Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, siyaseti 73 milyon insanın emrine amade kılmanın gayreti içerisinde olduklarını bildirerek, ''Aslolan budur. Hangi
inançtan, hangi gruptan olursa olsun bu işin aslı budur. Şöyle geçmişimize baktığımızda,
Osmanlıya baktığımızda, Osmanlıyla
Cumhuriyetin kuruluşundaki o kırılma noktasına baktığımızda Osmanlı bunu aşabilmiş ama Cumhuriyet dön
emine geldiğimizde bunun aşılamadığını görüyoruz'' dedi.
Başbakan Erdoğan, eşi Emine Erdoğan'la
İstanbul Grubu
Dostluk Derneğinin
Sütlüce'deki
Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlediği
iftara katıldı.
Çorum'daki programı nedeniyle iftara gecikmeyle katılan Erdoğan, burada yaptığı konuşmada,
hizmet,
dava, mücadele ehli olmanın gerçekten büyük bir meziyet olduğunu,
Türkiye'nin bugün ulaştığı seviyenin de kendisini milletine adayan, özellikle kendisini milleti için adeta hizmetkar kabul eden insanların, gönül insanlarının ortaya koyduğu
ürün olduğunu dile getirdi.
''İnsana ve insanlığa hizmet etmek bizim için aslında bir
yaşam gayesidir. Siyasetin de asıl gayesi budur'' diyen Başbakan Erdoğan, siyasi, sosyal,
ekonomik, kültürel alanda emeğini, alın terini, gönlünü ortaya koyanların her türlü takdiri hak ettiğini vurguladı.
Başbakan Erdoğan, ''
Gönül ehli olan kardeşlerimle bir araya gelmek, bizim de aşkımızı, şevkimizi şüphesiz ki artırıyor. Farklı alanlarda, farklı kurumlarda, farklı kulvarlarda olmak bir
ayrılık göstergesi değildir. Hedef aynıysa amaç aynıysa herkesin gayreti ortak amaca hizmet verir'' diye konuştu.
Geçmişte bunun çok farklı yaklaşım tarzlarının görüldüğünün, yaşandığının altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:
''Yani siyaseti bir din gibi gösterme yanlışı içerisine girildiğini gördük. Böyle bir değerlendirmenin içine girmenin yanlışlarını gördük. Tabii ki bunun bedelini de çok ağır ödedik. Belki de bu 38 sene değil, çok daha
erken, çok daha kısa bir zamanda mesafeler katedilebilirken bu mesafelerin gecikmesinin altında yatan gerçek de bu oldu. Bunun bedelini, faturasını çok ağır ödedik. Ve bunu bizzat bizler yaşadık.
Ve şu anda bile bizler kalkıp kimseyle bir din tüccarlığı yarışı içerisine giremeyiz. Buna hakkımız yok. Biz siyasi mücadelemizi veririz. Ve siyaseti de bu
ülkede 73 milyon insanın emrine amade kılmanın gayreti içerisinde olduk. Aslolan budur. Hangi inançtan, hangi gruptan olursa olsun bu işin aslı budur. Şöyle geçmişimize baktığımızda, Osmanlıya baktığımızda, Osmanlıyla Cumhuriyetin kuruluşundaki o kırılma noktasına baktığımızda Osmanlı bunu aşabilmiş. Ama Cumhuriyet dönemine geldiğimizde bunun aşılamadığını görüyoruz. Osmanlı düşünce özgürlüğünden korkmamış, inanç özgürlüğünden korkmamış. Korkmadığı için de her türlü özgürlüğü vermiş. Ama şu anda bize gelene kadar ne yazık ki bu özgürlüklerin verilmediğini görüyoruz.
Bunun bedellerini hep bizden önceki kuşaklar da ödedi, biz de ödedik ve hala bunu ödetmeye gayret edenler de bu ülkede yok değil, var. Fakat artık bu kuşak inşallah buna fırsat vermemenin mücadelesini veriyor. Şimdi bizim gayretimiz, işte bu kapıları açmak için.''
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, 12 Eylülde yapılacak
halk oylaması nedeniyle bir süredir çeşitli illeri ziyaret ettiğini ve vatandaşlarla bir araya geldiğini de hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Şu ana kadar 22 ilimize gittik.
Ramazan içinde de 4 ilimizde milletimizle kucaklaşma fırsatım oldu. Çok
şükür Ramazan huzurunun, Ramazan bereketinin gittiğim her yerde atmosfere hakim olduğunu,
dayanışmanın, kardeşliğin, paylaşmanın en samimi şekilde yaşandığını oralarda bizzat müşahade ettim. Şunu açıkça ifade etmek isterim, aziz milletimiz dünyada belki de hiç bir ülkesine, milletine nasip olmayan son derece değerli ve son derece köklü hasletlere sahip. Dünyada yaşanan çok hızlı değişime rağmen bizim milletimiz bir yandan değişimi yakından takip ederken diğer yandan kökleriyle arasına asla mesafe koymuyor. Bizi var eden, bizi biz yapan ve kökü derinlerde olan kültürel özelliklerimiz milletimizle bizi bir arada tutuyor. Kökü mazide olan ati işte bu nesil ve gelecek kuşaklar olmalıdır. Bunu anlatmaya mecburuz. Çok şükür tarihimizde yaşanan tüm acılar, tüm afetler, tüm acılar birlik ruhuyla dayanışma ve kardeşlik ruhuyla aşılır ve aşılıyor.''
-MARMARA DEPREMİ-
Bugünün 17
Ağustos Marmara depreminin 11'inci yılı olduğunu da hatırlatan Erdoğan,
Sakarya,
Kocaeli,
Yalova,
Düzce ve İstanbul'un
17 Ağustos depreminin yıkıcı etkisini yaşadığını vurguladı.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''1999... 11 yıl geçti. Ölenlere Allah'tan rahmet diliyoruz, yaralılara Allah'tan şifalar diliyoruz, geride bıraktıkları ailelerine sabırlar diliyoruz. Fakat o çöken yerler, o unutulmaz felaket manzarasına rağmen milletçe umudumuzu hiç kaybetmedik, çaresizliğe de asla teslim olmadık. 'Daha iyisini yaparız' dedik ve el birliğiyle umudu ve heyecanı yeniden çoğalttık.
Önceki gün Sakarya'daydım, bir yeni Sakarya meydana geldi. Orada Sakarya halkıyla bütünleştik. Yarın inşallah Kocaeli'deyim. Kocaeli'nin de inşallah nasıl yeniden inşa edildiğini, o deprem bölgelerinin nasıl yeni bir şehir anlayışıyla ayağa kalktığını görürüz. Bir ay kadar önce Yalova'da temaslarım oldu. Orada da aynı şekilde.
Hem bu üç ilimiz hem de İstanbul'un depremden etkilenen kesimleri, yaptığımız yatırımlarla farklı bir çehreye kavuştu. Daha sağlam ve daha sağlıklı yapılarla adeta yeni bir başlangıç yaptılar. Tabi insanımızla ilgili sıkıntılarımız yok mu, var. Nedense insanımız 'yarın deprem olacak, bu ev yıkılacak' dense 'gel sana yeni bir ev yapalım, oraya taşın' dediğimiz zaman, 'hayır, ben oraya taşınmam' noktasında, böyle bir yapısı var. Bunu tabii aşamıyoruz. Bu da insanımızın yapısında ne yazık ki var. Biz de diyoruz ki 'bunu aşalım'. Dün
akşam hatta bir televizyon programında buradan
çağrımı yaptım. Aslında umutsuzluk bizim kitabımızda asla kendisine yer bulamaz.
Değerli arkadaşlarım, biz bahanelerin arkasına sığınan bir millet değiliz. Biz mazeretlerle avunan bir millet hiç değiliz. Bizim anlayışımızda hiç bir mazeret başarının yerini tutmaz, tutamaz.''
-PAKİSTANLI AFETZEDELER İÇİN YARDIM KAMPANYASI-
Başbakan Erdoğan, vatandaşlara bir çağrı yapmak istediğini de belirterek, kardeş ülke Pakistan'ın bir kaç haftadır sel afetiyle boğuştuğunu hatırlattı.
Büyük bir afete dönüşen sel baskınlarında yaklaşık bin 500 kişinin yaşamını yitirdiğini, 2 bin kişinin yaralandığını, yaklaşık 900 bin evin tamamen veya kısmen yıkıldığını kaydeden Erdoğan, 14 milyon insanın felaketten olumsuz etkilendiğini ifade ederek şöyle devam etti:
''
Felaketin olduğu ilk andan itibaren
Başbakanlık Afet ve
Acil Durum Başkanlığımız ile
Kızılayımız derhal harekete geçti,
yardım ekipleri bölgeye sevk edildi, ilk etapta felaket bölgesine 140 ton yardım malzemesi ulaştırıldı. Yaklaşık 10 milyon dolar nakit olarak acilen gönderdik. Ayrıca Kızılay 18 Ağustosta 105 tonluk bir yardım daha gönderecek. 2 sahra hastanesini acilen Pakistan'a gönderiyoruz. 19 Ağustosta ise selzedelerin orta dönem barınma ihtiyaçlarının karşılanmasına
destek olmak için 2 bin 500 adet
prefabrik konut yola çıkacak. Sel felaketi, etkisi azalsa da maalesef halen devam etmektedir. Ve
mağdur olan insanların dramı giderek daha büyük soruna dönüşmektedir.
