Baykal 'darbe günlerini' anlattı

Baykal, 12 Eylül'ü anlattı: Yine sıkıntı var, ama çözüm asla darbe olamaz...

Baykal 'darbe günlerini' anlattı

'Darbe çözüm değil' CHP'nin 9 Eylül'de Anıtkabir'de örgütlediği yürüyüşten bir gün önce Deniz Baykal'a bir telefon geldi. Bir baba, Baykal'dan o gece küçük oğlunun Çeşme'deki düğününe katılmasını rica ediyordu. Durumu parti arkadaşlarıyla danıştı; "Gitmek zorundasınız" dediler. O akşam 17.20 uçağıyla İzmir'e uçtu. Düğüne katıldı, sabah 07.20 uçağıyla Ankara'ya döndü, Anıtkabir'e biraz da o yüzden partililerle randevulaştığı saat 9'dan geç geldi. Baykal üzerinde bu kadar hatırı olan babanın adı, Mehmet Aras idi. 12 Mart 1971 askeri darbesi ardından tanışmışlardı. 12 Mart olduğunda Baykal, Yassıada'daki Deniz Yedeksubay Okulu'nda askerlik görevini yapıyordu. Hafta sonu Ankara'ya izinli gittiğinde şoke oldu. Olcay hanımın Bahçelievler'de bir zemin katında büyüğü altı yaşındaki Aslı olmak üzere iki küçük çocukla kaldığı evi gece yarısı askerler basmıştı. Bir albay ve beraberindekiler, Baykal'ın bütün yazışma, kitap ve evraklarına el koymuştu. İçinde bir şey var mı diye yataklar süngüyle delinmişti. Baykal okula dönünce, okul komutanı albay "Yazıklar olsun" demişti, "Koynumuzda yılan beslemişiz". Okulun dönem birincisi olarak kütüğe o plaket çakacaktı. Okul yönetimi baskıyla bazı öğretmenlere not değiştirterek onu ikinci yaptılar ve sürgün niyetine İskenderun'a gönderdiler. O sırada, notu düşürmeyi reddeden bir öğretmen, bir deniz yüzbaşı, Baykal'a yanaştı, elindeki banka cüzdanını gösterdi. "Bütün hesabım bu" dedi; "Sıkıntıdasınız. İstediğiniz kadarını kullanın, sonra ödersiniz." Baykal o paraya dokunmadı, ama o yüzbaşıyı da unutmadı. İşte Baykal'dan zor bir anında hatır daveti yapan Mehmet Aras, o deniz yüzbaşısıydı. Baykal 12 Eylül 1980'i Antalya'da karşıladı. Meclis kapatılmış, Başbakan Süleyman Demirel ve anamuhalefet CHP'nin başındaki Bülent Ecevit, gözaltına alınıp Hamzakoy'a götürülmüş, 30 kadar CHP milletvekili tutuklanmıştı. Baykal yüzünden otobüsün her 80 kilometrede askeri barikatta durdurulup, telsiz emriyle bırakıldığı uzun bir otobüs yolculuğuyla Ankara'ya geldi. Gözaltındaki milletvekili yakınlarına telefon edip moral vermeyi üstlenmişti. Birkaç gün sonra CHP yönetiminden arkadaşı ve komşusu Hikmet Çetin geldi. "Araba yıkıyordum" dedi, "Bir askeri cip durdu. İçinden bir teğmen çıktı. Baykal'a tebligat var, ama askerlerle gitmeyelim, ayıp olur dedi, benden rica etti. Seni saat 17.00'de Merkez Komutanlığı'nda istiyorlarmış". O sırada kızı Aslı okuldan geldi. Baykal, "Bir yandan durumu anlatıyor, bir yandan da devlete düşmanlık duymasın diye her dediğimi tartarak söylüyordum" diye o günü hatırlıyor. Ama o her cümlenin sonunda bana 'Ama niye sen, baba?' diye soruyordu. 'Hâlâ içimde acıdır.' Partililer eve gelir, konvoy oluşturulur. Baykal, Turhan Güneş'in Peugeot otomobilindedir. Komutanlık nizamiyesinde Baykal elini bagajdaki valize atınca Güneş "Bırak onu" diye azarlar ve valizi kapıp taşırken, kapıda bekleyen albayı göstererek Baykal'a müthiş bir siyaset dersi verir: "Demek istiyorum ki, Baykal'ın valizini taşıyan, Kıbrıs Fatih'i Turhan Güneş'tir. Onu göstermek istiyorum." "Bir ay sonra bıraktılar" diye anlatıyor Baykal, "Ne suçlama, ne yargılama. Sonra CHP'yi yeniden kurmak istiyoruz diye yeniden tutukladılar, bu sefer de Zincirbozan'da dört ay geçirdik. Yıllarca siyasetten yasaklandık. Bunlar bizim yaşadıklarımız, çok daha ağır yaşayanlar, çok ağır darbe alanlar oldu." Ve bugüne şöyle bağlıyor: "12 Eylül bir askeri darbedir. 12 Eylül askeri darbesi anaysa düzenini, siyaseti alt üst etmiş, siyaseti ve toplumu öncesinden de kötü bir krize sokmuştur. Türkiye'nin bugün gelmiş olduğu noktanın, sıkıntıların en önemli nedenidir." "Darbe, düşünce özgürlüğünü, insan haklarını engelleyerek sağlıklı bir sistem, sağlıklı bir demokrasi kurulamayacağını göstermiştir. Hak ve özgürlüklerin istismarından doğan sorunlar demokrasilerde yaşanabilir, hatta demokrasileri, demokrasimizi ve cumhuriyetimizi tehdit edebilir. Ama o tehdidi askeri darbe ile önleyemezsiniz." "Bugün, hem demokrasimiz, hem de demokrasimizi doğuran cumhuriyetimiz sıkıntılar yaşıyor. Kaygı verici bir dönüşüm sürecindeyiz. Siyaset, para ve ticaretin ipoteği altında. Demokrasi tanımının içi boşalıyor. Ama demokrasinin içinin boşalması ve yozlaşması süreci, 12 Eylül'le çığırından çıkmıştır. Bugün Türkiye'nin karşı karşıya olduğu sorunların çözümü asla askeri darbe de olamaz, başka kestirme bir yol da olamaz. Çözüm siyasetin demokrasiye ve cumhuriyete daha çok sahip çıkmasındadır." MURAT YETKİN - RADİKAL
<< Önceki Haber Baykal 'darbe günlerini' anlattı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER