Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yolsuzluk için yaptığı yeni tanımla şaşırttı. “Yolsuzluk dendiğinde şunu anlarım; devletin kasası soyuluyor mu soyulmuyor mu” ifadelerini kullanan Erdoğan’a ekonomi ve hukuk çevrelerinden tepki geldi.
Taraf Gazetesi'nden yer alan habere göre, eski SPK Başkanı Ali İhsan Karacan, yolsuzluğun tanımı konusunda devasa bir literatür olduğunu belirterek “Rüşvet dediğiniz zaman içinde, kamu görevlisinin yaptığı özel bir şahıstan para alması da vardır, bu bir yolsuzluktur” dedi. Karacan şunları kaydetti: “İhale verirken, lisans verirken bunun karşılığında özel bir kişiden para almak yolsuzlukur. Zaten yolsuzluk genelde, kamu parasını çalmaktan ibaret değildir. Kamu görevlisinin; buna bürokrat ve siyasetçi de dahil, karar verme yetkisini kullanırken çıkar, yarar sağlaması yolsuzluktur. Başbakan, literatürün bir tarafını tanımlamış, bu tanım dar bir tanımdır. Yolsuzluğun tümünü kapsayan bir tanım değildir. Bu tanım, önemli yolsuzluk türlerinin cezasız kalmasına, daha doğrusu tanım dışında bırakılmasına neden olur.”
Ayakkabı kutusundan çıkan 4.5 milyon dolar için ise Karacan “Bir bankanın genel müdürü kredi verme karşılığında özel şahıslardan para alıyorsa, devletin kasasından herhangi bir şey çıkmaz ama genel müdür görevini kötüye kullanmış olur. Sahip olduğu kamu görevini ille de devletin parasını çalmak için kullanması şart değildir” ifadelerini kullandı.
BAŞBAKAN YOLSUZLUĞU ÖRTMEYE ÇALIŞIYOR
Erdoğan’ın sözlerine eski DGM savcısı Mete Göktürk’ten de tepki geldi. Göktürk, Başbakan’ın sözlerini, “Yolsuzluk kavramı tahrif ediliyor” diye yorumladı. Göktürk, “Yolsuzluk kamu görevlilerinin yapmamaları gereken bir işi yapmaları veya bunun tam tersi bir durumu yapmaları karşılığında aldıkları haksız kazançtır. Mesela ceza kanununda yer alan irtikap suçu. İrtikap, ‘para karşılığında bir kimseyi bir şeyi yapmaya mecbur etmek’ demektir. Söz konusu para devletin kasasından çıkmaz. İrtikap rüşvete zorlayıcılığı olan bir şeydir. Mesela “Şu kadar parayı vermezsen, çocuğunu okula kaydetmem” dediğiniz zaman insanlar o baskı altında zorunlu olarak onu kabul etmek durumunda kalıyorlar, bu irtikaptır” dedi.
Sabah-atv satışında yaşananların “rüşvet” suçuna örnek olduğunu belirten Göktürk, “Kamu görevlilerinin hediye olarak aldıkları menfaatler de yolsuzluk kavramı içerisindedir. Bir kamu görevlisinin villa gibi değerli hediyeyi kabul etmesi dünyanın her tarafında yolsuzluk olarak tanımlanır. En azından görevi suistimaldir” dedi.
Göktürk, “devletin kasasından para çıkması” konusunun hukuki karşılığını ise şöyle açıkladı: “Bir mal devletin hazinesinden çıkıyorsa ona ‘zimmet’ denir. O da ayrı bir yolsuzluktur. Yani, yolsuzluğun kavramı çok geniştir. Bütün bunların hepsi yolsuzluk kavramı içerisine girer... Başbakan, ‘Ayakkabı kutusundaki Halkbank parası değil’ diyor. Bu değerlendirme yapılıyorsa yargıya ne gerek var, bırakalım Başbakan yargılasın, mahkeme kararlarını da o versin. Yürütmenin başındaki insanın yargının işleyişine bu ölçüde müdahale ettiği nerede görülmüş. Başbakan bu konuşmalarıyla yolsuzluğun üstünü örtmeye çalışıyor ve yolsuzluk kavramını tahrif ediyor.”
“Devletten çıkmıyorsa yolsuzluk değildir”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da Al Jazeera’nin sorularını cevapladı. Başbakan’ın açıklamaları şöyle: “Senaryo ne yazık ki tamamı ile hükümetimize bir darbe yönelimine ait bir senaryo ve bu senaryo tutarlı değil. Söylenenler, iftiralar... Hiçbirisinin devletin kasasından alınan ve çalınan herhangi bir şey olmadığına kesinlikle inancım var.”
KUTUDAKİ PARALAR HALKBANK’IN DEĞİL
“Ben yolsuzluk dendiğinde şunu anlarım; devletin kasası soyuluyor mu soyulmuyor mu? Ayakkabı kutusu içerisinde söylenen olaylar, Halk Bankası’ndan alınan ya da soyulan para değildir. Bu Halk Bankası biz iktidara gelmeden önce görev zararı kaydeden bir bankadır. Şu anda ise Balkanlar’ın, Avrupa’nın kârlı bankalarından bir tanesidir.”