CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal, son dönemde
Bulgaristan örnek gösterilerek, oradaki Hak ve
Özgürlükler Hareketi ile
Türkiye'deki
PKK arasında bir paralellik kurulmaya çalışıldığını belirterek, ''Hepimiz çok iyi biliyoruz ki bizzat
Başbakan, maalesef bu paralelliği kurmuştur. Başbakan, Hak ve Özgürlükler Hareketi-PKK, Türkiye-Bulgaristan benzetmelerini yapan ilk
siyasetçidir'' dedi.
Baykal, partisinin
TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, giderek tırmanan
terörün Irak'ın kuzeyinden
desteklendiğinin, kaçınılmaz bir gerçek olarak ortaya çıktığını söyledi.
Türkiye'nin, terörü etkisiz kılmak için
sınır ötesi bir
operasyon hakkı bulunduğunun artık uluslararası çevrelerde de kabul edildiğini belirten Baykal, bir süre önce bu konuda
Hükümete
yetki veren tezkerenin, TBMM'de kabul edildiğini hatırlattı.
Baykal,
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın 1-2 gün önce yaptığı açıklamaya dikkati çekerek, ''
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), bir
askeri operasyon için her türlü hazırlığını tamamladığını ilan etmiştir. Bir askeri operasyonun gerekli ve yararlı olacağı, askeri operasyonun göstermelik olmaması gerektiği söylenmiş, emrin verilmesinden sonra kısa bir teyakkuz dönemiyle TSK'nın müdahaleye hazır duruma gelmiş olduğu ilan edilmiştir'' diye konuştu.
Orgeneral Büyükanıt'ın açıklamalarından, 1
Kasımdan itibaren ''hazır'' noktaya gelindiğinin ve emir beklendiğinin anlaşıldığını kaydeden Baykal, şöyle devam etti:''Bugün 14 Kasım. 2 haftadır Hükümet bu konuda gerekli kararı almamıştır ve çatışma devam etmektedir. Bu sürecin artık taşınabilir olmaktan çıktığını herkesin görmesi lazım. Geldiğimiz noktada Türkiye'nin haklı olduğu, TSK'nın başarılı bir operasyon yapmaya hazır bulunduğu, bunun için talimat beklediği ilan edildikten sonra bu duruma
seyirci kalmaya devam etmenin bütün vebali,
tartışma götürmez biçimde Hükümetin sırtındadır.
Türkiye hassas bir noktada, tarihi kararlar almamız gerekiyor. Ama bu kararları alma durumunda olanların, muhalefet partileriyle, toplumun değişik kesimleriyle kafasındaki projeyi, planı paylaşarak katkı talep etmeye yönelik bir arayış içinde olmadığını görüyoruz. Eğer Hükümetin kafasında bir proje varsa, ne yapacağını biliyorsa ve uygulamak için toplumun katkısını desteğini bekliyorsa, biz bunu vermeye hazırız. Hükümeti kararlılık içinde görmek istiyoruz. Ancak şu ana kadar Hükümetin herhangi bir ortak çalışmaya ilgi göstermediğini üzüntüyle tespit ediyoruz.''
-BULGARİSTAN TARTIŞMALARI-
Türkiye'de bir yandan terör artarken, diğer yandan da içerde terör örgütüyle bağlantılı çevrelerin taleplerinin yükseldiğine işaret eden Baykal, bunun, ''Türkiye'nin caydırıcı olmaktan çıkmaya başladığını, Başbakan'ın iddialı sözlerinin artık kimseyi etkilemediğini'' ortaya koyduğunu savundu.
''Terörle mücadele konusu artık bu hükümeti aşmıştır'' diyen Baykal, bir an önce
iktidar-muhalefet elele vererek, bu konuda bir milli
politika oluşturulması gerektiğini, bunun geciktirilemeyeceğini, savsaklanamayacağını söyledi.
Baykal, son dönemde Bulgaristan örnek gösterilerek, oradaki Hak ve Özgürlükler hareketi ile Türkiye'deki PKK arasında bir paralellik kurulmaya çalışıldığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:''Bu perişanlık, şu anda PKK ile doğrudan ilgili siyasi çevrelerin bir önerisi olarak gündeme gelmiştir. Ama hepimiz çok iyi biliyoruz ki bizzat Başbakan, maalesef bu paralelliği kurmuştur. Başbakan, Bulgaristan-Türkiye, Hak ve Özgürlükler Hareketi-PKK benzetmelerini yapan ilk siyasetçidir. Şimdi o yoldan diğerlerinin geldiğini ve onların aynı söylemi dile getirdiğini görüyoruz. Ne Bulgaristan ne Hak ve Özgürlükler Hareketi'nin durumu, Türkiye'deki PKK ve onun siyasi uzantılarıyla ilişkilendirilebilir.''
Bulgaristan'daki Türk kökenli Bulgaristan vatandaşlarının büyük bir zulümle karşılaştığını, kültürel bir soykırıma tabi tutulduğunu, 250 bin Türk kökenli Bulgar vatandaşının Türkiye'ye göç etmek zorunda bırakıldığını anlatan Baykal, şunları söyledi:''Böylesine zulme uğramış Bulgar Türkleri, bir an bile Bulgaristan'ın üniter yapısını değiştirmeyi, Bulgar anayasasının temel tarifleriyle oynamayı akıllarının ucundan geçirmemiştir. Tamamen insan hak ve özgürlüklerine yönelik taleplerde bulunup kabul ettirmişler, bunun ötesinde herhangi bir talep peşinde olmamışlardır, ellerine
silah almamış,
mayın patlatmamış,
katliam yapmamışlar, kendi devletlerine
ihanet eden hiçbir çalışmanın içinde olmamışlardır. Türklükleriyle, ana dilleriyle iftihar etmişler ama anayasaya, hukuka saygılı birer Bulgar vatandaşı olarak yaşamlarını sürdürmüşlerdir.''
Hak ve Özgürlükler Hareketi tüzüğü ve Bulgaristan
Anayasasından bazı örnekler de veren Baykal, anayasada ''Özerk
bölgeler oluşturulmasına izin verilemez, Bulgaristan Cumhuriyeti'nin ulusal bütünlüğü dokunulmazdır'' hükümlerinin yer aldığına dikkati çekti.
Baykal, ''Bulgar vatandaşları arasında ırk, din, etnik köken bakımından hiçbir özel ayrışma yapılamayacağına, ırk, etnik, dini temelde
siyasi partiler kurulamayacağına ilişkin anayasa maddeleri, Bulgaristan'daki hakları talep eden Türkiye'deki PKK uzantısı siyasilerin kulağına küpe olsun'' dedi.
CHP Genel Başkanı
Deniz Baykal, partisinin tavırlarını iç siyaset malzemesi haline dönüştürmek isteyenlerin bulunduğunu, bir siyasi partinin bunu ''hükümete destek verme'' gibi değerlendirdiğini belirterek, ''Buna tebessümle yaklaşıyorum. Hükümete en büyük desteği veren sizsiniz'' dedi.
Baykal, partisinin TBMM grubunda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin maruz kaldığı şeyin etnik çatışma değil, terör olayı olduğunu söyledi.
Türkiye'nin etnik çatışmanın tarafı, parçası olmadığını,
terör tehdidi ile uğraştığını belirten Baykal, Türkiye'nin tarihinde, etnik farklılaşma arayışının bulunmadığını bildirdi.
Türkiye'nin etnik çatışma kültürünün parçası olmadığını dile getiren Baykal, ''Türkiye'de barışı ve huzuru bozan müdahaleler daima ya dışardan olmuştur ya da içerden
terör örgütleri aracılığıyla
ülke barışı tehdit edilmek istenmiştir. Biz terörle çatışıyoruz. Herhangi bir etnik kimlikle çatışmıyoruz. Bunun anlaşılması
terörle mücadelede önemlidir'' diye konuştu.
Baykal, Türkiye'ye yapılabilecek en büyük haksızlığın, verilen meşru mücadelenin, etnik düşmanlık gibi anlaşılması olduğunu ifade etti.
Baykal, Türkler ile Kürtlerin bin yıldır kardeşçe yaşadığına işaret ederek, Türkler ile Kürtlerin birbiriyle sevgiyle kucaklaştığını kaydetti.
''Bunlar Kürtleri sevmiyor'' şeklinde eleştirilere değinen Baykal, ''Biz Kürtlere karşı değiliz. Terörü, PKK'yı sevmiyoruz. Bunların ikisini birbirinden ayırmayanlar, tuzağa düşüyorlar'' dedi.
-''ASKERİ OLANAKLARIMIZI KULLANMAK''-
Barışın temel dayanaklarından birinin
laiklik olduğunu belirten Baykal, kendilerinin bu duyarlılığı karşısında ''laiklik, din düşmanlığı'' söyleminin getirilmek istendiğini bildirdi.
Baykal, ''Nasıl laiklik duyarlılığımızı, birileri din düşmanlığı gibi takdim ederken haksızlık ve yanlışlık yapıyorlarsa, terör karşısındaki duyarlılığımızı etnik husumet olarak anlayanlar da aynı yanlış ve haksızlığın içindedir'' dedi.
Türkiye'nin kimseye karşı husumet beslemediğinin, tek amacının PKK'yı, terörü, etkisiz kılmak olduğunu anlatmanın önemini tespit ettiklerini anlatan Baykal, bölgeye yönelik değerlendirmelerini samimiyetle ortaya koyduklarını, bunun, Türkiye'de ve dışarda ilgi yarattığını söyledi.
Türkiye'nin, PKK terörünün, çevre ülkelerince himaye edilmesine karşı tepki göstermek durumunda olduğunu belirten Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:''Bu tepki haklıdır. Ama bu tepkinin, bir etnik çatışma gibi anlaşılması çok yanlıştır. Türkiye bu bölgede yaşayan bütün toplumların barış ve kardeşliğinden yanadır. Bunun anlaşılmasını sağlamak bizim temel hedefimiz olmalıdır.
Önümüzdeki dönem için bölgede çok dikkat etmemiz gereken konular var. Terör örgütünün, bölge ülkeleri içinde himaye görmesini önlemek, birinci amacımız olmalıdır. Bölgede yer alan devletlerin, siyasi organizasyonlarının tümü, terör örgütünü dışlama konusunda ciddi kararlılığın içine sokulabilmelidir. Türkiye'nin büyük gücünü, ilgili ülkeleri ikna etmek için kullanılmak zorundayız. PKK'yı himaye ederek, bölgede bedel ödemeden varlığını sürdürmek kolay değildir. Bu temel amacımız olmalıdır; terörü himaye etmeyi, el yakacak bir iş haline dönüştürmek. Terör himaye ediliyorsa, onun bir yaptırımın olduğunu herkes görmek durumundadır. Türkiye'nin gücü, potansiyeli, çevremizde terörü himaye edenleri caydırmaya yönelik olarak etkin şekilde kullanılabilmelidir. PKK'yı, Irak'ın egemenlik alanı altında yerleşik olmaktan çıkaran bir tercihi, Iraklı yetkililere karşı ortaya konulmalıdır. Bu konulmamıştır. Türk dış politikasının, Silahlı Kuvvetlerinin, siyasetçilerin hedefi, PKK'yı dışlamak, etkisizleştirmek olmalıdır. Bunun için de diplomatik,
ekonomik ve askeri olanaklarımızı kullanmaz durumundayız.''
-''MUHALEFET GAYRETKEŞLİĞİ İÇİNDE DEĞİLİZ''-
Türkiye'nin Irak'ın bölünmesine seyirci kalamayacağını dile getiren Baykal, Irak'ın fiilen parçalanmasında ileri bir aşamaya gelindiğini, bu süreçte Türk siyasetçilerinin, en büyük katkıyı verdiklerini savundu. Baykal, Türk dış politikasının hedefinin, Irak'ın parçalanma sürecini durdurmak olduğunu vurguladı.
Baykal,
Çekiç Güç'ün uzatılmasına bir kez bile oy vermediğini, Irak'ı parçalamanın temel dayanak noktasının bu olduğunu belirtti.
Partiler arası tartışma, muhalefet gayretkeşliği içinde bulunmadıklarını dile getiren Baykal, önerilerinin, yaklaşımlarının Türkiye'nin çıkarına yönelik, bilinen, tutarlı, sürekli çizgilerinin bir parçası olduğunu söyledi.
-''HEDEFLERİNE ULAŞMASINI SAĞLAYAN SİZSİNİZ''-
Baykal, çizgilerini yanlış anlayanların, yanlış anlayamaz hale gelince, ''çizgi kırıldı'' dediklerini ifade ederek, şöyle devam etti: ''Kırılan çizgi değil, sizin kafanızdaki yanlış anlayıştır. Biz teröre karşıyız, kimsenin kökenine karşı değiliz. 1989'da raporu bu anlayışla yazdık, teröre bu anlayışla karşı çıktık.
Tavrımızı iç siyaset malzemesi haline dönüştürmek isteyenlerin olduğunu görüyorum. Hele bunu, bir partimizin 'hükümete destek vermek' gibi değerlendirmesine de tebessümle yaklaşıyorum. Hükümete destek vermede, o partinin şikayetçi olması söz konusu olamaz. Hükümete en büyük desteği veren sizsiniz, hükümetin hedeflerine ulaşmasını sağlayan sizsiniz.
Barzani'yi çıkaranlar, sizin oylarınızla Meclisten çıkarılan Çekiç Güç uygulamasıdır.''
-''LİBYA'DAKİ ÇADIR MANZARASI''-
Suudi
Arabistan Kralı'nın Türkiye'yi ziyaretini de değerlendiren Baykal, iktidarın ve Cumhurbaşkanının, konumlarını iyi kavrayamadıklarını öne sürdü.
Cumhurbaşkanlığının, bir rahatsızlık konusu olmaya başladığını savunan Baykal, Kralın 10 Kasım'da Ankara'ya geldiğini ancak Anıtkabir'i ziyaret etmediğini anımsattı. Baykal, hükümetin, bunu doğru karşıladığını, Cumhurbaşkanının, uçağın merdivenlerinin başında
Suudi Arabistan Kralını karşıladığını söyledi. Baykal, ''Tıpkı Libya'da çadırda gördüğümüz manzaralara benzer bir tabloyu, burada görüyoruz'' dedi.
Konuşmasında Suudi Arabistan Kralı'na verilen nişana da değinen Baykal, ''Çünkü Kral, Sayın Gül'e nişan verecek. Bizim kanunlarımızda, başbakana, cumhurbaşkanına nişan verilirse derhal nişan verilir diye bir madde mi var? Sayın Gül'ün, Suudi Arabistan tarafından nişanlandırmayı hak etmiş olması mümkündür. Bunun takdiri Suudi Arabistan makamlarının yetkisindedir. Türkiye'nin, nişan hukukunu, bu ödüllendirmeye karşı çarpıtmaya hakkı var mı?'' diye sordu.
AA