Baş
bakan Recep
Tayyip Erdoğan,
referandumda '
evet' oyu verenleri 'gaflet, dalalet, hıyanet' içinde olmakla suçlayan
Danıştay Eski Başsavcısı
Tansel Çölaşan'ı eleştirdi.
Eski Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan'ın yaptığı açıklamayı eleştiren Erdoğan, şöyle dedi: "12
Eylül'de kazanan AK parti olmamıştır.
12 Eylül'de kazanan 73 milyon
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmuştur. 12 Eylül'de kazanan Türkiye olmuştur. 12 Eylül'de kazanan hukuk,
demokrasi, millet olmuştur. 12 Eylül'de kazanan sadece 'evet' diyenler değil, 'hayır' diyenler olmuştur.
Ben sizlere evet diyenler gaflet, dalalet, hıyanet içindedir demiyorum. Bu zihniyeti telin ediyorum. Lanetliyorum. Bu zihniyet ayrımcıdır, bölücüdür, güzel ülkemizin insanlarının gönlüne şüpheyi koyan zihniyettir. Sürekli insanına farklı şekilde bakan bir zihniyettir. "
AK Parti Genel Başkanı ve
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
halkoylamasına ilşikn olarak, ''Aziz milletimiz hiç bir tereddüte ve tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde tercihini ortaya koymuş, iradesini sandığa yansıtmış, kendi geleceği adına kendisi takdir yetkisini kullanmıştır'' dedi.
Erdoğan, partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında konuştu. En son geçtiğimiz Pazar günü Ankara'da
güvenlik zirvesi,
İstanbul'da da yeğeninin düğününe katılan Başbakan Erdoğan, ilk resmi programında partisinin il başkanlarıyla bir araya geldi.
Halk oylamasındaki çalışmaları nedeniyle, AK Parti yönetimine, milletvekillerine, il, ilçe,
belde başkanları ile yönetimlerine, kadın ve
gençlik kollarına teşekkür eden Erdoğan,
halk oylaması sonuçlarının uzun süre konuşulacağını, sonuçları üzerinde derinlemesine
analizler yapılacağını kaydetti.
''Aziz milletimiz hiç bir tereddüte ve tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde tercihini ortaya koymuş, iradesini sandığa yansıtmış, kendi geleceği adına kendisi takdir yetkisini kullanmıştır'' diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
''Tercihini ortaya koyan tüm vatandaşlarımızın iradesi saygıdeğer, makbul, kıymetlidir. Halk oylamasında öncelikle demokrasimiz kazandı, güç buldu. Değişim iradesi, demokratik
siyaset kazandı. Sonuç, güven ve istikrar ortamına katkıda bulundu, genel bir memnuniyet uyandırdı.
Yeni bir anayasa, kapsamlı bir anayasa yapılması,
12 Eylül 1980 müdahalesinin ürünü olan bu anayasanın değiştirilmesi konusunda geniş mutabakat vardı. Hazırlıklar yaptık, kapı kapı dolaştık, ancak bu adımlar kimi zaman bizzat siyasetçiler, kimi zamanda
vesayetçi zihniyetler tarafından engellenmek istedi.
Anayasa Uzlaşma Komisyonu kurulması konusunda dönemin
Meclis Başkan tarafından yapılan
çağrı karşılık bulmadı.
Siyasi parti gruplarının bu isteksiz ve uzlaşmadan uzak tavrı karşısında biz bir
taslak hazırladık. Bunun üzerinden mutabakat arayışına girdik. Bu çabalarımız da sonuçsuz kaldı. Adeta sulandırdılar süreci. Bazıları kapağını açmadan açıklama yaptı, taslağa hiç bakmadan kesin hükümler verildi. Biz yine vazgeçmedik.
Anayasa değişikliği yönündeki
toplumsal taleplerin daha fazla ertelenemeyeceği gerçeğinden yola çıkarak zor kararı verdik. Siyasi riskini üstlenerek taslağı Genel Kurul'a getirdik. Biz milletin vekilleri olarak üzerimize düşeni yaparız, son sözü, kararı milletimize bırakırız.''
-''BİZ YA SABIR ÇEKTİK''-
Meclis Genel Kurulu'nda anayasa değişikliği görüşmelerinde muhalefet partilerinin değişiklik paketi ile alakalı konuşmadıklarını, katkıda bulunmadıklarını, ''garip şeyler konuştuklarını, zaman zaman
hakaret ettiklerini, zaman zaman da konuyu farklı yerlere nasıl çekeriz düşüncesiyle harekete ettiklerini'' belirten Erdoğan, ''Onlar, konuyu oralara çekerken, biz de ya
sabır çektik.
Milletimizin sağduyusuna, basiretine inandık, değişim ve demokrasi noktasındaki desteğine inandık'' diye konuştu.
Erdoğan, anayasa değişiklik taslağının her türlü engelleme ve Meclis içinden,dışından yapılan her türlü saldırıya rağmen birlik,
dayanışma içinde yasalaştığını ifade ederek, muhalefet partilerinin kendi milletvekillerine güvenmeyerek,
oy kullanma kabinlerine göndermediğini kaydetti.
Halk oylamasının boykot edilmesi kararını da eleştiren Erdoğan, ''Bu demokratik parlamenter sistemin asla, alınacak bir siyasi parti kararıyla oluşmasını tasvip etmeyen bir süreçtir. Bireysel olarak vatandaş, boykot edebilir, çekimser kalabilir, icabında gider boş zarf da kullanır, ama kalkıp dayatmayla, tehditle boykota
teşvik ederseniz, bunu demokrasi olarak göremeyiz'' diye konuştu.
-''HER GEÇEN GÜN PAKETİN LEHİNE YAŞANIYOR''-
Halk oylamasının ardından AK Parti
teşkilatının özverili, azimli çalışma sergileyerek, paketin içeriğine ilişkin vatandaşları aydınlattığını ve halk oylamasının ardından her geçen günün değişiklikler lehine yaşandığını, paketin içeriğinin anlaşıldığını anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
''7
Mayıs sabahından 12 Eylül akşamına kadar milletin tercihini etkilemek adına her türlü yola başvurulduğunu sizler de izlediniz. Terör olaylarıyla, provokasyonlarla,
iftiralarla, karalama
kampanyasıyla süreci başka yere çekmeye çalıştılar. Halk oylamasını güven oylaması gibi lanse ettiler, bunu liderler bizzat 'bu bir güven oylamasıdır, AK Parti'nin güven oymamasıdır, AK Parti'yi millet ya reddedecek ya kabul edecek' diye lanse ettiler. Paketin içeriğini hiç konuşmadan, Anayasa'dan, anayasa değişikliğinden, paketin getirdiklerinden hiç söz etmeden kampanya yürüttüler.
Biz, sahada milletimizin içinde de Meclis'te olduğu gibi sağduyu ile hareket ettik. Biz, anayasayı, değişikliği, değişimi konuştuk. Biz, yarınları konuştuk. Türkiye'nin geleceğini, çocuklarımızın geleceğini konuştuk. 12 Eylülde kazanan AK Parti olmamıştır. 12 Eylülde kazanan 73 milyon
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmuştur. 12 Eylül'e kazanan Türkiye olmuştur, 12 Eylül'de kazanan hukuk olmuştur, demokrasi olmuştur, millet olmuştur. 12 Eylül'de kazanan sadece evet diyenler değil, onlarla birlikte hayır diyenler olmuştur. Ben, sizlere 'evet diyenler gaflet, dalalet, hıyanet içindedir' demiyorum. Bu zihniyeti telin ediyorum, lanetliyorum. Bu zihniyet ayrımcıdır, bu zihniyet bölücüdür, bu zihniyet ülkemizin bu güzel insanlarının gönlüne maalesef şüpheyi koyan zihniyettir. Bunlar rantiye şebekeleri ve sürekli olarak insanına farklı bakan zihniyettir, böyle baktıkça hep kaybedecektir. Benim milletim her geçen gün bunları çok daha iyi tanıyor.''
Başbakan Erdoğan, AK Parti olarak gündeme getirilen değişikliğin halktan onay alması sebebiyle kendilerini başarılı saydıklarını kaydederek, bunun anayasa değişikliğine verilmiş bir
destek olduğunun da farkında olduklarını vurguladı.
''Biz milletimizin talebini seslendirdikçe, beklentisini karşıladıkça, doğru adımı attıkça inanıyoruz ki milletimiz de bizi yalnız bırakmayacaktır, destekleyecektir''diyen Erdoğan, halk oylamasının sonuçlarının AK Parti'nin ilgili kurullarınca tüm boyutlarıyla takip edildiğini, il başkanlarının da illeri bazında sonuçları iyi analiz etmelerini istedi.
-''HALKIN MESAJINI DOĞRU OKUMAYANLAR, YANLIŞ YAPMAYA DEVAM EDERLER''-
Erdoğan, ''Halk oylamasından gereken dersleri çıkarmaya çalışıyoruz. Halkın
mesajını doğru okumayanlar, alamayanlar yanlış yapmaya devam ederler'' diye konuştu.
Halk oylamasının sonuçlarının alındığı 12 Eylül gecesi kendilerine yakıştığı gibi davrandıklarına işaret eden Erdoğan, ''Halk oylaması sonucu karşısında
sokaklara dökülmedik, çığırtkanlıklar, çılgınlıklar yapmadık. Gayet olgun, tevazu içerisinde neticeyi karşıladık. Çünkü şımarıklığa gerek yoktu. Bütün mesaj zaten
sandıkta verilmişti'' dedi.
AK Parti olarak herkesi kucaklamaya, millete doğru mesaj vermeye çalıştıklarını, yaşanan tatsızlıklar için özür dilediklerini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Tüm siyasi partileri
işbirliğine davet ettik. Ancak bazı muhalefet partileri, halk oylaması öncesinde olduğu gibi sonrasında da korkutan, suçlayan, iç karartan söylemelerine devam ettiler. Bazı kesimler 'artık karanlık bir döneme girdik' dediler, 'karanlık bir dönem başlıyor' dediler. Acaba ne karardı, kararan ne var? Her şey ortada. Kendi hesaplaşmalarını yapamadıkları için bu açıklamaları yapıyorlar, milletin iradesine saygı duymayı lafta ifade ediyorlar, öz de değil. Öz, işte o 'karanlık bir gün başladı' ifadesi. Bunları da ben milletimin ferasetine
havale ediyorum.
AK Parti'ye karşı statüko ittifakında yer alarak, kendi düşüncelerine ve ideallerine tamamen ters olan siyasi partilere işbirliği yapmaktan çekinmeyenler, AK Parti'yi kendilerini bitirmek için başka partilerle işbirliği yapmakla itham ettiler. Kimse bizi kendileri gibi zannetmesinler. Biz milletin aleyhine, değerlerimizin, düşüncelerimizin, ilkelerimizin aleyhine bir işin içinde olmayız. Biz, kafasını kuma gömenlerden, gündüz vakti gözünü kapatıp, kendisini gece olduğuna inandırmaya çalışanlardan, aklına ve vicdanına karşı yanlışta ısrar edenlerden olmadık olmayacağız. Türkiye'nin kutuplaştığını, Türkiye'nin kendi deyimleriyle 'bir
karpuz gibi bölündüğünü' iddia edenler, her zaman olduğu gibi sandık sonuçlarını okuyamayanlar, milletin verdiği mesajları almamak için ayak direyenlerdir. Biz, Türkiye haritasını beyaz ve kahverengi ya da
mavi ve kırmızı olarak boyamanın sandık sonuçlarına bu şekilde bakmanın son derece isabetsiz olduğuna inanıyoruz.''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Türkiye'de mahalle
baskısı yoktur. Türkiye'de halkı kışkırtmayı,
tahrik etmeyi adet haline getiren kirli oyunlardan medet uman odaklar vardır'' dedi.
Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen, Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nın açılışında yaptığı konuşmada, her
seçim sonrasında olduğu gibi 12 Eylülde yapılan halk oylamasının ardından da bir kez daha ''AK Parti'nin
yaşam tarzlarına müdahale edeceği'' korkusunun yayılmak istendiğini söyledi.
Erdoğan, artık bundan bıktıklarını belirterek, şunları kaydetti:
''Bıktık bundan, 1994 İstanbul'da belediye
başkan adayı iken o dönemde aynı kampanyalar yapıldı. Bunu her zaman söylüyorum, belediye başkanı oldum, aynı şeyler söylendi. Belediye başkanlığı bitti, aynı şeyler devam ediyor. Başbakan oldum AK Partimizle beraber yola girdik, aynı şeyler söylendi. İşte buyurun 8 yıldır iktidardayız yine aynı şeyler. Girdiğimiz iki genel seçim, iki halk oylaması sanki hiç yaşanmamış, AK Parti sanki 8 yıldır iktidarda değilmiş gibi hep aynı bayat oyun tezgahlanmaya çalışılıyor. İnanın 8 yıl öncesinin gazetelerini çıkarın arşivlerinden çıkarın arşivlerinden hangi başlıklara varsa, bugün de tıpatıp aynı başlıklar var. Daha geriye gidiyorum,
merhum Menderes'in 50-60 arası medyayı çıkarın ne yazmışlarsa hangi başlıkları atmışlarsa bugün de aynı başlıkları göreceksiniz. Zihniyet aynı değişen bir şey yok. Çıkarıyorlar arşivlerden gazeteleri yine aynı başlıkları atıyorlar. Şu anda bazı medya grupları zaten bunları yapıyor, bakın diyor filanca sene hangi başlılığı atmış, bugün hangi başlığı atmış aynı inanın değişen bir şey yok aynı başlık aynı kalıp. Tekamül etmiyorlar, patinaj yapıyorlar. Her seçimin ardından aynı ezberi tekrar eden bir anlayışın başarılı olma şansı var mıdır? Milletin sadece korkularını kaşımak içini karartmak bir siyaset tarzı olabilir mi? Bu tür propagandalar milletin aklıyla, basiretiyle, tercihiyle dalga geçmek değil midir?''
-''DERDİ FATURA KESMEK''-
''Sivil diktatörlük...
