Baykal hükümete yüklendi

Baykal, TBMM Genel Kurulul'nda 2008 Bütçesi ile ilgili olarak yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve hükümete yüklendi.

Baykal hükümete yüklendi

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ekonominin, ''rant, haram, kazanç ve faiz ekonomisi'' olduğunu savunarak, ''Bu kadar büyük borç, sıcak para, açık ve reel faiz; Türk ekonomisini perişan etmenin reçetesidir'' dedi. TBMM Genel Kurulunda, 2008 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde partisinin görüşlerini dile getiren Baykal, Türkiye'nin 2002'den itibaren, 2000 ve 2001'deki krize dönük oluşturulan politika demetini, kararlılıkla uyguladığını belirtti. Baykal, ''Geride baktığımız dönemde, Türkiye, o kriz döneminde şekillendirilen maliye politikasıyla yürüdü. Bu politika, başlangıçta güzel sonuçlar da verdi. Enflasyon, 2002'deki iktidar değişikliğinden önce yüzde 70'lerden yüzde 29'a düştü, ekonomik büyüme çok çarpıcı şekilde kendini gösterdi'' diye konuştu. Bu politikanın, 5 yıldan bu yana kararlılıkla uygulandığını ifade eden Baykal, artık bu politikanın aynı sonuçlar vermediğinin ve yeni sorunlara neden olduğunun ortaya çıktığını belirtti. Baykal, ekonomik büyümenin 2004'ten bu yana ciddi şekilde düştüğünü ifade ederek, ekonomi politikasının amacının büyüme olduğunu, Türkiye gibi bir ülkenin, ekonomik büyümeyi istikrarlı bir şekilde sürdürebilmesi halinde, mali, siyasi ve sosyal istikrarı sağlayabileceğini vurguladı. Baykal, Türkiye'nin ekonomik büyümesinin 2004'te yüzde 9,9, 2005'te yüzde 7,6, 2006'da yüzde 6 ve 2007'de yüzde 5 olduğunu anımsattı. Baykal, 2007 yılının başlangıcı ile sonu arasındaki 3 aylık dönemlere bakıldığında, büyüme kırılmasının, kalıcı şekilde şekillendiğinin görüldüğünü vurguladı. Baykal, ''Yüzde 5, bizim yeterli sayamayacağımız, mutlaka artırmamız gereken bir düzeydir'' dedi. ''MALİYE POLİTİKASINI SAVUNMAK MÜMKÜN DEĞİL'' Bütçenin, her an açık vermeye hazır bir yapı içinde olduğunu, seçim olasılığının bütçe dengelerini allak bullak edebileceğinin bu yıl içinde yaşananlarla ortaya çıktığını ifade eden Baykal, 2006'da 4 milyar dolar açık veren bütçesinin, 2007'de 16-17 milyar dolar açık vereceğini söyledi. Baykal, bütçenin açık verdiğini, bu yılın maliye politikasını savunmanın ve sahip çıkmanın mümkün olmadığını vurguladı. Baykal, dış ticaret açığının kabul edilemez ölçekte olduğunu, bunun, cari açığa indirgendiğini dile getirerek, cari açığın alarm verdiğini belirtti. Baykal, cari açığın bu yıl 36 milyar dolar olacağını, Hükümetin göreve geldiği dönemde bu rakamın 1,5 milyar dolar olduğunu söyledi. Türkiye'nin, 1 yılda verdiği cari açık kadar, GSMH'sini büyütemediğini, 1 dolar zenginleşmek için 1 dolardan daha fazla cari açık vermek durumuna geldiğini belirten Baykal, Türkiye'nin, yoksullaştıran bir büyüme, dış ticaret düzeni ve ithalat patlamasına sürüklendiğini savundu. ''SICAK PARA CENNETİ'' Baykal, izlenen kur politikasını da eleştirdiği konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Türkiye, kendisini pahalılaştırıyor, yabancı ülkeleri ucuzlaştırıyor. Bunun sonucu, Türkiye'de sağlanabilecek üretim, dışardan ithal ediliyor, üretime değil, ithalata şartlanmış ekonomi haline geliyoruz. Aldığımız her ürünle, içerdeki üretimi darbeliyoruz. Bu çark, sıcak parayla ve borçlanmayla dönüyor. Türkiye, sıcak para cenneti olmuştur. 