CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal, askeri
operasyonun, hedefine ulaşıncaya kadar götürülmesi gerektiğini ifade ederek, ''Bu operasyon götürülürken, 'Tamam gerekeni yaptınız, artık yeter' deyip, kalıcı sonuçlar ortaya çıkmadan, bu harekatın durdurulması, çok vahim sonuçların ortaya çıkmasına neden olur'' uyarısında bulundu.
Baykal, partisinin
TBMM grubunda yaptığı konuşmada, TSK'nın
sınır ötesi operasyonuna yer verdi.
Türkiye'nin çok kritik günlerden geçtiğini ifade eden Baykal, tarihi kararların özen gösterilmeden alındığını,
ülkenin rotasının
tehlikeli istikamete sürüklendiğini savundu.
Baykal, herkesin, gidişin iyi olmadığını görmeye başladığını ifade ederek,
demokrasi içinde, halkın desteği ve milletin iradesiyle sorunların çözüleceğini kaydetti. Baykal, böyle bir sürecin başladığını dile getirdi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihi günler yaşadığını belirten Baykal, Türkiye'nin birlik ve bütünlüğüne yönelik
terör tehdidine karşı, ülkeyi yönetenlerin dikkatini çekmeye çalıştıklarını anlattı. Baykal, gelinen noktada, uyarılarının yerinde olduğunun, Türkiye'nin terör karşısında kararlı şekilde en etkili mücadele yöntemlerini içine sindirerek tavır takınmasının zorunluluğunun anlaşıldığını söyledi.
''Keşke daha önceden, büyük acılar yaşamadan,
Dağlıca acısını yüreğimize gömmeden bu olayları
kontrol altına almayı başarabilseydik'' diyen Baykal, tarihi geriye çevirmenin mümkün olmadığını vurguladı.
Baykal, ''Anlaşılmıştır ki Türkiye, kendisini
savunma iradesine sahiptir. Kendisine yönelecek tehditler, tehlikeler karşısında kararlılıkla uluslararası hukukun tanıdığı bütün olanakları, her türlü bedeli ödemeyi göze alarak kullanacaktır. Bunun anlaşılmış olması çok önemlidir. Türkiye'nin bu noktaya geldiğini görüyorum'' diye konuştu.
-''HER TÜRLÜ BEDELİ ÖDEMEYE HAZIR''-
Son dönemde, Türkiye'nin,
terörle mücadele konusunda askeri önlemleri kararlılıkla
uygulamaya başladığını vurgulayan Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu askeri harekat, operasyon; TSK'nın ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kendisini savunma iradesini, ne kadar güçlü olarak ortaya çıkabileceğini, bize yönelik tehditler karşısında her türlü bedeli ödemeye hazır bir anlayış içinde, çok etkili, başarılı bir sonuç alabileceğimizi ortaya koymuştur. Ortaya çıkan tablo, hepimizin göğsünü kabartmıştır. Hepimiz, bize yönelik saldırılar karşısında, gerektiğinde en etkili şekilde tavır takınabilecek bir ülke olduğumuzu, göstermiş olmanın sevincini yaşıyoruz.
Türkiye ile bu bölgede, hukuku bir yana bırakarak, ağır ihlal ve haksızlıklar yapılarak oynanamayacağını, dosta, düşmana göstermiş bulunuyoruz. Bu sonuçtan iftihar duyuyoruz.''
-''BÜYÜK ŞÖHRETİNİ HAK ETTİĞİNİ KANITLADI''-
Baykal, TSK'nın,
askeri operasyonu en güç koşullarda, imkansız diye düşünülen bir zamanlama içinde etkili ve başarılı şekilde gerçekleştirmesinden duyduğu mutluluğu dile getirdi.
Bu askeri operasyonda sorumluluk üstelenen er,
subay ve komutanları kutlayan Baykal, bu kişilerin Türkiye'nin şerefi ve gücünü, dünyaya bir kez daha kanıtladıklarını belirtti. Baykal, ''Onların yaptıkları, onların çok ötesinde 70 milyonun duygularına, özlemlerine tercüman olmuştur. Silahlı Kuvvetlerimiz, başarısını, gücünü, etkinliğini, o büyük şöhretini hak etmiş olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır'' diye konuştu.
Operasyonda şehitler verildiğine anımsatan Baykal, Türkiye'nin gazisi, şehidi, TSK ve Türk milletiyle çok büyük sınav verdiğini söyledi. Baykal, bu sınavın en ağır bedelini ödeyen şehitlerin huzurunda saygıyla eğildiğini dile getirdi.
Baykal, bir yandan operasyon düzenlenirken, şehitler verilirken, diğer yandan Türkiye'nin
genç evlatlarını, büyük bir heyecan ve sevinçle askere uğurladığını kaydetti. Bu
manzaranın etkileyici ve çarpıcı olduğunu vurgulayan Baykal, bu manzaranın da Türkiye'yi bu coğrafyada bin yıldır dimdik ayakta tuttuğunu belirtti.
-''HEDEFİNE ULAŞINCAYA KADAR...''-
''Keşke işler bu noktaya gelmeseydi, bunu çok isterdik'' diyen Baykal, bunun kaçınılmaz olduğunu dünyaya anlatmaya çalıştıklarını, ''Bizi bu noktaya sürüklemeyin, önlemleri zamanında alın'' dediklerini söyledi.
Baykal, Türkiye'nin komşusu bir ülkede, terör örgütünün yerleşmesinin, Türkiye'ye saldırılar
düzenlemesinin, çocukların kaçırılmasının kabul edilemez olduğunu dünyaya anlatmaya çalıştıklarını ifade etti.
Gelinen noktada, Türkiye'nin, uluslararası hukukun tanıdığı hakları kullanarak, kendisine yönelik bu tehdidi bertaraf etmek durumunda olduğunu, bunun için harekete geçtiğini vurgulayan Baykal, şöyle devam etti:
''Onun bedelini de ödüyoruz. Bu planlama, şu ana kadar başarıyla götürülmüştür. Önümüzde ortaya çıkabilecek en ciddi konu; bu büyük tarihi operasyonun,
doğal sonuçlarına ulaşmasına fırsat vermeden, çeşitli uluslararası müdahalelerle TSK'nın elinin kolunun tutulması, bu operasyonun doğal hedeflerine ulaşmasının engellenmesidir. Hepimizin düşünmesi, duyarlı olması gereken ana konu budur. Bir askeri operasyona ihtiyaç ortaya çıkmıştır, çıktıktan sonra askeri operasyon hedefine ulaşıncaya kadar götürülmelidir. Bu operasyon götürülürken, 'Tamam gerekeni yaptınız, artık yeter' deyip, kalıcı sonuçlar ortaya çıkmadan, bu harekatın durdurulması, çok vahim sonuçların ortaya çıkmasına neden olur. Dünyaya bunu anlatmak zorundayız.
'Hemen bitirin' sözleri, şimdiden telaffuz edilmeye başlanmıştır. 'Bir an önce
askeri müdahale dışı yöntemlerle bir çare bulun' söylemi tekrar kendini gösteriyor. Bütün bunları anlıyor ve biliyoruz. Bir askeri müdahale mecburiyeti maalesef ortaya çıkmıştır. Bu ortaya çıktıktan sonra, gereği mutlaka yapılabilmelidir. Bu konuda herkesin belli bir anlayış içine girme zorunluluğu vardır. TSK'nın elini kolunu, kimse bu süreç içinde, operasyon tamamlanmadan tutmamalıdır''
-''BAŞKA HESABI YOK''-
Baykal,
Irak'ın Türkiye'nin dostu olduğunu, bu ülkenin
toprak bütünlüğüne, egemenliğine karşı olumsuz bir düşünce taşınamayacağını vurgulayarak, askeri operasyonun hedefinin, Irak halkı, kuzey ve güney Irak ya da Irak hükümeti olmadığını bildirdi.
Amaçlarına ulaştıktan sonra TSK'nın geri çekileceğini vurgulayan Baykal, Türkiye'nin, terörü bertaraf etmekten başka bir arayışı ve hesabının olmadığını belirtti.
Baykal, ''Terör belasını bu coğrafyadan bir an önce uzaklaştıralım, birbirimize yardımcı olalım, topraklarımızı beraberce sulayalım, çocuklarımızı beraberce okutalım, burayı bir dostluk adası haline dönüştürelim. Başka bir hesabımız yok. Irak Iraklıların, Türkiye de Türklerindir. Türkiye'de kimse, Irak'a müdahale etme planı içinde olmamalıdır'' diye konuştu.
Şehit ailelerine
sabır dileyen Baykal, ''O çocuklar sadece ailelerinin değil, 70 milyonun çocuklarıdır. O çocukların herhangi birine gelecek tehlike, 70 milyonumuzu rahatsız etmektedir'' dedi.
Baykal, Azerbaycan'ın
Hocalı kentinde yaşanan katliamın 16. yılı olduğunu hatırlatarak, bu acıları unutmanın mümkün olmadığını söyledi.