Allah aşkına böyle bir kavram olur mu ya?'' diye soran Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Diktatörlük,
sivilin işi değildir. Sivil ifadesiyle diktatörlük ifadesini yan yana koymak kadar büyük bir cehalet olmaz. Mahalle baskısı, gizli ajanda, gizli liderlik, sivil vesayet... AK Parti ile asla yan yana gelmeyecek kavramlar bugünlerde bir kez daha ısıtılıyor, gündeme sürülüyor. Lokal bazı olaylar gerçekler saptırılarak, gerçek nedenler gizlenerek, bir korku ve baskı aracı olarak kullanılıyor. Halk oylaması sürecinde
İnegöl, Dörtyol'da sergilenen kışkırtmalar ki çok daha açık net bilgiler belgeler açıklanacak duyacaksınız. Bunlar şimdi halk oylamasının ardından İstanbul'da
Tophane'de sergilenmek isteniyor. Bu lokal olayları bir Türkiye manzarası gibi sunanların bu olaylar üzerinden AK Parti'yi ve AK Parti Hükümetinin
politikalarını sorgulayanların son derece bayat bir oyunun içinde olduklarını aziz milletimiz çok açık görüyor. Bakıyorsunuz bir tane kendini bilmez çıkıyor, diyor ki (bu 'evet'in sonucudur bunlar) Bu kadar basit bu kadar basiretsiz. Derdi
fatura kesmek, bir defa bu olayları değerlendirirken lütfen saygılı olun, dürüst olun. Bu lokal olayları
manşet, sürmanşet atmak suretiyle, televizyonlarda şok, şok, bunları böyle yayınlamak suretiyle, sanki ülkenin her yeri bu hale gelmiş. Bir lokal olayla Türkiye'yi böyleymiş gibi göstermek, bunlar doğru şeyler değil. Bunların yansımaları ne ülke içinde ne ülke dışında Türkiye'ye bir şey kazandırmaz. Bunu yapan kimse ben Türkiye'yi seviyorum diyemez. Dürüstseler, samimiyseler, bunları yazmazlar, bu kadar bunları abartmazlar. Burada
emniyet, kim böyle bir şeyin içinde bulunduysa gereğini yapıyor. Hepsi emniyete sevk edilmiştir, konuyla ilgili ifadeler alınmıştır, yargı devreye girmiştir. Bütün bunlar yapılıyor. Dünyanın her yerinde buna benzer olaylar olur. Bunlar, anormal olayalar olarak aşırı bir şekilde bunları abartmanın hiç bir anlamı yok.''
Tophane'yi sokak sokak bildiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Her ne kadar Kasımpaşa'da doğup büyüdüysem de Tophane'yi de o bölgede siyaset yaptığım için bilirim. Ama işi bu kadar abartmanın, bu kadar farklı yerlere çekmenin anlamı yok. Bazıları yazıyor, 'Başbakan artık konuşmalı'. Neyi konuşacağım? Yani vereceğimiz mesajlarla konuşmanın bir anlamı yok. Konuşulacak şey bu. İşte Bakanım da gitti gerekli açıklamalar yapılmıştır. İş zaten emniyete, yargıya da intikal etmiştir. Bundan sonra yapılacak bir şey yok. Söylenecek her tarafı bu konuda daha mutedil hareket etmeye, dikkatli hareket etmeye davet etmektir. Nedir bu çılgınlık, böyle bu abartılı bir şekilde... Açık açık söylüyorum, 8 yıl boyunca hiç kimsenin hayat tarzına müdahale etmedik. 8 yıl boyunca olduğu gibi bundan sonra da 73 milyon vatandaşımızın her bir ferdinin yaşam tarzı bizim teminatımız altındadır. Afedersiniz sanat galerisi veyahut da eğlence yerleri sadece Tophane, Boğazkesen'de mi? İstanbul'un değişik yerlerinde bu kadar sanat galerileri var. Hangisinde bugüne kadar böyle bir olay duydunuz mu? Yok öyleyse işi bu kadar abartmanın anlamı yok ama şunu bilmenizi istiyorum, biz hiç bir hukuksuzluğa izin veremeyeceğimiz gibi, hiçbir provokasyona da göz yummayız, eyvallah etmeyiz, Türkiye'de
mahalle baskısı yoktur. Türkiye'de halkı kışkırtmayı, tahrik etmeyi adet haline getiren kirli oyunlardan medet uman odaklar vardır.''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''AK Parti, halk oylamasını
zafer sarhoşluğuyla değil, büyük bir olgunlukla karşılayıp tüm farklılıklara kucak açarken kimilerinin hala düşmanlık aşılaması asıl tahammülsüzlük değil midir? Uluslararası bir organizasyonda bütün dünyanın gözü önünde kendi ülkesinin devlet başkanını, başbakanını, meclis başkanını yuhalayanların yaptığı tahammülsüzlük değil mi?'' dedi.
Erdoğan, partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında konuştu.
Türkiye'nin 6 bin yıldır hoşgörü içinde, kardeşçe yaşamakta olduğunu belirten Erdoğan, farklı yaşam tarzlarının, farklı düşüncelerin, farklı dünya görüşlerinin bu topraklarda yeni çıkmadığını söyledi.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bunlar hep vardı. Bundan sonra da olacaktır. Herkes herkesi sevmek, bağrına basmak zorunda değildir ama saygı duymak ve tahammül etmek zorundadır. AK Parti halk oylamasını zafer sarhoşluğuyla değil, büyük bir olgunlukla karşılayıp tüm farklılıklara kucak açarken kimilerinin hala düşmanlık aşılaması asıl tahammülsüzlük değil midir? Yüzde 58'in iradesine saygı duymayı beceremeyenlerin, çıkan sonucu
tebrik edemeyenlerin yaptığı tahammülsüzlük değil mi? Uluslararası bir organizasyonda bütün dünyanın gözü önünde kendi ülkesini Devlet Başkanını, Başbakanını, Meclis Başkanını yuhalayanların yaptığı tahammülsüzlük değil mi? Bir kaç
köşe yazarı dışında bu konu ele alınmamıştır. Denize giren bir mütesettir öğretmene çocuklarının yanında saldırıp boğmaya çalışmak tahammülsüzlük değil midir?
Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın görüşme çağrılarına nezaketen bile olsa karşılık vermemek tahammülsüzlük değil midir? İstediği sonuç çıkmıyor diye millete 'bidon kafalı', 'göbeğini kaşıyan adam' demek tahammülsüzlük değil midir? İş adamalarını 'yeşil
sermaye', 'kırmızı sermaye' diye ayırmak tahammülsüzlük değil midir?
Medyayı '
yandaş medya' diye suçlamak, 'İslamcı medya' diye tanımlamak tahammülsüzlük değil midir?''
-''BİZİ SEVSİN SEVMESİN HERKESİ KUCAKLIYORUZ''-
Yapılan yanlışları ölçü olarak kabul edip siyasetlerini belirlemediklerinin ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
''Bize yapılan haksızlıkları, yanlışlıkları nazara alarak politika belirlemiyoruz. Ülke böyle yönetilmez, böyle yönetmiyoruz. Biz hep söyledik; 'Yaratılanı severiz, yaratandan ötürü' anlayışıyla bizi sevsin, sevmesin herkesi kucaklıyoruz. Herkese aynı samimiyetle
hizmet ediyoruz. Biz, o farklı
renklerin haritalara yerleştirildiği yerlere de hizmet ettiriyoruz. Oranın da yolunu yapıyoruz, oranın da altyapısını yapıyoruz, oraya da hızlı treni getiriyoruz. Eskişehir'de '
Hayır'lar fazla çıktı diye oraya farklı bir muamele uygulamıyoruz. Ne gerekiyorsa, ne yapılması gerekiyorsa hepsini yapıyoruz. Bugün Türkiye'de en fazla kamu yatırımı alan ilimiz Tunceli'dir. Hiçbir ayrıma tabi tutmadık, tutmayacağız. Neden? Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti'nin topraklarıdır o topraklar. 780 bin kilometre karenin her karışına biz bu hizmeti götüreceğiz. Efendim, 'Orada farklı mezhepte insanlar yaşıyor...' Kim yaşarsa yaşasın, yaşayan insandır. Hizmeti götürürüz.''
Tahammül ve hoşgörü konusunu kaşıyanların, milleti sınıflara ayıranların önce dönüp aynaya bakmaları gerektiğini belirten Erdoğan, ''Mesele bu. Biz, kimseyi dışlamadığımız için herkese kapımızı açık tuttuğumuz için herkese hoşgörüyle yaklaştığımız için AK Parti olarak büyüyoruz. Onlar dışladıkları için ittikleri için küçülüyorlar. Biz, sevdiriyoruz, onlar nefret ettiriyorlar. Biz, hoş görüyoruz, onlar hor görüyorlar. Biz, kapıları açıyoruz, onlar kapıları kapatıyorlar. Aramızdaki fark bu. Onlar korku yayıyor, biz
ümit aşılıyoruz. Sonra 'Niçin başarısız oluyoruz?' diye soruyorlar.
Başarısız oldukça da millete olan öfkeleri artıyor. Millete olan öfkelerini işte bu tür mahalle baskısı iddialarıyla belli kesimlere yöneltmeye çalışıyorlar. 8 yılın ardından hala AK Parti'nin gizli ajandası olduğuna inananlar varsa bizi değil, kendilerini sorgulasınlar'' diye konuştu.
-''DAHA FAZLA TER DÖKECEĞİZ''-
''Bugün hala samimiyetimizden şüphesi olanlar, samimiyetimizi
test etmek gereği duyanlar varsa, bir 8 yıl öncesinin Türkiye'sine, bir de bugünün Türkiye'sine baksınlar, kararı ondan sonra versinler'' diyen Erdoğan, bugünün Türkiye'sinin 8 yıl öncesinin Türkiye'sine oranla hiç kuşkusuz daha demokratik, daha özgür, daha
modern olduğunu söyledi.
Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bugünün Türkiye'si, geçmişe nazaran birliğini, bütünlüğünü, kardeşliğini çok daha fazla pekiştirmiş, kuvvetlendirmiş Türkiye'dir. Bugünün Türkiye'si düne göre, geleceğe çok daha fazla umutla bakan, 21. yüzyılın bir Türkiye yüzyılı olacağına daha güçlü şekilde inanan bir Türkiye'dir. Bunu bütün dünya biliyor, bütün dünya kabul ediyor. Ama bizdeki bazı çevreler kabul edemiyor. Bugünün Türkiye'si iç politikasıyla, dış politikasıyla, ekonomisiyle, demokratik standartlarıyla geçmişle kıyas dahi kabul etmeyecek derecede ileri bir Türkiye'dir. Bugün artık çetelerin rota çizdiği değil, milletin bizatihi rota çizdiği, istikamet belirlediği bir Türkiye var. Bugün millet iradesi üzerine vesayet kararlarının çöktüğü değil, milletin
egemen olduğu bir Türkiye var. Bugün özellikle artık üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğünün olduğu bir Türkiye süreci başlıyor, başladı. Bütün bunlara rağmen hala kaygısı olan vatandaşlarımızın bu kaygısını gidermek benim de teşkilatımın da boynunun borcudur. Kendimizi daha fazla, daha iyi anlatmak için tüm kaygıları, korkuları, endişeleri gidermek için, istismar zeminlerini ortadan kaldırmak için daha fazla çalışacağımızı, daha fazla ter dökeceğimizi burada özellikle belirtmek istiyorum.''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin, halk oylaması sırasında mali disiplinden taviz vermeyerek, seçim ekonomisine asla tevessül etmeyerek, popülizm tuzağına düşmeyerek, bir kez daha çok önemli bir sınavdan geçtiğini belirterek, ''Önümüzdeki genel seçimlerde de bu ilkeli duruşumuzu aynı şekilde muhafaza edecek, seçim ekonomisine asla ve asla
prim vermeyeceğiz'' dedi.
Erdoğan, İl Başkanları Toplantısı'nın açılışında yaptığı konuşmada, halk oylaması sırasında mali disiplinden taviz verilmediğini söyledi.
Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Türkiye, halk oylaması sırasında mali disiplinden taviz vermeyerek, seçim ekonomisine asla tevessül etmeyerek, popülizm tuzağına düşmeyerek, bir kez daha çok önemli bir sınavdan geçti. 8 yıl boyunca her seçimde ve halk oylamasında gösterdiğimiz samimi tavrı ve disiplini bu süreçte de gösterdik. Türkiye'nin kaynaklarının bir rüşvet olarak, milleti kandırmanın bir aracı olarak kullanılmasına müsaade etmedik. Önümüzdeki genel seçimlerde de bu ilkeli duruşumuzu aynı şekilde muhafaza edecek, seçim ekonomisine asla ve asla prim vermeyeceğiz. Tabii burada bir şeyi özellikle vurgulamak istiyorum; bazı çevrelerin, muhalefet partilerinin ve bazı sivil toplum kuruluşlarının, partimizin bu süreç içerisinde farklı yerlerden para kaynakları istihsal ettiği,
yurt dışından para
transfer ettiğini, hatta örtülü ödeneği kullandığını ifade edecek kadar aşağılaştığını gördük. Bunlar hakkında kesinlikle yasal yolları kullanacağız, kendileriyle yasal mücadelemizi vereceğiz.''
Halk oylaması sırasında muhalefet partilerinin kendilerini devletin imkanlarını kullanmakla suçladığını anımsatan Erdoğan, ''(Efendim devletin imkanlarını kullandılar.) Nedir o? 'Uçağa biniyor, otobüsleri kullanıyor...' gibi. Bunların hepsi bizim yasal haklarımızdır. Bizler makama tahsisli olan uçağı da aracı da açılışlarda vesaire kullanırız, buna kimsenin müdahale yetkisi yoktur. Bu, bizim yasal hakkımızdır. Eğer, bu konuda rahatsız oluyorlarsa kendileri yasal süreci başlatırlar. Hiç bunu politik istismar meselesi olarak kullanmalarına gerek yok'' açıklamasında bulundu.
Bu tür politika yapanların milleten tokat üstüne tokat yediğini belirten Başbakan Erdoğan, bu politikaların 70'li yılların politikası olduğunu söyledi. Erdoğan, ''Bırakın bu işleri, hizmet verin. Bu halka ne yaptınız? Belediyelerinizde ne yaptınız, onu anlatın. Ama bunlar yok. Biz, hizmet delisiyiz. 780 bin kilometre karelik vatan topraklarında bu hizmetlerimiz devam ediyor, edecek'' diye konuştu.
-ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ-
Erdoğan, dün bazı gazetelerde İstanbul'daki
Atatürk Kültür Merkezi (AKM) ile ilgili haberler çıktığını belirterek, bu haberlerin bazı kişilerin art niyetli düşüncelerini ortaya koyduğunu söyledi.