Salgın hastalıklar,
açlık,
susuzluk, evsizlik ciddi bir insanlık dramı yaşanmasına sebep oluyor. Bu yüzden devlet olarak yaptığımız yardımların milletimizin desteğiyle daha büyük bir dayanışmaya dönüştürmek istiyoruz. Sizlere Başbakanlık Afet ve Acil Durum Başkanlığı olarak bir
yardım kampanyası başlattığımızı duyurmak istiyoruz.''
PEKİ 2000-2001'DEKİ İRADE BEYANINI NASIL YAPTIN?''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugün yaptığı bir konuşmada, ''burada (Anayasa değişikliği) da tavrınızı ortaya koyun, hayırsa 'hayır' deyin, evetse 'evet' deyin. Çünkü bitaraf olan bertaraf olur'' dediğini hatırlatarak, ''TÜSİAD hemen açıklama yapmış. 'Bizden kimse irade beyanı isteyemez' demiş. Peki 2000-2001'deki irade beyanını nasıl yaptın? Bu ülkeyi biz sermayenin hegemonyasına terk etmeyeceğiz'' dedi.
Erdoğan, İstanbul Dostluk Grubu Derneğince Sütlüce'deki Haliç Kongre Merkezi'nde verilen
iftar yemeğinde yaptığı konuşmada,
Anayasa değişikliği paketi için parlamento içi, parlamento dışı bütün partileri ziyaret ettiklerin, ancak anamuhalefet ve muhalefetin hemen 'ret' cevabı verdiklerini söyledi.
Bu paketin içinde daha önce yapılmış Anayasa
hazırlıkları bulunduğunu işaret eden Erdoğan, şunları söyledi:
''Yaptığımız bu hazırlık için 'gereklidir' denildiği halde, bu Anayasa değişikliğinin yapılması için 'evet' diyenler, gazetelere tam sayfa ilan verenler, bunun içinde çeşitli odalar... Açık konuşuyorum, çünkü ben böyle gizli ajanda taşımam yanımda, benim ajandalarım açık, Türkiye
Odalar ve
Borsalar Birliğinin, TÜSİAD'ın,
Türk-İş'in, KESK'in,
Kamu-Sen'in, Hak-İş'in, Memur-Sen'in bütün 11-12 tane sendikanın altında imzası olan Anayasa değişikliğine yönelik 'evet' kampanyası vardı. Orada 'evet' dediler, orada irade beyanında bulundular. Ben de bugün konuşmamda dedim ki 'Bakın burada da tavrınızı ortaya koyun, hayırsa 'hayır' deyin, evetse 'evet' deyin. Çünkü bitaraf olan bertaraf olur'. TÜSİAD hemen açıklama yapmış. 'Bizden kimse irade beyanı isteyemez' demiş. Peki 2000-2001'deki irade beyanını nasıl yaptın? Bu ülkeyi biz sermayenin hegemonyasına terk etmeyeceğiz. Bunu bir defa açıkça ortaya koymak gerekiyor. Yani geçmişte siz
iktidarlarla böyle köşeye sıkıştırıp kedi köpekle oynar gibi oynayabilirdiniz. Ama bu iktidarla oynayamazsınız. Bir şey hayırsa 'hayır' dersin, evetse 'evet' dersin. Karşımıza gelip farklı, kapıdan çıktıktan sonra farklı diyor. Biz bu tür şeylere pek alışık değiliz.''
-''AYNI DELİKTEN BİR DAHA SOKULMAYA NİYETİMİZ YOK''-
Başbakan Erdoğan, 7 düveli dolaşacaklarını ve ülkede yatırımlar artsın, ihracat artsın diye ellerinden gelen gayreti göstereceklerini ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Ama belli bir grup var ki bu grup devamlı olarak kendisinden olmadığı, beğenmediği bir iktidara farklı yaklaşım içerisindeler. Şunu söylediler. 22 Temmuzda da söylediler, 'Biz bu iktidar döneminde çok para kazandık ama oyumuz CHP'ye' dediler. Bu irade beyanı değil miydi? Değerli arkadaşlar bizim aynı delikten bir daha sokulmaya niyetimiz yok. Onların da gerekli mesajı buradan alması lazım. Ve şu anda bu mücadele içerisinde, parlamento içinde
AK Parti, parlamento dışında Saadet,
Büyük Birlik Partisi,
sivil toplum kuruluşları sonuna kadar gece-gündüz demeden koşmak durumundayız. Eğer 'evet' diyorsak bunu yapmalıyız. Ve bunu yaparken, burada havayı bulandıracak bir şeyi buraya karıştırmaya gerek yok. Bu işi yapalım, başaralım, bitirelim bir defa.''