Baykal'ın takıldığı tek çağrışım

Bir laikçiye, ülke sorunlarını sorsanız ve çağrışımlarını almak isteseniz nasıl bir söyleşi çıkardı ortaya, hiç düşündünüz mü? İşte Baykal'ın çağrışımları...

Baykal'ın takıldığı tek çağrışım

Varsın sonrası tufan olsun! Grup konuşmasında TV'den Baykal'ı izliyorum. İlk bölümde ekonomik konulardan bahsediyor. Son derece tutuk, heyecansız. “Bakın biz de bu konularla ilgileniriz” üslubunda... Muhtemelen önüne konmuş rakamları sunuyor. Sonra siyasi konulara geçiyor, laikliğe gelince coşku başlıyor. Aman Allahım, “Baykal işte bu” diyorsunuz. Adeta kükrüyor. “-Bu, tipik bir “Laikçi” profili”, diyorum kendi kendime. “-Acaba hangi ülke meselesinde heyecan duyar bir laikçi?” diye sorduğumda aklıma bir şey gelmiyor. Hani kelime çağrışımları üzerine yapılan söyleşiler vardır, mesela, “Anne” diyorsunuz, çağrışımı “Canım” oluyor. Bir laikçiye, ülke sorunlarını sorsanız ve çağrışımlarını almak isteseniz nasıl bir söyleşi çıkardı ortaya, hiç düşündünüz mü? Bence şöyle bir söyleşi çıkardı: İşsizlik: Laiklik. Enflasyon: Laiklik. Kürt meselesi: Laiklik. Ülke güvenliği: Laiklik. Eğitim sorunları: Laiklik. Demokrasi: Laiklik. Parti kapatma: Laiklik. Darbe: Laiklik. Yargıda tarafsızlık: Laiklik. Cumhuriyet: Laiklik. Millet iradesi: Laiklik. Sandık: Laiklik. Barajlarda susuzluk: Laiklik. Türkçe olimpiyatı: Laiklik. Menderes'in idamı: Laiklik. Milli Mücadele: Laiklik. Sarıklı mücahitler: Laiklik. Açlık sınırı: Laiklik. Yoksulluk sınırı: Laiklik. Gelir dağılımında adaletsizlik: Laiklik. Kanaltürk: Laiklik. Tele-kulak: Laiklik. AB ile ilişkiler: Laiklik. ABD ile ilişkiler: Laiklik İslam: Laiklik. Çaya çorbaya limon türü bir saplantı bu. Ya da laiklikten ötesi tufan... GAP eylem planı, siyasi istikrarsızlık, dünya ile ilişkilerin bozulması, toplum – devlet ilişkilerinde derin sancı falan... Hiç biri ilgilendirmiyor bir çevreyi. Ülke batmış umurlarında değil, onların tanımladığı laiklik çerçevesi her türlü kavgayı ve her türlü dışlamayı değer. AİHM'YE rağmen dünya dönüyor Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sakarya İmam Hatip Lisesi öğretmenlerinden Sevil Tandoğan ve Fatma Karaduman'ın başörtülü olarak öğretmenlik yapmalarına engel olunduğu ve bu sebeple din ve vicdan özgürlüklerinin ihlal edildiği gerekçesiyle açtığı davayı reddetti ve Leyla Şahin davasındaki görüşünü tekrarladı. Mahkemeye göre, “Başörtüsü yasağı insan haklarına aykırı değil!” Bu kararıyla AİHM, Avrupa ülkelerindeki uygulama ile çifte standart oluşturacak biçimde Türkiye'deki laikçi mantığı onaylamış oluyor. Mahkemenin bu tutumu, ya başörtüsü yasağının Türk toplumu için anlamını kavramamış olmaktan ya da İslam'a ilişkin kötü niyetten kaynaklanıyor. Türkiye'de halkın yüzde 75'inin özgür olmasını istediği başörtüsüne uygulanan yasağın, bir insan hakları kuruluşu tarafından onaylanmasını anlamak mümkün değil. Bu durumda başörtüsüne özgürlük mücadelesi, AİHM'ye rağmen devam edecek demektir. Evet, Galile'nin gerçeği dışlayan yargı kararlarına karşı seslendirdiği tarihi cümle yaşıyor: “-Dünya dönüyor!” Bir gün başörtüsünün bir insan hakkı olduğunu AİHM de kabul edecek, başkaları da. Dün, medyaya baktım, AİHM kararı nasıl verilmiş, diye... “Babacan Türkiye'yi Avrupa'ya şikayet etti” diye isyan bayrağı çekenlerin etekleri zil çalıyordu: AİHM kararı manşetlerine çıkmış, ve onları derin sevince boğmuştu. “Avrupa onayı” ulusalcı damarlarında en küçük bir rahatsızlığa yol açmamıştı. Ben inanıyorum, “Amerikan onayı olsa” onun karşısında de sevinç çığlıkları atarlar. Şu sıralar hem Avrupa'da hem Amerika'da, “AKP kapatılırsa ne yaparsınız?” yollu yoklama çekmeleri ve “Siz aslında laikliği daha çok önemsersiniz” türünden lobiciliğe soyunmaları fark edilmiyor değil. Ruhlarını biliyoruz! Ah bir Avrupa – Amerika ile birlikte olup, o elit azınlık despotizmini sürdürebilseler! Geriye ne emperyalizm karşıtlığı kalırdı ne ulusalcılık! Ahmet TAŞGETİREN/BUGÜN
<< Önceki Haber Baykal'ın takıldığı tek çağrışım Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER