Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan,
terör örgütü elebaşıyla görüşme yapıldığı iddialarıyla ilgili olarak, ''Görüşmeler noktasında da bu ülkenin istihbari örgütleri görüşür. Neyi görüşür? Terörü, acaba minimize eder miyim, terörü bu ülkede yok edebilir miyim? Bu gibi düşüncelerle ülkemizin geleceği,
halkımızın, milletimizin geleceği için bu görüşmeleri yapar'' dedi.
Erdoğan, TV8'nin canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Başbakan Erdoğan, ''yarın
Diyarbakır'da yapacağı konuşmanın içeriğinin ne olacağının'' sorulması üzerine, Diyarbakır mitingi ile ilgili olarak haftalardır beklentileri artıran bir
kampanya olduğunu ve kendisinin de bunu anlamakta zorlandığını söyledi. Erdoğan, ''Zira, biz belli bölgenin Başbakanı değiliz.
Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanıyız. Aslında 2005
Ağustos ayında birçok mesajları verdik'' dedi.
Afyonkarahisar'da, partilerini kurduklarında üç kırmızı çizgileri olduğunu vurguladıklarını anlatan Erdoğan, etnik, bölgesel ve dinsel milliyetçilik yapmayacaklarını belirttiklerini ifade etti. Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Etnik milliyetçilik yapmayacağız. Çünkü 73 milyon vatandaşımıza aynı mesafedeyiz. Biz, bu ülkenin Kürdü,
Türkü, Lazı, Gürcü, Çerkezi gibi tüm etnik unsurların hepsinin Başbakanı ve iktidarı olacağız. Hepsini, Yunus'un diliyle 'Yaradılanı severiz, Yaradan'dan ötürü' anlayışıyla seveceğiz ve kucaklayacağız. Bugüne kadar da böyle yaptık.
Bölgesel milliyetçilik yapmayacağız. Çünkü bugüne kadar yatırımlar ne yazık ki bu ülkenin
batısına yapıldı ama Doğu, Güney
doğu, Doğu
Karadeniz, bu bölgeler hep
ihmal edildi. Biz, 'bunu yıkacağız' dedik ve yıktık. Son 7.5 yıl içerisinde bizim Doğu ve
Güneydoğu Bölgesine yaptığımız yatırımların toplam tutarı 24.5 milyar dolardır. Buna ulaştık.''
-''DEVLETİN SÜREKLİLİĞİ VARDIR, HÜKÜMETLERİN SÜREKLİLİĞİ YOKTUR''-
Bir gazetecinin, ''Referandum sürecinde '
evet''lerle 'hayır'lar
yarışırken, Barış ve Demokrasi Partisi'nin sanki vereceği oylar önem kazandığı için belki dikkat Diyarbakır'a doğru yöneldi. Bu arada da
ateşkes ilanı aslında lehine çalıştı partinizin... Dolayısıyla böyle söylentilerin,
İmralı etrafından dönen münakaşalar da buradan kaynaklandı gibi. Görüştü görüşmedi gibi
tartışmalar cereyan etti. Devletin görüştüğü sonunda kabul edildi ama bizim aklımıza şöyle bir soru t
akıldı; devletle hükümet aslında aynı şeyler değil mi? Sizin direktifinizin haricinde mi birtakım olaylar cereyan ediyor'' sorusu üzerine Erdoğan, şöyle konuştu:
''Devletin sürekliliği vardır, hükümetlerin sürekliliği yoktur. Biz, hükümet olarak devlet denilen bu önemli mekanizmayı almışız ve milletimizin bize verdiği yetkiyle yönetiyoruz ama bizden önce de yine yönetenler vardı. Aynı mekanizmayı kullandılar. İstihbari örgütler olsun, çeşitli bakanlıklar belli yerlerle görüşmeleri hep yapmışlardır, yaparlar. Terörist başı, birileri tarafından o zamanki yönetime teslim edilmiştir ve teslim edildikten sonra da o zamanki hükümet yine bu mekanizma eliyle almıştır ve bugünkü İmralı'ya yerleştirmiştir. Şimdi o zamanki hükümetin ortağı olan siyasi parti, öyle kampanyalar yürütmüştür ki, 'Niçin F
tipi cezaevlerine taşınmıyor?' İmralı'ya bunu yerleştiren sensin. Oraya yerleştirirken bu kararı veren
organ içerisindesin. Şimdi F tipi cezaevini konuşuyorsun. O gün İmralı'ya hangi nedenlerle, hangi saiklerle yerleştirdiysen, bugün de orada aynı saiklerle duruyor. Demek ki orada durmasının bir nedeni, bir gerekçesi var.
Görüşmeler safhasına gelince, görüşmeler noktasında da bu ülkenin istihbari örgütleri görüşür. Neyi görüşür? Terörü acaba minimize eder miyim, terörü bu ülkede yok edebilir miyim? Bu gibi düşüncelerle ülkemizin geleceği, halkımızın, milletimizin geleceği için bu görüşmeleri yapar. Bunu sadece onlarla da yapmaz, adi suçlarda da yapar. Bu, onların zaten
doğal görevidir.''
-''(TERÖR ÖRGÜTÜ) BU YAPILANMALAR KENDİ İÇİNDE SIKINTILAR YAŞIYOR''-
''Terör örgütünün başı İmralı'da. Fakat, sanki oradan
terör örgütünü yönetiyormuş gibi bir izlenim ortaya çıkıyor. Sanki oradan birtakım mesajlar birilerine gidiyor? Burada bir gariplik yok mu'' sorusu üzerine de Erdoğan, kendisinin bu izlenimi paylaşmadığını söyledi.
Erdoğan, böyle bir havanın oluşturulmaya çalışıldığını ifade ederek, ''Kendi tespitlerimi söylüyorum. Şu anda terör örgütünün, dağda, şehirde ve
yurt dışında bir yapılanması var ve bu yapılanmalar kendi içinde de belli sıkıntıları yaşıyorlar. Şu anda bu sıkıntılar artık kendini göstermeye başladı. Yurt dışında özellikle bir siyasal yapılanması var. Yurt dışındaki siyasal yapılanma da etkinliğini sürdürüyor'' diye konuştu.
Eylemsizlik kararının son bir ayda alınmadığını söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bundan önce de eylemsizlik kararı alınmıştır. Çünkü, bu eylemsizlik kararının alınmasının getirisi götürüsünü de onlar kendilerine göre hesaplıyorlar. Benim
Kürt kökenli vatandaşlarım, kardeşlerim, terör örgütünün kendilerini temsil etmediğini görüyorlar. Bundan çok ciddi sıkıntı çekiyorlar. Artık, 'bu bitsin' diyorlar. Çünkü, onlar da enerji kaybettiler, çok ciddi bir yorgunluk içindeler.
Terörü, bir
sektör olarak görenler var. Terörü, bir sektör olarak görenler ise bunun yaşamasını, devamını istiyor. Çünkü oradan nemalanıyor.
Uyuşturucu kaçakçılığı, insan kaçakçılığı ve özellikle yurt dışında birçok ticari organizasyonlar, hatta içeride bazı ticari organizasyonların hepsi terör örgütüyle iç içe yürüyor. Bunun devamı neye bağlı? Terörün devamına bağlı. Bunu engellemek için de tabii ki, bazı adımların atılması gerekiyor. Nitekim bizim şu anda, özellikle bu güvenlikle ilgili yasalaştırdığımız müsteşarlık, bu işin altyapısını oluştursun diye bu adımı attık. İnşallah, ondan da bu hazırlıkları bekliyoruz. Buradan da bir netice alacağımızı bekliyoruz.''
-''İDDİASINI İSPATLA MÜKELLEFTİR''-
''MHP'li sözcüler, sizinle doğrudan irtibatı olmasa bile
referandum konusunda
terörist başıyla bir pazarlık yürütüldüğünü iddia ettiler. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz'' sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, ''Buna ben şaşarım'' dedi.
Arzularının parlamento içerisinde bir
Anayasa değişikliği yapılması olduğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
''Biz 'gelin bunu parlamentoda başaralım' dedik. O zaman zikrettiğiniz MHP, 'seçimlere bir yıl var. Seçimden sonra bunu yeni parlamento yapsın' dedi. Sayın Toptan, daha
Meclis Başkanı iken, hepsine
mektup yazarak, 'gelin, bir Anayasa
Uzlaşma Komisyonu kuralım ve yeni bir anayasa hazırlayalım' dedi.
CHP ise 'Ben Uzlaşma Komisyonu'nda yer almam' açıklamasında bulundu. Diğerleriyle bu işin yapılması da uygun görülmedi ve kesildi. Bir yıl var. 24 saat
siyasette çok uzun bir zamandır. Niçin siz bir seneyi yok farz ediyorsunuz?
Bunu,
Anayasa değişikliğini, parlamentoda bitirebilirdik. Yine beraber, el ele bitirirdik. Kendilerine teklifimizi yaptık, otururduk, görüşürdük. Neresi eksik, neresi fazla, bunları çıkartabilirdik. Ona göre, bu adımı atardık. Şu anda da meydanlarda da bu kadar büyük bir kampanya sürüp gitmezdi. Vekiller olarak, bizler bu işi orada bitirebilirdik ama MHP ne yaptı? 'Ancak
kahve içmeye gelirsiniz' dedi. Bu kadar işi sulandırdı. CHP, daha kapağını açmadan, 'hayır, biz bu işin içerisinde yokuz' dedi. Bir araya gelmesi mümkün olmayanlar, CHP, MHP, BDP,
Türkiye Komünist Partisi,
YARSAV,
İşçi Partisi hepsi bir araya gelerek, 'hayır' cephesi oluşturdular. Şu anda ortaya çıkan tablo, çok ilginç...''
Erdoğan'ın açıklamalarının ardından, gazetecinin, ''Ama onlar diyorlar ki, 'Sayın Başbakan tabii kendisi takaya binip de
terörist başıyla görüştü demiyoruz. Adamlarını gönderdi, 'evet' desinler BDP'liler diye'' sözleri üzerine Başbakan Erdoğan, ''İddiasını ispatla mükelleftir. Onun 'takaya binip gönderdi' dediği elemanlar noktasında, aynı şeyi ben kendilerine söylerim. İmralı adasına siz yerleştirdiniz ve yerleştirdikten sonra siz kimlerle bu görüşmeleri yaptırıyorsanız o dönemde, ben de aynı insanlarla o görüşmeyi yaptırıyorum. Olay bu kadar basit'' dedi.
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, referandumda ''evet'' konusunda
mahalle baskısı yapıldığı değerlendirmesine ilişkin, ''Mahalle baskısı diye bir şey konuşacak olursak mahalle baskısını bu 'hayır' diyenler çok iyi başarırlar'' dedi.
Erdoğan, TV 8'in canlı yayınında gündeme ilişkin sorular yanıtladı.
Muhalefetin adeta çözmek değil, ''kilitlemek'' için yaratıldığını ifade eden Erdoğan, muhalefetin parlamentoyu çalıştırmamak, kara
propaganda yapabilmek için ellerinden geleni yaptığını belirtti.
''12
Eylül'de çileyi onlar çekmedi, Tayyip Bey
futbol oynuyordu'' eleştirilerinin hatırlatılması üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
''Bunlar hiç şık şeyler değil.
12 Eylül'ün öncesi ve sonrasında ben siyaset yapan birisiyim. Ben siyaseti yaparken hem futbol oynadım, hem de siyaset yaptım. Ben hem İstanbul'un
gençlik kollarının başkanıydım hem de aynı zamanda futbol oynadım. Bunları beraber yaptım. Bir taraftan cezaevine girdim çıktım o dönemlerde de kısa süreli de olsa bunları yaşadım. Ama siyaseti de yine o dönemlerde yürüttüm. 12 Eylül'den sonraki dönemde de şiir okuduğum dönemde de ne olduğu meydandadır.
Şu anda acaba
yönetici kadronun içinde bulunan Sayın Bahçeli, böyle bir bedel mi ödedi, böyle bir şey mi hayatından geçti? Acaba ne yaşadı? Eski ülkücülerin hangisi bu kadronun içinde yer alıyor. Şu anda onlar aynı şeyi paylaşmıyorlar, beraber değiller. Onlar bedel ödediler. Merhum
Muhsin kardeşim şu anda hayatta olsaydı burada ne diyordu, 'evet' diyordu. Onun yerini şu anda alanlar, onun bıraktığı makamı devam ettirenler, 'evet' diyorlar.
Bağımsız ülkücüler, onlar da 'evet' diyorlar. Ama bağımsız ülkücülere şu anda Sayın Bahçeli ne diyor, 'uşak zihniyetli' diyor,
hakaret ediyor.''
-''KILIÇDAROĞLU İÇİN ERKEN''-
Hayır afişlerinin azlığına dikkat çekilerek, ''Evet konusunda mahalle baskısı mı var?'' sorusuna karşılık Erdoğan, ''O kampanyayı yürütenler nasıl yürütüyor bilemem. Mahalle baskısı diye bir şey konuşacak olursak mahalle baskısını bu 'hayır' diyenler çok iyi başarırlar. O işte çok mahirdirler. Bunu bir çok yerlerde özellikle kızlarımıza çok yaptılar.
Özgürlükler konusundaki baskıları çok gördük'' yanıtını verdi.
(CHP Genel Başkanı Kemal) ''Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığı siyasetin ve referandum sürecinin kimyasını nasıl etkiledi?'' sorusu üzerine Erdoğan, bu sorunun yanıtı için çok
erken olduğunu söyledi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun
aday olmayacağını söylerken ertesi gün adaylığını ilan ettiğine işaret eden Erdoğan, bunun siyaset kimyası içerisinde nereye oturacağını zamanın göstereceğini söyledi.
Siyasette dürüstlüğü çok önemsediğini vurgulayan Erdoğan, artık Türkiye'de 1970'lerdeki söylemlerle
politika yapılmadığını, yeni şeyler söylemek gerektiğini ifade etti.
Kılıçdaroğlu'nun referandumu adeta kendi meşruiyeti için kullanma gayretinde olduğunu dile getiren Erdoğan, ''Buradan eğer kendine göre 'hayır' oyları fazla çıkarsa kendi meşruiyetini ispat etmiş olacak. Onun için 13 Eylül çok önemli. 13 Eylül'de ana muhalefet partisinde yeni bir süreç başlayabilir'' dedi.
-''BUGÜNDEN TEZİ YOK DİYORUM''-
Kılıçdaroğlu'nun ''başörtüsü sorununu çözme'' konusundaki sözlerinin anımsatılması üzerine Erdoğan, ''Bugünden tezi yok diyorum, gel 13 Eylül'de. Şimdi MHP'de burada yeni şeyler söylemeye başladı, 'dibini görmediğim kuyuya inmem' diyor. Biz hazırız, hemen 13 Eylül'de verelim elele oturalım, konuşalım, ne gerekiyorsa hemen bu sorunu ortadan kaldıralım. Ama bunu tasarımcılara filan
havale etmeyelim. Bırakalım başını nasıl örtecekse öyle örtsün'' diye konuştu.
Erdoğan, ''13 Eylül sonrasını nasıl görüyorsunuz'' sorusuna karşılık, 7.5 yıllık süreçte ne yazık ki batı parlamentolarında görülen çalışmalarla karşılaşmamanın sıkıntısını çektiklerini söyledi.
Muhalefetle azami müşterekler bir yana asgari müşterekleri bulamadıklarını ifade eden Erdoğan, ''Bir terör konusunda bulamıyoruz. Ben Yüksekova'yı, Şemdinli'yi konuşuyorum, orayla mücadeleyi konuşuyorum ama bakıyorum Ankara'dan arka arkaya salvolar geliyor. Oturalım bunu beraber konuşalım, beraber yapalım, birlikte neler yapabiliriz, bunları konuşma noktasında ne yazık ki bugüne kadar bir ortak akıl oluşturamadık, şu Anayasa'da olduğu gibi'' diye konuştu.
Erdoğan, muhalefet partilerinin liderlerinin randevu taleplerini yanıtsız, kendisinin yaptığı ziyaretleri ise karşılıksız bırakmalarını eleştirdi.
Başbakan Erdoğan, ''Anayasa değişikliği ile yargının ele geçirileceği'' iddialarına ilişkin, pakette bu iddiaya yönelik ''hiçbir şey göremediğini'' belirtti.
Anayasa değişiklik paketine yönelik tereddütlerin ön yargılar ve bilgi kirliğinden kaynaklandığını dile getiren Erdoğan, muhalefet partilerinden ikisinin ''belli etnik unsurların partisi olduğunu'', bir başka grubun ise ''biz sahillerin, kumsalların partisiyiz'' dediğini ve aynı zamanda ''kaymak takımın partisi'' durumunda olduğunu, kendilerinin ise 73 milyona nüfuz etmeye çalıştıklarını ifade etti.
-LİDERLER BULUŞMASI-
Başbakan Erdoğan, ''diğer liderlerle, gazetecilerin sorularına
cevap vererek birbirlerinizin eksikliklerini ortaya çıkararak tartışmayı uygun görmüyorsunuz?'' sorusu üzerine şöyle konuştu:
''Biz bunu aslında yaptık. Yapmadık değil. Yani tartışma başka bir şey, kompleksli bir düello başka bir şey. Şu anda Batı'da da bu tür toplantılarla ilgili olarak bazı liderler bu işlerin olmadığını, netice de vermediğini söylemeye başladılar. Çünkü olaylar hep böyle bir düelloya ve artık kişisel bazı şeylere doğru da çekiliyor, gidiyor. Kimse projesini, programını ortaya koymuyor. Bizde (Tencere dibin kara) olayı var ya. Böyle işi götürüyorlar. Böyle siyaset anlayışı olmaz. Ne yaptın, ne yapacaksın? Bunu konuş. Kimse bunu konuşmuyor.''
Erdoğan, ''referandumun ardından daha bir uzlaşma görebilecek miyiz CHP ile MHP'yle
AK Parti arasında?'' şeklindeki soruyu şöyle yanıtladı:
''Benim uzlaşmamak gibi bir şey kitabımda yok. Ben icraatın içindeyim zaten. Onların böyle bir işi yok. Onların işi sadece karalama, sadece hakaret etme, bu. Bizim işimiz gücümüz var, işimizle meşgulüz. Biz ülkeye hizmette koşturuyoruz, öyle boş vaktimiz yok. Yani dünyanın bir tarafına git, ülkene gel, ülkenin illerini dolaş. Bunları yapmak durumundasınız. Onların böyle bir sıkıntısı öyle bir durumu yok. Biz hizmette şu an yarış halindeyiz. Bunu yapmak durumundayız, yapacağız da. 12 Eylül sonrasında da yine aynı şekilde, yani böyle bir gayretin içinde, onlardan böyle bir yaklaşımı gördüğümüz anda seve seve biz de bunları otururuz dertleşiriz, konuşuruz.''
-''PRANGALARLA ÇALIŞIYORUZ''-
''Uzlaşma, belki bir
komisyon kurulur referandumdan sonra, mesela YÖK meselesini de siz getirmediniz gündeme. Halbuki Anayasa değişikliğinde başta çok arzu ediyordunuz. Biraz güveni bunlar da sarsıyor'' sözleri üzerine Erdoğan, YÖK meselesini ilk defa Baykal'a açtığını, Baykal'ın da cevabının ise ''Bu bir rejim meselesidir'' şeklinde olduğunu söyledi.
Her şeyi tartışabileceklerini, konuşabileceklerini, bunun ayrı bir konu olduğunu dile getiren Erdoğan, ''Ama bize (bir rejim meselesidir) dediler. Kim dedi? CHP zihniyeti...'' dedi.
Referandumdan açık fark bekleyip beklemediklerinin sorulması üzerine Erdoğan, bu konularda oran vermediğini, fakat gittiği tüm illerde halkın nabzının, ''evet'' oyuyla halk oylamasının sonuçlanacağı şeklinde düşündüklerini söyledi.
Diyarbakır'da miting yapacaklarını da anımsatan Erdoğan, burada üzerinde durması gereken bir iki konu olduğunu belirtti.
''Hayır çıkması halinde bu dünyanın sonu mu olur?'' sorusuna da Erdoğan, ''Asla. Niye sonu olsun? Ama
demokrasi bir ciddi travma geçirir onu söyleyeyim. Ekonomide bir travma olur. Bunu da söyleyeyim. Çünkü çok ızdırap görüyoruz. Biz prangalarla çalışıyoruz. Yani bu prangaların atılması lazım'' diye konuştu.
''
Danıştay'ı mı kastediyorsunuz?'' denilmesi üzerine de Erdoğan, ''Danıştay ağırlıklı olarak. Yani atamalarda mesela yerindelik hakkı yürütmenindir. Yerindelik hakkı bize ait olduğu halde bakıyorsunuz Danıştay sizden yerindelik hakkınızı alıyor.
Vali ataması yapıyorsunuz, tekrar iade. Müdür... 22-23 kere bir müdürü yerine iade eden bir yargı anlayışı ne getirebilir size?'' dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak değil, bir vatandaş olarak, bir yakınının şehit olması durumunda, kendim adına birinin bunu affetmesine müsaade etmem. Bu şehitlerin yakınları var. Bu insanlar dururken, siz onların katili olarak bildiklerimizi affedebilir misiniz? Katilleri affetmek başka bir şey, terörün içerisinde yer almak başka bir şey'' dedi.
TV8'nin canlı yayınına katılan Erdoğan, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Mitinglerinde gündeme gelen af söylemleri ile ile ilgili bir soru üzerine de Erdoğan, yoğun bir bilgi kirliliği ve kara propaganda olduğunu söyledi.
Erdoğan, ''
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak değil, bir vatandaş olarak bir yakımın şehit olması durumunda, kendim adına birinin bunu affetmesine müsaade etmem. Onu, tarih boyunca affetmem, yaşadığım sürece affetmem'' dedi. Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin 7 bin şehit verdiğini ifade ederek şöyle devam etti:
''Bu şehitlerin yakınları var. Bu insanlar dururken, siz onların katili olarak bildiklerimizi affedebilir misiniz? Katilleri affetmek başka bir şey, terörün içerisinde yer almak başka bir şey. Şimdi kalkıp da devlet, kendisine karşı işlenilen suçları affedebilir, ama vatandaşı öldürenleri affedemez.
Ağırlaştırılmış müebbet
hapis niçin var? Onlar için var. Ama biz, kalkıp da devlet olarak bize karşı işlenen bir suçta bu affı yapalım, ama kalkıp da katili biz affetmeyelim. Bunlar, ayrı birer konu. Bundan sonra da farklı şeylerin gelecekte adım atılmasına neden olur. 'Nasıl olsa, yapanın yanın da kar kalıyor' der. Vuran gider, vuran gider. Bu olmaz. Bir bedeli ödemesi gerekir. Eğer siz, milli vicdanı rahatlatmazsanız, bu arkasından isyanı getirir.''
-''BİZİM BÜTÜN DERDİMİZ, MİLLİ İRADE ANAYASASINA SAHİP ÇIKSIN''-
Yeni bir anayasa ile ilgili olarak, ''İleride anayasanın tümü değişecek ise ki siz de bunu öneriyorsunuz. Tüm bu zahmete değer miydi?'' şeklindeki bir soru üzerine de Erdoğan, bu tespite katıldığını söyledi.
Erdoğan, ''Biz ana muhalefet partisine giderken ve diğer muhalefet partisine giderken, bu işi parlamento içerisinde bitirelim, en geniş anlamda bitirelim. Katılımcı bir anayasayı yapalım. Yoksa, bizim şu andaki paketimiz, arzuladığımız o geniş anlamda bir anayasa değişikliği değil, ama önemli bir ilk adım.
Anahtar, öyle bir anahtar ki, bunu açtığımız zaman o büyük kapı açılacak. Bunu eğer başaramazsak 2011 seçimlerinden sonraki sürece, bu kararlılıkla giremeyiz ve 2011 seçimlerinden sonraki dönem bizim için ayrı bir önem ortaya koyuyor'' yanıtını verdi.
Bir gazetecenin, ''Muhaliflerden şöyle diyenler var:
Hükümet bu anayasa değişikliğini esas olarak yargı üzerindeki etkisini artırmak için yapıyor. Bu değişiklikler geçtikten sonra, artık AK Parti'nin anayasa değişikliğini gündemde tutması için bir neden kalmıyor? Bunu nasıl değerlendiyorsunuz?'' şeklindeki sorusu üzerine de Erdoğan, bu fikri paylaşmasının mümkün olmadığını söyledi.
Erdoğan, ''Bizim bütün derdimiz,
milli irade anayasasına sahip çıksın'' dedi.