100 milyar doların üzerinde sıcak para var. Türkiye, varını, yoğunu borç ödemeye, faize ayırmıştır ama borçlanmaya da devam etmektedir. Sıcak para, dünyanın en yüksek reel faiziyle Türkiye'de oturuyor. Sıcak para, dünyanın en yüksek reel faizini Türk ekonomisinden alıyor. Türkiye, o faizi kimin sırtından ödüyor, kim ödüyor büyük faizi o insanlara? Bu hale gelmiş ekonominin, üretim ekonomisi olduğundan söz etme imkanı var mı? Bu bir rant ekonomisi, haram,kazanç, faiz ekonomisidir. Türkiye, böyle bir yapının içine oturtulmuştur. Bunun, üretime, emeğe, alınterine, çabaya ödül veren bir ekonomi politikası olduğu söylenemez. Türk ekonomisi, reel faizle kanıyor. Bu kadar büyük borç, sıcak para, açık, reel faiz, bu Türk ekonomisini perişan etmenin reçetesidir. Bu reçete uygulanıyor.'' ''EKONOMİ EL DEĞİŞTİRİYOR'' ''Enflasyon tınmadan devam ediyor'' diyen Baykal, resmi rakamlara göre Türkiye'deki 29 milyon kişinin yoksul olduğunu, 1 milyon kişinin ise gece yatağına aç girdiğini söyledi. Türkiye'nin rant ekonomisine dönüştürüldüğünü, izlenen politikalarla ekonominin el değiştirdiğini savunan Baykal, borsanın yüzde 70'inin yabancıların kontrolünde, bankaların yüzde 43'ü ile sigorta sektörünün 3'te 2'sinin yabancıların elinde olduğunu kaydetti. Baykal, Türkiye'nin kur politikasını ve ekonomik yapısını değiştirmesi, sanayileşme, yatırım, kalkınma politikasına yönelmesi gerektiğini vurguladı. ''YOLSUZLUK İLE İÇ İÇE'' GAP'ın, Türkiye'nin tarımsal kalkınma, enerji, sosyal değişim ve barış projesi olduğunu, ancak ihmal edildiğini, iktidarın bunu rafa kaldırdığını, buzdolabına koyduğunu ileri süren Baykal, Türkiye'nin ''Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile değil, GAP ile kalkınacağını'' ifade etti. Baykal, teşvik politikalarının da köklü şekilde değiştirilmesi gerektiğini dile getirerek, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya verilen tüm teşviklerin, Bursa'nın altında olduğunu söyledi. CHP Genel Başkanı Baykal, ''Türkiye'de izlenen ekonomi politikası, yolsuzluk tablosuyla el ele, iç içe gerçekleştiriliyor'' dedi. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Hadi bakanların dokunulmazlığı var, mahdumların da mı dokunulmazlığı var?'' diye sordu. TBMM Genel Kurulunda, 2008 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde partisinin görüşlerini dile getiren Baykal, Türkiye'de herkesi rahatsız eden bir yolsuzluk manzarası olduğunu söyledi. Yolsuzluğun nitelik değiştirdiğini, yaygınlaştığını ve kökleştiğini ifade eden Baykal, ''Artık bunun ansiklopedik bir anlam kazanmaya başladığını görüyoruz'' dedi. Deniz Baykal, iktidarın ''hortumu kestik'' dediğini, ancak hortumun bir yerden alınıp, bir başka yere, iktidarın kendi yandaşlarına doğru bağlandığının anlaşıldığını öne sürdü. Türkiye'deki yolsuzluk iddialarına ilişkin örnekler veren CHP Genel Başkanı Baykal, Tüpraş'ın yüzde 14.76'lık hissesinin satışında 750 milyon dolarlık bir yolsuzluk olduğunu savundu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının yolsuzluklarla içli-dışlı bir bakanlık haline geldiğini, yolsuzluk denilince akla bu bakanlığın geldiğini ileri süren Baykal, Hükümet ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının, Beyaz Enerji yolsuzluğunu üzerine almadan seyrettiğini öne sürdü. Beyaz Enerji yolsuzluğunun hesabı sorulmadan, Mavi Akım yolsuzluğunun gündeme geldiğini anımsatan Baykal, bunların hepsinin AK Parti'nin önerisiyle atanmış üst düzey bürokratlar görev başındayken yaşanan manzaralar olduğunu iddia etti. CHP Genel Başkanı Baykal, PETKİM'in özelleştirme ihalesine, ''hakkında ihalelere katılmama hükmü verilmiş kişilerin de katıldığı''nın, artık sıradan gazete haberi haline geldiğini savundu. MALİYE BAKANI UNAKITAN'IN OĞLUNUN ŞİRKETİ Tokat Sigara Fabrikasının satışıyla ilgili olarak, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın oğlunun şirketinde görev yapan santral memuruna, onayın ertesi günü 30 bin doların geldiğini iddia eden Baykal, şöyle konuştu: ''Müfettiş gidiyor, bu kişinin ifadesini alıyor, 'Sen, kimin gönderdiğini biliyor musun?' diyor. 'Hayır, bilmiyorum' diyor. Sana bu paranın gelmesinin bir sebebi var mı? 'Hayır' diyor. 30 bin dolar... Peki nasıl alınıyor? Bu santral memuru, o şirketin saymanıyla birlikte gidiyor, onunla alınıyor. Sayman paraya el koyuyor, bunu gönderiyor. Kim bu kişi? Kimin şirketi? Maliye Bakanının oğlunun şirketi... Peki Maliye Bakanının bu işle bir ilgisi var mı? Parayı gönderen kim? Mahkemeye intikal etmiş olan, yeni diye verilmiş olan ikinci el makinayı satmış olan şirket. Parayı gönderen o şirket. Parayı alan, bu şirketin bu söylediğim insanları... Ne oldu? Ne yapıldı? Aylardır bu konuda hiçbir ciddi adli mekanizma harekete geçirilmemiştir. Hadi bakanların dokunulmazlığı var, mahdumların da mı dokunulmazlığı var?'' Yolsuzlukların önlenebilmesi için dokunulmazlık konusunun çözülmesi gerektiğini anlatan Baykal, ''Dokunulmazlıklardan medet uman siyasetçilerin elinde ülke yönetildiği sürece, yolsuzluklarla mücadeleyi başarıya götürmek mümkün değildir'' dedi. KÜRSÜ DOKUNULMAZLIĞI Dokunulmazlığa muhtaç ve bağımlı siyasetçilerin yönettiği ülkelerde, yolsuzlukların ortaya çıkacağına işaret eden Baykal, ''Yapılması gereken çok açıktır. Burada kürsü dokunulmazlığı olur, herkes düşüncesini söyler ama işlenen suçlardan dolayı yargı karşısında, ister milletvekili ol, ister sade vatandaş ol, herkes hesap vermemelidir. Bunu sağlamak zorundayız. Ne yazık ki bu konuda daha önce verilen sözlere rağmen hiçbir ilerleme gerçekleştirilememiştir'' diye konuştu. BELEDİYELERDE YOLSUZLUK Belediyelerde olağanüstü bir yolsuzluk tezgahının işlediğini ileri süren Baykal, geçmiş dönemlerde normal 5 yıllık bir belediye yönetiminde, İstanbul Büyükşehir Belediyesinde 400 kadar imar dosyası gündeme geldiğini söyledi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın belediye başkanlığı döneminde bu sayının katlanarak artmaya başladığını ileri süren Deniz Baykal, ''Şimdi son 3.5 yılık dönemde akla mantığa sığmayan imar plan değişiklikleri belediyeyi meşgul etmeye başlamıştır. Son 3.5 yılda belediyeden geçen değişiklik sayısı 3 bin 850'dir. 400 nerede 3 bin 850 nerede?'' dedi. ''MİLLETE DEĞİL, KENDİNİZE