Acıları hatırlamak zorunda olmanın kimseyi mutlu etmediğini vurgulayan Baykal, ''Ama bunları unutmaya hakkımız yok. Yukarı Karabağ bölgesinde hala 1 milyon insan evinden, ocağından, köyünden koparılmış kendi ifadeleriyle göçmen konumunda kamplarda, çadırlarda ilkel koşullarda yaşama terk edilmiş. 1 milyon insan hala bu koşullarda yaşamaya devam ediyor. Bu acılar hepimizin ortak acılarıdır. İnşallah bütün bunların üstesinden gelebileceğimiz günler en kısa sürede yaşanacaktır'' diye konuştu.
-ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNİN ZAMANLAMASI-
Baykal, konuşmasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün başörtüsüne ilişkin ana
yasa değişikliğini onaylama zamanına dikkati çekerek, ''Büyük Türkiye'nin, dünyanın gözü önünde kendisine yönelik haksızlık karşısında ayağa kalkışının, tam bir milli
dayanışma içinde olduğu günün hemen arkasında bu ulusal kaynaşma ve bütünlük duygusunu sarsan bir tabloyla karşı karşıya kaldığını'' söyledi.
Baykal, Türkiye'de uzun bir süredir anayasa değişikliğine ilişkin çok ciddi
tartışmaların yaşandığını, anayasanın en temel noktalarından, ana sütunlarından birisini çok açıkça sarsan bir düzenlemenin ''Dayatma ile ülkenin gündemine getirildiğini'' ifade etti. Baykal, şöyle konuştu:
''Böyle bir ortamın içinde, askeri harekatla birlikte Sayın Cumhurbaşkanı 11 gün bu anayasa değişikliğini beklettikten sonra nihayet imzalama kararını o günün akşamında bir rastlantı olarak almıştır. Türkiye bir anda cepheye giden askerlerinin kaderiyle ilgilenirken, onlar için üzülürken, kaygı duyarken, karda kışta onların verdikleri mücadeleye saygı duyarken, heyecanlanırken, herkes partisin, anlayışını, mezhebini, etnik kökenini unutmuşken, herkes tam bir millet olarak kaynaşmış, bütünleşmişken birden bire bu duyguyu yaşamamıza imkan vermeyen bir özensizlik içinde Cumhurbaşkanı o günün akşamı alelacele imzalama kararını aldı. Bu tabi yakışı kalmayan bir uygulama olmuştur.''
-''TEREDDÜTÜN YANSIMASI''-
Baykal, Cumhurbaşkanı'nın anayasa değişikliğini onaylamak için 11 gün beklemesinin ''Hangi gerekçeyle olursa olsun bir tereddüt içine girdiğinin göstergesi'' olduğunu savunarak, ''Cumhurbaşkanı bildiğiniz gibi gece yarısı 2'de 3'de önüne gelen yasayı imzalamakta sakınca görmeyen bir anlayış içindedir'' dedi.
Anayasa değişikliğinin hemen imzalanmasının uygun görülmediğini ifade eden Baykal, bunun tereddütün yansıması olduğunu ileri sürdü.
Anayasa değişikliğinin sonuçlarına ilişkin uyarılarını geçmişte yaptıklarını anımsatan Baykal, şöyle dedi:
''Şunlar çok açık bir şekilde herkes tarafından kabul ediliyordu ki bu düzenleme Türkiye'yi sarsacaktır, Türkiye'yi ayrıştıracaktır, Türkiye'yi gerginleştirecektir. Gereksiz çatışmaların, gerginliklerin ortaya çıkmasına vesile olacaktır. Bu Türkiye'yi kaynaştıracak, bütünleştirecek bir düzenleme değildir. Bu herkesin kabul ettiği bir gerçektir. Bazıları da bunu 'bu bir
kaosa, kargaşaya davetiyedir' diye niteliyorlardı. Sayın
Başbakan da buna çok büyük tepki gösteriyordu. Şimdi imzalandı. Şu anda Türkiye'nin içinde bulunduğu tabloya bakıyoruz. Bu tabloyu kaos kelimesinin, kargaşa kelimesinin dışında nitelemek imkanı var mıdır?''
Anayasa değişikliğinin onaylanmasının ardından Türkiye'de Anayasa değişikliği bu şekliyle uygulanabilir mi, uygulanamaz mı?, Uygulansın mı, uygulanmasının mı?, Yeni bir kanunun çıkmasına ihtiyaç var mı, yok mu?, Anayasa değişikliği bu şekliyle bu sorunu çözmeye yeter mi yetmez mi? şeklinde yeni tartışma konularının gündeme geldiğini anlatan CHP lideri Baykal, birilerinin bunu bir hukuk tartışması olmaktan çıkarıp, doğrudan uygulama alanına
taşıma girişiminde bulunduğunu bildirdi.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf
Ziya Özcan'ın ''Anayasa değişikliğinin sorunu hukuken çözdüğünü, derhal uygulanması gerektiğini'' söylediğini ifade eden Baykal, şöyle devam etti:
''YÖK Başkanı bunu söylüyor, YÖK
yönetim kurulu tepki gösteriyor, üniversite rektörleri tepki gösteriyor. Türkiye'nin pek çok anayasa hukukçusu 'böyle bir şey olmaz' diyor. Bir hukuk karmaşası yok mu? Bir hukuk kaosu yok mu? Bir uygulama kargaşası yok mu? Türkiye'de üniversitelerden 70 tanesine yakını 'bu iş uygulanamaz' diyor, 10-11 tanesi de '
Hayır ben uygulanırım' diyor. Bu bir kaos değil mi? böyle bir hukuk düzeni, böyle bir devlet düzeni olabilir mi? bir sorun böylece çözülmüştür denilebilir mi? Bu nasıl sorun çözme yöntemi, yaklaşımıdır? Eğer bu konularda en dikkatli, duyarlı olması gereken insanlar, üniversitelerin en üst yöneticileri böyle bir kargaşa içinde nasıl olabilirler. Böyle bir manzarayla karşı karşıyayız şimdi.''
-''ACILI BİR MANZARA''-
AK Parti ve MHP yöneticilerinin sürecin başında sorunun çözümü için Anayasa değişikliğinin yanı sıra, YÖK yasasının Ek. 17 maddesinde değişikliği ihtiyaç olduğunu söylediklerini, buna yönelik bir
protokol imzaladıklarına işaret eden Baykal, ''O zaman AKP yönetimi de MHP yönetimi de kabul ediyordu ki bu sorunun çözümü için sadece anayasa değişikliği yetmez, aynı zamanda bir yasa düzenlemesine de ihtiyaç vardır. Protokolü de imzalamışlardı. Peki ne oldu şimdi? Bu protokol nerede? Verilen sözler nerede? uygulama hangi aşamada?'' dedi.
''YÖK Başkanı'nın bu tartışmalı tavrını kendi özgün hukuk bilgisiyle ve yorumuyla kaynaştırarak mı uygulamaya çalışıyor?'' diye soran Baykal, ''YÖK Başkanı'nın bu anlayışının arkasında ne var? Bu ortaya çıkan manzara karşısında neyi görüyoruz? YÖK Başkanı'nın oraya niçin geldiğini görüyoruz'' dedi.
YÖK Başkanı'nı oraya
cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün atadığını hatırlatan Baykal, ''Cumhurbaşkanı'nın da oraya niçin geldiğini şimdi görüyor musunuz?'' ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecindeki itirazlarını anımsatan Baykal, şunları kaydetti:
''Niye karşı çıkıyorduk. İyi bir insan. Bize karşı da gayet sıcak, dost yaklaşımları olan bir insan. Ama Cumhurbaşkanı olacak insan anayasanın temellerine içtenlikle sonuna kadar inanacak ve Türkiye'yi kucaklayarak bunun gereğini yerine getirecek anlayışta bir insan olacak. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı bu anlamda üzerine düşeni yerine getirebiliyor diyebilir miyiz? Atanan YÖK Başkanı hepimizin görmek istediği demokratik bir Türkiye'ye yakışan bir YÖK Başkanı uygulaması içinde mi? Buraya onu getirirken Sayın Cumhurbaşkanı böyle yapacağını bilmeden mi getiriyor. Gelirken ilk söylediği bu YÖK Başkanının 'Canım hukuku
ihmal edebilirsiniz' demesi olmadı mı? Buna ilk talimat 'Sakın ha her şeyi söyleme yoksa bizi ipe çekerler' talimatı olmadı mı? Bu talimatı verenlerin kafasında ne var, dudaklarından ne çıkıyor? Takiye
itiraf edilmedi mi böylece?
Maliye Bakanı YÖK Başkanı hakkında 'Bak ne güzel bizim için iyi şeyler söylüyor' deyince bir bürokrat 'Hele bir söylemesin de görelim' demedi mi? Bu lafları yiyen bir insanın iyi doğrultuda anayasa ve hukuk saygısı gerçekleştirilebilir mi? Acılı bir manzara.''
AA