Deniz
Baykal,
Star Televizyonu'ndaki Arena programında gazeteciler Uğur Dündar ve Nedim Şener'in sorularını yanıtladı.
Taraf Gazetesi'nde yayımlanan
belgeyle ilgili değerlendirmesinin sorulması üzerine Baykal, bu belgenin
Türkiye'deki temel siyasal gerginlik konularının düğüm noktasında ortaya çıkan bir kilitlenme konusu durumuna geldiğini söyledi.
Belgenin içyüzünün 12 gündür ortaya konulamamış olmasını yadırgadığını belirten Baykal, ''12 gündür bu kadar önemli bir belgenin net olarak doğru olup olmadığının cevabının verilememiş olması gerçekten çok üzüntü vericidir. Bu gecikmenin Türkiye'deki yanlış gerginliği, sakıncalı kutuplaşmayı daha da derinleştirmekte olduğunu görüyorum'' diye konuştu.
''Belgenin bugün, yarın ne olduğunun öğrenilmesi gerektiğini'' ifade eden Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Eğer biz bunu net bir şekilde, kısa bir süre içinde cevaplandıramazsak insanlar şu andaki peşin fikirli konumlarında kemikleşeceklerdir. Giderek yaygınlaşacaklardır ve bir süre sonra bunları toparlamak mümkün olmayacaktır. Yani biz neyi bekliyoruz? Bir an önce gerçek çıksın da yanlış bir istikamette tavır takınmış olan insanlarımız kemikleşmeden kendilerini toparlayabilsinler ve Türkiye'deki gerginlik, kutuplaşma ortadan kaldırılsın. İşte bu gecikmenin böyle bir ağır toplumsal ve siyasal maliyeti de ortaya çıkıyor.''
Baykal, ayrıca bu olayın kurumlar arasında bir çatışma ve düşmanlığa dönüşmemesi için yukarıdan dikkatli, basiretli bir anlayışla bu işi götürme çabasının görüldüğüne de değindi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, belgenin doğru olup olmadığını gördükten sonra düğmeye basıp harekete geçmesinin daha sağlıklı bir yaklaşım olacağını ifade eden Baykal, belgenin doğru olduğu varsayımıyla yargıya intikal ettirildiğini söyledi.
Belgenin, üstünde durulması gereken pek çok yönü bulunduğunu anlatan Baykal, resmi açıklamayı saygıyla beklediğini belirterek, şunları kaydetti:
''Belgeyi okuduğumuz zaman önemli, ciddi, sorumlu ve dikkatli bir
politika belgesi niteliğini taşımadığını söyleyebilirim. Belgeyi ilk gördüğümde 'Bu laubali bir metin' reaksiyonunu göstermiştim. Böyle bir ciddi bir
rapor falan niteliği taşımadığını görmüştüm. Bir kuşku da şu 2
hedef seçmiş. Birisi AKP öbürü de bir cemaat. İkisini de birlikte seçmiş. Aynı anda ikisine karşı bir strateji öneriyor. Bu tuhaf birşey. Yani AKP'ye karşı, AKP'nin çeşitli cemaatleri himaye etmesine karşı, tutumuna karşı bir çalışma deyip geçemiyorsun çünkü 2 ayrı müstakil hedef koyuyor.''
'İMZANIN AYNİYET İÇİNDE OLMASINDAN DAHA DOĞAL BİRŞEY OLAMAZ'
Belgeyle ilgili basının bir kısmının ''
imza yüzde 90 benzer, hatta aynı'' diyerek belgeyi geçerli saydığını, bir kısmının da bu konuda netlik olmadığını söylediğini vurgulayan Baykal, ''Ortaya bir metin çıkarılmışsa, bu metnin altında
Genelkurmay'da önemli bir daireden sorumlu birinin adı yazılıysa, o adın altındaki imzanın herhalde o insanın atmış olduğu imzanın bırakınız benzerliği ayniyet içinde olmasından daha
doğal birşey olamaz'' diye konuştu.
Tüm sorunun, imzayı o metni kaleme alarak, bilerek mi atıldığı, imzanın bu metne mi atıldığı, başka bir yere atılmış imzadan mı taşındığı sorulanın yanıtının olduğunu ifade eden Baykal, ''Bu metin orijinal metin mi fotokopi metin mi bunun derhal netliğe kavuşturulması lazım'' dedi.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un yaptığı açıklamadan Genelkurmay içinde böyle bir hazırlığın yapılmadığının ifade edildiğini kaydeden Baykal, ancak Başbuğ'un açıklamalarının, Genelkurmay ile bağlantılı birilerinin dışarda bunu hazırlaması olasılığının tümüyle bertaraf etmediğini, bu olasılığın açık olduğunu dile getirdi.
Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Genelkurmay ile bağlantılı ancak Genelkurmay dışında ve askeri hiyerarşi dışında birilerinin böyle bir çalışma yaptığının ortaya çıkması tabii ki çok vahim bir tablodur. En güvendiğimiz kurumun içinde güven vermeyen bir tablonun bulunduğu, bir askeri hiyerarşiye kesinlikle uygun düşmeyen, Silahlı
Kuvvetler'in
komuta kademesinin söylemlerini ciddiye almayan, onun tam tersi istikamette örgütlenmeler,
hazırlıklar yapan birtakım çetelerin kurulduğu ortaya çıkar. Bu vahim bir tablodur, üzüntü verici bir olaydır. Tekrar böyle bir tabloya
tanık olmak hepimizi yaralar, üzer. Türkiye artık
askeri müdahalelerle ülkenin bir yere gitmeyeceğini yeterince deneyip görmüştür. Bütün her derdinin o darbeye gerekçe diye söylenen sorunların çözümünü bırakınız, yeni yeni sorunlarla, sıkıntılarla, gerilimlerle ülkeyi karşı karşıya bıraktığı yaşanarak görülmüştür.''
Başbakan Erdoğan'ın bu konudaki tavrını da eleştiren Baykal, ''Olmayan darbeye yönelik sahte, gösterişli tavırlar işin ciddiyetini kaybettiriyor'' dedi.
Yürümekte olan bir
dava dolayıya ek bir şikayet dilekçesi vermenin kahramanlık kabul edilecek bir tarafı olmadığını ifade eden Baykal, ''Bunun altında bir kompleks var. Bunlar şık şeyler değil. Bu belgeyi geçerli bir belge olarak kabul etmenin altında Türkiye'de kurumlararası bir gerginliğe davetiye vardır. Sakınca taşıyan odur'' diye konuştu.
'DEVLET İÇİNDEKİ MAFYALAŞMA İNCELENMELİ'
Türkiye'de siyasal süreçte ele alınması, incelenmesi ve aydınlatılması gereken kimi temel konular bulunduğunu belirten Baykal, bunlardan birinin ''devlet içindeki mafyalaşma'' olduğunu dile getirdi.
Baykal, şunları kaydetti:
''Emniyette, devletin diğer
sivil kurumlarında, belediyelerde, Silahlı Kuvvetler'de, güvenlik güçlerinde, devletin belli ihtiyaçlar için yetiştirip, hazırlayıp özel imkanlar, silahlar, cephaneler ve yetkiler verdiği birtakım insanların, devlet görevini yerine getirirken ya da getirdikten sonra yavaş yavaş başka türlü amaçlara yönelik etkinlikler peşine düştükleri bilinen bir gerçektir ve bu Türkiye'nin sürekli izlenmesi gereken bir konusudur.''
Türkiye'nin terörlü mücadeleyi götürürken zaman zaman hukuk, insan hakları ve demokrasinin dışına çıktığını savunan Baykal, terörle mücadeleden pek çok yerde bu sorunun kendisini gösterdiğini ve Türkiye'nin bir noktada bununla hesaplaşma ihtiyacı içinde hissedebileceğini söyledi.
Türkiye'de demokrasiye karşı askeri müdahale sorunu bulunduğuna da değinen Baykal, darbelerin incelenebileceğini, 12
Eylül askeri müdahalesinin gündeme getirilebileceğini, anayasadaki güvencenin kaldırılabileceğini, Türkiye'nin askeri müdahaleyle hesaplaşabileceğini belirten Baykal, şöyle konuştu:
''Bu belge de belki onun bir parçasıdır, içeride yuvalanma vardır ya da hiyerarşi içinde hazırlık vardır ya da daha önce komuta kademesi, kuvvet komutanları kendi aralarında konuşmuşlar, niyetlenmişler ama uygun görmemişler, yapmamışlardır. Onun irdelenmesi gerekirse ele alınabilir. Bunlar Türk siyasetinde geçmişte büyük önem taşımış, halen de dikkatle incelenmesi gereken, gelecekte de önem taşıyacağını düşündüğüm konularıdır. Bunların hepsine yönelik devletin hukuk sistemiyle, güvenlik örgütleriyle, silahlı kuvvetleriyle, medyasıyla, sivil toplumlarıyla, iktidarıyla, muhalefetiyle bunlara karşı bir güvenlik geliştirmesine ihtiyaç vardı.''