MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısının ardından
gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Yüzde 10'luk seçim barajı
tartışmaları ile ilgili olarak Bahçeli, "Anayasa Mahkemesi'nin kararını
beklemek lazım" dedi.
İşte Bahçeli'nin açıklamalarından satırbaşları:
3 ARALIK DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ
Bir insanın doğuştan ya da sonrada bedensel ruhsal yetenekleri kaybetmesi bir engele maruz kaldığının işaretidir. Engelli olmak yetersizlik olarak değerlendirilmemelidir. Kaldı ki engelli hakları engelli kardeşlerimizin engelsiz fertler gibi eşit haklara sahip olması için vardı. Bu pozitif ayrımcılık herkes tarafından kabul edilmelidir. 3 Aralık Dünya Engelliler günü hepimize fırsat verecektir. Vicdan muhasebesi yapmak için 3 Aralık dönüm noktasıdır. Engelli olmanın kayıp ve kusur olmadığını bıkmadan anlatmalıyız. Engelli vatandaşlarımızı hatırlamak için 3 Aralık’ı beklemek hakkaniyetli bir tutum değildir. Engelli olmayı dışlanmak ve ayrı tutulmak için bir bahane olarak görmek insanı olmayacağı gibi ahlakla da bağdaşmayacaktır.
Engelli kardeşlerimizin yaşadıkları sorunlarının ailelerini yakınlarını etki altına alan geniş bir etki alanı olduğu bilinmektedir. Unutmayalım ki engelli olmak bir tercih ya da talep edilen bir durum değildir. Her insan bir yönüyle engelli adayıdır. Engelli arkadaşlarımıza verilen destek herkesin geleceğini de güvence altına almak demektir. Zihin yerine zihniyette engel yoksa ümitsizlik doğru olmayacaktır. Her çağda farklı tema ve tonlarda ortaya çıkan yoksulluk, eşitsizlik ve şiddet insanlığı meşgul etmiştir. Adaletin toplumsal kurumların ilk erdemi olduğu fikri ulaşmaya dayanmaktadır. Milliyetçiliğimizin ana sütunlarından birisi adalet, eşitlik ve millet sevgisiyle bir diğeri ise demokrasi ve insan haysiyetine duyduğumuz saygıdır.
KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ
Kadın-erkek arasındaki eşitliğin asırlar önce Türk milletinde imrenecek seviyede olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bugün hasretini çektiğimiz ne varsa geçmişimize damga vurmuştur. Milletimiz Avrupa’da kadınların cadı avına tabi tutulup diri diri yakıldığı dönemlerde insan olmanın şerefini yaşıyordu. Türk kadını devlet yönetiyor, cephelerde mücadele veriyordu. Gerek dinimizin buyrukları, gerekse kültür mirasımız kadına saygı konusunda nasıl bir maziden geldiğimizi kanıtlamaktadır.
Bugün gelişmiş ülke kategorisinde olan ülkelerin 1930’larda Cumhuriyet’in kadınlara verdiği seçme seçilme hakkını kadınlara çok gördüğü unutulmamalı. İşgal yıllarının en ızdıraplı günlerinden birinde İstanbul’da yapılan bir toplantıda ''Kim demiş bir kadın küçük şeydir, bir kadın belki de en yüksek şeydir'' sözleri bir kadına aittir.
ERDOĞAN KADIN-ERKEK EŞİT DEĞİL DEDİ, HANIMEFENDİLER ALKIŞLADI
Cumhurbaşkanı Erdoğan 24 Kasım günü hem de kadınların yüzüne baka baka ''Kadınla erkeği eşit duruma getiremezsiniz'' demiştir. Bizi üzen ise bu sözlerin sarf edildiği salonda bulunan hanımefendilerin Erdoğan’ın sözlerini alkışlamalarıdır.
YA FITRATA, YA PARALELE ARACISIZ BAĞLANMAKTADIR
Bu anlayışa hanımefendilerin destek vermesi yürek yaralayan bir durumdur. Değer nedir bilmeyen, değerli olmayı tanımayan birisinin eş değerden ne anladığı muammadır. Devletin en tepesinde cinsiyetçi körlüğe sahip birinin bulunmasını talihsizliktir. Erdoğan 17-25 soygununu fıtratına uygun bulmuştur. Soma’da 301 madencinin kaybı işin fıtratıdır. Erdoğan sıkıştıkça ya fıtrata ya paralele ya başörtüsüne aracısız bağlanmaktadır. Nasılsa inanan çoktur. PKK ile pazarlık yapmak fıtrata ters değildir. Kaçak saray yaptırmak, bu sarayı millete yaptırıyorum derken komandolara teslim etmek fıtrata uygundur. Biz böyle fıtratı tanımayız, böyle bir fıtratın fitne olduğunu söylemekten de hicap duymayız.
Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını elde edişinin 80. yılında tüm kadınlarımıza sağlık, mutluluk içinde geçecek bir ömür diliyorum. 2014’ün bitişine sayılı günler kalmıştır. Siyasi ve ekonomik belirsizliklerle karamsar ve kayıp bir yıl olmuştur. Yapıcı çabalarımıza rağmen siyaset tıkanmış çözüm üretme kabiliyetinden uzaklaşmıştır. Bu yıl içinde 2 seçim yapılmasına rağmen siyasi ve toplumsal tansiyon normalleşememiştir. Toplumsal hoşgörü zehirlenmiştir. Adalete darbe vurulmuş rüşvet ve rüşvetçilere kol kanat gerilmiştir. Bunların yanında ekonomik tablo ise yıkımı işaret etmektedir. Villada para eritemeyen, gemi yüzdüren milyar dolarlar içinde yüzen evlatlar talihlidir de milletimizin milyonlarca gencinin cebinde 5 para yoktur.
DOĞAN GÖRÜNÜMLÜ ŞAHİN...
Türk milletinin geleneğinde emanete ihanet yoktur. Hediye almak sünnettir ancak rüşvet almanın cezası bellidir. Tuhafımıza giden başka bir konu ise eski bakanlarla ilgili yayın yasağı konulmasıdır. Başbakan'ın 'Bu gelişmelerden haberim yok' demesi kendisi ve üslubu kadar kara mizahtır. Başbakan Davutoğlu her fırsat ve zeminde doğan görünümlü şahin otomobil gibi ses çıkarmaktadır. Kendisi ses konu ve vücut dile kopyadır. Ezberlediği ifadeleri milletimize yedirmeye çalışmaktadır.
PUTİN'İN TÜRKİYE ZİYARETİ
Dün ülkemize gelen Putin’in doğalgazın satış fiyatında indirime gideceklerini açıklaması iyimser bir gelişme olsa da bunun neyin karşılığı olduğu ilerleyen günlerde görülecektir. Rusya’nın Türkiye’ye sattığı doğalgazda indirime gitmesi siyaset ve bölgesel gelişmelere endekslidir.
Erdoğan hala Galaport ile uğraşmakta yargıyı suçlamakta Oferler'in eline bakmaktadır. Ya Galaport ihalesinde yüklü bir komisyon alınmış ya da Erdoğan bu ihale ile ilgili kişisel ya da ailesi için bir söz almıştır. Zira konuyla ilgili ses tonu başka türlü açıklanamaz.
ÜLKEMİZ SICAK KARA PARANIN MAHKUMU
Yolsuzlukları kestik diyenler çalarken yakalanmış, hortumları kapattık diyenler hortum döşerken yakalanmıştır. Ülkemiz sıcak kara paranın mahkumu olmuştur. Erdoğan’ın hayırsever diye övdüğü sima kara paranın simgesi olmuştur.
YENİ SARAYININ AÇILIŞINI PAPA İLE BİRLİKTE YAPTI
İtibar için yapıldığı söylenen ve vatandaşlarımızın cebinden çıkan kaçak sarayı ve uçağı unutmayacaktır. Kimse Suriyeli mültecilere para harcayıp öğretmene çok gören vicdansızları unutmayacaktır. Katolik dünyasının Ruhani Lideri Papa’nın ziyareti değerlendirilmelidir. Yeni sarayının açılışını Papa ile birlikte yapan Erdoğan’ın günah çıkarmak için acele etmesinin göstergesidir. Kuşku yok ki sözde Ermeni soykırımı ile ilgili uydurmaların zirveye çıkacağının habercisidir. Papa adete bunun sinyalini vermiştir.
Fener Rum Patriği’nin ekümenik sıfatını kullanması Lozan’a aykırıdır. Anadolu coğrafyası Türk milletinin son vatanıdır. Kilisede ayin yapmak isteyen varsa buyursun yapsın buna saygı duyarız. Fakat ezanı susturmayı aklından geçiren varsa yeni Kılıçarslanların nöbet beklediğini tarihi bir görev sayarım.