''
Atatürk Kültür Merkezi'ni yıkıp, onun yerine bir
alış veriş merkezi kurmak gibi bir derdimizin olduğunu söyleyecek kadar divane tipler var bu ülkede'' diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Bunu hep yaptılar yapıyorlar. Bu ülkede, bu insanların, bu zihniyetin bir eseri yok. Bir deprem tehlikesi var. Burada güçlendirmeye 70 trilyon lira harcamayı israf kabul ediyoruz. Kullanılabilirliği de yok ama bunun yanında, arkasında boş alanlar var. Biz, buraları da buna katmak suretiyle gayet büyükçe bir opera sanat merkezini burada kuralım, bir kültür merkezini burada kuralım. Bir de belediye başkanlığımdan buyana düşünce dünyamda olan, Belediye Başkanımla da paylaştığım oradaki trafiği tamamen yerin altına almak suretiyle, istiyoruz ki
Taksim bir meydan olsun. Büyükşehirler meydanları ile anılır ama bizim ne yazık ki İstanbul gibi bir yerde meydanımız yok. Taksim'i böyle bir meydanla kavuşturalım istiyoruz, derdimiz bu. Bununla ilgili olarak bir başbakan, bakanları böyle bir sözü verdikten sonra bu sözün arkasına düşebilir mi? Bunu yalanlayabilir mi? Uygulamadan vazgeçebilir mi? Bu olabilir mi? Alış veriş merkezi yapacaklar gibi böyle saçma sapan aklımızın kenarından, ucundan geçmeyecek bir iftirada bulunmak ve bunu da maalesef 'böyle şey olur mu?' demeyerek, kendileri için haber yapıyorlar.''
Konu ile ilgili olarak tüm yargı çevrelerine seslenen Başbakan Erdoğan, engel olmamalarını istedi.
Erdoğan, herhangi bir engel, fevkalade bir şey olmadığı sürece buradaki çalışmayı 2 yılda bitirebileceklerini söyledi. 11-12 ay gibi bir sürede Harbiye
Kongre Merkezini yaptıklarını anımsatan Erdoğan, ''Yerin dibine 13 kat indik orada. Orada devasa bir kongre merkezine sahibiz. İstiyoruz ki Taksim'de de böyle bir kültür merkezine sahip olalım ama bu zihniyetler yaptırmıyor, engelliyor.
Galataport, Haydarpaşaport böyle oldu. Ha, çılgın proje... Çılgın projem bu değil. Benim düşündüğüm çılgın proje farklı, bunların tamamen dışında. Onlar bir yere odaklanıyor ama biz bir yere değil, çok geniş açıyla bakıyoruz. Bir çok yere odaklanıyoruz. İnşallah onu da açıklama vakti gelecek onu da açıklayacağız. Şu anda çalışmalarımız sürüyor, inşallah onu da bitirdiğimiz zaman açıklayacağız, hiç kimsenin endişesi olmasın'' diye konuştu.
-2011 SEÇİMLERİ-
Demokrasi ve hizmet mücadelesinin kesintisiz bir süreç olduğunu ifade eden Erdoğan, bunu kararlılıkla devam ettireceklerini söyledi.
Halk oylaması sürecinin geride kaldığını ve bu süreçten başarı ile çıktıklarını anlatan Erdoğan, ''Dersimizi çalışacak, eksikliklerimizi tamamlayacak, 2011 seçimlerinden de inşallah çok büyük bir başarıyla çıkacağız'' dedi.
2011 seçimlerinin, Türkiye için söyleyecekleri yeni şeylerin de zeminini oluşturacağını bildiren Erdoğan, şöyle konuştu:
''Farklı şeyler söyleyeceğiz, farklı şeyler ortaya koyacağız. Türkiye için söyleyeceğimiz bu yeni şeylerin neler olacağını yine bu 10 ay içerisinde zaman zaman bir çok açılışta halkımıza yansıtacağız. Bir yandan 8 yıl boyunca ürettiğimiz eserleri anlatırken, ondan daha çok yapacaklarımızı, planlarımızı, projelerimizi milletimizle paylaşacağız. Aynı şekilde somut hizmet alanları konusunda da yeni hedefler, yeni çıtalar belirleyeceğiz. Ülkemizi, geçmişin zararlarını, gecikmişliklerini telafi etme dönemlerini geleceğe doğru büyük sıçramalar yapma dönemine geçireceğiz. Dünyanın en gelişmiş 10 ülkesi arasına girmenin Türkiye için bir hayal olmadığını göstereceğiz. Bundan kimsenin endişesi olmasın. Bu teşkilat, bu kadro Türkiye için 8 yıldır aşkla, sevdayla çalıştı. Bu ak kadro, defalarca tarih yazdı, milletin yüzünü güldürdü, heyecanına heyecan kattı, aynı şekilde yürümeye devam edecek. Millete hizmet etmenin, ülkeye eser üretmenin huzuru ile çok daha büyük hedeflere doğru koşacağız.''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''(Evet) diyenler ne kadar demokrasi özlemi içinde ise ben inanıyorum ki 'Hayır' diyenler o kadar demokrasi özlemi içindedir. Yüzde 58 Türkiye sevdası ile Türkiye aşkı ile 'Evet' derken, yüzde 42 de Türkiye aşkı ile sevdası ile 'Hayır' demiştir'' değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen, AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nın açılışında yaptığı konuşmada, 12 Eylül'deki halk oylamasında Zonguldak'ın yüzde 50.05 ile 'Evet', yüzde 49.95 ile de 'Hayır' dediğini, aynı şekilde Artvin'in yüzde 50.2 ile 'Hayır', yüzde 49.8 ile 'Evet' dediğini anımsatarak, şunları söyledi:
''
Akdeniz Bölgesi yüzde 51 'Hayır', yüzde 49 'Evet' derken,
Marmara Bölgesi yüzde 53 'Evet' yüzde 47 'Hayır' demiştir. Zonguldak'a, Artvin'e, onlarla birilikte, 81 vilayetimize Akdeniz ya da Marmara Bölgemize, onlarla birlikte 7 coğrafi bölgeye bir renk izafe etmek, onları 'Evetçi' veya 'Hayırcı' diye ayırmak, olsa olsa bir demokratik renk körlüğünün emaresi olur.
Milletin iradesini bölünme, ayrışma gibi büyük bir
kaos gibi görmek, demokrasiden nasibini yeterince almamak demektir. Asıl bölücülük, halkın demokratik iradesini kategorilere ayırmak, suni ayrışmalar
icat etmektir. 'Evet' diyenler ne kadar demokrasi özlemi içinde ise ben inanıyorum ki 'Hayır' diyenler o kadar demokrasi özlemi içindedir. Yüzde 58 Türkiye sevdası ile Türkiye aşkı ile 'Evet' derken, yüzde 42 de Türkiye aşkı ile sevdası ile 'Hayır' demiştir. 'Evet' diyenler bu ülkenin birliğini, bütünlüğünü, bağımsızlığını ne kadar önemsiyorsa, 'Hayır' diyenler o kadar önemsemektedir. Bu dağılımlar, Türkiye'nin renklere bölündüğünü değil, tam tersine Türkiye'nin demokratik olgunluğuna eriştiğini göstermesi bakımından anlamlıdır.''
-''BİZ ÖZELEŞTİRİ YAPMAKTAN DA ASLA KAÇINMAYIZ''-
AK Parti olarak, yüzde 42'nin neden 'Hayır' dediğini anlamak çabası içinde olduklarını daha önce de ifade ettiğini hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Burada, eğer gerekiyorsa biz özeleştiri yapmaktan da asla kaçınmayız. Halk oylaması sürecinde muhalefet partilerinin toplumu kutuplaştırmak ve bu sayede 'Hayır' oylarını artırmak için yoğun gayret içinde olduklarını müşahade ettik. Son derece hassas konuların,
terörün, şehitlerimizin, demokratik
açılım sürecinin, laikliğinin, yaşam tarzlarına müdahalenin bir istismar aracına dönüştürüleceğine, bu yolla milletin aldatılmak istendiğine, halk oylaması sürecinde bir kez daha şahit olduk. Ancak, bunların ötesinde 'Hayır' diyen kesimlerin korkularını, kaygılarını, endişelerini anlamak, empati kurmak, bu korku, kaygı ve endişeleri anlamaya çalışmak, elbette her partinin temel görevidir. Aynı şekilde 'Evet' diyenlerin değişim iradesini, demokrasi heyecanını, reform beklentisini doğru okumak ve bunun gereğini yapmak da partilerin ve partililerin görevidir. Hepimize düşen, halkımızın kaygısını da sevincini de heyecanını da umudunu da endişesini de çarpıtmadan doğru bir şekilde anlayabilmektir. Bir kez daha söylüyorum: Biz, eğer gerekiyorsa bu noktada kendimizi sorgularız, kendi özeleştirimizi yaparız. Ama aynı özeleştiriyi, aynı sorgulamayı muhalefet partilerinin, sivil toplum kuruluşlarının, aydınların, özellikle medyanın yapması gerektiği artık aşikardır.''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bizden, birileri akıldanelik yapmak suretiyle
terör örgütüyle görüşme talebinde bulunurlarsa kusura bakmasınlar, bizim terör örgütü ile görüşme gibi bir fantazimiz yok'' dedi.
Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen, Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nın açılışında yaptığı konuşmada, ''Türkiye'ye dayatılan korkuların yersiz, mesnetsiz ve
sanal olduğunun 8 yıllık iktidarları döneminde ortaya çıktığını'' kaydetti.
''Dış politikada ezberleri bozduk, iç politikada,
demokratikleşmede tabuları yıktık. Değişim hiçbir zaman Türkiye'yi geri götürmedi, birliğimizi, kardeşliğimizi tehdit etmedi'' diyen Erdoğan,
Sümela Manastırı ve
Akdamar Adası'nda yaşananların AK Parti hükümetinin cesaretini ortaya koyduğunu söyledi. Erdoğan,
Trabzon ve Van'da yaşayan vatandaşlara hoşgörüleri dolayısıyla teşekkür etti.
Başbakan Erdoğan, ''Türk
Lirası'ndan 6 sıfır atarsanız enflasyon alır başını gider, millet alışamaz, hesaplar karışır'' denildiğini ancak korkuların yersiz olduğunun görüldüğünü kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü: