Partiler 2007 sonunda yapılacak
seçime hazırlanacak. Partilerde bu
Sabah Gazetesi yazarı
Ergun Babahan
CHP'nin ve Deniz
Baykal'ın stratejisini yazdı. İşte Babahan'a göre CHP'nin
iktidar olma stratejisi
Bu kış irtica gelebilir ve Bayar politikası
CHP lideri Baykal, stratejisini irtica korkusu üzerine kurmuştu, aynı şekilde sürdürüyor.
Baykal'ın buradaki
hedef kitlesi özellikle kentli kadınlar. Bu seçimin son şans olduğunu savunan Baykal, "
Cumhuriyet" veya partisi kazanmazsa
Türkiye'nin Fas'a dönebileceğini söylüyor.
CHP lideri köy köy,
kasaba kasaba dolaşan bir
siyasetçi değil. Türkiye'yi turlamaktan çok hoşlanmıyor.
Sosyal demokrat politikalar üreten kadroları da yok. CHP'ye trilyonluk
genel merkez yaptırıyor ama sosyal demokrat politikalar üretecek bir araştırma merkezi kurmuyor.
Taktiği,
yıldız futbolcuyla tribün doldurmaya çalışan büyük
takım yöneticisi taktiği.
Her seçimde bir iki yıldız isim alıyor yanına, seçim sonrası tasfiyeleri kaçınılmaz olan vitrin yapıcı işlevi görüyor bu isimler...
Kemal Derviş,
Zülfü Livaneli hatta
Yaşar Nuri
Öztürk...
Politika üretmeden,
ekip yenilemeden, farklı görüşlere kapı açmadan,
Kürt sorunundan AB'ye kadar birçok konuda kentli seçmenle ters düşme pahasına siyaset yapan bir liderin elinde ister istemez tek koz kalıyor: Korku.
Celal Bayar, "Bu kış komünizm gelebilir" demişti, Baykal "Bu sonbahardan sonra irtica gelebilir" iddiasında bulunuyor.
Bulduğu çözüm de oyları CHP'de birleştirmek.
CHP iktidar olursa ne yapacak, irticanın önünü kesecek, "
azınlık falan yok" diyecek, AB haddini bilsin diyecek, belki de Araplara satıldığı için Telekom'u yeniden kamulaştıracak.
Satacak malınız olmayınca, başkasının malına kusurlu demekten başka çareniz kalmıyor
doğal olarak.
Ama bu seçimde aynı mesajı vermek isteyen rakipler de çıkabilir.
Mesela
Mesut Yılmaz destekli Anavatan.
Onlar da CHP gibi kentli seçmenin oyuna talipler ve Mesut Bey'in dünden farklı olarak neyi yeni söyleyeceği merak konusu.
Zaten Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu en büyük sıkıntı da bu değil mi?
"Söyleyecek yeni şeyler lazım" diyen siyasetçi yok.
Türkiye hızla dünya sistemiyle bütünleşir, üretiminden düşünce yapısına kadar her şey hızla değişirken, kendilerine Cumhuriyet'in kadroları diyen siyaset sisteminde yenilik yaşanmıyor.
Yeni isimlere kapıyı kapalı tutan, sekter bir kadroculuk anlayışıyla siyaset yapmaya çalışan bu yönetimlerin ortaya koyabildikleri tek iddia ise "irticayı önlemek" oluyor.
Seçmenin önemli bölümü ise korku politikalarına
prim vermiyor.
Zaten bu politikalar üzerine siyaset yapanlar iktidarı hedeflemediği için "ana muhalefete" yetecek bir oy sayısını yeterli buluyor.
Böyle bir orta oyunu oynanıp duruyor, biz de buna siyaset diyoruz.