Baykal, parti içi muhalefete yüklendi

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Teröre, terör dememeyi siyaset olarak, meşru siyaset olarak kabul edip uygulama anlayışı, Türkiye'de görülmektedir.

Baykal, parti içi muhalefete yüklendi

Baykal, CHP TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, 22 Temmuz seçimleri sonrası ortaya çıkan tablonun, ''rahatlamanın, ferahlamanın ortaya çıkmasına değil, gelecekle ilgili kaygıların artmasına neden olduğunu'' savundu. Deniz Baykal, seçimin çok tartışılacağını, para hükümdarlığı altında bir seçim gerçekleştirildiğini, karanlık kaynakların seçimde kullanıldığını öne sürdü. Demokrasinin yozlaştırılmaması gerektiğini, paranın demokrasiyi yozlaştıracağını anlatan Baykal, ''Yanlış kullanılan para, kaynağı belirsiz para, çok para, seçmenin iradesini almaya yönelik para demokrasiyi kokuşturur, yozlaştırır. Bu olmuştur. Demokrasiye yozlaştıran bir başka olay da inançların, dinin siyasi tercihi yönlendirmek için kullanılmasıdır. Yine bu seçimde Türkiye tarihin hiçbir seçiminde tanık olunmadığı kadar yüksek düzeyde inançlar, din, vatandaşın oyunu etkilemek için kullanılmıştır. Hiçbir seçimde bu kadar din, vatandaşın oyunu etkilemek için kullanılmadı. Cumhurbaşkanının niteliği dini konumuyla tarif edilerek oy istendi'' diye konuştu. Seçime gidilen süreçte Mart 2007'den Temmuz ayı sonuna kadar dağıtılan yeşil kart sayısının 14 milyon 30 bin 969 olduğunu, 31 Ağustos tarihi itibariyle bunlardan 5 milyon 347 bin 554'ünün iptal edildiğini söyleyen Baykal, yeşil kartın aylık geliri net asgari ücretin yarısından az olan kişilere verildiğini anlattı. Baykal, ''Seçimlerden sonra yeşil kartı iptal edilen vatandaşların gelirleri mi arttı ki 5 milyon vatandaşımızın yeşil kartları iptal edildi. Yoksa bunların gelirleri bunun üzerindeydi de seçime gidilen süreçte yeşil kartlar ek olarak mı verildi? Bu kararla, Hükümet 5 milyon 347 bin vatandaşın yeşil kartı hak etmediği halde dağıttığını itiraf etmiştir'' dedi. Adana, Diyarbakır, İstanbul, Şanlıurfa, Karaman, Mardin, Hatay, Gaziantep, Erzurum, Ankara, Ağrı ve Adıyaman'da iptal edilen yeşil kart sayılarını açıklayan Baykal, bu durumun, seçimlerde demokrasi ve hukuk dışı kullanımlarının somut bir örneği olduğunu kaydetti. -TERÖR TEMEL SORUN- Türkiye'nin sorunlarının devam ettiğini, seçimlerin temel sorunların çözümüne katkı getirmediğini ifade eden Baykal, Türkiye'nin en temel sorunlarından birisinin terör olduğunu söyledi. Şırnak'ta alçakla bir saldırı sonucu 12 kişinin katledildiğini, İzmir'deki patlamada 1 kişinin öldüğünü ve 5 kişinin yaralandığını anlatan Baykal, terörün tüm hızıyla devam ettiğini kaydetti. Terörün, sadece doğrudan teröre karışmış insanların izlenmesiyle ve değerlendirmesiyle çözülebilecek bir konu olmadığını ifade eden Baykal, ''Terörün arkası vardır. Terörün siyaseti vardır. Terörün hamileri vardır. Terörün dostları vardır. Terörü kamufle edenler vardır. Teröre destek verenler, silah verenler, patlayıcı verenler vardır. Teröristleri saklayanlar vardır. Olay karmaşıktır, bir bütündür. İktidarların görevi, konuyu bütün bu yönleriyle ele alarak, uyumlu, tutarlı ve etkili kararlar almaktır'' dedi. ''MAZUR GÖRME HAKKINA SAHİP DEĞİLDİR'' Türkiye'de ''terörün'' yerine ''şiddeti'' ikame etme çabaları olduğunu ifade eden Baykal, şöyle konuştu: ''Çok açık, çok net bir şekilde teröre, terör dememeyi siyaset olarak, meşru siyaset olarak kabul edip uygulama anlayışı, Türkiye'de görülmektedir. Böyle bir şey olamaz. Terörün siyasetle hiçbir ilgisi yoktur. Hiç kimse, kendi yandaşıdır, kendi siyasi tercihiyle uyumlu ilişki içindedir diye terör eylemine karışmış, bulaşmış hiçbir çevreyi mazur görme hakkına sahip değildir. Teröre kol kanat gerenler, bir süre sonra terörün kurbanı haline dönüşmek zorunda kalırlar. Terör ortamını teşvik eden bir yaklaşım, hiçbir toplumu, hiçbir yere getiremez. Maalesef terör karşısındaki bu gerçek yaklaşımı bir siyasi hesapla takip etme zihniyetinin ülkemizde ne kadar yaygınlaştığını görüyoruz. Türkiye, bu tartışmaları bir an önce aşmak zorundadır.'' TERÖRLE MÜCADELE ANLAŞMASI Irak İçişleri Bakanı ile yapılan müzakereler sonucunda imzalanan terörle mücadele anlaşmasına da değinen Baykal, şöyle konuştu: ''O müzakerelerde biz çok sakıncalı, çok yanlış bir iş yaptık. BM şartının bize tanıdığı, hiçbir ülkenin icazetine ihtiyaç göstermeyen sıcak takip hakkını onların onayıyla kullanma çabası içine girdik. O onayı vermediler. Sıcak takip konusu bir kenara bırakıldı ve genel bir anlaşma yapıldı. Anlaşma, terörle Irak'ın mücadelesini sağlamaya yönelik bir anlaşma. Bu bir tiyatrodur. Bunun hiçbir ciddiyeti yok. Bugün geldiğimiz aşamada Irak'ın Türkiye'deki PKK terörüne karşı tedbir alma zihniyetinde olmadığı, bu kararlıkta, bu anlayışta olmadığı açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ama hala bizim hükümet, bunlara bel bağlayan, bunlardan medet uman, bunlarla soruna çözüm aramaya gayret eden bir yaklaşım içinde devam ediyor. Bununla hiçbir yere varmak mümkün değildir. Bu çıkmaz bir yoldur. Türkiye, kendisine yönelik terör karşısında uluslararası hukukun tanıdığı hakları kullanma kararlığı içine ciddiyetle girmeden etkili bir sonuç alma şansına sahip değildir. Türkiye'nin böyle bir kararlılık içine girmesi sağlanamamıştır. Ülkeyi yönetenler böyle bir ihtiyacı kavrayamamıştır.'' Baykal, Irak'ta parçalanmanın artık realite haline geldiğini, ABD'de bir tutum değişikliğin söz konusu olduğunu; İran'ın terör olayları karşısında tedbir aldığını, Irak'lı yetkilerin bu tedbirler karşısında seslerini bile çıkarmadıklarını anlattı. Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Tablo bu... Bu tablo yaşanırken, Sayın Başbakan ABD'de uzun bir aile içi mutluluk tablosu sergiledi. Bütün Türkiye'de hepimiz zevkle, ilgiyle izledik. Çok mutlu olduk. Başbakanın mutluluğundan sevinç duyduk. Ama Başbakan orada aile içinde mutluluk yaşarken, Türkiye'de bu olaylar yaşanıyordu, bu cinayetler işleniyordu, bu saldırılar yaşanıyordu ve Türkiye'nin Başbakanı, bu tablo karşısında ciddi bir ABD'li yetkili ile bir araya gelip, Türkiye'nin rahatsızlığını, üzüntüsünü, sıkıntısı dile getirme imkanı dahi bulamadı. Bir muhatap bulamadı. Bu sorunları ABD'ye aktaramadık. Terörle mücadele konusunda Türkiye'ye uygulanan aldatmacının devam ettiğini gördük. Başbakan, etkili çalışmalar yapamadı ama 'PKK'da ABD tankları var' dedi. Başbakanın ağzından böyle somut iddia ortaya çıkınca, herkes kanıtlanmasını bekledi. Ama anlaşıldı ki Başbakanın haber kaynağı istihbarat birimleri ya da uluslararası güvenilir kaynaklar değil. 'Gazeteler öyle söyledi, birileri öyle ifade etti' demekten ibaret kalmıştır. Bu da Türkiye'nin bu konularda kararlı ve ciddi olması gereken tavrına, haklı olduğumuz konuda, haklılığımızı yansıtacak tavırlar takınmak zorunda olduğumuz bir noktada ciddi bir rahatsızlık getirmiştir.'' CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, anayasa taslağının ''iyiniyetten uzak, kurnazlıkların yer aldığı bir çalışma olduğunu'' savunarak, taslakta Atatürk'ü tasfiyenin yer aldığını, laikliği güvence altına alan maddelerin değiştirildiğini söyledi. Baykal, partisinin 23. Dönem 2. Yasama yılının ilk grup toplantısında, Anayasa değişikliği çalışmalarını değerlendirdi. Seçimlerden sonra Türkiye'ye karşı uluslararası ortamda sergilenen tavrın herkesi rencide ettiğini belirten Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, ABD'de katıldığı bir toplantıda, Türkiye'nin partneri olarak, demokrasiye yeni geçmeye çalışan ülkelerin yer aldığını söyledi. Baykal, bu durumun, ''Bunlar Türkiye'ye nasıl bakıyorlar?'' sorusunun gündeme gelmesine neden olduğunu belirtti. Avrodaki haritadan Türkiye'nin çıkarıldığını anımsatan Baykal, bunların, ''küçük simgesel olaylar'' şeklinde açıklanamayacağını kaydetti. Baykal, Türkiye'ye yönelik bakış açısının, rahatsız verici bir duruma dönüşmeye başladığını ifade etti. -''NİYE ÇÖPE ATACAĞIZ?''- Baykal, bu tablonun, anayasa tartışmalarıyla daha da ağırlaşacak gibi göründüğünü savundu. ''Bir ülke, sürekli olarak anayasa tartışmaları içinde yaşıyorsa, biliniz ki o ülkede istikrarın altyapısı ve şartları oluşmamıştır'' diyen Baykal, anayasa konusunda kafasını, duygularını netleştirememiş bir ülkenin, durmuş, oturmuş ve istikrarlı bir ülke olduğunun söylenemeyeceğini belirtti. Türkiye'nin sürekli olarak, ısrarla bir anayasa tartışması içine çekildiğini kaydeden Baykal, Hükümetin, seçimden sonra anayasa tartışmasını hızlandırarak gündeme taşıdığını söyledi. ''Bu arayışın altında ne vardır? Hangi temel ihtiyaçtan dolayı bu kadar belirsiz bir anayasa tartışması içine Türkiye çekilmiştir?'' diye soran Baykal, ''Anayasa tartışmasını gerektiren somut bir ihtiyaç varsa, o ihtiyaç ortaya konulur ve onun etrafında bir çalışma yapılır, anayasa sorunu en iyi şekilde çözülmek istenir'' diye konuştu. Baykal, Anayasanın 75 maddesinin 96 kez değiştirildiğine işaret ederek, bunların arasında devlet güvenlik mahkemelerinin ve idamın kaldırılması, kadın-erkek eşitliğinin pekiştirilmesi gibi memnuniyet verici değişiklikler yer aldığını söyledi. Baykal, ''Hiçbir şikayet olmadığı ve bir kısmının değiştirilmesine hiç gerek bulunmadığı halde, Anayasa'nın tümünü niye çöpe atacağız, niye yeni bir anayasaya ihtiyaç vardır? Bunun gerçek nedeni nedir? Hangi ihtiyaçtan kaynaklanıyor?'' sorularını yöneltti. -''(ESKİDİ, ATALIM) ANLAYIŞI YANLIŞ''- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, ''Anayasa'nın üçte biri değişti, bütünlüğü kayboldu'' dediğini ifade eden Baykal, ABD'de anayasanın defalarca değişmesine rağmen 250 yıldır yürürlükte olduğunu söyledi. Baykal, hiçbir ABD'li siyasetçinin, ''Anayasamız çok değişti, yenisini yapalım'' ihtiyacı hissetmediğini belirterek, ''Anayasalar eskidikçe, süreklilik kazandıkça etkinlik, önem ve değer kazanır. 'Eskidi, atalım' anlayışı, fevkalade yanlış bir anlayıştır, eğer başka hesap yoksa... Eğer başka hesap varsa, o hesabı açıkça ortaya koymak lazım. Maalesef bu hesabın bulunduğu anlaşılıyor'' diye konuştu. Baykal, anayasa tartışmaları olmasına rağmen anayasa çalışmalarının sahibinin olmadığını öne sürerek, ''Erdoğan, bir profesörü çağırarak anayasa siparişi verdi. Kapalı devre, Başbakanın doğrudan siparişiyle, bir profesör ve onun uygun gördüğü, AK Parti anlayışında dar bir kadro, çalışma yapmaya başladı'' diye konuştu. Sapanca'da yapılan çalışma sonunda AK Parti Genel Başkan Yardımcısının, ''İşte bu bizim taslağımızdır'' dediğini belirten Baykal, bunun üzerine herkesin eleştiri ve değerlendirmelerini söylediğini, bir süre sonra da Erdoğan'ın, ''Bu bizim taslağımız değildir'' açıklamasını yaptığını söyledi. Baykal, Erdoğan'ın bu sözünü memnuniyetle karşıladığını dile getirerek, ''Toplumun tepkisinin ne kadar haklı, önemli olduğunu Başbakan görmüş olmalı ki kendi elleriyle hazırlattığı bu taslağı bir kenara bırakma ihtiyacını haklı olarak hissetmiştir'' dedi. -''(44. MADDE) MAYINDIR, C-4'TÜR''- Anayasa taslağında ilk olarak Atatürk'ü tasfiyenin yer aldığını ve tasfiyenin tamamlanmadığını savunan Baykal, laikliğin içini boşaltan, laikliği güvence altına alan maddeleri değiştiren bir taslak da olduğunu ileri sürdü. Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Anayasamızın değişmez olduğu söylenen maddelerine, dolaylı olarak müdahale eden bir taslak. İyiniyetten uzak, kurnazlıkların yer aldığı bir çalışma. Amaç, Anayasadaki laikliğin içini boşaltmak. Üçüncü temel amaç, Türkiye'nin ulusal bütünlüğünü sarsabilecek çok tehlikeli bir girişimi, bu anayasada gerçekleştirmek; eğitim birliğini Türkçe olmaktan çıkarmak. AKP Genel Başkan Yardımcısı başkanlığında hazırlanan, bilim ve siyasetçi komisyonundan çıkan taslağın 44. maddesi, Türkçeyi eğitim dili olmaktan çıkarıyor, etnik dillerle eğitime imkan tanıyan bir düzenlemeyi getiriyor. Bu, Türkiye'nin ulusal bütünlüğünün temeline yerleştirilmiş, bir mayındır, C-4'tür. Derhal kaldırılması lazım. Milletin özü kültür, kültürün özü dildir. Başbakan frene bastı, 'bu şekliyle aman ha...' diyerek, isabet etti. Umarız bütün bu yanlışlıkları ortadan kaldırır. Taslağın ortaya koyacağı dördüncü sonuç, yargıyı siyasetin denetimi altına almasıdır.'' -''DEVLET BASKISI''- Baykal, artık yabancıların, Türkiye'ye, ''laik cumhuriyet'' demekten vazgeçtiklerini, Türkiye'nin ''ılımlı din devleti'' olarak algılanmaya başlandığını ifade etti. Açıktan bu gidişe net bir şekilde karşı çıkamayan çevrelerin, ''Acaba Malezyalaşma süreci mi var, mahalle baskısı mı var?'' diye sormaya başladığını kaydeden Baykal, ''Mahalle baskısı var mı yok mu tartışılıyor. Bunu söyleyenler, 'Devlet baskısı var' demekten çekinenlerdir. Olayın özü, devlet baskısıdır. Bugünkü iktidar olmasa, Türkiye'de böyle bir mahalle baskısı mı olur? Mahalle baskısı olayı, gücünü devletten, iktidardan, siyasetten alan, arkasını oraya dayayan bir baskıdır'' diye konuştu. -''SIKINTI, BAŞBAKAN'IN ZİHNİNİN İÇİNDEDİR''- Avrupa Konseyinin, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargıçlığı için aday gösterdiği 3 kişilik listeyi geri çevirmesinin ilk kez yaşandığını ifade eden Baykal, ''Bunların bir önemi yok'' diye kendilerini aldatmanın, mümkün olmaktan çıktığını vurguladı. Baykal, ''Bir yanlışlık, sıkıntı, olumsuzluk var. Bu sıkıntı işin özündedir, iktidarın özündedir. Bu sıkıntı bizzat, Başbakan'ın zihninin içindedir'' dedi. -''SOMUT BİLGİLERE GÖRE KARAR ALIYORDU''- Kadrolaşmanın tam hızla devam ettiğini ileri süren Baykal, Abdullah Gül'ün, cumhurbaşkanı olmasından sonra önüne gelen her kararnameyi imzaladığını iddia etti. Baykal, şunları kaydetti: ''Kararnamelerin önemli bir kısmı, daha önceki cumhurbaşkanının, devletin yetkili organlarından aldığı bilgilerle, sakıncalı bularak imzalamaktan uzak durduğu kararnamelerdir. Devletin yetkili organları, şimdi farklı değerlendirmeler mi yapmaya başlamıştır? Daha önceki cumhurbaşkanı, kişisel duygularıyla atama kararnameleri hakkında karar vermiyordu, eldeki somut bilgilere göre karar alıyordu. Ne yazık ki Sayın Gül, cumhurbaşkanlığı makamının, yanlışlıkları frenleyen, denetleyen, dengeleyen bir işlev yapma şansını ortadan kaldırmaya başlamıştır. Ne yazık ki Çankaya, AKP iktidarının noterliği konumuna dönüşmeye başlamıştır. Bu, kaygı verici bir tablodur.'' CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinden ''birilerin çok rahatsız olduğunu ve kafalarındaki projenin önünde en büyük engel olarak gördüklerini'' savunarak, ''Bu engeli ortadan kaldırabilmek için mümkün olan her şeyi yapabileceklerinden, yapmakta olduklarından hiç kuşku duymuyoruz'' dedi. Baykal, ''Bizi etkisizleştirmeye, değiştirmeye, parçalamaya yönelik planları, desiseleri ortaya koyanlar, bunun için insanların içindeki tatminsizlik duygularını, ihtirasları, öz benlerini gıdıklayanlar, kullananlar mahcup olacaklardır'' diye konuştu. Partisinin TBMM grup toplantısının son bölümünde CHP'deki iç tartışmalara yönelik mesajlar veren Baykal, Türkiye'nin genel seçimlerden güçlenerek çıkması umudunun gerçekleşmediğini, yanlışlıkların daha da arttığını ve ülkenin geleceğiyle ilgili kaygıların daha da yaygınlaştığını söyledi. Baykal, şöyle devam etti: ''Böyle bir ortamda siyaset yapmanın özel bir sorumluluk gerektiren bir tarafı var. Siyaset sadece iktidarda külah kapma yarışı değildir. Siyaset, inançların, ilkelerin, değerlerin en etkin, en güçlü şekilde savunulmasını ve ülkenin kaderiyle oynamak isteyenlere karşı mücadelenin olabildiğince üst düzeyde meşru biçimde sürdürülmesidir. Biz CHP olarak bir misyon partisiyiz, bir kapkaç partisi değiliz. Bizim iddiamız, Türkiye'nin ulusal bütünlüğünün, milli birliğinin korunması, Türkiye'nin laik demokratik bir cumhuriyet olarak yaşatılmasıdır. Bizim iddiamız, Türkiye'nin yüzünü çağdaş medeniyete dönmüş, aydınlık bir toplum olarak gelişmesini sürdürmesidir. Biz bunu sağlama doğrultusunda mücadele vermeye karar vermiş bir partiyiz. Bizim misyonumuz budur. İktidar bizim elimize geçtiği zaman bu amaçlara yönelik, atılması gereken adımlar atılacaktır. Ama bu amaçlara ters düşen bir iktidar uygulaması karşısında da CHP'nin muhalefette de olsa bu görevi en etkin bir şekilde yedine getirmesi boynumuzun borcudur.'' -''MAHCUP OLACAKLAR''- Baykal, ''Bu borcun yerine getirilmesi için özen gösterilmesi gereken temel noktalar; birbirimize güvenmek, birbirimize sahip çıkmak, CHP'nin özünü kimliğini, üzerimize getirilen her türlü baskıya, bizi yıldırma teşebbüsüne, bizi dağıtma parçalama girişimine rağmen kararlılıkla, inançla sonuna kadar sürdürmektir'' diye konuştu. Sözlerini, ''CHP'den birilerinin çok rahatsız olduğunu biliyoruz'' diye sürdüren Baykal, şunları kaydetti: ''CHP'yi kafalarındaki projelerin önünde en büyük engel olarak gördüklerini biliyoruz. Bu engeli ortadan kaldırabilmek için mümkün olan her şeyi yapabileceklerinden, yapmakta olduklarından hiç kuşku duymuyoruz. Ama bunların karşısında inançla ifade etmeliyim ki biz CHP'liler görevimizi, misyonumuzu biliyoruz. Bizi etkisizleştirmeye, değiştirmeye, parçalamaya yönelik planları, desiseleri ortaya koyanlar, bunun için insanların içindeki tatminsizlik duygularını, ihtirasları, öz benlerini gıdıklayanlar, kullananlar mahcup olacaklardır.'' AA
<< Önceki Haber Baykal, parti içi muhalefete yüklendi Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER