CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü
Birgül Ayman Güler, CHP
Tunceli Milletvekili Hüseyin
Aygün'ün açıklamalarının partilerinin resmi görüşü değil, Aygün'ün kendi görüşü olduğunu belirterek, ''Yaptığı açıklamalarda çeşitli rahatsızlıklar verdiği için MYK kendisinden savunmasını talep ediyor'' dedi.
CHP
Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Genel Başkan
Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı.
Güler, toplantının ardından genel merkezde düzenlediği basın toplantısında MYK'nın ele aldığı konular hakkında bilgi verdi ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Toplantıda, dış
politikada ve
Suriye'deki gelişmelerin değerlendirildiğini anlatan Güler, iki ayrı heyetin Suriye'de incelemelerde bulunduğunu anımsattı.
''
Türkiye sıcak bir savaşın içerisinde olmamalıdır'' diyen Güler, şöyle konuştu:
''Türkiye olası bir savaşın yüksek maliyetlerini kaldıramaz. Türkiye'yi böyle bir ağırlığın altına sokmaya AKP'nin hakkı yoktur. Hem Suriye hem de diğer bütün ülkelerle ilişkiler konusunda AKP'nin bağımsız bir
dış politika yürütme zorunluluğu vardır. Daha başka güçlerin taşeronu olarak davranmak Türkiye gibi büyük bir ülkenin
Hükümetine yakışmaz. Bu nedenle uyguladığı, izlediği politikayı AKP'nin bir kez daha gözden geçirmesi gerektiği kanısındayız. Bu çerçevede bize yöneltilen
Esad rejiminin savunuculuğu gibi değerlendirmeleri yalnızca
hedef saptırma olarak görüyoruz.''
Güler, bir gazetecinin CHP Tunceli Milletvekili
Hüseyin Aygün'ün açıklamalarının MYK'da gündeme gelip gelmediğinin sorması üzerine ise konunun MYK'da gündeme geldiğini söyledi.
Güler, ''Biliyorsunuz bu yazı Zaman gazetesinde 10 Kasım'da çıkmış bir yazıydı. O gün bir MYK olarak toplantı halindeydik, dolayısıyla MYK gündemine gelmemişti. Değerlendirme bu yüzden mümkün değildi. Bugün o toplantıdan sonra ilk MYK'mızı yaptık. Buna dönük olarak çeşitli değerlendirmeler oldu, MYK'da da değerlendirme oldu. Hüseyin Aygün arkadaşımızın yaptığı bu açıklamaya ilişkin savunmasının alınmasına karar verildi'' dedi.
Güler, ''Bu CHP'nin resmi açıklaması değildir, şeklinde Genel Merkezin bir açıklaması olacak mı'' yönündeki soru üzerin ise, ''Bu CHP'nin resmi görüşü kuşkusuz değildir. Arkadaşımızın kendi görüşlerini dile getirdiği orada açık. Yaptığı açıklamalarda çeşitli rahatsızlıklar verdiği için zaten MYK kendisinden savunmasını talep ediyor'' diye konuştu.
Vicdani ret çalışmalarına yönelik bir soru üzerine de Güler, bu konunun da MYK'da tartışıldığını bildirdi.
Güler, ''Vicdani ret konusu ordu örgütlenmeleriyle de doğrudan ilgili bir konu bildiğiniz gibi. Bazı açıklamalar yapılıyor ki 'zorunlu askerlik sistemine aykırıdır' şeklinde. AİHM'nin açık kararları var. Bizde uygulanan askerlik sisteminin ortadan kaldırılmasını gerektiren bir
uygulama değil, dolayısıyla niteliği ve sınırları kuşkusuz çok
tartışma konusu. O tartışma yapılarak vicdani ret konusunda genel olarak, partimizin bakışı olumlu. Ancak bir kez daha söylemek isterim, bu askerlik sisteminin değiştirilmesi gibi bir sonuca götürülürse tartışma değişir. Niteliği ve sınırları itibariyle tanımlaması söz konusu olduğunda tartışma oldukça heyecanlı hale gelir.''
Güler, başka bir soru üzerine vicdani ret konusundaki
kanun teklifini, CHP Genel Başkan Yardımcısı
Sezgin Tanrıkulu ve birkaç milletvekilinin hazırladığını bu metni görmediklerini bildirdi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Birgül Ayman Güler,
tutuklu milletvekillerinin durumuna ilişkin
AK Parti ile bir mutabakat metni imzaladıklarını anımsatarak, ''Verilen sözü, hele söz yazılmışsa, yazılı hale gelmiş sözü namus sayarız. Dolayısıyla sözün namusunun yerine getirme beklentimiz, dün yapılan o talihsiz açıklamaya rağmen hala sürüyor'' dedi.
MYK'da Van'da meydana gelen depremlerle ilgili değerlendirmeler yapıldığını belirten Güler, ''Van'da deprem halen devam eden bir sorun ve çok sert kış koşullarında artık ailelerin ayrı ayrı bir trajedi yaşadıkları bir soruna dönüşmüş durumda'' ifadelerini kullandı.
Depremde en başından bu yana eş güdüm sorunları yaşandığını savunan Güler, CHP'li belediyeler aracılığıyla deprem bölgesine çok sayıda yardımda bulunduklarını, önümüzdeki günlerde parti genel merkezinin depolarında toplanmış olan yardımları da
Kadın Kolları üyeleriyle bölgeye götüreceklerini bildirdi.
Deprem nedeniyle Erciş'in il yapılması yönünde bir önerileri olduğunu da kaydeden Güler, ''Bu önerimizin gündeme alınmasını ve yasalaşmasını arzu ediyoruz. Böylece yönetsel önlemlerle bu sorunları bir parça daha etkili bir şekilde çözebiliriz diye umut ediyoruz'' diye konuştu.
-Tutuklu milletvekillerinin durumu-
Tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılmamasına karşı, dört aşamalı bir
protesto süreci yaşadıklarını anlatan Güler, ilk olarak tutuklamaların haksız olduğunu gerekçe göstererek, bu kişileri
aday gösterdiklerini anımsattı.
Aday gösterilenlere seçmenin
mazbatasını verdiğini bildiren Güler, şöyle devam etti:
''Mazbata verildiğine göre milli iradenin gereği yerin getirilecek ve milletvekilleri serbest bırakılacaktı, ama Hükümet bunu duymazlıktan gelmişti. O
vakit bunu dünya ve Türkiye kamuoyuna daha etkili bir şekilde duyurabilmek için bir
yemin boykotu yapmıştık. Bu boykota başlarken açıklamamız şuydu; 'tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılma yolu açılıncaya kadar yemin etmeyeceğiz.' Bu açıklamamız 'serbest bırakılıncaya kadar yemin etmeyeceğiz' şeklinde ne yazık ki çok amaçlı bir şekilde saptırılmıştı. Biz sözümüzü tuttuk, serbest bırakılma yolu açılıncaya kadar, sözümüzün gereği olarak AKP'yi bir mutabakat metni imzalamaya zorladık. Üçüncü adımımız buydu, ortak mutabakat metni imzalanmıştı...''
Güler, yanında getirdiği mutabakat metninin bir örneğini gazetecilere göstererek, metinden ''Tüm siyasi partilerin ve milletvekillerinin, milletimizin kendilerine verdiği bu onurlu görevi yerine getirmeleri için
TBMM'de olmaları gerektiğine inanıyoruz'' cümlesini okudu.
Bu metnin altında CHP'nin 3 temsilcisinin imzası olduğunu hatırlatan Güler, ''Bir de AKP'nin 3 milletvekilinin imzası var. Ama doğrusu sıradan, yalnızca milletvekillerinin değil. Nurettin
Canikli Giresun Milletvekili AK Parti Grup
Başkanvekili,
Haluk İpek
Ankara Milletvekili Genel Başkan Yardımcısı ve
Ahmet Aydın,
Adıyaman milletvekili AK Parti Grup Başkanvekili. İki Grup Başkanvekili ve partinin bir Genel Başkan Yardımcısı'nın imzaladığı bir
basın açıklaması yapmıştık. Bu metni de iki partinin Genel Başkanları onaylamışlardı'' dedi.
Dün Başbakan'ın, ''Ne
protokolü, biz protokol yapmadık ki'' dediğini ileri süren Güler, ''Sayın Başbakan'a sesleniyorum; İşte buydu. AKP ve CHP milletvekillerinden 3'ü. Üstelik de yöneticilik görevi olan üç milletvekili tarafından imzalanmış bu bir sayfa ve artı bir paragraflık protokol metni. O zaman 'mutabakat metni' olarak diye adlandırılmış olan metin, basın açıklaması olarak da tüm kamuoyuna duyurulmuştu. Verilen sözü, hele söz yazılmışsa, yazılı hale gelmiş sözü namus sayarız. Dolayısıyla sözün namusunun yerine getirme beklentimiz, dün yapılan o talihsiz açıklamaya rağmen hala sürüyor'' ifadelerini kullandı.
Güler, sorunun TBMM'de çıkarılacak bir kanunla çözülebileceğini herkesin bildiğini de söyledi.
Bu tavrı, son günlerde yaşanılan ''TBMM'yi fonksiyonsuz bırakma, işlevsiz bırakma tavrının bir parçası olarak'' değerlendirdiklerini savunan Güler, şunları söyledi:
''Bu tavrı Tunceli Milletvekilimiz
Kamer Genç'e yönelik saldırıyla birlikte değerlendiriyoruz ve herkesi öyle değerlendirmeye davet ediyoruz. Biliyorsunuz, Salim
Uslu kürsüdeyken sayın Genç'e fiziki olarak fiilen saldırdı. Bunun üzerine
kınama cezası verilmesi ve bir daha böyle eylemlerin tekrarlanmaması güvence altına alınmalıydı. Ne yazık ki Uslu'nun KKTC'ye AKP'yi temsilen gönderildiğine
tanık olduk. Ve sayın Başbakan'ın bu vandalizmi, bu kaba kuvveti, üstelik parlamento kürsüsündeki bu şiddeti bir daha olamaması gerekir diye kendi parlamenterlerine tembih aracı yapacağına,
Salim Uslu'nun şiddetine arka çıktı. Bunu son zamanlarda TBMM tarihinde yaşanmış en büyük talihsizliklerden biri olarak değerlendiriyoruz.''