki Kuran ayetinden söz açılıyor. Mehmet Ağar, AKP'lilerin böyle diyerek oy topladıklarını söylemişti. Başbakan, "Bizimle ne alakası var, biz hizmetle oy toplarız" diye tepki gösteriyor. Bir arkadaş bunun ne anlama geldiğini soruyor; Ahmet Hakan "Kuran'dan bir ayettir" diyor ve "câ el hakku..." diye Arapçasını okuyor; fakat arkasını getiremiyor! Başbakan müdahale ediyor: "Ayet öyle değil, 've kul câ el hakku..' diye başlar!" Sonra da Ahmet Hakan'ın hatırlayamadığı bölümü de Kuran'dan aktarıyor. Ahmet Hakan'a takılıyorum; "yaya kaldın!" Başbakan siyasette dini kullanmanın yanlış olduğunu söylüyor: "Bu ayeti Hoca sık sık tekrarlardı. Biz böyle şeyler yapmayız." 'Çağlayan bize dar gelir' Mitingler, İstanbul mitingi... Cumhuriyet mitingi ile mukayese etmek için olsa gerek, bir arkadaş "Mitinginiz Çağlayan'da mı olacak?" diye soruyor. Başbakan cevap veriyor: - O meydan bize dar gelir; Yedikule Meydanı daha geniştir; burada yapacağız! AKP'nin yeni binasında ilk TV programı. Binayı ben de ilk defa görüyorum. Yayın sırasında Başbakan'a binanın Selçuklu esintili mimarisini çok beğendiğimi ama gazetelerdeki fotoğraflardan çok süslü, çok masraflı bulduğumu söylüyorum: Tabii parti binalarında bir görkem gerekir, ama AKP binası çok süslü gibi geldi; sade bir görkem olabilirdi. Genel Başkan'ın makam odasından toplantı salonlarına geçiliyor. Yürütme Kurulu salonunda bizlere gece yarısı yemeği hazırlanmış. Salata, karışık ızgara ve sütlaç... Başbakan hayli ölçülü yiyor. Sağlık konularını konuşuyoruz. Başbakan'ın sağlığı Başbakan, sağlığı hakkında çıkan dedikoduların tamamen uydurma olduğunu anlatıyor. Gerçekten, bir şey var da gizliyormuş gibi bir hali yok; sağlıklı, rahat... Kilitlenen makam arabasının balyozla açıldığı sağlık hadisesini soruyoruz. "Ani şeker yükselmesi, başka bir şey yok" diyor. Şekeri o zaman "ilk ve son defa" 400'e kadar fırlamış! Çok yüksek... Başbakan ekliyor: - Şeker düşüklüğü daha tehlikeliymiş, çok şükür benimki öyle değil. Benimki şeker yüksekliği, o da ciddi boyutlarda değil. Bakın gayet iyi götürüyorum. Sağlık konularından anlayan gazeteci arkadaşlar "ölçülü bir şeker ömrü uzatırmış" diyorlar; gülüşüyoruz. Ve hatırlıyoruz: - Aaa, gerçekten öyle olmalı, Demirel'in de şekeri var; rahmetli İnönü'nün de vardı. Ben de 'siyasi enerji, siyasi hırs, yaşama hırsı da verir, belki ondan' diyorum. Başbakan, Cumhurbaşkanı Sezer'in bir sohbetteki sözlerini hatırlatıyor: - Politikacılar genelde çok yaşar! Başbakan'a, "garantiniz var" diye takılıyoruz... Kedi 'miyav' diyor Neşeli bir ortamda yemek sürerken birden "mırnav..." diye bir kedi sesi geliyor. Aaa kedi! Sağa, sola, masanın altlarına bakıyoruz, Başbakan müdahale ediyor: - Kedi aşağıda değil yukarıda, tavanda! Terastan giriyor, tavan arasından! Geçen hafta Yürütme Kurulu toplantısında en ciddi konuları konuşurken, aynı kedi yine tavandan miyavlamaya başlamış; herkes toplantıyı bırakıp kedinin derdine düşmüş. Bir arkadaşımız diyor ki: - Aman efendim, iyi ki kurtarmışsınız, hayvanseverler gelip eylem yapabilirdi! Ahmet Hakan muzipliğini bırakmıyor: - Sayın Başbakan, bu kedi sorununa mutlaka acil bir çözüm bulmalısınız; yoksa Panter Emel'den kurtulamazsınız, gelir basar burayı vallahi... Baykal'a sitem Sohbette eski AKP binasında protesto için kurşun sıkan adamdan söz açılıyor. Başbakan bunun basit bir olay olmadığını söylüyor, muhalefetin üslubunu eleştiriyor. Baykal'a sitem ediyor: - Böyle bir olay oldu, Baykal bir 'geçmiş olsun' demedi; aksine bu eylemi mazur gösterir gibi bir dil kullandı. Siz olsaydınız? - Ben 'geçmiş olsun' derdim, ziyaretine giderdim. Yemek sona eriyor. Başbakan sütlaca dokunmuyor. "Size terası gezdireyim" diyor. Terasta manzara muazzam, karşıda ışıl ışıl Ankara... Hemen bitişikte Laila'nın neonları ve gürül gürül tempolu müziği... Saat 02.00'ye doğru vedalaşıyoruz. Hastane, 'şekeri düştü' demişti Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 17 Ekim 2006'da aniden rahatsızlanarak Güven Hastanesi'ne götürülmüştü. Hastane Başhekim Yardımcısı Tevfik Ali Küçükbaş yaptığı açıklamada, "Başbakan'ın geldiklerinde kan şekerinde düşüklük olduğunu belirledik" demişti. Rahatsızlığın nedeninin sorulduğu Küçükbaş, "Çok uzun bir süreli açlık söz konusu. Kendileri sahuru zannediyorum ya yapmamışlar ya da çok az bir gıda almışlar. Bir de çok aşırı bir tempo içindeler" diye konuşmuştu. TAHA AKYOL - MİLLİYET
<< Önceki Haber Başbakan'ın hastalığının perde arkası Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER