Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan,
Diyarbakır mitingi ile ilgili olarak, ''Bugün beni en çok mutlu eden şey
katılımdı, heyecandı, coşkuydu'' dedi.
Habertürk televizyonunda canlı yayınına katılan Başbakan Erdoğan, soruları yanıtladı.
''Diyarbakır mitingi ile ilgili gördükleriniz üzerine siz nasıl bir
analiz yapıyorsunuz?'', şeklindeki soruya Erdoğan, ''Günlerdir demeyeceğim artık haftalardır gerçekten bir şey sürekli işlendi ''Başbakan Diyarbakır'da nasıl bir
mesaj verecek ve bunun üzerinde 'şöyle mi der böyle mi der acaba ne gibi bir mesajı olur, bunun dozajı nasıl olur', dün geceye varıncaya dek bu durum devam etti. Bizde kendilerine 'biz
Türkiye'nin batısında ne konuştuysak
doğusunda da onu konuşuruz, kuzeyinde batısında aynı şeyi konuşuruz. Yani ilkeli
siyaset bunu gerektirir' dedik'' yanıtını verdi.
Özelde Diyarbakır için verilmesi gereken mesajları da açıkladıklarını belirten Başbakan Erdoğan, yeni bir cezaevi beklentisi olduğunu bunun açıklamasını yaptıklarını, ayrıca
sivil havaliminanı müjdesini verdiklerini söyledi.
Başbakan Erdoğan, Diyarbakır için 5 milyon yolcu kapasiteli bir havalimanını 2011 bütçesine, programına alacaklarını, cezaevinin de bu programa alınacağını bildirdi. Başbakan Erdoğan, Diyarbakır mitingi ile ilgili sözlerini şöyle sürdürdü:
''Tabi bugün beni en çok mutlu eden şey katılımdı, heyecandı, coşkuydu. İktidarımızda, bizim özellike
Güneydoğu ve Doğu
Anadolu ile ilgili olarak hak ve özellikler konusunda verdiğim mesajlarda aldığım tepkiydi, bunlar bana çok çok önemli geldi. Olağanüstü hal olsun,
Çekiç Güç meselesi olsun bunlar gündeme gelince hemen
hafıza yenilenmesi oluyordu ki bu tepkiyi
halk veriyordu, sizlerde bunu yerinde gördünüz, tespit ettiniz.''
Başbakan Erdoğan, ''Bölge halkının tercihinin de
baskı harici olmadığı görülüyor, bu baskıyı nasıl çözmeyi düşünüyorsunuz?'' şeklindeki bir soruya ise şu yanıtları verdi:
''Burada fiili bir var. Burada bir şeyin kararını vermek gerekiyor. Burada halk devletiyle bütünleşmeli, bu demokratik hakkını ne pahasına olursa olsun kullanma kararını vermeli. Bize de tabi devlet olarak, hükümet olarak düşen alınması gereken bütün güvenlik tedbirlerini azami ölçüde alıp, vatandaşımızın bu demokratik hakkını kullanmayı sağlamaktır. Bunun için tedbirlerimizi aldık, alıyoruz. Çünkü vatandaşımız bu süreci Türkiye için bir fırsat olarak bilmeli ve bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeli. Ben bugün
sandık üzerine çarpı olan bir bilboard gördüm, yani
demokrasi mücadelesi veren bir parti sandığa çarpı işareti koyar mı? Böyle şey olur mu? Bu bir defa antidemokratik yaklaşım tarzıdır, demokrasiyi kabullenememektir. Eğer bir siyasi parti demokrasiyi kabullenmişse sandığı yok sayamaz. Sandık yok olduğu zaman orada otoriter totaliter bir yapı ortaya çıkar. Türkiye uzun yıllardır bu totaliter ve otoriter yapıdan kurtulmanın mücadelesini verdi. Türkiye artık 'biz ikinci
sınıf bir demokrasi istemiyoruz, bize artık ileri demokrasi lazım' diyor. Hatta biz birinci sınıf demokrasinin üzerine geçmemiz lazım bunun mücadelesini veriyor. Şu anda bu anayasa değişikliği bunun zeminini hazırlıyor. Onun için diyoruz ki şu anda bu 26 maddelik değişiklik daha yeni geniş bir anayasanın
hazırlık zeminini oluşturacak. 2011 seçimlerinden sonra hedefimiz daha geniş tabanlı bir anayasa değişikliğini hazırlamak ki bizim zaten bir hazırlığımız var ama parlamento içinde inşallah yeni dönemde oluşacak kadro belli, milletimiz 'tek başına bize al bunu yap' der o zaman tek başımıza yaparız. Ama uzlaşma ile daha geniş tabanlı bunu yapma imkanımız olursa bu dönemde olduğu gibi değil, önümüzdeki dönemde 'gelin beraber bu işi yapalım' diyen siyasi gruplarından oluşan bir parlamento olursa seve seve bunlarla beraber yaparız, parlamento dışı STK'larla oturur bunları konuşuruz ve çok güçlü bir anayasayı ülkemize kazandırırız.''
Başbakan Erdoğan, ''İstanbul'da örgütle görüşüldü iddiası var, burada bu tezin 't'si bile görülmüyor, o zaman ortada farklı bir
senaryo var bunu nasıl yorumluyorsunuz?'' şeklindeki soruya ise muhalefetin bir bilgi kirliliği yaratmanın, bir kara
propaganda oluşturma çabasında olduğunu söyledi.
Muhalefetin bu çabayla '
evet' oylarını azaltmayı amaçladığını ifade eden Başbakan Erdoğan, ''Feraset çok önemli bir şey ben burada halkımızın ferasetine çok güveniyorum. Gerçekten bugün ana muhalefet
CHP, bu zihniyet millete her zaman 'bidon kafalı', 'göbeğini kaşıyanlar' demiştir. Bu 'bidon kafalı', 'göbeğini kaşıyanlar' dediğin millet hiç bir zaman bu CHP'yi bu ülkede tek başına
iktidar yapmamıştır ve inanıyorum ki yine yapmayacaktır. Çünkü feraseti çok fazla, bakıyor 'sen ne yaptın' diyor, örneğin Güneydoğu
bölgesine bakalım, bu bölgeye bakalım. 1991-1995 yıllarına bakalım. 1991-1995 yılları arasına baktığımız zaman o yıllar arasında burada çok ciddi manada faili meçhuller vardı ve faili meçhullerin olduğu dönem o dönemdir ve dönemde iktidarın ortağı SHP'dir. Başbakan Yardımcısı Karayalçın'dır. Bu dönemde faili meçhuller almış başını yürümüştür. Şimdi bunların önce hesabını ver. Geçmişin sıkıntılarla dolu. Onun için burada ne yaparsan yap, yanlış bir rolü üstleniyorsun, CHP geçmişinden bu yana hiç bir zaman bu ülkede sağlıklı bir yapının oluşmasına vesile olmamıştır. Her alanda ama demokraside, özgürlüklerde, ekonomide, dış politikada aklınıza ne gelirse oluşmamıştır. Bunu başaramamıştır. Bunun içinde millet tabi ferasetiyle bakıyor, size de 'buyur gel iş başına' demiyor, demezde. Şimdi bakıyorsunuz sürekli kara propaganda devamlı üst üste yalanlar, olmayan şeyleri varmış gibi gösterme gayretleri, benim milletim bunları yutmuyor. Çünkü her şeyden önce yapılanları görüyor ve Diyarbakır'da da benim vatandaşım, işte bugün gördünüz katılımı, bu katılım bir şeyi ortaya koyuyor, diyor ki 'Diyarbakır tarihinde görmediği yatırımları bu dönemde gördü', gördüğü içinde işin hakkını veriyor. Bu nedenle Diyarbakır nezdinde tüm Güneydoğu halkına, Doğu Anadolu halkına sizler vesilesi ile çok teşekkür ediyorum.''
Başbakan Erdoğan, ''
terör örgütü ile görüşme iddiaları''na yönelik sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bu teoriyi ortaya atanlar bizden önce iktidardaydılar, biz iktidarı onlardan aldık. Ve
terörist başını onlara teslim ettiler, MHP, DSP,
ANAP.
Kocatepe Muhribi ile İmralı'ya götüren onlar. İktidarımız dönemine kadar hiç görüşme yapılmadı mı kendileriyle? Ama
silahlı kuvvetler ayağıyla, ama istihbarat ayağıyla bu görüşmeler yapıldı. Devlet bu görüşmeleri yapar, şu anda da yapar ve yapıyor da. Devlet yapıyor. Ama siyasi kurum bizler böyle bir şeyin içerisinde asla bulunmadık, asla bulunamayız da. Devlet bunları da yaparken, terörü çözmek için bu adımları atar...''
''1980-2010 arasında 300 milyar dolarlık silah almışız ve bunun yüzde 10'unu
komisyon vermişiz. 30 yılda 30 milyar dolar komisyon, nerede bu para?'' şeklindeki bir soru karşısında ise Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Şimdi bu konuda bilgim dışında böyle bir şeyin olup olmadığını bilmiyorum. Biliyorsunuz ben Savunma
Sanayi Müsteşarlığı İcra Komitesi'nin başkanıyım. Biz dönemimizde Skorsky'le aracılar vasıtasıyla asla konuşmadık, komisyoncular vasıtasıyla asla konuşmadık. Direk olarak Skorsky'nin kendisi ile konuştuk. Hatta ben kendim bile Skorsky'e gittim aynı şekilde Savunma Bakanım gitti. Direk olarak görüşmelerimizi yapıyoruz, sürdürüyoruz fakat bu söylediğiniz şeyler velev ki böyle dahi olsa bir defa şu anda ne gibi harcama yapılmış derseniz, rakam tabi çok daha büyük. Yani 400-450 gibi rakamlara ulaşmış yaklaşık 30 yıl içerisinde, tabi bunlar aslında bölgeyi başta Güneydoğu ve Doğu Anadolu olmak üzere ihya ederdi. İşte ben burada bölge halkıma değerli kardeşlerime seslenmek istiyorum, bu terörle mücadelede el ele omuz omuza vermemiz lazım. Sadece bu harcamayı
koyun kenara bunlar bitmiyor. Bir de yatırımcı gerek
yerli gerek küresel
sermaye terör sebebiyle bölgede yatırımlardan kaçıyor. Halbuki onlarda gelip bölgede yatırım yapmış olsalar, istihdam noktasında bizim buralarda belkide işsiz insanımız kalmayacaktı.''
Bölgenin önemli potansiyellere sahip olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, yatırımcı için ''güven ve istikrarın'' önemine değindi.