Bahçeli, Ali
Sami Yen Stadı'nda, Rumeli
Balkan Federasyonu koordinatörlüğünde düzenlenen ''Büyük Rumeli Buluşması''nda yaptığı konuşmada, Rumeli'nin, asırlardan beridir çok önemli ve stratejik bir geçiş ve yerleşim güzergahı olduğunu, bu
bölgenin tarih boyunca sürekli olarak göz önünde bulunduğunu ve çekişmelerin, savaşların, güç ve nüfuz rekabetinin fazlasıyla yaşandığı bir coğrafya olarak önemini bugünlere kadar muhafaza ettiğini söyledi.
Bunun ilk farkında olanların başında gelen Türk
Milletinin, Hunlar'dan itibaren Rumeli'ye yerleşmenin ve buradan yayılacak olan genişleme ve
büyüme dinamizmine ivme vermenin arayışlarına girdiğini belirten Bahçeli, ''Kabul etmek lazımdır ki
Osmanlı Devleti Rumeli'ye adım atar atmaz çeşitli devletlerin kültür ve siyaseti altında yönetilmiş bir Orta
Asya bakiyesi ile karşı karşıya kalmıştır. Bu topraklarda yerleşmiş, fakat kültür ve soy özelliklerini azimle korumuş olan Türk toplulukları, hakim millet olarak karşılarına çıkan soydaşlarına derhal sarılmışlar ve onların kanatları altına girmekte hiç tereddüt göstermemişlerdir. Nitekim 'kardinal külahı görmektense, Osmanlı sarığını
tercih etmenin' arkasındaki sır ve hikmet esasen burada aranmalıdır'' diye konuştu.
''Rumeli'ye düzenlenen akınlar sonucunda, fethedilen yerlerde yaşayanlara
adalet ve hakkaniyet ilkeleri içinde davranılmış, zulüm ve eziyet çeken bölge halkı için Türk'ün yönetimi tabiidir ki cazibe merkezi haline gelmiştir'' diyen Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
''
Yağma ve talandan uzak duran yüksek erdem, gittiği yerlere kültür ve terbiyesinden de değerler katmış, imaretler, zaviyeler, camiler, köprüler, hanlar, hamamlar ve kervansaraylar yaparak gelip geçici olmadığını göstermiştir. Bugün Balkanlar'ın dört bir yanında iftihar ettiğimiz ceddimizin yaptığı birçok güzel ve tarihi eserler vardır ve tüm heybetiyle görmek isteyenleri beklemektedir. Rumeli'nin imarı ve inşası bir bakıma, kısa süreli olarak
esir ve ganimet elde etmek için gelinmediğini, yarı
göçebe bir sosyolojik yapıdan kutlu ve yerleşmiş bir devlet haline ulaşıldığını da kanıtlamıştır.
Tarih bu zamana kadar göstermiştir ki millet olarak
yurt tuttuğumuz Rumeli, asırlarca hem zaferlerimize hem de hüzünlerimize ortak olmuş ve de şahitlik yapmıştır.''
''Atalarımızın Rumeli'ye geçmeleri ve orayı yurt tutmaları, en az
İstanbul'un fethi kadar önemli ve değerlidir'' diyen Bahçeli, ''Eğer Rumeli'ye çıkış yolları aranıp bulunmamış olsaydı, diğer
Anadolu Türk beylikleri gibi
Osmanlı Devleti de içe dönük mücadelelerle eriyip kısa sürede tarihe karışabilirdi. Rumeli ile Anadolu'nun kaderi yüzyıllarca birbirini tamamlamış, birisinin varlığı ve güvenliği emin olun ki diğerinin çabasıyla ve katkısıyla gerçekleşmiştir'' diye konuştu.
Türklerin Anadolu'dan atılmasına dönük dinmeyen ve bitmeyen kin ve nefretin sonuç alamamasında Rumeli'nin jeopolitiğinin çok belirleyici olduğunu vurgulayan Bahçeli, ''Anadolu'nun kaderini
tayin eden en önemli güç kaynaklarından birisi de Rumeli olmuş ve Türk Milletinin bir ve ayrılmaz bir bütün olarak bugünlere ulaşmasında tarihi bir rol oynamıştır'' dedi.
-''RUMELİ BİZİM İÇİN BİTMEYEN BİR SEVDANIN ADIDIR''-
''
Rumeli bizim için bitmeyen ve asla da tükenmeyecek, asırları aşıp gelen bir sevdanın adıdır'' diyen Bahçeli, şunları kaydetti:
''Rumeli, ayrılıkların, özlemlerin, kavuşmaların üst üste çakıştığı ve milletimizi yıllarca çepeçevre etkisi altına aldığı bir coğrafyadır.
Film kahramanı Manastırlı Sütçü Ramiz'in memleketidir Rumeli ve Türk vatanının selameti için Makedonya'da filizlenen ve oradan çevreye yayılan iradenin sığındığı bir otağdır. İshak Çelebi'nin anlattığı Üsküp Rumeli'dir. Hayreti'nin dile getirdiği Belgrat Rumeli'dedir. Mostarlı
Hacı Derviş'in Mostar'ı ise Rumeli demektir. Tuna Nehri deyince Rumeli gönüllere düşer ve Osman Paşa'nın o muazzam Plevne direnişi akıllara gelir. Tuna bir özlemdir. Tuna efsanedir, türküdür ve bizim kahramanlık menkıbemizdir, Türk tarihinin en yakın tanığıdır ve tüm heybetiyle Rumeli'de sonsuzluğa akmaktadır.''
Yaşanan trajedilerin, yüz binlerce Balkan Türkünün dramı ve katlinin bir sızı olarak varlığını sürdürdüğünü belirten Bahçeli, ''Gelinlerin hıçkırıkları ile yoğrulan, anaların ağıtlarıyla şekillenen, dualarla ve kanla kazanılan ecdat topraklarından geri çekilmek, ana yurda dönmek milletimiz açısından hiç de kolay olmamıştır ve akıllar her zaman arkada kalan kardeşlerimizde olmuştur. Geçmişte, Horasan, Tebriz, İstanbul bizim için ne anlama geliyorsa, İskeçe, Silistre, Koşukavak, Gümülcine de aynı anlamı ihtiva etmiştir. Hepsiyle övündük, gurur duyduk. Acılarını yaşadık, özlemlerini çektik. Yakılan ağıtları dinledik ve hüzünlendik. 'Bağa Girdim Bağ Budanmış' türküsüyle güldük, 'Çemberimde Gül Oya'yla oynadık.''
Bahçeli, farklılıkların hatırlatıldığı, çeşitliliklerin özendirildiği, ayrışma fitilinin ateşlendiği bir dönemde, ihtiyaç duyulan birlikte yaşama felsefesine
destek olunmasını çok önemsediğini sözlerine ekledi.