ÇALIŞIYORSUNUZ'' Baykal, ''Çalışıyoruz'' diye laf atan AK Parti milletvekillerine, ''Evet çalıştığınız açık ama hayra değil, şerre çalışıyorsunuz. Millete değil kendinize çalışıyorsunuz'' karşılığını verdi. Plan değişiklerinin, parsel bazında ve kişiye yönelik olduğunu savunan Baykal, kendisine laf atan AK Parti milletvekillerine şöyle seslendi: ''Bu yolsuzluklar karşısında iki grup duruş var. Birisi doğrudan yolsuzluğa bulaşmış olanlar. Onların tepki göstermesini anlıyorum. Ama yolsuzluğa doğrudan bulaşmamış insanların, partizanca gayretlerle yolsuzluğu savunmaya kalkmaları, yolsuzluğu yapmaktan çok daha ağır bir suç işlemek anlamına gelir. Yolsuzluk karşısında cesaretle sesinizi çıkaramıyorsanız, hiç olmazsa sesini çıkaranların karşısına çıkmayın...'' CHP Genel Başkanı Baykal, imar değişikliklerinin tamamına yakınının bürokratların muhalefetine karşın geçtiğini kaydetti. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Yandaş medya oluşturmak, iktidarın bir imtiyazı değildir. Böyle bir tabloyu doğal karşılamak vicdanla, demokrasi anlayışıyla, memleket sevgisiyle bağdaşmaz'' dedi. TBMM Genel Kurulunda, 2008 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde partisinin görüşlerini dile getiren Baykal, demokrasinin, siyasetin temel dayanak noktası olduğunu, ülkeyi kimin yöneteceğine halkın karar vereceğini, ancak demokrasinin sadece bir yöntemden ibaret olmadığını söyledi. Demokrasinin; ahlakı, bilimi, toplum yararını dikkate alan bir temel üzerinde geliştirilebileceğini, dayatma kültürüyle demokrasiyi işletmenin mümkün olmadığını anlatan Baykal, ''Türkiye'de siyasi rejimimizin temellerini, özünü tehdit eden bir dayatmacı anlayış; muhalefete, kendisi gibi düşünmeyenlere karşı acımasız bir yaklaşımı giderek etkinleştiriyor. 'Ben çoğunluğum, istediğimi yaparım' anlayışı topluma kabul ettirilmeye çalışılıyor'' diye konuştu. Kurum ve kuruluşların sindirildiğini, medya ve sivil toplum örgütlerinin görevlerini özgürce yapmalarına imkan veren yapı ve mekanizmaların zaafa uğratıldığını öne süren Baykal, halkın doğru ve tarafsız haber alma hakkına darbe vurulduğunu, hızla yozlaşmış bir rejime doğru sürüklenildiğini savundu. ''... YOZLAŞMA, KANSER...'' Demokrasinin çok tehlikeli şekilde kan kaybettiğini ifade eden Baykal, şöyle konuştu: ''Yolsuzluklar, adam kayırmalar, devlet kaynaklarının birilerine peşkeş çekilmesi, yandaş medya yaratılması, siyasal gücün; çocuk, akraba ve yakınların zenginliği için kullandırılması, demokrasimize çok ciddi darbeler vurmaktadır. Toplumun yolsuzluklara olan duyarlılığı azalmıştır. Örneğini de burada görüyoruz. Milletvekili seçilmiş, çok kaba yolsuzluklara kulp takmaya çalışıyor, haklılık vermeye çalışıyor. Bu çürümedir, bu yozlaşmadır, bu bir kanserdir. Sağlıklı bünyeyi mahveden bir gelişmedir. Bunun işaretlerinin TBMM'ye kadar gelmiş olması üzüntü vericidir. Yapanın yanına kar kalır anlayışı, Türkiye'de yerleşmeye başlamıştır.'' ''...SANIK, MALİYE BAKANI OLARAK GÖREV YAPMAKTA'' ''Haramzade bürokrat, namussuz siyasetçi ve kirli işadamı elele vermişlerdir'' diyen Baykal, yolsuzlukların hesabının sorulamadığını söyledi. Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Cumhuriyet tarihinde ilk kez hayali ihracat yapmak için sahte belge düzenlemek ve kullanmaktan sanık olarak yargılanan bir kişi, Maliye Bakanı olarak görev yapmaktadır. Ülke yönetimini ellerinde bulunduranların çocuklarının ticaret yapmaları, hatta bir bölümünün doğrudan devletle ticaret yapması sıradan olaylar haline gelmiştir. Çocukların sponsor işadamları tarafından finanse edilmesini makul göstermek için, inanmak isteyenlere yapay, uydurma gerekçeler yaratılmıştır.'' Başbakan Erdoğan'ın ''arpalık olan KİT'lerin tarihe karıştığı'' yönündeki sözlerine değinen Baykal, bazı AK Parti milletvekili aday adayları ile milletvekili adaylarının çeşitli kurumlarda göreve getirildiğini örneklerle dile getirdikten sonra, ''Bunlar arpalık anlayışının sonucu mu, değil mi?'' diye sordu. SABAH GRUBUNUN SATIŞI Sabah ve ATV'nin satışına da değinen Baykal, işadamlarının bu medya grubunun ihalesine girmekten teker teker çekildiklerini söyledi. Baykal, ''Büyük olasılıkla Damat Bey'in holdingi, Türkiye'de ikinci büyük medya grubunun da sahibi olacak... Demokrasi; devlet gücünün, yetkisinin, olanaklarının, otoritesinin bir siyasi hegemonya tesis etmek için kullanılması anlamına gelmez. Bir eski Başbakan, Türkiye'de 'kendine yandaş medya ayarlıyor' diye iddia altında yıllarca mahkemelerde hesap vermek zorunda kaldı. Yandaş medya oluşturmak, iktidarın bir imtiyazı değildir. Böyle bir tabloyu doğal karşılamak vicdanla, demokrasi anlayışıyla, memleket sevgisiyle bağdaşmaz'' dedi. Hakim ve savcı atamalarına ilişkin Hakimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik öngören kanun teklifinin, ''Başbakanın gece denetimi altında yasalaştırıldığını'' öne süren Baykal, Türkiye'de yargıya yönelik bir tertibin söz konusu olduğunu iddia etti. Baykal, 2004'de yapılan idari ve adli yargı hakim adaylığı sınavlarında yazılı sınavda başarılı olanların, mülakatta başarısız sayılarak, mesleğe kabul edilmediklerini öne sürdü. Baykal, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, hukuk uzmanlarına incelettirmeden böylesine tartışılan yasayı hemen onayladığını söyledi. Çankaya Köşkü'nün, partilerin, siyasetin üstünde, devletin yararını, Anayasanın gereklerini gözetecek, gerektiğinde hükümete ''dur'' diyebilecek bir merci olmaktan çıktığını savunan Baykal, ''Ne kadar kaygı verici manzara'' diye konuştu. Cumhurbaşkanı Gül'ün YÖK ile ilgili ''bir propaganda kampanyasının öncüsü gibi bir takım açıklamalar yaptığını'' ileri süren Baykal, ''Cumhurbaşkanlığı bu kadar kısa bir süre içinde, bu kadar hızlı bir ağırlık kaybına hiçbir zaman uğramamıştır'' dedi. ''Bu tablo, Türkiye'de çok büyük bir kuşatmanın ve dönüştürmenin uygulanmakta olduğunu bize gösteriyor'' diyen Baykal, ''Türkiye, şimdi yeni bir rotaya doğru çekilmek ve sürüklenmek isteniyor. Bu kaygı verici olaydır. Artık dışardan bakanlar, Türkiye'ye çağdaş bir cumhuriyet, laik bir cumhuriyet, Atatürk Cumhuriyeti diye bakmıyor. 'Ilımlı bir din devleti' diye Türkiye'yi algılamaya başlıyor. Bu çok sakıncalı, tehlikeli bir algılamadır. Bir an önce Türkiye'yi bu çizgiden çıkarmak lazımdır'' diye konuştu. AA
<< Önceki Haber Baykal hükümete yüklendi Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER