Başbakan Erdoğan, TGRT Haber'de yayımlanan ''
Ankara'nın Gündemi'' programına katılarak, soruları yanıtladı.
''Ana
yasa değişikliği
teklifi görüşmelerinde uzlaşma konusu var. Uzlaşma konusunda gerek partiniz gerekse şahsınız sürekli uzlaşmaz taraf olarak ifade ediliyor, öyle
algılanıyor. 'Değişiklik
AK Parti Anayasası'dır, bir dayatmadır' gibi ifadeler kullanılıyor. Uzlaşma ile ilgili tüm yolları denediniz mi? Bugün hala böyle bir kapı açık mı? Samimi bir el size uzatılsa
teknik olarak yine olur mu?'' sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, süreç başlamadan parlamentodaki ve parlamento dışındaki tüm
siyasi partilerle, tüm
sivil toplum kuruluşları, akademisyenlerle, medyanın Ankara ve
İstanbul temsilcileri ile görüşmek istediklerini, bunun için bir
heyet oluşturduklarını belirtti.
Yaptıkları davete, başta ana muhalefet partisi olmak üzere hiçbir zaman olumlu yaklaşılmadığını dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
''Hiçbir şey yokken 'Böyle bir şey yapılacak olursa biz bunu Anayasa Mahkemesine götürürüz' ifadelerini kullanmaya başladılar. Diğer muhalefet partisince, 'Bu,
seçimden sonraya bırakılmalıdır. Şimdi bir çalışma yapılacaksa bile yapılsın ama parlamentoya gelmesin, seçimden sonra yapılsın' dendi. Durum böyle olunca dedik o zaman 'Biz bir çalışma yapalım.' Fakat sivil toplum kuruluşlarından bu işe
destek verenler yok muydu? Vardı.
Parlamento dışından destek verenler yok muydu? Vardı. Geçmişten bu yana ana muhalefet başta olmak üzere siyasi partilerin birçoğunun zaten Anayasa çalışmaları var.
Türkiye Barolar Birliği gibi, Türkiye
Odalar ve
Borsalar Birliği gibi,
TÜSİAD gibi bu tür STK'ların yapmış olduğu çalışmalar var. Parlamento dışında örneğin Saadet Partisinin yapmış olduğu çalışmalar var. Tüm bu çalışmaların hepsi elimizde var. Bunları da biz masaya yatırdık.
Milletvekili arkadaşlarımda bol miktarda
hukukçu arkadaşlarımız, anayasacı arkadaşlarımız var. Çalışmalar yaptık, bu çalışmaları yaptırdıktan sonra da çıkan taslağı bizler olumsuz yaklaşmalarına rağmen ana muhalefet başta olmak üzere bütün parlamento içi ve parlamento dışı partilere götürdük.''
Türkiye'nin AB ile müzakere yapan bir
ülke olduğunu anımsatan Başbakan Erdoğan, AB'nin,
Venedik Komisyonu'nun önerilerini de çalışmalarında göz önünde buldurduklarını belirtti.
Erdoğan, şöyle devam etti:
''Arkadaşlarımız bu taslağı kendilerine götürüp takdim ettiklerinde daha kapağı açıp bakmadan 'Biz bunu
Anayasa Mahkemesine götürürüz' ifadeleri ile karşılaştık. Bir diğerinde 'Buyurun çay için' gibi bu tür ifadelerle ne yazık ki arkadaşlarım karşılaştı ama biz ümitsiz olmadık. Tüm katkısı olabilecek olan başta siyasi partiler olmak üzere sivil toplum örgütleri, bunun yanında akademisyenler, medyanın Ankara temsilcileri ve İstanbul'daki genel yayın yönetmenleri,
yabancı medyanın da Türkiye'deki temsilcileri ile görüşmeler yaptık. Bu görüşmelerden sonra 264 milletvekilimiz önergesini hazırladı.''
-MUHALEFETİN ÜSLUBU-
Önerge hazırlanması sırasında başta AB üyesi ülkeler olmak üzere ABD,
Japonya,
Rusya Federasyonu, Çin'deki uygulamaları, yüksek mahkemelerin yapısal durumunu, seçimlerin nasıl yapıldığını, temsilcilerin nasıl tespit edildiğini, parti
kapatmayı, toplu
sözleşme, ombudsmanlık konularına varıncaya kadar, hepsinin üzerine gidildiğini, bu konuların da masaya yatırıldığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, bu şekilde hazırlanan önergenin
Meclis Başkanlığına sunulduğunu anımsattı.
Erdoğan, şunları kaydetti:
''Şu anda Mecliste görüşülen budur. Bu önergeyi bu şekilde 264 milletvekili olarak hazırladık, Meclis Başkanlığına sunduk. Şunu bir defa bilmemiz lazım: Parlamenter
demokraside parlamento, seçime gidinceye kadar yasa ve anayasa yapma, değiştirme yetkisine sahip midir? Hukuken sahiptir. Bunun önünde bir mani var mı? Yok. Peki ne kadar zamanımız var? Bu çalışmalar yeni değil. Kendilerine taslakları sunduğumuzda yaklaşık 1.5 yıl vardı. Yani 1.5 yılda bir parlamento eğer yasa değişikliği yapamıyorsa, Anayasa çalışması yapamıyorsa ne yapacak? Var mı sizin bir alternatifiniz, bir somut önergeniz var mı? Verin bize katkıda bulunun. Katkıda bulunmak yok. Ne var? Sadece
hakaret var. Hiçbir şey bırakmadılar. Hakaret adına söylenebilecek ne varsa söylediler, söylüyorlar. Herhalde şu parlamentonun çatısı, şu Genel
Kurul bu hakaretleri pek yaşamamıştır. Diktatörlüğümüzden tutun
aile yapımıza varıncaya kadar, arkadaşlarıma, başta şahsıma her şeyi söylediler.
Bu ülke birçok şeyi değiştirdi de bu
CHP, bu muhalefet üslubunu çok partili yaşama geçtiği 1950'den bu yana değiştirememiştir. Genlerine işlemiş çünkü. O günden bugüne bu hep aynıdır, hiç değişmemiştir, şu anda da yine hep aynıdır. Değişen hiçbir şey yok ve hep çelişkiler dünyasında yaşıyorlar.''
Oylamada ''ret'', ''kabul'' ve ''çekimser'' olmak üzere kullanılan üç tür oy olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, ''Şu anda ana muhalefet partisi ne yazık ki kabulü bırak, demokratik bir hakkını, iradesini yani '
Hayır' deme iradesini dahi kullanamıyor. Bunun milletvekili olarak bir anlamı var mı? Geliyorsun orada konuşuyorsun, konuştuklarınla hep 'Hayır' diyorsun ama oy kullanmaya gelince 'Hayır' diyemiyorsun 'Benim grup kararım var...' Böyle grup kararı yok zaten. olmaz böyle bir şey. Sizin ira
deniz ipotek altına alınmış. Kim tarafından alınmış onu da zaten siz gayet iyi biliyorsunuz'' diye konuştu.
-''BİZİM PARTİMİZDE BÖYLE BİR ŞEY YOK''-
Bir milletvekilinin iradesinin ipotek altına alınmasını, onu oraya gönderen aslına da yapılan saygısızlık olarak nitelendiren Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Çünkü millet ne diye gönderiyor bizi buraya? 'Gel, beni burada temsil et.' İktidarın söylediklerini kabul etmeye mecbur değilsin. Hayır ise 'Hayır' de. Evet ise 'Evet' de. Burada üç tane hakkın var, bundan birini kullan. Enteresan olan bir şey, bunları yapamadığımız gibi, bir de bu ne d
emek biliyor musunuz, yani liderin size güvenmediği anlamına geliyor. Bu bir güvensizlik. Bana genel başkanım güvenmeyecek... Ben burada neyim? Dama taşı mıyım? Ben buraya geleceğim, çıkacağız, konuşacağız ama güven diye bir şey yok. Kulübeye gidip en
doğal olan hakkı kullanmayacağız. Niye? Olur ki bunların içinden birileri aklıselim sahibi olarak kalkar orada belki kabul oyu kullanabilir. Herhalde bundan korkuluyor. Bundan korkulduğu için de diyorlar ki 'Yok, gitmeyeceksiniz' ama bunu bundan önce bir başka parti de yaptı biliyorsunuz ama o parti şimdi dikkat edin parlamentoda değil, yok oldu.
Bu bakımdan uzlaşma dendiği zaman, burada uzlaşmazlığın kim tarafından geldiği ortaya çıkıyor ve kulübede, parlamenter demokratik sistemin mensubu durumunda olan milletvekilleri kendi vicdanıyla baş başa bırakılmıyor çünkü ipotek altında ama bizim partimizde böyle bir şey yok. Biz de aksine diyoruz ki 'Hepiniz burada olmalısınız, olacaksınız ve iradenizi de o kulübenin içine girip kullanacaksınız'. Kulübenin içinde birisi onunla beraber değil. Orada herkes vicdanıyla baş başa. Ne kullanıyor, ne yapıyor o artık kendi kabulüdür, kendi vicdanının sesidir.''
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, Anayasa değişikliklerini Anayasa Mahkemesine götürecekleri açıklamasıyla ilgili, ''Ana muhalefet partisi liderinin tüm bu müzakerelerden sonra Anayasa Mahkemesine gitme olayı, artık bizim tespit ettiğimiz bir CHP klasiği oldu'' dedi.
Bu döneme kadar hiçbir zaman Anayasa Mahkemesinin bu kadar yasa değişikliği, bu kadar Anayasa ile ilgili değişiklik konularında müracaat kapısı olmadığını kaydeden Erdoğan, ''Ama bu dönemde sürekli ana muhalefet partisi oraya adeta yatağı sermiştir. Adeta Anayasa Mahkemesi, 'ana muhalefet mahkemesi' haline dönüştü, bu duruma getirdiler'' görüşünü ifade etti.
Başbakan Erdoğan, TGRT Haber'de yayımlanan ''Ankara'nın Gündemi'' programına katılarak, soruları yanıtladı.
''CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül onayladıktan sonra Anayasa değişikliklerini Anayasa Mahkemesine götürecekleri'' yönündeki açıklamasının anımsatılması ve bu konuda AK Parti'nin ne yapmayı düşündüğünün sorulması üzerine Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Bunlara yabancı değiliz ve
Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir dönemdir bu. Bu döneme kadar hiçbir zaman Anayasa Mahkemesi bu kadar yasa değişikliği, bu kadar Anayasa ile ilgili değişiklik konularında müracaat kapısı olmamıştır ama bu dönemde sürekli olarak ana muhalefet partisi oraya adeta yatağı sermiştir, böyle bir durum var.
Ana muhalefet partisi liderinin tüm bu müzakerelerden sonra Anayasa Mahkemesine gitme olayı, artık bizim tespit ettiğimiz bir CHP klasiği oldu. Adeta Anayasa Mahkemesi 'ana muhalefet mahkemesi' haline dönüştü, bu duruma getirdiler. Sürekli bakıyorsunuz hangi yasa çıkarılsa meclisten hemen gittikleri yer burası. Ben bunların üzerinde durup zaman kaybedecek değilim.''
Meclis'te 10 gündür gecelediklerini, yoğun bir tempoda çalıştıklarını belirten Erdoğan, ''CHP'li arkadaşlardan bazıları çıkıyor 'uyuyanlar var, şöyle var, böyle var' diyor. Uyuyanlar olabilir doğrudur ama sizden kimsenin oraya geldiği yok'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, milletin meselelerini çözmek için milletvekillerinin sabahlara kadar orada olacağını ifade ederek, engellemelerle karşılaştıklarını söyledi.
Anayasa değişikliğiyle ilgili maddelere geçmek için 6-7 saat parlamentonun meşgul edildiğini, engellendiğini dile getiren Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Tüzükle ilgili boşluklar ne ise bu boşlukları kullanmanın gayreti içindeler. Oraya da çıktıklarında konuşmak için çıkıyorlar. Herhangi bir maddeydi, katkıydı, böyle bir şeyleri yok. Katkıları zaten yok. Dönerli bir şekilde çalışıyorlar. Hiçbir zaman ana muhalefet grubu orada tam olarak bulunmuş değil, nöbetleşe bir çalışmanın içindeler.
Maddelere geçtikten sonra da oyalama yoluna gidiliyor. Bir madde ortalama üç saat alıyor. Zaman kaybı olunca sabaha kadar bu işin uzadığı oluyor. Samimiyseniz, dürüstseniz gelin burada maddeleri konuşalım. Engelleme gayretleri içine girmeyin. içtüzükteki bu boşluklar sebebiyle ne yazık ki bunları yapıyorlar.''
Başbakan Erdoğan, Pazar günü Anayasa değişiklik paketiyle ilgili ikinci turun başlayacağını ifade ederek, ikinci turun çok önemli olduğunu kaydetti.
Erdoğan, ''İkinci turu bitirdikten sonra parlamentodan geçecek ve Sayın Cumhurbaşkanımız gözden geçirdikten sonra kararını verecek. O karardan sonra tabii millete, eğer bu işi götürme durumunda olursak, millet kendi sorununu kendisi en ideal şekilde çözmeyi bilecektir'' şeklinde konuştu.
-''ERKEN SEÇİM BENİM KİTABIMDA YOK''-
Başbakan Erdoğan, ''
erken seçim'' ile ilgili bir soru üzerine, ''Asla benim kitabımda böyle bir şey yok. Erken seçim başka bir olaydır,
referandum başka bir olaydır'' yanıtını verdi.
''Türkiye, artık bu tür böyle erken seçim oyuncağıyla meşgul edilecek bir ülke değildir. Bu arada, Türkiye referanduma da alışacaktır'' diyen Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Yani yeri geldiği zaman bazı meseleleri milletin kendisi çözme hakkını kendinde görecektir. Niçin? Çünkü
kayıtsız şartsız egemenlik onundur. Aslında söz de onun, karar da onundur. Biz burada vekiliz, niye millete gitmekten korkuyoruz? Korkmayalım gidelim millete. Milletimiz kendi kararını kendisi versin ve sorunu da en iyi şekilde çözsün. Olumsuz mu yaklaşıyor bu işe? Başımız gözümüz üstüne, olumlu mu yaklaşıyor, o zamanda olumlu olanı yapalım.
Buna hiçbir zaman yaklaşmadılar. Çünkü milletimizin bu noktada iradesini bizzat kullanmasından korktular. Kendileri milletimizin iradesi istikametinde hareket etmiyorlar, sıkıntı burada. Böyle hareket etseler kulübeye gidip oyu kullanmaları lazım.
'Burada bir diktatörlük anlayışı var...' Yattılar kalktılar bana bunu devamlı söylüyorlar. İstedikleri kadar bu tür çamur atsınlar, bunların hiçbiri evelallah tutmayacaktır. Burada yine benim aziz milletim en isabetli olan kararı verecektir.
Öyle şeyle konuşmaya başladılar ki işte referandumdan sonra da Anayasa Mahkemesine gideriz, ondan önce de gideriz filan falan. Benim milletim kararı verecek. Benim milletim kararını verdikten sonra siz nereye götürürseniz götürün aslolan milletimin kararıdır. Onun vicdanındaki yerin üstünde biz başka bir yer tanımıyoruz. Aslolan milletimin vicdanındaki yerdir, milletimin gönlündeki yerdir.
Bunun için erken seçim diye bir şey yok. Zamanında seçim yapılacaktır ve buna da Türkiye alışacaktır. Hiçbir gelişmiş bir ülkede böyle bir mantık, böyle bir anlayış göremezsiniz. Parlamenter demokrasi olarak söylüyorum.''
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, ''
Danıştay saldırısıyla bizi özdeş hale getirmek istediler. Bizim kutsallarımıza, değerlerimize saldırdılar ve olaylarla özdeş hale getirmek istediler ama işin gerçeği çıktı meydana. Daha birçok gerçekler çıkıyor ortaya ama ortaya çıktıkça bunlar zannediyorlar ki 'Biz bunu kaşırsak buradan yıkarız bunları'. Halbuki kaşıya kaşıya attıkları manşetlerin altından kendileri çıkıyor'' dedi.
Başbakan Erdoğan, TGRT Haber'de yayımlanan ''Ankara'nın Gündemi'' programına katılarak, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
AK Partili milletvekillerinin Anayasa değişikliğine ilişkin
oylama sırasında
kontrol edildiğine ilişkin iddiaların hatırlatılması üzerine Erdoğan, ''Muhalefet kendine göre bir tuzak oluşturmuş. 'Acaba ne yapalım, nasıl tuzaklar kuralım, tezgahlar oluşturalım da geleceğe yönelik kumpası farklı bir şekilde oluşturalım'. Önce 'Bu bir RTE projesidir', 'Bu bir hükümet tasarısıdır' dediler. Ne alakası var? Bu 264 milletvekilinin teklifidir. Burada herkesin gözü önünde o kulübeye kim, nasıl giriyor görülüyor'' diye konuştu.
Milletvekillerinin bir zarf ve üç pulla oy kullanmak üzere kulübelere girdiğini ve oylarını kullandıklarını anlatan Erdoğan, AK Parti olarak ''Bize iki tane ıskartayı getirin'' demediklerini, bir muhalefet partisinin ise milletvekillerine ''ıskartaları getirin'' dediğini söyledi.
Kamuoyunda sistemli bir şekilde, ''AK Parti'nin çoğunluğuna güvenerek hiç kimsenin görüşünü kaale almadığı, uzlaşma aramadığı'' yönünde bir algı oluşturulmaya çalışıldığının ileri sürülmesi üzerine Başbakan Erdoğan, hazırladıkları Anayasa değişiklik teklifinin yüzde 70'inin
yüksek yargı organlarınca yapılan öneriler içinden hazırlandığını kaydetti.
Erdoğan, ''Bizim hazırladığımız teklif aslında toplumsal bir sentezdir. Bunu biz değil de CHP'li arkadaşların ağırlıkta olduğu bir grup getirseydi, böyle bir teklifi onlar hazırlamış olsaydı inanın bu ses çıkmazdı. Biz isteklerin sentezini topladık'' dedi.
AK Parti'nin, 2007 seçimlerinden önce yeni bir anayasa hazırlanması için çalışma başlattığının ancak bu sürecin belli bir süre sonra tıkandığının belirtilmesi ve ''(2007 seçimlerinden bu yana geçen sürede neden bugüne kadar o Anayasa değişikliği yapılmadı) yönünde eleştiriler var'' sözleri üzerine Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Biz çok farklı badirelerden geçtik. Bu badireleri herkes unutuyor, hem de çok çabuk unutuyor. Tabii bu sıkıntıların yaşandığı o dönemde bizler yol haritamızı çizmiş ve 1
Nisan 2008'de demiştik ki 'Artık bu teklifi parlamentoya sunalım'. Böyle bir noktaya gelmiştik. Orada bir 14
Mart durumu yaşadık. Tabii ister istemez bu bizim süreci aksattı. Bunun nasıl pişirildiği de enteresan. 'Google'lardan hazırlanarak ortaya çıkarılan bir şey. Buna benzer gayretleri şimdi de zaman zaman görüyorsunuz. Bunlar şimdi yeni yeni ifşa olmaya başladı. Peki bu olayları yaşayanlar veya bu topluma yaşatmak isteyenler hiç nedamet duygusu içinde oluyorlar mı? Hiçbir şey söylüyorlar mı? Bize neler söylediler? Danıştay saldırısıyla bizi özdeş hale getirmek istediler. Kocatepe'deki sendromu biliyorsunuz. Arkadaşlarımıza neler yaptıklarını gördünüz. Peki bütün bunu yapanlar acaba şu anda pişmanlık duyuyor mu? Oraya geliş nedenleri çok başkaydı ama bakın şimdi çıkan netice ne oldu?
Ergenekon oldu. Dosyalar birleşti ama şu anda yargı hiçbir şey söylemiyor, hiçbir şey konuşmuyor. Köşe yazarları, o günlerde yazılıp çizilenleri hatırlattığınız zaman hop oturup hop kalkıyorlar. Hadi konuşun şimdi, yazın bakalım şimdi. Doğruyu yazın. O gün saldırdığınız o
iktidar partisine şimdi ne diyeceksiniz? Neden doğruları yazmıyorsunuz? İşi getirdiler nerelere... Bizim kutsallarımıza, değerlerimize saldırdılar ve olaylarla özdeş hale getirmek istediler ama işin gerçeği çıktı meydana. Daha birçok gerçek çıkıyor ortaya ama ortaya çıktıkça bunlar zannediyorlar ki 'Biz bunu kaşırsak buradan yıkarız bunları'. Halbuki kaşıya kaşıya attıkları manşetlerin altından kendileri çıkıyor.
Biz doğru bildiğimiz yolda, adaletle hükmetmek suretiyle icraatlarımızı sürdürmenin gayreti içerisindeyiz. O zaman o süreci eğer biz rahatlıkla sürdürebilseydik şu anda ortamızda yepyeni bir Anayasa olacaktı. Gündemimizde bu olacaktı. İnanıyorum ki ülke çok daha huzurlu, çok daha rahat olacaktı. Birçok konuyu temel hak ve özgürlükler alanında, ülkemizin kalkınması, evrensel hukuk noktasında biz çok daha farklı bir imkana kavuşacaktık. Çok daha hızla mesafe alacaktık ama adeta zihinsel noktada prangalar oluşturuldu, zihinlerimize prangalar vurulmak istendi. Şimdi dün
akşam, evvelsi gün olanlar, arka arkaya gelenlerle bu prangalar sökülüyor, kırılıyor. Bundan rahatsız oluyorlar. Kürsüde çıkıp konuştuklarına bakıyorsunuz, kulübeye gelince kulübeye gidemiyorlar. Söylediklerinizi kulübeyle tevsik edin. Hem aleyhinde konuşuyorsunuz hem de gelip onu, mesela geçici 15 maddeyle alakalı, orada tevsik edemiyorsunuz. Gelin işte oylarınızla da tevsik edin, sadece söylemekle bırakmayın. Tarihe kayıt düşelim, bu kara lekeyi kaldırıyoruz, şöyle veya böyle ama düşemediler.
Bunu
gençler belki şu anda bilmiyor, bilmeyecek. Aradan 28 yıl geçti. Tüm bunları
gençlik bilmez. Bizler ancak biliyoruz ama gelecek genç kuşaklar hiç olmazsa bu tevsik edilirse, bu belgelenirse, bu belgelerle bunu bilecekler. 'Böyleymiş ama gelmiş bu parlamento bunu kazımış, silmiş, atmış, Anayasamızda böyle bir şey kalmamış' diyecekler. Biz bunun huzuru içerisindeyiz. Temennimiz odur ki bunu inşallah halkımıza götürmek suretiyle halkımızdan da bunun onayını almak. Halkımızdan bunun onayını aldığımız zaman bu bambaşka olacak.''
-''VİCDANLAR KAYITLARI KOLAY KOLAY SİLMİYOR''-
Başbakan Erdoğan, Danıştay saldırısının ''Türkiye'nin 11 Eylül'ü, laikliğe karşı İslami
ayaklanma'' diye başlıklarla nitelendiğinin hatırlatılması ve ''
Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı bu saldırıya ilişkin birtakım şeyleri de kapatma davasının gerekçesi haline getirdi, odak olma konusunda da bu gerekçelere atıflarda bulundu. Bunlar şimdi ortaya çıkacak. Yargı süreci devam ediyor. İleride partiniz Anayasa Mahkemesine müracaat etmeyi düşünür mü, bu tanımın dayandığı gerekçeler ortadan kalmış oluyor çünkü?'' sorusunu şöyle yanıtladı:
''Yargı sürecinin bitmesi ama bunun yanında özellikle TÜBİTAK'ın vermiş olduğu
rapor,
OYAK güvenlik teşkilatının buradaki ne yazık ki ortaya koyduğu silinen kayıtlar ve silinmeyenler... Şunu bilmemiz lazım, birçok şey silinebilir ama vicdanlar o kayıtları öyle kolay kolay silmiyor. Onlar vicdanlarda kayıtlı olarak kalıyor. Burada biz tabii isteriz ki OYAK'ın bağlı olduğu kurum da kalksın bununla ilgili açıklamalarını çok açık, net yapsın. Cesur bir şekilde yapsın. Burada neler oldu, neler döndü bunlar ortaya konsun ama bunları söyleyebiliyorlar mı? Bunların hiçbirisi daha şu ana kadar dile getirilmedi. Nedamet ortaya koysun, hayır ama biz inanıyoruz ki yargı burada kendi saygınlığını koruyabilmek için er veya geç bunu ortaya çıkarmak durumundadır. Şu anda bu iş bizde değil şu anda artık onlarda. Onların sorumluluğunda. Onlar bu tarihi noktadaki sorumluluklarını burada verecekleri kararla yerine getirmek durumundadır. Çünkü burada birçok şey açığa çıkacak. Benim partimin kapatılmasıyla ilgili dosyamın içerisine bile bu iş sokulabildiyse şimdi ne diyecekler? Böyle bir şey yok. Ne olacak? Şimdi ben arkadaşlarımı çalıştırıyorum. Yapılabilecek olan ne var ne yok, bunların üzerinde duruyorum.''
-''MALİ DİSİPLİNDEN TAVİZ MÜMKÜN DEĞİL''-
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin uzun vadeli hedeflerine ilişkin bir soruyu yanıtlarken, ''Biz şu ana kadar hep prangalarla koştuk ama şimdi prangaları kırarak koşma dönemine giriyoruz'' dedi.
Küresel ekonomik krize rağmen Türkiye'nin dünyadaki yerine dikkatle bakılması gerektiğini kaydeden Erdoğan, önümüzdeki dönemde ''prangasız koşma'' dönemi yakalandığında Türkiye'nin sıçramasını çok farklı bir şekilde devam ettireceğini kaydetti. Üç yıllık orta vadeli programla istikrarlı bir şekilde yola devam edildiğini söyleyen Erdoğan, ''Önümüzdeki yıl seçimden sonra biz tekrar bu orta vadeli programımızı güncellemek suretiyle, süreci aynı kararlılıkla devam ettireceğiz. Bir defa mali disiplinden taviz vermemiz mümkün değil'' diye konuştu.
IMF ile ilişkiler konusunda, baskılara rağmen ''Türkiye'nin menfaatine olmayan bir
anlaşmada biz yokuz'' dediklerini hatırlatan Erdoğan, sonunda anlaşma yapmama kararı verdiklerini, IMF'nin ''Türkiye, ekonomik noktada ayakları üzerinde durabilecek bir ülke'' dediğini belirtti.
İşsizliğin bir numaralı madde olmasının nedeninin de ''kriz lobisi'' olduğunu dile getiren Erdoğan, ülkede ciddi bir
kayıt dışı ekonominin bulunduğunu, bunun içinde istihdam edilenlerin de var olduğunu kaydetti.
1 milyon 300 bin
TOBB üyesinin her birinin bir kişiyi işe alması önerisini dile getirdiğini hatırlatan Erdoğan, ''En sonunda söylenen ne olmuştur, yine Başbakan suçlu olmuştur'' dedi.
Tekstilde yaptıkları KDV indirimine, çalışma hayatındaki düzenlemelere değinen Erdoğan, şunları söyledi:
''Eğer biz finansı iyi yönetememiş olsaydık biz 230 milyar dolar gayrisafi
yurt içi hasıladan 142 milyar dolar yurt içi hasılaya çıkamazdık ve bunları yakaladık. Modern bir ülke olmanın hazzını yaşıyoruz. Buralara durup dururken gelmedik. Kendi kendimize yetiyoruz. Bunlar durup dururken olmadı ve Türkiye emek yoğun bir istihdamdan, teknoloji yoğun bir sürecin içine girdi.''