Faruk Bilgin’in modaratörlüğünde, Prof. Dr.
Vedat Bilgin,
Beril Dedeoğlu ve
Sedat Laçiner’in farklı konuları masaya yatırdıkları program da; Kılıçdaroğlu ile birlikte yola devam eden
CHP’de
yeni dönem neler getirecek? Kılıçdaroğlu, CHP’yi ne kadar değiştirecek ya da değiştirebilir? sorularına
yanıt arandı. Ayrıca programda, BM İnsan Hakları Komisyonu’nun Mavi
Marmara raporunu onaylaması üzerine, rapora hayır oyu veren ABD’nin ve çekimser kalan AB ülkelerinin tutumları değerlendirilirken bu kararlarda, Türkiye’nin
İran ile olan politikasının süreci nasıl etkilediği üzerinde de duruldu.
CHP’nin yeni dönem izlediği yolu değerlendirirken, bir partinin en değişimci devrimleri yapmaya başladığı anda aynı zamanda en statükocu olabileceğine dikkat çeken Sedat Laçiner, CHP kurucu partiydi ama statükocu olmaya başladığı anda geriye doğru gitmeye başladı’ dedi. İnönü’den bu yana CHP’de kayda değer bir gelişme olmadığını da vurgulayan Laçiner, ‘Menderes’ten sonra
Demirel geldi; o, Menderes’in gelişmiş versiyonuydu. Demirel’den sonra gelen
Özal da yine Demirel’den çok çok iyiydi. Şimdi
AK Parti’ye baktığımızda sağın nasıl geliştiğini görüyoruz. Ama aynı değişimi solda görmek mümkün değil. CHP’de İnönü’den sonra gelen
Baykal, İnönü’nün gelişmiş versiyonu değildi. Değişimi talep eden kesim hep sol kesim olmuştur ama Türkiye’deki solda bu değişimi görmek pek mümkün değil’ dedi. CHP’nin beklenen değişimleri karşılayamadığı ölçüde hırçınlaştığını ve geriye doğru gittiği üzerinde yoğunlaşan Sedat Laçiner, ‘Tuncelili olan Kılıçdaroğlu’nun bir davası var aslında, sahilli CHP’lilerden daha farklı, değişim istiyor fakat liderlik koltuğunda olduğu halde lider olamadığı için değişim mümkün olamıyor’ şeklinde konuştu.
TÜRKİYE’NİN CHP’YE ÇOK İHTİYACI VAR
Açı’da, CHP’nin başörtüsü konusundaki politikalarını da değerlendiren Laçiner,
başörtülü kadına ya da CHP’nin dediği gibi türbanlı kadına karşı yapılan dayatmalardan da bahsetti. ‘Tesettürlü kadının başındaki örtünün adının başörtüsü değil türban oluğunu söyleyen ve ikna olmuyorsa ikna etmeye çalışırsan bir CHP var’ şeklinde konuşan akademisyen, ‘Diğer yandan apolitik bir kadının apolitik olmadığını ikna etmeye çalışırsanız, onun durduğu yeri beğenmezseniz aslında siz kendi durduğunuz yerde çakılı kalmışsınız demektir. Türkiye’nin bunu CHP üzerinde deneme lüksü yoktur. Türkiye’nin CHP’ye çok ama çok ihtiyacı vardır. Umarım CHP ve CHP’liler de bunun farkındadır’ diyerek sözlerine devam etti.
Kılıçdaroğlu’nun tabandan gelen çok güçlü bir istekle başa geldiğini dile getiren Laçiner’ Herkes onu Baykal’ın zor zamanında yetişen, kasetle gelen bir lider olarak gördüğü için atın üzerindeki
süvari olamadı’ dedi. Hatta Baykal’ın düştüğü durumdan yararlanarak başa geldiğini düşünenlerinde olduğuna dikkat çeken Laçiner, konuyla ilgili olarak Yılmaz Özdil’in bir köşe yazısını hatırlattı. Özdil’in köşesinden ‘Deniz Baykal’ın oturduğu koltuğa kimse heveslenmesin. O koltuğa oturan Anıtkabir’e bile giremez dediğini hatırlatan Laçiner, ‘Kılıçdaroğlu hiç de kötü bir adam değil. Çok şey değiştirmek istiyor. Ama CHP’de lider değişince her şey değişmiyor’ dedi.
Seçime doğru giderken CHP’nin yeni bir şeyler söylemesi gerektiğini de vurgulayan Laçiner, CHP’nin tepkisel söylemlerine dikkat çekti. CHP’nin 2000’li yıllarda tepkisel olarak AK Parti hükümetlerine Amerikancı, bir zamanlar da İsrailci dediğini vurgulayan Laçiner, ‘Olaylara bakarsak tam tersi, 1
Mart tezkeresine ve
Mavi Marmara olaylarını hatırlayalım. Batıya ve Amerika’ya en çok hayır diyen iki ülkeden biri Türkiye’dir’ şeklinde konuşmalarına devam etti.
İzleyiciye farklı bakış açıları sunan bir program Açı’da, CHP’nin yeni dönem siyasetini değerlendiren Prof. Dr. Vedat Bilgin, öncelikle CHP’nin problemleri hakkında tespitlerde bulundu. CHP’nin tek parti geleneği ve 27 Mayıs’ın tortuları ile problemleri olduğunu dile getiren Bilgin, ‘Kemalist tek partici gelenekle, CHP nasıl bir yorum yaparak o geleneği tarihteki yerine oturtacaktır. Hangi toplumsal sınıflarla ve toplumsal tabakalarla bağ kuracaktır sorularına cevaplar aranması gerektiğini söyledi.
CHP’nin başörtüsü konusunda, özgürlükçü bir söylem mi yoksa tek parti geleneğinin ideolojik tortularının üzerine kurulu bir söylem mi geliştireceğini değerlendiren Vedat Bilgin, ‘Avrupa’nın demokratik ülkelerind
e devlet, üniversitede ne giyilip giyilmeyeceğine karışmaz. Siyasi partiler de insanların özgür seçimleri karşısında siyasi bir tavır almazlar’ dedi.
Önyargıları bir tarafa bırakmak gerektiğini savunan Bilgin, laikliği, seküler ve özgürlüklerin olduğu bir dünya istiyorsak baskıcı bir rejimle bu sağlanamaz, sosyal demokrat ideolojinin günümüzdeki temsilcileriyle yeni bir
tartışma zemini oluşturulmalı’ şeklide konuştu.