Başbakan Erdoğan'ın imzasıyla yayımlanan ''
Somali'nin Gözyaşları'' başlığını taşıyan yazıda Erdoğan, Somali'nin, son 60 yılın en büyük kuraklık ve
açlık sıkıntısını yaşadığına dikkati çekti.
Somali’nin karşı karşıya kaldığı bu tablonun, uygarlığın, çağdaş değerlerin, insani hasletlerin sınanmasına ve bütün bu değerler üzerinde yeniden düşünmeye vesile olduğuna işaret eden Başbakan Erdoğan, yaşanan bu dramın, halkların karşılaştığı felaketlerle mücadelede küresel düzeyde
işbirliği sağlanması, sorumluluk üstlenilmesi ve
dayanışma sergilenmesinin temel bir insanlık görevi olduğunu bir kez daha gözler önüne serdiğine işaret etti.
Somali'de ortaya çıkan tabloyu, sadece ağır bir felaketin meydana getirdiği mutat bir durum biçiminde yorumlamanın gerçekçi bir yaklaşım olamayacağına dikkati çeken Başbakan Erdoğan, yazısında şunları kaydetti:
''Yaşanan bu dramın ardında, meydana gelen
doğal felaket kadar, Somali’nin kendi kaderine terk edilmişliğinin de etkisi olduğunu göz ardı edemeyiz. Açlık, salgın hastalıklar, 20 yıldır hüküm süren siyasi ve sosyal istikrarsızlık, kuralsızlık ve
kaos...
Nitekim Somali'de tüm bunların etkisiyle sorunlar adeta bir çığ gibi büyümüş durumdadır; her gün onlarca çocuk hayata
veda ediyor, yetişkinler ölümle
burun buruna yaşıyorlar.
Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi halkın başına gelirse gelsin, bu tür bir dram karşısında, sağduyu ve vicdan sahibi hiç kimse duyarsız kalamaz. Uluslararası
toplumun sorumluluk sahibi üyeleri olarak bizlerin acil ve etkili müdahalesi, Somali'deki sorunların en azından bir nebze giderilmesine ve oradaki halkın yaşadığı felaketin bir parça hafiflemesine
yardımcı olacaktır. Kalıcı barış ve istikrarın oluşturulması ise ancak, uzun süreli, geniş kapsamlı ve koordinasyon içinde bir çalışma ile gerçekleşebilecektir.''
-
Türkiye'nin Çabaları-
Türkiye'nin, halkıyla, kamu ve özel sektörlerinin imkanlarıyla, Somali’de yaşanan dramın sona erdirilmesine yardımcı olmak üzere son bir aydır adeta seferber olduğunu hatırlatan Erdoğan, bu dayanışmayı, çok eskilere dayanan ilişkilerin bulunduğu Somali halkına karşı bir insanlık borcu olarak algıladıklarını kaydetti.
Tek beklentinin, Somali halkının insanca yaşama koşullarına kavuşması olduğunu ifade eden Erdoğan, makalesine şöyle devam etti:
''Birçok kuruluşumuz, STK’larımız,
genç yaşlı her yaştaki insanımız Somali’de çocukların ve annelerin ölmemeleri için olağanüstü bir gayret ve dayanışma sergiliyor. Yürekleri
yangın yerine dönen annelerin, çaresizlik içinde bekleyen babaların, açlık ve hastalığın pençesinde kıvranan çocukların; kimsesiz bir halkın umudu olmayı önemsiyoruz.
Türk halkının, Müslümanların yardımlaşma duygularının zirveye çıktığı
mübarek Ramazan ayında Somali için ortaya koyduğu bu hassasiyet ve işbirliği bizleri son derece gururlandırmıştır. Bir ay içinde 280 milyon dolar civarında
bağış toplandı. Türk halkının Somali'ye yönelik kadirşinaslığının başta donör ülkeler olmak üzere uluslararası toplum tarafından örnek alındığını görmek bizim için ayrı bir mutluluk vesilesidir. Bu yaklaşım 20 yıldır devam eden Somali krizinin çözümü bakımından
ümit vermektedir.
Türkiye, uluslararası yardım çabalarına ivme kazandırmak amacıyla, 17
Ağustos 2011’de İstanbul’da bakanlar düzeyinde,
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) İcra Komitesi
Acil Toplantısı gerçekleştirilmesi yönünde inisiyatif aldı. Toplantıya, Somali Cumhurbaşkanı’nın yanı sıra İİT üyesi 40 ülkenin üst düzey temsilcileri iştirak etti.
Toplantıda 350 milyon ABD doları tutarında taahhüt yapıldı ve bu miktarın yarım milyar ABD dolarına ulaşması hedeflendi.
İslam İşbirliği Teşkilatı Mogadişu’da fedakarca bir çalışma sergiliyor. Türk Kızılayının da dahil olduğu yardım kuruluşları
koalisyon kurarak Mogadişu bölgesindeki kampların tümüne ulaşmış durumda ve kampların ihtiyaçlarını büyük ölçüde karşılıyorlar.''
-Somali ziyareti-
İİT İcra Komitesi Somali Acil Toplantısını takiben, 19 Ağustos tarihinde bakanlar, bazı
TBMM üyeleri, bürokratlar, iş adamları, sanatçılar ve aileleriyle birlikte Mogadişu’ya giderek Somali yönetimine ve Somali halkına ''yalnız değilsiniz'' mesajı götürdüklerini kaydeden Erdoğan, burada kampları ziyaret ettiğini anımsattı. Son derece zor koşullarda bulunan insanlara, moral ve cesaret vermeye gayret ettiklerini ifade eden Erdoğan, ''İnsanlık dramının pençesindeki bu ülkeye son yirmi yıldan bu yana
Afrika dışından böylesine üst düzey bir ziyaretin yapılmamış olmasının eksikliğini tespit ettik, uluslararası camiaya bu mesajı vermeye çalıştık'' ifadesini kullandı.
-Türkiye'nin yaptıkları, yapacakları-
Yazısında, Türkiye'nin, Mogadişu'daki hayatın normale dönmesini teminen insani açıdan temel alanlarda bazı büyük onarım operasyonlarını başlatma kararı aldığını da ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
''Bu amaçla, özellikle sağlık, eğitim ve
ulaşım konularında yardım hizmetleri götürmeye hazırlanıyoruz. 400 yataklı bir hastaneyi onararak hizmete açmak, çöp kamyonları temin etmek, sokaklarda biriken ve insan sağlığını ciddi şekilde tehdit eden çöplerin yakılacağı bir tesis inşa etmek, Mogadişu havaalanı ile şehir merkezi arasındaki yolu asfaltlamak, parlamento ve hükümet binalarını onarmak, balıkçılığı geliştirmek, su kuyuları açmak ve organize tarım-hayvancılık bölgeleri kurmak taahhüt ettiğimiz hizmetlerin sadece bazılarıdır. Mogadişu’da kısa zaman içinde açılacak Büyükelçiliğimiz tüm bu çalışmaları koordine edecektir.
Bu doğrultuda, insani yardım alanında tecrübeli ve bölgeyi yakından tanıyan bir ismi Mogadişu'ya Büyükelçi atadık.''
-
Güvenlik Konusu-
Somali Geçici Federal hükümeti (TFG) ve diğer Somali kurumlarıyla, ülkede barış ve istikrarın tekrar tesisi çabalarına
destek vererek,
enkaz halindeki bu talihsiz ülkenin
kalkınma sürecini başlatmak üzere hepsiyle el ele çalışacaklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, bu amaç doğrultusunda, tüm Somali makamlarından, birlik, bütünlük ve tam bir uyum içinde olağanüstü bir gayret göstermelerini beklediklerini belirtti.
Yardım operasyonlarının başarısının, güvenlik koşullarının sağlanmasıyla doğrudan bağlantılı olduğuna da işaret eden Başbakan Erdoğan, makalesine şöyle devam etti:
''Al-Shabab örgütüne bağlı silahlı unsurların başkent Mogadişu'dan çekilmesi, bölgedeki güvenlik açısından hiç kuşkusuz olumlu bir gelişmedir. Ancak bu yeterli değil. Özellikle BM’ye bağlı Somali'den sorumlu kuruluşların Nairobi'de bulunan ofislerini Mogadişu'ya taşımaları, süreci destekleyecek bir adım olacaktır.
Somali yönetiminin üzerinde hassasiyetle durduğu bu konunun geciktirilmemesi önem taşıyor.
Somali’de barış ve istikrarın geri gelmesi bakımından komşu ülkelere de özel bir sorumluluk düşüyor. Bu sorumluluk aynı zamanda
Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi (IGAD) ve
Afrika Birliği’nin de omuzlarındadır.
Afrika Birliği ve IGAD'ın Somali konusundaki çalışmaları ve girişimleri Türkiye tarafından yakından takip edilmekte ve desteklenmektedir. Somali’ye barışın geri dönmesi, Afrika Boynuzuna
refah, kalkınma ve demokrasinin de gelmesi demektir. TFG,
Cibuti barış süreci doğrultusunda, savaşan tüm gruplarla diyaloğu sürdürerek uzlaşma çabalarını yoğunlaştırmalı, onlara barış karşılığında kardeşlik, düzen ve refah taahhüdünde bulunmalıdır.
Somali'de süregelen kaos ve terörün önlenmesinde
Uganda ve Burundi'nin AMİSOM bünyesinde sağladıkları askeri katkı da övgüye layıktır. Bu fırsattan yararlanarak, Eritre de dahil olmak üzere tüm komşu ülkeleri, Somali’de barış ve güvenliğin sağlanması, dolayısıyla bölgenin uzun vadeli selameti için mevcut çabalarını daha da arttırmaya çağırıyorum.
Türk kültür ve söyleminde her şer’den bir hayır çıkacağı inancı vardır. Bir başka deyişle bazen kötü bir gelişme veya bir felaket iyi sonuçlar doğuracak bir yeni süreci başlatabilir. Bu, insanlar için olduğu gibi, ülkeler için de geçerlidir. Somali'de yaşananlar karşısında uluslararası toplumun başlattığı yardım seferberliği ve dünyanın ilgisinin bu bölgeye yönelmesi, eminim uzun vadede daha birçok olumlu gelişmeyi de beraberinde getirecektir. Ancak bunun kalıcı olması, duyarlılığımızın sürmesine bağlıdır.
Somali'nin
altın sarısı kumlarıyla kaplı sahillerinden Hint Okyanusuna akan gözyaşları dindirilmeli, onun yerini, barış ve istikrarı sağlamaya çalışan, insanlarının açlıktan ölmediği, kalkınmasını sağlamaya azimli bir ülkenin umut dolu sesleri almalıdır.
Hangi kültürden gelirsek gelelim, hangi coğrafyada yaşarsak yaşayalım, ortak insanlık mirasımız, eminim bizleri bu insanların acılarını dindirmek için harekete geçirecektir.''